Türk dış politikasının son dönemde daha fazla odaklandığı bölgelerden olan Körfez coğrafyası geçtiğimiz ay yine Ankara’nın gündemindeydi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Bahreyn, Suudi Arabistan ve Katar’ı kapsayan Körfez ülkeleri ziyareti ilişkilerin farklı boyutlara taşınarak derinleştirilmesini amaçlamaktaydı. Nitekim AK Parti iktidarının dış politika öncelikleri açısından değerlendirildiğinde Ankara’nın Körfez bölgesindeki ülkelere yönelik politikasının kapsayıcı ve iş birliği odaklı olduğu görülmektedir. Bu nedenle Erdoğan liderliği başta siyasi ve ekonomik ilişkiler olmak üzere hemen her alanda bu ülkelerle ilişkileri geliştirme arzusu içerisinde olmuştur.
Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Kuveyt, Bahreyn ve Umman’ın oluşturduğu Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) üyesi ülkeler Türkiye için birçok açıdan önemli ortaklar olarak görülmektedir. Bu unsurların başında bölgesel politikalarda ortak çıkarların gözetildiği siyasi iş birliği gelmektedir. Her ne kadar bazı konularda farklı yaklaşımlar bulunsa da genel çerçevesi itibarıyla Ankara’nın Ortadoğu politikası Körfez ülkeleri ile örtüşmektedir. Özellikle Suudi Arabistan ve Katar ile başta Suriye sorunu ve DEAŞ’la mücadele üzerine yakın bir koordinasyon sürdürülmektedir. Türkiye’nin Ortadoğu’ya yönelik politikaları ve DEAŞ ve FETÖ gibi terör örgütleriyle mücadelesi Kuveyt ve Bahreyn gibi ülkeler tarafından da desteklenmektedir.
Ekonomik İlişkiler
Öte yandan Türkiye’nin Körfez ülkeleri ile olan yakın ilişkilerinin bir başka boyutu da ekonomidir. Son on yılın ticaret hacmi bu anlamda mevcut olan potansiyeli göstermektedir. Türkiye’nin KİK üyesi altı ülke ile 2007 yılındaki ticaret hacmi 7 milyar dolar dolaylarında iken bu rakam bir dönem 19 milyarın üzerine çıkmış, 2016’da ise 16 milyar dolar civarında gerçekleşmiştir.
Buna paralel biçimde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son ziyareti kapsamındaki üç ülke ile Türkiye’nin ekonomik ilişkilerinde de artan bir ivme yaşanmıştır. 2007-2016 yılları arasında Türkiye’nin Suudi Arabistan, Katar ve Bahreyn ile olan ticaret hacmi 53 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Öyle ki özellikle Mısır’daki darbe süreci ve Libya’daki siyasi durum açısından farklı yaklaşımlarda olsalar da Türkiye ile BAE’nin ciddi boyutlarda ekonomik ilişkileri olduğu görülmektedir. Son on iki aylık süreçte küresel ticaret sadece yüzde 1,7 artarken Ankara ile Abu Dabi arasındaki ticaret hacmi yüzde 36 oranında artış göstermiştir.
Körfez ülkeleri de Türkiye’yi hayati bir ortak olarak görmektedir. Türkiye’yi Körfez ülkeleri için önemli kılan unsurların başında istikrarsız bir coğrafyada güvenilir bir siyasi birliktelik için Ankara’nın en kuvvetli bölgesel aktör olması gelmektedir. Nitekim özellikle İran’ın yayılmacı politikasından bunalan Körfez ülkeleri bu anlamda Ankara ile iş birliğini derinleştirmek ve Tahran’ı dengeleyecek bir müttefike kavuşmak istemektedir. Öte yandan küresel terör tehdidinin artış gösterdiği bir ortamda ve DEAŞ gibi bir örgütün varlığını yakın biçimde hisseden bu ülkeler bir “güvenlik şemsiyesi” ihtiyacı da duyduklarından Türkiye ile iş birliğini artırmayı hedeflemektedir.
Yaşanan siyasi krizler ve küresel durgunluğa rağmen gösterdiği başarılı performansla ekonomik anlamda güvenilir bir aktör olarak kabul edilen Türkiye, Körfez yatırımları için de önemli bir destinasyon olarak görülmektedir. Bu ülkelerden birçok firma ve girişimcinin son yıllarda Türkiye’deki yatırımlarını artırması bu durumun göstergesidir. Bunun yanında Körfez ülkeleri Türkiye’nin enerji kaynakları için de önemli bir pazar olabileceğini düşünmektedir. Devamlı büyüyen ve enerji ihtiyacı maksimum seviyede olan Türkiye’nin bu potansiyeli Körfez’deki doğalgaz ve petrol ihracatçısı ülkeler tarafından bir fırsat olarak görülmektedir.
Bu anlamda bir başka unsur da Türkiye’nin savunma sanayii alanında kaydettiği ilerlemeden bu ülkelerin de yararlanmak istemeleridir. Son yıllarda savunma teknolojilerinde hızlı bir ilerleme kaydeden Türkiye’nin bu potansiyeli Körfez ülkelerinin dikkatini çekmektedir. Güvenlik alanında sürdürülen iş birliğinin doğal bir sonucu olarak görülebilecek bu durum savunma sanayiinde de iş birliğini beraberinde getirmektedir. Bu nedenle son yıllarda Türkiye’nin Körfez ülkelerine yönelik savunma sanayii ihracatında önemli artışlar da yaşanmaktadır.
Sosyal ve Kültürel İlişkiler
Karşılıklı ilişkilerde yaşanan gelişme sadece siyasi ve ekonomik alan ile sınırlı kalmamış aynı zamanda sosyal ve kültürel ilişkilerde de yakınlaşma gerçekleşmiştir. Körfez ülkelerinden Türkiye’ye yönelik turist sayısında önemli artış görülürken bu ülke vatandaşlarının Türkiye’de gayrimenkul alımları da ciddi boyutlara ulaşmıştır. Körfez ülkelerinden Türkiye’ye gelen turist sayısı 2014 yılında 582 bin iken bu rakam 2016 yılında 822 bin olarak gerçekleşmiştir. Bu durum Körfez halklarının Türkiye’ye olan yoğun ilgisinin önemli bir göstergesi olarak kabul edilebilir.
Öte yandan Körfez ülkeleri vatandaşları hem ekonomik hem de kültürel nedenlerle Türkiye’de önemli oranlarda konut alımı yapmaktadır. Bu anlamda en fazla satın almayı Suudi Arabistan ve Kuveyt vatandaşları yaparken yine BAE ve Katar’dan da bu anlamda alımlar gerçekleşmektedir. Öyle ki Türkiye’de yabancılara yapılan gayrimenkul satışının yaklaşık yüzde 25’ini Körfez ülkeleri vatandaşları oluşturmaktadır.
Hem gelen turist sayıları hem de konut satın alımı istatistikleri Körfez bölgesinde Türkiye’ye olan ilgiyi göstermektedir. Bu ilginin canlı kalmasında Türk dizilerinin bölge ülkelerinde geniş kesimlerce takip edilmesi de önemli bir unsur olarak görülmektedir. Benzer şekilde diğer kültürel iş birlikleri de toplumlar arası etkileşimin artması ve karşılıklı olumlu algıların oluşmasına zemin hazırlamıştır. 2015 yılı Türkiye ile Katar arasında Kültür Yılı ilan edilirken bu çerçevede Kasım ayında Katar’ın başkenti Doha’da Yunus Emre Enstitüsü Türk Kültür Merkezi açılmıştır. Öte yandan 2016’nın Ağustos ayında Bahreyn ve Eylül ayında da Suudi Arabistan’la kültür alanında hükümetler arası iş birliği anlaşmaları imzalanmıştır.
Bu arka plan ışığında değerlendirildiğinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Şubat ayında üç Körfez ülkesine yaptığı ziyaretin hem siyasi hem ekonomik hem de kültürel anlamda önemli karşılıklarının olduğu görülecektir. Suriye sorununun çözümü, FETÖ ve PKK ile mücadele, DEAŞ tehdidinin bertaraf edilmesi ve İran’ın Körfez ülkeleri açısından endişe uyandıran politikalarına karşı güçlü bir ittifak bloku oluşturulması gibi siyasi konular ziyaretin başlıca ajandasını oluşturmuştur. Bunun yanında şüphesiz ekonomik iş birliğinin artırılması ve özellikle enerji kaynakları ve savunma sanayii alanında ortaklıkların geliştirilmesi konuları da Erdoğan’ın ziyaretinin önemli boyutlarını oluşturmaktadır. Ziyaretin siyaset ve ekonomi dışı alanlarda çıktıları da olmuştur. Katar’da ilk Türk okulunun açılması, Türk hastanesinin hizmete girmesi ve Bahreyn ile kültürel alanda iş birliğinin geliştirilmesi anlaşmasının imzalanması bu anlamda öne çıkan gelişmeler olarak belirtilebilir.