Türkiye’de enerji sektörü 2002’den bu yana ciddi bir gelişim ve dönüşüm gerçekleştirdi. Gelişmekte olan ülkeler arasında yer alan Türkiye, AK Parti’nin iktidara gelmesi ile birlikte kendine dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasında yer alma hedefi koydu. Artan nüfusu ve sanayileşmede kat ettiği ilerleme ile ekonomik büyümenin gerçekleştiği Türkiye’de enerji talebinde ciddi bir yükseliş ortaya çıktı. Yükselen talep ise yeni bir enerji politikası ihtiyacını ortaya çıkardı. Türkiye’nin enerjide gelecek vizyonunu oluşturan Milli Enerji ve Maden Politikası (MEMP) böylesi bir sürecin bir getirisi olarak ortaya çıktı ve geçtiğimiz ay 5. Yılını doldurdu. 6 Nisan 2017’de dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı tarafından açıklanan politika ile Türkiye’nin uzun vadeli enerji hedefleri, ulusal ve uluslararası kamuoyu ile paylaşılmıştı. Arz güvenliği, yerlileştirme ve öngörülebilir piyasalar olmak üzere üç sütun üzerinde şekillendirilen politika Türkiye’nin güçlü bir ekonomiye sahip olmasını ve ulusal güvenliğinin artırılmasını hedefliyordu. Bugün gelinen noktada, Türkiye’nin enerji alanında devrim niteliğinde adımlar attığını görmek mümkün.
Artan Kurulu Güç ve Yenilenebilir Enerjinin Payı
Yükselen talep, elektrik enerjisi kurulu gücüne yeni santrallerin eklenmesini gerekli kılarken, yenilenebilir enerji santrallerinin sayısının artırılmasına bilhassa özen gösterilmiştir. Yerli ve milli enerji kaynaklarından yararlanma oranlarının artırılması MEMP’nin önceliklerinden biri olarak öne çıkarken, talep de yenilenebilir enerji ile karşılanmaya çalışılmıştır. Öyle ki, 2002’de 31,8 gigawatt (GW) olan elektrik enerjisi kurulu gücü 2017 sonunda 85,2 GW olarak kayıtlara geçmişti. MEMP sonrası hızlandırılan yenilenebilir kurulu gücünün artırılması süreciyle de 5 yıl dolmadan, 2021 sonunda kurulu güç 15 GW’a yakın bir artışla 99,8 GW’a ulaşmıştır. 2017’de doğal gaz ve kömüre dayalı kurulu güç 46,6 GW, yenilenebilir enerjiye dayalı kurulu güç ise 38,2 GW iken 2020’de Türkiye tarihinde ilk kez yenilenebilir enerjiye dayalı kurulu güç (48 GW) termik kurulu gücünü (47,7 GW) geride bırakmıştır. 2021 sonunda da toplam yenilenebilir enerji kurulu gücü fosil enerji kaynaklarının kurulu gücünü (45,3 GW) geride bırakarak 53,2 GW olarak kayıtlara geçmiştir. Kurulu güç içerisindeki payına göre yenilenebilir enerji kaynaklarının sıralaması ise hidroelektrik, rüzgar, güneş, biyokütle ve jeotermal enerji şeklindedir.
Bahsi geçen kurulu güç ile Türkiye 2020 sonunda dünya genelinde en fazla yenilenebilir enerji kurulu gücüne sahip 10. ülke, yenilenebilir kaynakların tamamından en fazla elektrik üreten dokuzuncu ülke olmuştur. Jeotermale dayalı kurulu güçte ve jeotermalden elektrik üretiminde dünyada dördüncü sırada yer alan Türkiye, hidroelektrik kurulu gücünde ise sekizinci sırada yer almaktadır ve elektrik üretiminde hidroelektriğin payının en fazla olduğu dördüncü ülkedir. Rüzgar enerjisinden en fazla elektrik üreten 10. ülke olan Türkiye elektrik üretiminde rüzgar enerjisinin payının en yüksek olduğu beşinci ülke olmuştur.
Hidrokarbon Arama ve Sondaj Çalışmaları
Tükettiği enerjinin büyük bir kısmını ithal enerji kaynaklarından karşılayan Türkiye için enerji tedarikinde dışa bağımlılığın azaltılması artan talep sonrası daha da önem kazanmıştır. Petrol ve doğal gaz ithalatının azaltılması Türkiye’nin izlediği bağımsız dış politika ile daha öncelikli bir hal alırken MEMP kapsamında 2017’de ilk kez Türkiye’nin filosuna sondaj gemisi satın alınmıştır. Ocak 2018’de Türkiye Petrolleri envanterine katılan Fatih Sondaj Gemisi ile MEMP ile hedeflendiği üzere Karadeniz ve Akdeniz’de yılda 2 kez sondaj çalışması yapılması planlanmıştır. Kısa süre sonra Yavuz ve Kanuni isimli iki derin deniz sondaj gemisi daha TPAO envanterine katılarak Türkiye’nin derin deniz hidrokarbon arama ve sondaj alanında eli daha güçlü kılınmıştır.
Son yılların en büyük deniz altı doğal gaz rezervi Fatih Sondaj Gemisi tarafından 2020’de keşfedilmiştir. İlk etapta 320 milyar metreküp olarak açıklanan rezerv miktarı yapılan çalışmalar sonucunda 540 milyar metreküpe ulaşmıştır. Bu miktar Türkiye’nin yıllık doğal gaz tüketiminin 50-55 milyar metreküp olarak gerçekleştiği ve dış ticaret dengesinde enerji harcamaları nedeniyle açık verildiği bir dönemde büyük anlam kazanmıştır. 2023’te üretime başlanarak Türk halkının kullanımına sunulması planlanan rezervin Türkiye’nin doğal gaz ithalatında dışa bağımlılığı azaltacağı ve ekonomi üzerindeki enerji ithalatı baskısını düşüreceği öngörülmektedir. Tarihinde ilk kez bu denli büyük bir hidrokarbon rezervi keşfeden Türkiye’nin keşfin ardından doğal gaz tedarikçilerine karşı da eli güçlenmiştir. Pazarlık konusunda dengeleri lehine çeviren Türkiye sipariş verdiği 4. sondaj gemisini beklerken arama ve sondaj faaliyetlerine hız kesmeden devam ederek yeni keşifler için çalışmalarını sürdürmektedir.
Teknolojik Atılımlar ve Enerji Piyasalarında Yenilikler
MEMP kapsamındaki en önemli hedeflerden biri enerji teknolojilerinin yerlileştirilmesidir. Üretimden iletime, dağıtımdan tüketime enerjinin hemen her alanında yerlileşmenin artırılması önem kazanırken uzun yıllardır ithal edilen enerji teknolojilerinin Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde üretilmesi önceliklendirilmiştir. 2016’da çıkarılan Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları (YEKA) kanunu ile büyük ölçekli yenilenebilir enerji santrallerinin kurulumunun yanı sıra bu alanda faaliyet gösterecek fabrikaların kurulumu hedeflenmiştir. Bu doğrultuda 2017’de düzenlenen YEKA GES-1 ihalesi ile Konya Karapınar’da kurulan bin megawattlık güneş enerji santralinde, 2019’da Ankara’da üretime başlayan Kalyon Fotovoltaik Güneş Teknolojileri Fabrikası’nda üretilen paneller kullanılmıştır. Yerlilik oranı yüzde 75 olan tesiste üretilen paneller yurt içinde kullanılmasının yanı sıra yurt dışına da ihraç edilmektedir.
Uzun yıllardır doğal gazı sıvılaştırılmış olarak da ithal eden Türkiye ilk yüzer depolama ve yeniden gazlaştırma ünitesine (floating storage and regasification unit, FSRU) 2021’de sahip olmuştur. BOTAŞ bünyesindeki ilk FSRU olma özelliği taşıyan Ertuğrul Gazi, Hatay Dörtyol’da konumlandırılarak Türkiye’nin kiralık olarak kullandığı ithal geminin yerini almıştır. Doğal gazın LNG olarak geleneksel tedarikçiler dışındaki ülkelerden de ithal edilmesine imkan sağlayan Ertuğrul Gazi, depolama kapasitesi ile de ihtiyaç halinde sisteme gaz basabilmesi açısından arz güvenliğini artırıcı bir etkiye sahiptir.
Bölgesindeki en büyük enerji tüketicilerinden biri olan ve en gelişmiş enerji altyapısı sistemlerinden birine sahip olan Türkiye enerji ticaret merkezi olma hedefi için piyasalarda da çeşitli adımlar atmaktadır. 2015’te faaliyete alınan Enerji Piyasaları İşletme A.Ş. ile Türkiye’nin enerji piyasalarının etkin, şeffaf, güvenilir ve sürdürülebilir biçimde işletilmesi ve geliştirilmesi için çalışılmaktadır. 2018’de Organize Doğal Gaz Toptan Satış Piyasası’nın, 2020’de Haftalık Doğal Gaz Piyasası Ürünlerinin, 2021’de de Vadeli Elektrik Piyasasının açılması, Türkiye’nin enerji ticaretinde merkez ülke olma hedefi doğrultusunda atılan önemli adımlardır.
Transit Boru Hattı Projeleri
Doğal gaz arz güvenliğinin artırılması, artan talep ile birlikte daha fazla önem arz eder hale gelmiştir. Doğal gaz ithal edilen ülkelerin çeşitlendirilmesinin yanı sıra doğal gaz ithali yollarının da çeşitlendirilmesi, Türkiye’nin önceliklerindendir. Ocak 2018’de gaz akışına başlayan Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı kısaca TANAP ve Ocak 2020’de faaliyete alınan TürkAkım ile Türkiye’nin mevcut doğal gaz tedarikçileri olan Azerbaycan ve Rusya’dan doğal gaz ithalatı, yeni hatlarla çeşitlendirilmiştir. TürkAkım çok sayıda transit ülkeden geçerek Türkiye’ye ulaşan Batı Hattı’nın yerine doğrudan Karadeniz altından Türkiye topraklarına ulaşması nedeniyle ayrıca önem arz ederken, her iki hat da Türkiye’nin Avrupa’nın doğal gaz tedarikinde rolünü artırması açısından oldukça önemlidir. TANAP ile Yunanistan ve İtalya üzerinden Avrupa ilk kez Hazar Bölgesinden çıkarılan doğal gaz ile buluşurken TürkAkım ile de bazı Doğu Avrupa ülkeleri ilk kez doğal gaz arzına kavuşmuştur.
Milli Enerji ve Maden Politikası’nın 5 yılı son derece önemli gelişmelerle geride kalırken MEMP’in uzun yıllar daha Türkiye’nin enerji alanında attığı adımlara yön vermesi beklenmektedir. Türkiye MEMP ile enerji ticaretinde merkez ülke olma hedefine her geçen gün daha fazla yaklaşırken artan arz güvenliği bağımsız dış politika anlayışının desteklenmesine ve ulusal güvenliğin güçlendirilmesine de katkı vermektedir.