Çok partili dönem de dahil, halk ilk defa kendi geleneğinden beslenen ve alışılmış tepkisel hareketlerin hilafına; demokrasinin yanı sıra kalkınma, gelişme ve zenginlik öneren bir tarz-ı siyasetin AK Parti ile mümkün olabileceğini gördü. Her ne kadar zaman zaman Menderes ve Özal dönemleriyle kıyaslansa da AK Parti hareketi gerek kadro, gerek referansları itibarıyla daha farklı bir düzleme oturmaktadır. Kurulduktan hemen sonra iktidara gelen bir partinin, 14 yıllık icraatı, mücadelesi, ülkeyi tarihi bagajlarından kurtaracak siyasi adımları atmadaki kararlı tutumu, AK Parti'nin önceki tecrübelerle kıyaslanmasını pek mümkün kılmamaktadır. Kesinlikle bambaşka bir gerçeklikle karşı karşıyayız. Bu durum muhalifler için de böyle, AK Parti politikalarını destekleyenler için de.
3 Kasım 2002'den bu yana AK Parti Hükümeti hem onlarca başarıya imza attı hem de başta "Gezi Parkı Şiddet Eylemleri" ve "17-25 Aralık darbe girişimleri" olmak üzere birçok müdahalenin üstesinden geldi. Nihayetinde Tayyip Erdoğan bütün engellemelere rağmen halkın oylarıyla cumhurbaşkanı seçildi. Bu aslında etkileri son süreçte daha derinden hissedilen tarihi bir dönüm noktası ve bir devrin kapanışının da işaretiydi.
Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı makamına geçtikten sonra yine aynı gelenekten gelen bir başka isim Ahmet Davutoğlu görevi devraldı. Yeni hükümet iş başına geldiğinde, başbakanın kimlerle çalışacağı merak konusuydu. Erdoğan, siyasetin pratiğin- den gelen biri olarak danışman kadrosunda hem sahadan hem de akademiden insanlara yer verdi. Maslahata uygun olarak bu isimleri değiştirdi, kimseye vazgeçilemez olduğu hissi yaşatmadı.
Danışmanlar Krizi
Davutoğlu döneminde, teşkilat ve danışman kadro arasında sıkıntılar baş gösterdi. AK Parti'nin uzun süren iktidarı sürecinde, parti merkezinde görev alan, liderle doğrudan teması kesen bazı danışmanlarla ilgili parti yönetim kademelerinde ve vekiller arasında derin bir iç huzursuzluk belirmişti. Siyaseti kendi amaçları doğrultusunda yönlendirmeye çalışan bu grup, özellikle dış politika konularında etkili oldu. Siyasetin merkezini tutmaları hasebi ile karşıt fikirleri bastırmayı başardılar. Yeni başbakanın bu zinde grubu etrafına toplaması, önceden var olan olumsuz birikimin bir miras olarak üzerine yapışmasına neden oldu. Akademiden gelen Davutoğlu, en iddialı olduğu alanı danışmanlarla takviye ederken, siyaset pratiği alanında tecrübeli insanları dışarıda tuttu. Davutoğlu döneminde parti kurulları ve teşkilat önem sıralamasında danışmanların gerisine düşmüş, bu da teşkilatta huzursuzluğa yol açmıştı. Davutoğlu Hocanın, danışman kadrosunun, yeni bir siyasi vizyon ortaya koyma çabası, AK Parti içerisinde Davutoğlu'nun temsil ettiği yeni bir eksen oluşturma düşüncesine kapı araladı. Davutoğlu, daha uzlaşılır, esnek, reformist olarak pazarlanırken, Cumhurbaşkanı uzlaşmaz, çatışmacı bir profil olarak gösterildi. Davutoğlu'nun ülkenin siyasi, kültürel kodlarına yabancı olan ekibi, ısrarla başarısı defalarca kanıtlanmış siyasetin yerine yeni bir tarz-ı siyaset ikame etmeye çalıştılar. Bünye bu durumu kabul etmedi.
Muhalefetin Düştüğü Hataya Düşmek
17-25 Aralık'tan sonra tedavüle sokulan AK Parti'ye yönelik ithamlar konusunda etkili bir mücadele yürütülmediği gibi, bakanların yargılanması, MİT ihanetinde yargılanan gazeteciler ve akademisyenlerin bildirisi gibi konularda toplumda oluşan hassasiyeti gözeten bir tutum alınmadı. Dokunulmazlıklar bile anayasa değişikliği meselesi yapılarak içinden çıkılmaz bir hale getirildi. Aslında Davutoğlu'nun Erdoğan ile temel politik konularda ters düştüğü kimse tarafından iddia edilemez. Sorun, Hocanın niyeti olmasa bile, Hoca etrafında kümelenmenin doğuracağı ikircikli politikaların AK Parti'nin hedeflerini geciktirmesidir. Tayyip Erdoğan'ın 12 yıl süren başbakanlık dönemi, Cumhuriyet tarihinin en çok uzlaşma çağrısı ve denemesi yapılan dönemidir. Anayasadan Kürt sorununa, Alevilerin sorunlarından AB uyum konularına kadar her kesimi ikna etmek için yoğun çaba sarf edilmiştir. Tayyip Erdoğan artık uzlaşma çabalarının sonuç verdiği dönemin aşıldığını, doğrudan halkın beklentilerine kulak vererek, harekete geçmek gerektiği düşüncesindedir. Oyalanmaya, beklemeye bu halkın tahammülü yoktur. Davutoğlu'nun istifası, bu süreci hızlandıracaktır.