Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmesi yeni bir yönetim sisteminin benimsenmesinin ötesinde anlamlar taşımaktadır. Bu yeni sistem her şeyden önce siyasal kültürünü yeniden şekillendirecektir. Bunun özünde parti sisteminin dönüşümünden toplumun oy verme davranışına kadar çok farklı boyutlar yer almaktadır. Yeni siyasal kültürün en önemli dinamiklerinden biri seçimlerde partilerin ittifak ve iş birliğine gitme gerekliliğidir.
Yeni sistemde ittifak cumhurbaşkanının seçimleri kazanabilmesi için yüzde 50’nin üzerinde oy alma zorunluluğu ile doğrudan ilgilidir. Diğer taraftan yüzde 10’luk seçim barajının devam etmesi ve cumhurbaşkanının yürütmede gerek duyduğu yasaların meclisten geçmesi için yeterli parlamento desteğine duyduğu ihtiyaç da seçim ittifaklarının gerekliliğini doğuran diğer etkenlerdir.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin gereği olarak bundan sonra Türkiye siyasal sisteminde partiler arasında “ittifak” ve “iş birliği” farklı düzlemlerde şekillenecektir.
- Partiler arasındaki ittifak arayışları parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimleri için ayrı ayrı olabileceği gibi her iki seçimi de içerecek şekilde yapılabilecek. Hatta ittifak pazarlıkları yerel seçimleri de ilgilendirecek şekilde farklı dinamikler üzerinden yürütülebilecek.
- Seçim ittifakları belirli bir yasal ya da anayasal çerçevede düzenlenebileceği gibi sadece partilerin iş birliğine yönelik ortaklaşan açıklamaları üzerinden de şekillenebilecek.
- Seçim ittifaklarının çerçevesi sadece seçimlerle sınırlı kalabileceği gibi seçim sonrasında hükümeti birlikte oluşturma ya da mecliste yürütmenin ihtiyaç duyduğu yasaların çıkarılmasına desteği içerecek şekilde oluşturulabilecek.
- Seçim öncesinde parlamento seçimleri için oluşturulacak ittifak parlamenter sistemlerdekine benzer şekilde ortak liste oluşturarak ittifak yapılan partilerden birinin çatısı altında ya da her iki partinin kurumsal kimliklerini koruyarak kendi parti logoları ile seçime gitmeyi mümkün kılan ortak bir platformla da yapılabilecek.
- Cumhurbaşkanlığı seçimi için ittifaklar ise bir partinin adayını desteklemek için kendi seçmenlerini yönlendirme ya da parti başkanlarının dışında ortak bir “çatı aday” çıkarma formülleri ile oluşturulabilecek.
Bu ittifak formülleri çok genel bir çerçeveyi ortaya koymaktadır. Ülkenin seçim sisteminde yapılacak değişikliklere, partiler arasında yapılan görüşmeler sonucunda yeni yasal düzenlemelerle farklı ittifak seçeneklerinin oluşturulması ve mevcut parti sisteminin özelliğine göre ittifak formülleri gündeme gelebilecektir.
İttifakın Avantaj ve Dezavantajları
Dünya örneklerinde bölünmüş parti sistemlerinin hakim olduğu ülkelerde seçim ittifakı neredeyse bir zorunluluk halini almıştır. Ama bu tip ülkelerde ittifakların yaygınlaşması iki yönlü bir sonuç doğurmaktadır: bir taraftan küçük partiler ittifaklar üzerinden sistemde belirli bir etki düzeyine ulaştığı için bu, temsilde adalet açısından olumlu bir sonuç ortaya çıkarırken diğer taraftan küçük partileri sistemde bazen kilit bir konuma taşıdığı için bölünmüş parti sistemini daimi hale getirmektedir. Ya da küçük partilerin içinde yaşanan her çatışma o partilerin de bölünmesini cesaretlendirmektedir.
Aynı sorun seçim barajının olduğu ülkelerde yapılan ittifaklar için de geçerlidir. Seçim barajının yüksek olduğu ülkelerde ittifak yapmanın önemli amaçlarından biri küçük partilerin seçim barajına takılma sorununun giderilmesidir. Ancak böyle bir sistemde partiler ittifak yaparak barajı aştığı için küçük partiler sistem içinde hayatiyetini devam ettireceğinden diğer partilerle birleşmeye gönülsüz yaklaşırlar. Pazarlık ve etki güçlerini mevcut haliyle koruduklarını düşünürler.
Uzun dönem tek parti iktidarının yaşandığı ülkelerde ya da hakim parti sistemlerinde seçim öncesi ittifaklar genellikle mevcut hakim partiye karşı yapılır. Buradaki amaç birçok partinin birleşerek ve tek parti iktidarını değiştirecek bir güce sahip olduklarını göstererek seçmenlerin oy tercihini etkilemeye çalışmaktır. Böylece sandığa gitmeyen seçmenler de umutlanarak motive olurlar.
Seçmen davranışına etkisi açısından seçim ittifaklarına bakıldığında birkaç hususun altını çizmek gerekir. Küçük partiler ve seçmenlerinin oylarının sistemde önemli hale gelmesi bu partilerin seçmenlerinin oy verme motivasyonunu artırmaktadır. Özellikle seçim barajı bulunan ülkelerde partiler bir platform altında birleşerek seçime gittiğinde seçmenler oylarının boşa gitmeyeceğini düşünerek oy vermeye yönlenmektedir. Eğer seçim ittifakları sadece seçim öncesi ile sınırlı kalmayıp seçim sonrasında hükümeti kurmaya yönelik bir protokolü de içermekteyse, yine küçük partilerin iktidar ortağı olma durumu seçmen tabanlarının seçim çalışmalarına katılımını ve oy verme motivasyonunu olumlu etkilemektedir.
Seçim ittifaklarının her siyasal sistem için avantaj ve dezavantajları bulunmaktadır. Türkiye’nin yeni siyasal sisteminde olduğu gibi başkanlı bir siyasal sistemde seçim ittifaklarının en büyük dezavantajı seçim sonrası ile ilgilidir.
Eğer seçim öncesi partiler arasında kurulan ittifak seçim sonrasını da içerecek şekilde bir protokole bağlandıysa yönetim krizinin çıkması ihtimal dahilindedir. Bu durumun iki farklı dinamiği bulunmaktadır: Eğer ittifakı oluşturan partinin adayı cumhurbaşkanı ise ve mecliste yasaları geçirmek için yeterli çoğunluk desteğine sahipse ittifakın küçük üyesinin seçim sonrasında ittifaktan çekilmesi çok da önemli değildir. Fakat cumhurbaşkanı mecliste kendi partisinden yeterli desteği alamadıysa ittifakı oluşturan küçük parti vereceği destek için yürütme içerisinde daha fazla paya sahip olmak adına sık sık pazarlığa başvuracaktır.
Ama her ne olursa olsun başkanlı siyasal sistemlerdeki bu tür bir kriz parlamenter sistemdeki koalisyonların oluşturduğu krizden farklıdır. Çünkü parlamenter sistemdeki siyasal krizler hükümetin uzun süre kurulamaması ya da kurulan hükümetin aniden çökmesine yol açmaktadır. Ancak başkanlı bir siyasal sistemde başkanın partisinin mecliste yeterli çoğunluğu alamadığı durumlarda başkan yasaları geçirmek için diğer partilerle de pazarlık yapar. Başkan sabit bir süre için seçildiğinden derin bir yönetim krizi yaşanmaz. Bu anlamda seçim ittifakları koalisyonlardan farklı bir dinamiğe sahiptir.
Seçim ittifakları ile ilgili Türkiye’nin mevcut durumunu burada çerçevesini çizdiğim açılardan analiz edebiliriz.
2019 Seçimleri İlk Turda Sonuçlanabilir
16 Nisan Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin kabul edilmesinin hemen ardından CHP ve lideri Kemal Kılıçdaroğlu erken sayılabilecek bir dönemde 2019 seçimleri için “ittifak” arayışına yöneldi. Bu arayış yüzde 48’lik “hayır” bileşenlerini bir “blok” olarak değerlendirdiği için erkenden çıkmaza girdi. Bunun en önemli nedeni yüzde 48’lik “hayır” kesiminin “ideolojik örtüşme” açısından çok farklı bir siyasal yelpazeyi kapsamasıydı. Dolayısıyla da “dizayn siyaseti” ile bu kesimin 2019’a bir “blok” halinde taşınması zordu. Hatta kurumsal bir ittifak ilişkisinin ötesinde “örtük bir bloklaşma” üzerinden bile ortaklaşma zor görünmekteydi. Çünkü oluşturulacak ittifak içinde HDP’nin ikinci önemli sütunu oluşturması, CHP’nin ulusalcı, Atatürkçü tabanı ile Saadet Partisi, Büyük Birlik Partisi ve Meral Akşener’in partisinin muhtemel milliyetçi tabanını olumsuz etkileyecekti. Zaten “hayır” kesimini ilk terk eden de bu anlamda Büyük Birlik Partisi oldu.
CHP ve liderinin bu dizayn siyaseti üzerinden ittifak arayışı özellikle MHP’den ayrılan İYİ Parti üzerinde yoğunlaştığı için MHP bu durumu kendisine yönelik bir kumpas olarak değerlendirdi. Böyle olunca da daha seçimlere 22 ay varken Devlet Bahçeli partisinin 2019 seçimleri için konumunu net bir şekilde ortaya koydu.
MHP’nin ittifak kriterleri şimdiden 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve sonrası için net bir yol haritası ortaya koyduğu için AK Parti karşıtı muhalefeti zor durumda bıraktı. Buna göre MHP, AK Parti’nin cumhurbaşkanlığı adayını herhangi bir şarta bağlı olmadan destekleyecek. Bu destek seçim sonrasında iktidar ortağı olmayı içermiyor. Ama aynı zamanda 2019 seçimlerinden sonra AK Parti ve Erdoğan’ın desteklenmesini de kapsıyor.
Sonuç olarak MHP ve AK Parti arasında şekillenen bu ittifak biçimi 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turda sonuçlanmasına imkan verecek bir özellik gösteriyor. Ayrıca AK Parti’nin düşürülmesine olumsuz baktığı seçim barajının da devam etmesine imkan sağlıyor. Böyle bir durumda kurulacak ittifaklar partilerin bölünmesine değil ortaklaşmasına imkan hazırlıyor. Mevcut partilerin baraja takılmasından kaynaklanacak mecliste temsil edilme sorunu da bu anlamda nispeten çözülmüş oluyor. MHP ve AK Parti’nin cumhurbaşkanlığı adayını seçim sonrası ve yürütme için bir pazarlığa dönüştürmeyeceğini açıklaması da bir koalisyon görüntüsünün oluşmasını engelleyici özellik gösteriyor. 2019 sonrası Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ilk dönemi olduğundan, geçiş döneminin iyi yönetilmesi açısından güçlü cumhurbaşkanı ve güçlü meclis aritmetiğinin ortaya çıkması önem arz etmektedir. AK Parti ve MHP’nin ittifak siyaseti de buna imkan veriyor.