Kriter > Dosya > Dosya / İran-İsrail Çatışması |

İsrail-İran Geriliminin İsrail İç Siyasetine Yansımaları


13-14 Nisan İran saldırısının, İsrail açısından Netanyahu'nun erozyona uğramış siyasi desteğini bir nebze de olsa rehabilite etmiş olduğu söylenebilir. Ancak son günlerde İsrail'de Netanyahu hükümetinin istifasına yönelik halk hareketliliğinin konsolide olduğu gözlemleniyor. Bu durum, Netanyahu'nun kamu desteğinin sınırlı olduğunu ve dış politikada da çok geniş adımlar atamayacağının bir göstergesi olarak okunabilir.

İsrail-İran Geriliminin İsrail İç Siyasetine Yansımaları
Tahran'daki Filistin Meydanı'nda toplanan bir grup, İran'ın İsrail'e yönelik insansız hava araçlarıyla (İHA) başlattığı saldırılara destek vererek gösteri düzenledi. (Fatemeh Bahrami / AA, 15 Nisan 2024)

İsrail'de 7 Ekim'den sonra siyasi gelişmeler, hız kesmeden devam ediyor. Üstelik askeri operasyonların genişliği ve odağının değişmesi, bu süreçlere farklı bir rota çiziyor.

İsrail'in İran'a yönelik saldırıları, İran'ın buna mukabil doğrudan ve aralıksız cevabı yankı bulmakta. İsrailliler için temel mesele, 7 Ekim sonrası oluşan güvenlik risklerinin minimize edilmesi olarak öne çıkıyor. Yüzbinlerce İsraillinin iç göç yaşadığı İsrail'de güney hattının hareketliliği, kuzeyinin de son gelişmelerle ısınması, kısa vadede İsrail’de toplumsal dengelerin kolayca sağlanamayacağına işaret ediyor; ekonomi ise süregiden savaş ekonomisinin baskısı altında kendine yol arıyor. İsrail’deki ekonomik ve toplumsal sancıların iç siyasete yansıması sürpriz olmayacaktır.

 

İç Liderlikte Güvenlikçi Teknokratlara Dönüş

7 Ekim sonrası birçok analist, Binyamin Netanyahu’nun siyasi iktidardaki günlerinin sayılı olduğunu söylemişti. Netanyahu’nun güvenlik konusundaki açmazları, onun toplum nezdinde zayıflamasına neden olabilir. Ancak son anketlere bakıldığında Netanyahu’nun oy oranlarında anlamlı bir düşüşe rastlanmıyor. Bu da kendisi açısından en kötü senaryonun aşıldığını gösteriyor.

İsrail iç siyaseti yapısal olarak içsel ve dışsal krizlere açık olmuştur. Bunun temel nedenleri arasında iki faktör öne çıkıyor. Bunlardan ilki, İsrail’de toplumsal yapının kendine has dinamikleridir. Örneğin, dindarların toplumsal yaşamda ve siyasal sistemde otonom statüleri, onları kendi partiküler çıkarlarının peşinden gitmeye zorlamaktadır. Bu da dindar, yani Haredi siyasi partilerin genel kamusal taleplerde buluşmasını güçleştirmektedir. İkinci faktör, İsrail’de seçim sisteminin erken seçimlere gitme noktasında kolaylaştırıcı imkanlar sağlamasıdır. Hükümet kurma ve hükümetin dağılma süreçleri oldukça kolaydır. Bu da İsrail siyasetinde istikrarın temin edilmesi noktasında oldukça zor süreçleri ön plana çıkarmaktadır.

7 Ekim sonrası İsrail siyasetindeki temel tartışma noktası, Netanyahu’nun ulusal güvenliği sağlama noktasında yetersizlik göstermesi nedeniyle istifa etmesi ve ülkenin erken seçimlere gitmesiydi. Fakat Netanyahu, böyle bir adım atmaktan sürekli kaçındı. Bunu yapmasının temel nedeni, kendi siyasi kariyerine seçim kaybetmiş bir lider olarak gitmemek ve daha da önemlisi seçimin koşullarını kendisinin oluşturacağı bir ortamı inşa etmekti. Bu amaçla Netanyahu, ulusal güvenliği İran noktasına çekerek, kendisi açısından yönetilebilir ve kısmen bir başarı sayılabilir seviyeye getirmek istedi. 14 Nisan İran saldırısının İsrail tarafından dengelenmesinin, genel itibariyle Netanyahu’nun siyasi kariyeri açısından olumlu etkiler meydana getirdiğini söylemek mümkündür. 7 Ekim’de saldırıya hazırlıksız yakalanma psikolojisi ve bunun getirdiği yeni travma, 14 Nisan’da saldırıyı engelleme ve herhangi somut bir zayiat vermeme aşamasına gelmesiyle birlikte Netanyahu açısından özellikle kendi seçmeni nezdinde bir restorasyon oluşturduğunu söyleyebiliriz.

İsrail'in Rosh Haayin kentinde gösteri düzenlendi
İsrail'in Rosh Haayin kentinde toplanan Gazze'deki İsrailli esirlerin yakınları, Başbakan Binyamin Netanyahu hükümeti ve İsrail Savaş Kabinesi Üyesi Benny Gantz'ı protesto etti. (Mostafa Alkharouf / AA, 26 Nisan 2024)

 

Dış Politikada Otonomi Kaybı

Küresel medyada İsrail’in saldırılara yanıt verme ölçeği noktasında tartışmalar başladı. Savaşın bölgesel niteliği olup olmayacağına dair endişeler ortaya çıktı. İsrail ve İran arasındaki gerginliğin bölgesel bir savaşa evrilmesi meselesi, sıkça tartışılan konuların başında geliyor. İsrail iç siyasetinde özellikle savaş kabinesi içerisinde bazı aktörlerin, özellikle Benny Gantz liderliğindeki elitlerin temel tezi, Amerika Birleşik Devletleri ile eşgüdümlü ve İsrail’in ulusal çıkarlarıyla uyumlu bir askeri yanıtın verilmesi yönünde. Bu, İsrail iç siyasetinin 7 Ekim’le birlikte ciddi ve dramatik bir bölünme hattına girdiğini gösteriyor. Bu bölünme hattı aslında ideolojik olmaktan ziyade güvenlik perspektifine dayanan ve jeopolitik tercihlerin ön planda olduğu bir olguya işaret ediyor.

İsrail’in, Amerika Birleşik Devletleri ile geliştirmiş olduğu ilişkiler, her ne kadar özel niteliğe sahip olsa da son yıllarda bir otonomi arayışında olduğu gözlenmiştir. 7 Ekim’le birlikte İsrail iç siyasetinde yükselen milliyetçi dalga başka bir rotaya girmiştir. Bu, aslında İsrail’deki kozmopolit ve milliyetçi ayrışmasını başka bir noktaya taşımıştır. Bu fenomen, aslında Amerika Birleşik Devletleri’nin İsrail iç siyasetinde hiç olmadığı kadar baskın, müdahil ve yönlendirici bir pozisyona erişmesine işaret etmektedir. İsrail’de siyasetin yeni rotası, Amerika Birleşik Devletleri ile ilişkilerin yönetilip yönetilemeyeceği noktasına kilitlenmiştir. Bu da Netanyahu açısından bakılacak olursa, Amerika Birleşik Devletleri’nde seçimler oluncaya kadar herhangi bir nihai anlaşmaya varmamak ve erken seçime gitmemek üzerine yoğunlaşıyor.

İsrail’de sağcılar, 1920’lerden itibaren Amerika Birleşik Devletleri ile çok yoğun ilişkiler geliştirdiler. Halihazırda İsrail sağı yani revizyonist Siyonizm, Amerika Birleşik Devletleri’nde örgütlendi ve birçok faaliyetini oradan yürüttü. Netanyahu’nun kişisel kariyerinin inşası da Amerika Birleşik Devletleri’nde oldu. Ancak Biden yönetiminin iktidara gelmesiyle Netanyahu’nun seçilmesi sonucu gerginlikler çok boyutlu hale geldi. Netanyahu’nun sağ koalisyonu, özellikle dini Siyonistler, herhangi bir otoriter çerçevenin dışına çıkarak etnik milliyetçilik fikrini bir norm haline getirerek İsrail’de toplum, devlet ve siyaset arasındaki ilişkileri yeniden ele alma yoluna gittiler. İsrail’deki yargı reformlarının temel dinamiği de aslında dini Siyonistlerin küçük ama etkili pozisyonlarının bir yansıması oldu. Dini Siyonistlerin maksimalist istekleri, Amerika Birleşik Devletleri ile olan ilişkilerde İsrail’in elini zora sokan en önemli engellerden biriydi.

7 Ekim sonrası hem Netanyahu’nun hem de dini Siyonistlerin ulusal güvenliği sağlama noktasındaki eksiklikleri, merkez seçmen noktasında bu partilere olan ilgiyi ve sempatiyi azalttı. İsrail sahnesinin girmiş olduğu bu derin kriz, hükümeti Filistinlilere yönelik brutalist bir tepki vermeye itti. Bu noktada Filistinliler, ikiye bölünmüş coğrafi alanda işleyen bir ulusal siyaset inşa etmelerinden dolayı hem Arap dünyasında hem de küresel diplomaside İsraillileri zorlayacak adımlar atma noktasında zayıfladılar. Netanyahu ve sağ blok, bu gerçeklik karşısında kendilerini sınırlayacak herhangi bir aktör olmamasından hareketle daha ileriye gideceklerini düşünüyorlardı. Ancak küresel düzende ortaya çıkan halk hareketliliği son günlerde belirginleşen öğrenci protestoları, küresel Yahudi kamuoyunu derinden etkiliyor. Bir liderlik arayışı içerisinde oldukları gözlemleniyor. Netanyahu’nun ulusal bir liderlik inşa edememesi, sadece İsrail'in krize girmesinin değil aynı zamanda küresel Yahudi kamuoyunun da ciddi anlamda izole edilmesine ve dışlanma tehditlerine açık olmasına yol açıyor. Böylece İsrail sağının kısa vadede toparlanma ve krizi aşma noktasında çok da yapabileceği bir şey yok.

13-14 Nisan İran saldırısı, İsrail açısından Binyamin Netanyahu'nun erozyona uğramış siyasi desteğini bir nebze de olsa rehabilite etmiş olduğu söylenebilir. Ancak son günlerde İsrail'de Netanyahu hükümetinin istifasına yönelik halk hareketliliğinin konsolide olduğu gözlemleniyor. Bu durum, Netanyahu'nun kamu desteğinin sınırlı olduğunu ve dış politikada da çok geniş adımlar atamayacağının bir göstergesi olarak okunabilir. İsrail siyaseti yeniden bir seçim döngüsüne giriyor gibi görünüyor. İsrail siyasetinde Netanyahu karşıtlığı, siyasetin güncel bir politikasını oluşturuyor. Bu sebeple Netanyahu ile ittifak kurmak, sağ partiler dışındaki merkez ve sol partiler için seçmenleri nezdinde meşruiyet kaybı anlamına geliyor. Netanyahu bu açıdan sağ blokla kendini sınırlıyor. Likud içerisinde de Netanyahu sonrasına dönük tartışmalar ve arayışlar kendini gösteriyor; fakat Netanyahu, güçlü ve karizmatik bir lider olarak siyaseten aşılması güç birisi olarak kalmaya devam ediyor.

Ancak unutulmaması gerekiyor ki, İsrail şu an toplumsal dönüşümün yeni bir evresinde. Bu açıdan bakılınca, İsrail sağında da Netanyahu tipi liderliğin eski büyüsünün kalmadığı söylenebilir. 1990’dan itibaren siyasi kariyerini güvenlik perspektifi içerisinde şekillendiren Netanyahu, son saldırılarla birlikte en güçlü olduğu alanda yetersizliğini göstermiş oldu. Bu da İsrail sağ kamuoyu açısından ciddi bir travmayı beraberinde getirdi. Çünkü Netanyahu, onlar için İsrail ulusal güvenliğini, dış politikasını ve hatta ekonomisini en iyi yöneten lider olarak görülüyordu. Netanyahu'nun siyasi karizması ve kendi siyasi kampına vermiş olduğu güven, radikal siyasal partilerle olan ittifakını gölgeliyor. Şu an ise durum farklı. İsrail siyaseti yeni ayrışmalara ve doğal olarak yeni lider arayışlarının tam ortasında bulunuyor.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası