Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 13 Kasım’da yaptığı bir açıklama, reform meselesini bir kez daha Türkiye siyasetinin ana gündemi haline getirdi. Cumhurbaşkanı “yeni bir istikrar, büyüme ve seferberlik” olarak tanımladığı reformların ağırlıkla ekonomi alanında gerçekleştirileceğini vurgularken hukuk alanında da temel hakların korunmasından mülkiyet hakkının geliştirilmesine kadar pek çok reformun öncelikli gündem olacağını vurguladı. Reformların bütçe görüşmelerinden sonra yürütmenin ve TBMM’nin gündemine ivedilikle geleceği ve sürecin başlatılacağı vurgulandı. Bu bağlamda gerçekleştirilmesi planlanan reformların temel dinamikleri ve sürece dair yol haritası en çok merak edilen hususlar oldu.
AK Parti’nin Reform Tarihçesi
AK Parti 3 Kasım 2002’de iktidara geldiğinden itibaren Türkiye siyasetindeki gücünü insan hakları, hukuk, ekonomi ve azınlık hakları gibi seleflerinin temas etmeye cesaret edemediği alanlarda kesintisiz reformlar gerçekleştirerek elde etti. 3 Kasım 2002 seçimlerinin kazanılmasının ardından 16 Kasım 2002’de hükümet 1 yıllık Acil Eylem Planı’nı açıklamıştı. Yeni dönemin misyonunun bu reformlar üzerinden şekilleneceğini vurgulayan dönemin AK Parti Genel Başkanı Erdoğan “Bu misyonun gerçekleşmesi ülkemizde, siyasi ve idari birçok düzenlemenin yapılanmasına bağlıdır. Seçim sisteminden siyasi partiler kanununa, yönetime katılım ve şeffaflıktan yerel yönetimler reformuna temel hak ve özgürlükler önündeki tüm engellerin kaldırılmasına kadar temel sorun alanlarında çözümler üretmek bu misyonun gereği olarak önümüzdeki dönemde hayata geçirilecektir” vurgusuyla planlarını açıkladı.
Erdoğan’ın 16 Kasım 2002’de açıkladığı bu yol haritası, partinin ve Türkiye siyasetinin uzun yıllar devam edecek siyasetine yön verdi. Hükümet muhalefet partilerinin, ordunun ve medyanın tüm baskılarına rağmen reformları gerçekleştirmeye devam etti. 2007’de TBMM’de Cumhurbaşkanı’nın hukuku araçsallaştıran illegal yöntemlerle seçtirilmemesiyle ve e-muhtıra süreciyle artan baskılara rağmen reform partinin öncelikli gündemindeki yerini korumaya devam etti.
2013 Sonrasında Reform ve Mücadele
AK Parti bir taraftan reform çabalarına devam ederken, 2013 ile ülke ve dünya gündeminde başlayan türbülans dönemi, bu dönemde ülkenin menfaatlerini ve bekasını korumak için güvenlik siyasetinin reform siyasetinin önüne geçmesiyle sonuçlandı. 17-25 Aralık FETÖ operasyonları ile başlayan süreç, akabinde 6-8 Ekim terör olayları ve 15 Temmuz darbe girişimine kadar ülkenin bekasını doğrudan hedef alan girişimlere sahne oldu. Bu süreçte AK Parti’nin de ülke kurumlarının da öncelikli gündem maddesi bu illegal girişimleri gerçekleştiren gruplara yani Fettullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve PKK’ya karşı kesintisiz bir mücadele başlatmak oldu.
FETÖ ve PKK’ya karşı içeride yürütülen mücadelenin yanı sıra, 2011 Suriye iç savaşı ile başlayan bölgesel çalkantılar dış politika alanında da beka siyasetini gündemin ilk maddesi haline getirdi. PKK’nın yanı sıra bu örgütün Suriye ayağı olan YPG/PYD’nin ve DEAŞ’ın doğrudan Türkiye’yi hedefe alan terör saldırıları gerçekleştirmesiyle başlayan süreç güvenlik alanında daha sıkı tedbirler alınmasını gerektirdi.
Fakat AK Parti her ne kadar bu dönemde reformları gündemin en öncelikli maddesi haline getirmese de reformlar bu olağanüstü dönemde de devam etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Hayatın bizatihi kendisinin kesintisiz bir değişim süreci olduğu gerçeği bize bu alanlardaki reformları da sürekli devam ettirmemiz gerektiğine işaret ediyor” ifadelerini kullanarak özetlediği bu durum, özellikle hukuk alanında çok sayıda reformun gerçekleştirilmesini sağladı. Bunun en önemli örneği ise 2014 ve 2019’da oluşturulan Yargı Reformu Strateji Belgeleri ve bu kapsamda gerçekleştirilen reformlardı. “Hak ve özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesi”, “yargı bağımsızlığı, tarafsızlığı ve şeffaflığının geliştirilmesi”, “insan kaynaklarının nitelik ve niceliğinin artırılması”, “performans ve verimliliğin artırılması”, “savunma hakkının etkin kullanımının sağlanması”, “adalete erişimin kolaylaştırılması ve hizmetlerden memnuniyetin artırılması”, “ceza adaleti sisteminin etkinliğinin artırılması”, “hukuk yargılaması ile idari yargılamanın sadeleştirilmesi ve etkinliğinin artırılması”, ve “alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin yaygınlaştırılması” amaçları doğrultusunda yargıya yönelik detaylı bir reform haritası oluşturuldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan reform sürecinde AB’nin etkisinden ziyade Türkiye’nin kendi dinamiklerinin ve olağanüstü dönemlerde bile kendisini geliştirebilme kapasitesinin etkili olduğunu “Çünkü biz bu reformlara Avrupa Birliği istediği, dayattığı, takip ettiği için değil, milletimizin ihtiyacı olduğu için sahip çıkıyor ve hayata geçiriyoruz. Yargı Reformu Strateji Belgesi’nin hazırlığında da Avrupa Birliği kriterlerinin elbette gözetilmiş olmakla beraber asıl milletimizin demokrasi, insan hakları ve adalet talepleri göz önüne alınmıştır. Tarih bize gösteriyor ki adaletin güçlü, güçlülerin de adaletli olduğu toplumlar hızla büyür, kalkınır, zenginleşir. Buna karşı adalet temeli çürük olan hiçbir toplumun ve devletin uzun süre ayakta kalma şansı yoktur” sözleriyle ifade etti. Dolayısıyla ülkenin bekasının söz konusu olduğu dönemlerde bile AK Parti reformları bir kenara bırakarak tamamen mücadeleye yoğunlaşmak yerine reformları bir taraftan devam ettirdi.
Hiç kuşkusuz bu olağanüstü dönemin en büyük reformu Türkiye’de 1970’lerden beri tartışılan hükümet sisteminin 16 Nisan 2017 referandumuyla değiştirilmesi ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçilmesi oldu. Türkiye’de istikrarın sağlanmasında ve yönetim krizlerinin çözülmesinde işlevsiz kalan parlamenter sistem revize edilerek Cumhurbaşkanlığı sistemi ile birlikte başkanlık sistemine geçilmiş oldu. Bu sistem ile birlikte cumhurbaşkanını halkın seçmesiyle oluşan yetkili ama sorumsuz cumhurbaşkanı modelinden hesap verme sorumluğuna sahip cumhurbaşkanı modeline geçildi. 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanı Seçimi'yle birlikte fiilen yeni hükümet sistemine geçilmiş oldu.
Yeni Reform Döneminin Muhtemel Yol Haritası
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 13 Kasım’da yaptığı açıklamayla başlayan yeni dönem ise olağanüstü süreçlerin sona ermesinin ardından hükümetin reformu yeniden gündemin birinci sırasına alacağı bir dönemin sinyallerini verdi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli “Anlaşıldığı üzere, 2021 reform yılı olacaktır. Bizim de arayış ve özlemimiz budur. Hukuktan ekonomiye, daha doğrusu hayatın her alanında 2023 vizyonuna muvafık ve müzahir bir reform seferberliğine sonuna kadar destek olacağımızın güvence ve sözünü açık çek olarak veriyoruz” ifadeleriyle reform meselesine olan desteğini açıkladı.
Muhalefet partileri ise reform söyleminden duydukları rahatsızlığı açık bir şekilde dile getiriyor. Bu partilerin ana argümanları 18 yıllık iktidarında hiçbir reform gerçekleştirmediği, mevcut hükümetin reform konusunda samimi olmadığı ve reformların gerçekleştirilmesinde geç kalındığı gibi hususlar üzerinden inşa ediliyor. Bu partilerin reformlarla beraber AK Parti’nin siyasette kendisine yeni bir alan açmasından rahatsızlık duydukları anlaşılıyor. Yine başta muhalefet cephesi olmak üzere çeşitli çıkar grupları reformları indirgemeci bir anlayışla Kavala ve Demirtaş davalarına endeksliyor. Bu sebeple muhalefet cephesinden reformlar konusunda bir destek ya da yapıcı bir eleştiri gelmesi mümkün görünmüyor.
Dolayısıyla reform meselesinde AK Parti ve MHP’nin beraber bir yol haritası oluşturacağı söylenebilir. Cumhurbaşkanı Erdoğan reformlar için kritik tarihin bütçe görüşmelerinin tamamlanması olduğunu belirtmişti. Ocak 2021’den itibaren reformların içeriğinin ve reformlara yönelik yol haritasının netleşeceği ifade edilebilir. Bu minvalde reformların özellikle ekonomi alanında gerçekleştirilmesi; ekonomik büyüme, kalkınma, istikrarın sağlanması ve işsizliğin azaltılması gibi hususlarda yapısal değişiklikler önermesi bekleniyor.