Kriter > Dosya > Dosya / 2024 Yerel Seçimleri |

Yeni Nesil Şehircilik ve Şehir Yönetiminde Güncel Gelişmeler-I


20. yüzyıl sonlarında ve 21. yüzyılda yaşanan yeni küresel sorunlarla birlikte teknolojik ve ekonomik gelişme odaklı olarak yaygınlaşan yeni şehir modelleri, hem şehirlerin sosyoekonomik gelişiminin artmasını savunan hem daha yaşanabilir ve gelecekte de sürdürülebilir şehirlerin oluşmasını önceleyen bir anlayışı ifade etmektedir.

Yeni Nesil Şehircilik ve Şehir Yönetiminde Güncel Gelişmeler-I

Şehirler, tarih boyunca insanların farklı gerekçelerle bir araya geldiği, sorunlarına çözümler aradığı yerleşim yerleri olmuştur. Kimi zaman güvenlik kimi zaman ekonomik gerekçelerle bir araya gelen topluluklar, aralarındaki iş bölümüyle beraber birlikte yaşam koşullarını iyileştirmiştir. Diğer taraftan bu birlikte yaşam deneyimi, zamanla yeni sorunları doğurmaya başlamıştır. İş bölümünün bozulması, ekonomik hareketliliğin gruplar arası dağılımının kontrolsüz değişimi, asayiş sorunları şehir içi etkenler olurken; afetler, iklime bağlı sorunlar, şehrin zenginliğine yönelik saldırılar, yoğun nüfus hareketleri gibi dış sorunlar da şehirleri etkilemiştir.

Günümüzde ise dijitalleşme, küreselleşme, nüfus hareketliliği, iklim değişikliği, hızlı ve yıkıcı sanayileşme gibi yeni sorunlar şehirleri etkilemektedir. Buna mukabil insanlık tarihi boyunca olduğu gibi, insanlık, sorunlarını çözebilmek için yeni önerilerle uyum kapasitesini artırmaya çalışmaktadır. Bu minvalde yeni şehircilik yaklaşımları doğmakta, yeni yaklaşımlarla şehirlerin sorunlarla baş etme kapasitesinin ve insanların yaşam kalitesinin yükseltilmesi amaçlanmaktadır. Bu kapsamda yeni dönemde öne çıkan şehircilik yaklaşımlarından bazıları Tablo 1’de yer aldığı gibi sıralanabilir.

TABLO 1: YENİ NESİL ŞEHİRCİLİK MODELLERİ

Tablo 1’de yer alan modellerin bazıları çevre sorunlarına odaklanan, bazıları farklı sosyal gruplara öncelik veren, bazıları yeni gelişmeleri şehirlere uyarlayan, kimisi teknolojik, kimisi ekonomik, kimisi çevre odaklı yaklaşımlar olarak öne çıkmaktadır. 20. yüzyıl sonlarında ve 21. yüzyılda yaşanan yeni küresel sorunlarla birlikte teknolojik ve ekonomik gelişme odaklı olarak yaygınlaşan bu şehir modelleri, hem şehirlerin sosyoekonomik gelişiminin artmasını savunan hem daha yaşanabilir ve gelecekte de sürdürülebilir şehirlerin oluşmasını önceleyen bir anlayışı ifade etmektedir. Farklı ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de bu modeller uygulamaya geçmektedir ve bazıları daha fazla tatbik imkanı bulmaktadır. Bu kapsamda sünger şehir, üretken şehir, akıllı ve dijital şehir, sakin şehir, kompakt şehir, rekabet eden şehir ve yeşil şehir daha çok öne çıkan ve ayrıntılı olarak ele alınması gereken modeller olarak sıralanabilir.

 

Sünger Şehir

Küresel ölçekteki en temel sorun alanlarından birisi iklim değişikliğidir. İklim değişikliğine bağlı olarak artan sıcaklıklar, suyun buharlaşma hızını arttırmakta ve su döngüsü bozulmaktadır. Öte yandan yağışların miktarındaki ve mevsimsel dağılımındaki değişimler; su hacmini, kalitesini ve tutulumunu değiştirmektedir. Dolayısıyla şehirlerde iki boyutlu olarak suyla bağlantılı sorunlar ortaya çıkmaktadır. Bunlardan birincisi, bazı bölgelerde artan su ihtiyacına karşı, azalan su kaynaklarıdır. Diğer taraftan bazı bölgelerde artan yağışlar ve azalan su tutma kapasitesine mukabil ortaya çıkan seller ve taşkınlardır. Tabii bu sorunların şehirlerde yoğunlaşmasının sebebi artan nüfusa bağlı olarak artan su talebi, artan kentleşme, su kaynaklarının vahşi kullanımı, yanlış yerleşim gibi etkenlerdir. Sonuç olarak Türkiye’de de şehirler hem suyun yetersizliğine dayalı hem suyun fazlalığı gerekçeli sorunlarla mücadele etmek durumunda kalmaktadır. Sünger şehir uygulaması ise bu bağlamda geliştirilmiş bir modeldir.

Sünger şehir yaklaşımında su, yönetimsiz olarak kullanılacak bir kaynak ya da israf edilecek bir atık olarak görülmemekte, buna karşın sınırlı bir kaynak olarak en etkin yönetimin uygulanacağı bir model olarak değerlendirilmektedir. Bu kapsamda öncelikle yağışlarla şehre düşen suyun yönetilmesi amaçlanmaktadır. Bunun için doğal ve yapay unsurlar kullanılarak şehrin drenaj güvenliğini sağlamak ve taşkınları önlemek amaçlanmaktadır. Öte yandan yağışlarla ortaya çıkan suların depolanması ve arıtılması yoluyla arz sistemine eklenmesi gaye edinilmektedir. Sünger şehir modelinde elde edilen su; kanallar, barajlar ya da mazgallar üzerinden şehrin dışına taşınmaz, oluşturulan altyapıyla birlikte şehir su sistemine entegre edilir. Özellikle yeşil alanlar çoğaltılarak hem fazla su kontrol altında tutulur hem de yağışlar toplanarak kullanılması mümkün hale getirilir. Bu sayede bir yandan taşkınlar önlenirken diğer taraftan su kaynak çeşitliliği ve su kaynaklarının etkinliği sağlanmakta, şehirdeki yeşil alan miktarları yükseltilmekte, ayrıca mikro iklim değişiklikleri bağlamında bir yönetsel araç ortaya çıkmaktadır.

 

Üretken Şehir

Üretken şehir daha çok kültürel bir bağlam içerisinde ele alınan, şehrin kültürel üretiminin canlanmasını, özgün değerlerin korunmasını ve yaygınlaştırılmasını diğer taraftan yenilikçi ve geleneksel ürünlerin uyumuna dayalı olarak yerel ekonomilerin gelişmesini amaçlayan bir yaklaşımdır. Burada iki boyut öne çıkmaktadır: Bir yandan kültürün ve sanatın yerel bağlamdan küresel bağlama evrilmesi, diğer taraftan da bu sektörler eliyle ekonomik hareketliliğin ve yeni girişimlerin artırılması.

UNESCO tarafından 2004’te Üretken Şehirler Ağı’nın (Creative Cities Network/UCCN) kurulmasıyla üretken şehirlere yönelik ilgi artmıştır. UCCN programıyla birlikte farklı coğrafyalardaki özgün ve nitelikli işlerin yerelden küresele taşınmasına dair iş birlikleri gelişmiştir. Kültür bağlamından hareket eden bu iş birlikleri, şehirlerdeki turizm hareketliliğini, şehrin ticari kapasitesini, uluslararası insan ve ürün hareketliliğini büyütmeyi amaçlamaktadır. Program kapsamında yedi ana tema belirlenmiştir. Bunlar; edebiyat, sinema, gastronomi, görsel sanatlar, müzik, tasarım ile zanaat ve halk sanatlarıdır. Halihazırda bu program ve ortaklıkta yetmişten fazla ülkeden yaklaşık üç yüz üye bulunmaktadır. Türkiye’den de; Gaziantep–Gastronomi (2015), Hatay–Gastronomi (2017), İstanbul–Tasarım (2017), Kütahya–Zanaat ve Halk Sanatları (2017), Afyonkarahisar–Gastronomi (2019), Kırşehir–Müzik (2019), Bursa-Zanaat ve Halk Sanatları (2021), Şanlıurfa–Müzik (2023) kategorilerinde ağa dahil olmuştur.

Bursa'nın ipeği tanıtımı
UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı'na alınan Bursa'nın ipeği ve çinisi dünyaya tanıtılacak. (İsmail Özdemir / AA, 8 Ocak 2022)

 

 

Akıllı ve Dijital Şehir

Akıllı şehirler farklı başlıklarda defalarca incelenmiş olsa da günümüzde öne çıkan en önemli modellerden biri olmaya devam ettiği için bu listede yine yer almalıdır. Son otuz yılda teknolojinin hızlı gelişimiyle birlikte şehir yönetimlerinde de dönüşüm gerçekleşmiş ve genelde akıllı şehir ifadesiyle bu yaklaşım tanınmıştır. Öte yandan son yıllarda gelişen dijital teknolojiler eliyle yalnızca bilgi ve iletişim teknolojileri bağlamında bir şehir yönetimi değil, veri temelli olarak gelişen ve birbiriyle iletişim kuran teknolojilere dayalı bütüncül bir dijital anlayış hakim olmaya başlamıştır. Yapay zekâ, dijital ikiz, büyük ve açık veri, blokzincir, nesnelerin interneti, sanal ve artırılmış gerçeklik uygulamaları, metaverse uygulamaları, otonom sistemler gibi görece daha yeni teknoloji ve uygulamalar, akıllı şehirlerden dijital şehirlere geçiş yolunda tetikleyiciler olmuştur.

Dijital teknolojiler eliyle şehrin her bölgesine ve her sorununa dair pek çok veri merkezde toplanmakta ve büyük bir veri seti oluşmaktadır. Bu veriler, yine yeni teknolojiler yoluyla işlenerek karar alıcılar için daha kaliteli çözüm önerileri sunabilmektedir. Ayrıca şehir mukimlerinin bu süreçlere katılımı artırılmakta, sürekli bilgi paylaşımı yoluyla günlük yaşam kolaylaştırılmaya çalışılmaktadır. Özellikle karmaşık problemlerin çözümü, performans ölçümleri, kaynak etkinliği, iş birlikli yönetim anlayışının geliştirilmesi gibi alanlarda yenilikçi yöntemler ortaya çıkmaktadır.

Yarışan şehirler bağlamında yalnızca şehrin yönetiminin iyileşmesi değil, diğer şehirlerden daha yaşanabilir daha katılımcı daha kaliteli hizmet sunan bir şehir modeli geliştirilmesi, bu yaklaşımın temelini oluşturmaktadır. Öte yandan etkin kaynak yönetimiyle birlikte daha sürdürülebilir bir yönetim anlayışı için de bu teknolojiler kullanılır olmuştur. Böylece bir yandan şehirlerin sorunları çözülmeye çalışılırken, diğer yandan şehir sakinlerinin yaşam kalitesi yükseltilmeye çalışılmaktadır. Ayrıca etkinlik, etkililik ve şeffaflık gibi yönetsel süreçler iyileşmektedir.

 

Şehirler Nereye?

Görüldüğü üzere şehirler sürekli olarak yeni sorun alanlarıyla muhatap olmakta ve buna mukabil yeni çözüm önerileri geliştirilmektedir. Bu süreçte; bazen teknoloji, bazen küreselleşme, bazen yeni yönetim yaklaşımları etkili olmakta, bazen de bu etkenlerin birlikte yer aldığı yeni nesil yaklaşımlar, şehir yönetimlerini biçimlendirmektedir. Bu kapsamda onlarca yeni şehircilik modelinden bahsetmek mümkündür. Kimi zaman küresel dinamikler eliyle kimi zaman ise yerel ihtiyaçlar bağlamında gelişen bu modeller, yenilikçi çözüm önerileri olarak farklı ülkelerde de uygulanır hale gelmektedir. Küresel ölçek dikkate alındığında sünger şehir, üretken şehir, akıllı ve dijital şehir, sakin şehir, kompakt şehir, rekabet eden şehir ve yeşil şehir son yıllarda öne çıkan başlıklar olarak ele alınabilir. Bu yazı kapsamında sünger şehir, üretken şehir, akıllı ve dijital şehir yaklaşımları incelenmiştir, diğer yaklaşımlar ise sonraki yazıda ele alınacaktır.

31 Mart 2024 Mahalli İdareler Genel Seçimlerine ilerleyen ülkemizde de bu yaklaşımlar halihazırda tartışılan başlıklardandır. Genel olarak bakıldığında akıllı şehir yaklaşımlarının farklı boyutlarıyla Türkiye’de daha çok gündemde olduğu izlenmektedir. Öte yandan üretken şehirler ağına da artan bir ilginin olduğu gözlenmektedir. Türkiye’de bulunan toprakların yüzde 30’nun yarı kurak özellik taşıdığı düşünüldüğünde, önümüzdeki dönemde sünger şehir yaklaşımının daha çok gündeme geleceği düşünülmektedir. Dolayısıyla bu modeller, ya örnek alınabilecek ya da yerel ihtiyaçlar ve kaynaklar dikkate alınarak farklı boyutlarıyla ele alınabilecek yeni nesil yaklaşımlardandır. Bu başlıklar, yalnızca seçim sürecinde değil, seçimlerden sonra yönetimi devralacak adaylar açısından da dikkate alınmalıdır. Çünkü şehir yönetimlerinden beklenen asli vazife, şehirlerin daha yaşanabilir kılınması ve mukimlerin yaşam kalitesinin yükseltilmesidir. Dolayısıyla şehir yöneticilerinin asli amacının seçimleri alana kadar siyaset, seçimlerden sonra şehri yönetmek olduğu bir iklimde bu modellerin daha çok gündem olması beklenecektir. 31 Mart seçimleri sonrasında sorun çözen şehircilik arayışının mı şehir yönetimini salt bir gündemde kalma aracı olarak görmenin mi daha muteber olduğunu tekrar değerlendireceğiz.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası