Yemen iç savaşı çatışan tarafların BirleÅŸmiÅŸ Milletler gözetiminde 6 Aralık PerÅŸembe günü Ä°sveç’te baÅŸlayan barış görüÅŸmeleriyle yeni bir aÅŸamaya girmiÅŸ bulunmaktadır. Uluslararası toplumun tanıdığı meÅŸru Yemen hükümeti temsilcileri ile baÅŸkent San’a baÅŸta olmak üzere ülkenin önemli bir kısmını kontrolünde tutan Husilerin temsilcileri arasında gerçekleÅŸen görüÅŸmeler asıl müzakere aÅŸamasına geçebilmek için bir ön adım niteliÄŸindedir. Kriz, baÅŸ gösterdiÄŸi 2014’ten bu yana giderek derinleÅŸmesi ve bir insanlık trajedisine dönüÅŸmeye baÅŸlamasıyla hem Yemenli taraflar hem de bölgesel destekçiler açısından yıpratıcı olmaya baÅŸlamıştır. Bu baÄŸlamda Ä°ran ve Suudi Arabistan’ın tavrı ön plana çıkmaktadır. Bir taraftan ABD BaÅŸkanı Donald Trump’ın nükleer anlaÅŸmadan çekilerek Ä°ran’a kapsamlı yaptırımları devreye sokmasıyla ülkenin zor durumda kalması diÄŸer taraftan Suudi Arabistan vatandaşı gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın bu ülkenin Ä°stanbul’daki baÅŸkonsolosluÄŸunda vahÅŸice katledilmesinde Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın rolünün olduÄŸu yönündeki iddiaların Riyad üzerinde oluÅŸturduÄŸu baskılar tarafların müzakere masasına oturmalarında etkili olmuÅŸtur.
Ä°ran ve Suudi Arabistan arasında bölgede cereyan eden jeopolitik rekabetin –iki ülke baÅŸta olmak üzere– bölge üzerinde olumsuz etkileri olmuÅŸtur. Ä°ran’ın bölgesel yayılmacılığı ve Arap Yarımadası’nı kuÅŸatma giriÅŸiminin Suudi Arabistan önderliÄŸindeki Körfez ittifakını ciddi anlamda endiÅŸelendirdiÄŸi ve Riyad’ın da ülke güvenliÄŸini saÄŸlama noktasında ABD ve Ä°srail ile daha yakın temasa geçtiÄŸi ortadadır. Öte yandan Riyad’ın Washington ile imzaladığı yüklü silah anlaÅŸmaları da Tahran tarafından tehdit olarak algılanmakta ve bu durum beraberinde silahlanma rekabetini tırmandırırken bölge için de güvensizlik ve istikrarsızlık kaynağı olmaktadır.
Lübnan, Suriye, Irak, Bahreyn ve Yemen gibi geniÅŸ bir alana yayılmış olan çatışmanın kısa sürede sona ermesi pek mümkün gözükmemektedir. Bahsi geçen ülkelerin jeopolitiÄŸine bakıldığında Ä°ran’ın Suudi Arabistan ve Körfez’deki müttefiklerini çevreleme politikası izlediÄŸi anlaşılacaktır. Dolayısıyla Suudi Arabistan ve Körfez’deki müttefikleri kuÅŸatılmışlık psikolojisiyle yeni arayışlar içerisine girmektedir. Bu arayış Ä°ran’ın bölgesel nüfuzunu sınırlandırmak amacıyla son dönemlerde Arap NATO’su olarak dillendirilen ve dışarıdan ABD ve Ä°srail destekli Suudi Arabistan, BAE, Ürdün ve Mısır’ın içerisinde yer aldığı OrtadoÄŸu Stratejik Ä°ttifakı (MESA) oluÅŸumunu gündeme getirmektedir. Arapların daha önceki ittifakları göz önünde bulundurulduÄŸunda bu ittifakın tahakkuk etme veya ettiÄŸi takdirde tesir kapasitesinin öngörülen amacı gerçekleÅŸtirme noktasında yetersiz kalacağı düÅŸünülmektedir.
Suudi Arabistan benzer giriÅŸimlerde bulunarak Ortak Ä°slam Ordusunun kurulduÄŸunu duyurmuÅŸ ve Yemen’de Husileri etkisiz kılmak için bu ülkeye saldırmaya baÅŸlamıştı. Kısa bir süre sonra Ortak Ä°slam Ordusunun içerisinde yer aldığı söylenen ülkeler ya resmen bu oluÅŸumdan ayrıldı ya da pasif kalarak Yemen’deki geliÅŸmelere taraf olmadıklarını ortaya koydu. Suudi Arabistan’ın Ä°ran’ın bölgesel nüfuzunu sınırlandırma amacıyla ortaya koyduÄŸu giriÅŸimlerde kayda deÄŸer bir baÅŸarı elde edilemedi. Bu yüzden her baÅŸarısız giriÅŸim Suudi Arabistan’ı ABD ve Ä°srail’e daha fazla yakınlaÅŸtırdı. DoÄŸrusu Ä°ran’ın kullandığı tehdit dili ve hayata geçirdiÄŸi bölgesel politikalar Körfez’deki komÅŸularını ABD ve Ä°srail’e daha da yakınlaÅŸmaya yöneltti.
Ensarullah Örgütünün Rolü
Ä°ran’da 1979 Devrimi’nden sonra tesis edilen teokratik düzenin dayandığı ideolojik temeller Tahran’ın inkarlarına raÄŸmen bu ülkenin baÅŸka ülkelerin içiÅŸlerine müdahalesine davetiye çıkarmaktadır. Sünni dünyayı yanına alamayan Ä°ran bölgede veya dünyanın diÄŸer ülkelerinde yaÅŸayan Åžiilerin hamiliÄŸine soyunarak bu kitleleri ülkedeki resmi ideolojiyle uyumlu hale getirmeye çalışmış ve yer yer kısmi baÅŸarı elde etmiÅŸtir. Bu baÄŸlamda Yemen’deki ÅžiiliÄŸin Zeydi koluna mensup ancak tüm Åžii fırkalar içerisinde Ehlisünnete en yakın Müslümanların önemli bir kısmını kendi ideolojisiyle senkronize etmeyi baÅŸarmıştır. Ä°ran 1980’lerin başında tesis ettiÄŸi ve artık ülkenin siyasi, toplumsal, kültürel ve askeri açıdan ayrılmaz bir parçası haline getirdiÄŸi Lübnan Hizbullahı’nı modelleyerek Ensarullah ismiyle kurdurduÄŸu örgütle Yemen’in geleceÄŸinde söz sahibi olmayı amaçlamaktadır.
Ä°ran, Basra Körfezi’ndeki en uzun sahil sınırına sahip olmakla birlikte Hürmüz BoÄŸazı üzerinde jeopolitik bir üstünlüÄŸe sahiptir. Öte yandan Ensarullah örgütü vesilesiyle Hint Okyanusu’ndan Akdeniz’e giden deniz yolu üzerinde kilit öneme sahip Babü’l Mendeb’in Yemen ayağını kontrolü altına alması Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerini endiÅŸelendirirken enerji kaynakları ve uluslararası ticaretin güzergahları üzerinde Ä°ran’ın bu kadar nüfuz elde etmiÅŸ olması diÄŸer bölgesel ve küresel aktörleri de rahatsız etmektedir.
CumhurbaÅŸkanı Ruhani Ä°ran’ın stratejik derinliÄŸinin doÄŸuda Hindistan, batıda Akdeniz, güneyde Hint Okyanusu ve Kızıldeniz ve kuzeyde de Orta Asya ve Kafkaslara kadar uzandığını belirtmiÅŸtir. Bu baÄŸlamda Yemen’deki kazanımlar Ä°ran için hayati öneme sahiptir. Husilerle kırk yıla yakındır geliÅŸtirdiÄŸi iliÅŸkiler sayesinde Ensarullah adı altında örgütlediÄŸi yapıyı önümüzdeki süreçte devletin temel siyasi, güvenlik ve ekonomik aktörlerinden birine dönüÅŸtürmek Tahran’ın temel hedefidir. Irak’ta DEAÅž ile mücadele kapsamında gönüllü paramiliter güçlerden oluÅŸturduÄŸu HaÅŸdi Åžabi’yi siyasi, askeri ve ekonomik bir güce dönüÅŸtürmeye çalışması gibi. Aslında Ä°ran, Devrim Muhafızları deneyimini Irak, Yemen ve Suriye’de uygulamaya çalışmaktadır. Ancak söz konusu ülkelerde tek belirleyici güç olmadığından Lübnan’da Hizbullah örneÄŸinde olduÄŸu gibi devleti kısmen de olsa ele geçirme peÅŸindedir.
Yaptırımlar ve Yemen Dosyası
Washington ve Tahran arasındaki krizler ve gerginlikler büyük oranda ABD’nin Ä°ran’a yeni yaptırımları devreye sokmasıyla sonuçlanmıştır. Bu durum devrimden bu yana tekrarlandığından Ä°ran büyük oranda maddi ve manevi kaynaklarını ülkenin ihtiyaç duyduÄŸu temel alanlarda yatırımlara tahsis etmek yerine ABD ile mücadeleye harcamak zorunda kalmıştır. Ä°ran, ABD ve bölgedeki müttefiki Ä°srail gibi ülkelerden kendisine yönelebilecek fiili tehditleri önlemek amacıyla geliÅŸtirdiÄŸi Kapsamlı Caydırıcı Savunma Stratejisi çerçevesinde Washington ve Tel Aviv’in bölgedeki varlıklarına yönelik tehdit boyutunu ve maliyeti artırmaya çalışmaktadır. Ä°ran Savunma Bakanı Emir Hatemi’nin sözünü ettiÄŸi stratejinin iki temel ayağı bulunmaktadır: balistik füze sistemleri ve vekil savaÅŸçılar. Yemen’deki Husiler de artık Ä°ran’ın ulusal savunma doktrininin bir parçasıdır.
ABD’nin nükleer anlaÅŸmadan çekilerek iki aÅŸamada devreye soktuÄŸu kapsamlı yaptırımların önemli bir maddesi de Ä°ran’ın bölgedeki yayılmacı politikalarına ve istikrar bozucu giriÅŸimlerine son vermesi maddesidir. Bu madde görünürde Ä°ran’ı baskılamayı amaçlamasına raÄŸmen aynı zamanda Tahran’ın müzakere masasında kullanacağı en önemli kartlardan biridir. Ä°ran müzakere masasında diplomatik ve siyasi çözüm vurgusu yaparak müttefiklerinin askeri kazanımlarını politik kazanımlara dönüÅŸtürme peÅŸindedir.
Sonuç olarak Yemen krizinin çözümü amacıyla gerçekleÅŸen baÅŸlangıç düzeyindeki müzakerelere, ilerleyen dönemlerde krizin bölgesel tarafları olan Suudi Arabistan, BAE ve Ä°ran’dan temsilcilerin katılmaması durumunda daha uzun bir süre çözüm saÄŸlanamayacağı öngörülmektedir. Benzer durum Suriye krizinin çözümünde de yaÅŸanmış ve krizin asli taraflarından biri olan Ä°ran’ın görmezden gelinerek Cenevre’de yapılan görüÅŸmelere davet edilmemesi sorunu çözmeye yetmediÄŸi gibi Rusya, Türkiye ve Ä°ran’ın katılımıyla gerçekleÅŸen Astana görüÅŸmeleri kapsamında alternatif çözüm süreçleri üretilmiÅŸtir. Bu yüzden ilerleyen dönemlerde Yemen krizinin asli taraflarının masaya oturması zorunlu olacaktır.
Ä°ran’ın Irak, Afganistan ve Suriye’de izlediÄŸi genel politikayı burada da izleyeceÄŸi öngörülmektedir. Bu politika öncelikle Yemen’in bütünlüÄŸünün muhafazasıdır. Zira çok etnisiteli sosyopolitik bir yapıya sahip Ä°ran OrtadoÄŸu’nun herhangi bir ülkesinde bu anlamda yaÅŸanabilecek bir kırılmanın örneklik teÅŸkil ederek kendi birlik ve bütünlüÄŸünü tehdit etmesinden derin endiÅŸe duymaktadır. Bu yüzden ne bağımsız iki Yemen fikrine ne de federalist bir yapıya sıcak bakmaktadır. Bununla birlikte yukarıda da belirtildiÄŸi üzere merkeziyetçi bir yapının korunmasını savunarak bu yapı içerisinde olabildiÄŸince geniÅŸ pay kapma peÅŸindedir. Suudi Arabistan ve BAE baÅŸta olmak üzere ABD’nin sınırlandırmaya çalıştığı Ä°ran’ın bölgesel nüfuzu ile Tahran’ın takip ettiÄŸi bu politika taban tabana zıt niteliktedir. Bu bakımdan Ä°ran ve Suudi Arabistan liderliÄŸindeki Arap ittifakı arasındaki soruna temel bir çözüm bulunmadan Yemen krizinin tek başına çözülmesi beklenmemektedir. Ortaya çıkacak siyasi çözüm de Irak ve Lübnan benzeri bir siyasi yapıdan öteye geçmeyecektir.