Kriter > Dış Politika |

Gazze Direnişinin Mahiyeti Üzerine


Kassam Tugaylarının öncülüğündeki operasyonun, İsrail toplumu ve devlet aklı üzerinde oluşturduğu psikolojik baskı, Tel Aviv’in tüm dünyayı karşısına almak pahasına bir saldırganlık stratejisini benimsemesiyle sonuçlandı. Aksa Tufanı, Filistin halkı için korku bariyerlerini yıkarken, işgal devletinde ise hissedilen derin korku nedeniyle irrasyonel bir saldırganlığı öne çıkardı.

Gazze Direnişinin Mahiyeti Üzerine
HAMAS'ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları, Gazze Şeridi sınırına yakın bölgede bir İsrail tankını imha etti. Bazı Filistinliler, imha edilen tankın önünde secdeye kapandı. (Mohamed Ahmed/AA, 7 Ekim 2023)

7 Ekim 2023 sabahı, HAMAS’ın silahlı kanadı İzzeddin el-Kassam Tugaylarına bağlı mücahitlerin işgal altındaki topraklara eş zamanlı bir şekilde karadan, denizden ve havadan gerçekleştirdiği sızma, modern Ortadoğu tarihinde önemli kırılmalara yol açan; Filistin-İsrail iç siyaseti kadar bölgesel ve küresel dengeler üzerinde de ciddi tesir bırakma potansiyelini bünyesinde barındıran bir gelişmedir. Kassam tarafından üst düzey stratejik hesaplamalar sonucu başlatılan Aksa Tufanı, İsrail’in güvenlik algısını sarsması ve daha operasyonun ilk saatlerinde çok sayıda işgal devleti ordusu mensubunun etkisiz hale getirilmesi ya da esir alınması nedeniyle Filistin direniş tarihi için de büyük bir dönüm noktasıdır. 7 Ekim’de Gazze’deki direnişin savunma merkezli bir perspektiften işgali sonlandırmaya yönelik inisiyatif alabileceğini ve harekete geçebileceğini göstermesi, Aksa Tufanı ile Filistin topraklarında Siyonist yönetimin agresif yayılmacılığına karşı yeni bir evreye geçildiği anlamına gelmektedir.

Uzun yıllardır abluka altında kalan ve işgal devletinin her türlü baskı, zulüm ve saldırısına maruz kalan Gazze’den başlatılan operasyon, tüm dünyanın gündemini bir anda değiştirdi. Küresel ve bölgesel aktörlerin pozisyonlarının net bir şekilde görüldüğü bu süreçte, özellikle Batılı kurumsallaşmış demokrasilerin yöneticilerinin meseleyi ele alırken gösterdikleri ikiyüzlü yaklaşım, Filistin’in niçin her daim ikincil muameleye maruz kaldığının bir özetiydi. Ayrıca İsrail’in, ABD ve İngiltere gibi ana akım Batılı güçlerden mütemadiyen aldığı destekle uluslararası siyasette oluşturduğu istisnai durumun endişe verici boyutları da Aksa Tufanı sonrası bütün çıplaklığıyla gün yüzüne çıktı.

Doğu Kudüs’ü tamamen kontrol eden, Batı Şeria’da ise fiili bir egemenlik alanı inşa eden işgal devleti için Gazze’deki direniş, yıllar içinde tek önemli engel haline geldi. Bundan ötürü mevcut statükoyu değiştirerek hem Filistinlilerin direncini kırmayı hem de Gazze’yi de kendi topraklarına katarak işgal sınırlarını genişletmeyi hedefleyen Siyonist yönetim, 7 Ekim’de yüzleştiği meydana okuma sonrası eşi benzeri nadir görülen cinsten bir saldırganlık örneği sergilemeye başladı. Uluslararası hukuk, insancıl hukuk ve savaş hukuku zemininde belirlenen tüm norm ve kuralları yok sayan Siyonist yönetim, direnişi ortadan kaldırarak bölgeyi Filistinlilerden temizlemek için soykırım yapmaya koyuldu. Artan tüm tepkilere rağmen uluslararası kurum ve aktörlerin Tel Aviv’in tutumunu değiştirmesini sağlayacak yaptırımları hayata geçirememesi ve çoğu Batılı devletin İsrail’in güvenliğini düşünmekten öte ikinci bir seçeneği dahi gündemine almaması, gelinen noktada Gazze’de yaşamın bitme aşamasına gelmesine yol açtı.

Siyonist hükümetin Gazze’ye insanlık dışı saldırılarının dördüncü ayında ortaya çıkan manzaranın korkunçluğu, vicdan sahibi her bir insanı derinden sarsacak bir niteliktedir. Bununla birlikte Aksa Tufanı’nın oluşturduğu paradigmatik kırılmadan hareketle, odaklanılması gereken ikinci bir konu ise Gazze’deki direnişin gücü ve kararlılığıdır. Aslında geride kalan zaman zarfında iki temel olgunun süreçte öne çıktığı görülmektedir: Siyonist işgal devletinin sanır tanımaz saldırganlığı ve Gazze’deki direnişin kapasitesi ve direnci.

İsrail’in uluslararası hukuku ve normları ilk defa ihlal etmediği ya da Filistinlilere yönelik katliamları daha önce de defalarca gerçekleştirdiği herkes tarafından bilinmektedir. Bununla birlikte 7 Ekim sonrasını farklı kılan ve uzun yıllardır devam sistematik baskının bir soykırıma dönüşmesini tetikleyen şey ise Gazze direnişinin toplumsal meşruiyeti, fiziksel gücü, kararlılığı ve stratejik aklının, Siyonist yönetim üzerinde oluşturduğu korkudur. Kuruluşundan bu yana Araplarla çok kez savaşsa da İsrail için 7 Ekim varoluşsal kaygıların zirve yaptığı bir hadisedir. Kassam Tugaylarının öncülüğündeki operasyonun İsrail toplumu ve devlet aklı üzerinde oluşturduğu psikolojik baskı, Tel Aviv’in tüm dünyayı karşısına almak pahasına bir saldırganlık stratejisini benimsemesiyle sonuçlandı. Aksa Tufanı, Filistin halkı ve direnişi için korku bariyerlerini yıkarken, işgal devletinde ise hissedilen derin korku nedeniyle irrasyonel bir saldırganlığı öne çıkardı. Geçmişteki katliamlarında bir süre sonrasında geri adım atarak uluslararası arenada meşruiyetini korumaya hassasiyet gösteren İsrailli yetkililerin 7 Ekim sonrası savaşın sınırlarını dahi genişletme eğilimine girmeleri, Aksa Tufanı’nın nasıl bir travmaya yol açtığını gözler önüne sermektedir.

İzzeddin el-Kassam Tugayları Gazze'nin Beyt Hanun kentinde dronla
HAMAS'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları Gazze'nin Beyt Hanun kentinde İsrail askerlerine dron ile yaptığını duyurduğu saldırının görüntüsünü yayınladı. (HAMAS Basın Ofisi/AA, 1 Kasım 2023)

 

Direnişte Dönüm Noktası: Ortak Operasyonlar Odası

İşgal devletinin daha önceki savaş tecrübeleriyle kıyaslandığında 7 Ekim’deki operasyon sonrası ortaya çıkan zarar, İsrail toplumu için tolere edilemez bir noktaya doğru evrilmektedir. Ayrıca kara harekatı başladığı günden bu yana HAMAS tarafından anlaşma kapsamında serbest bırakılan rehineler dışında hiçbir kimsenin İsrail ordusu tarafından kurtarılamaması da Siyonist hükümetin işini zorlaştırmakta ve büyük bir çıkmazın içine sürüklemektedir. Tam da bu noktada, dünyanın en güçlü ordularından birine meydan okuyan ve hâlâ ABD’li güvenlik ve istihbarat otoritelerince de gücünü büyük oranda muhafaza ettiği rapor edilen başta Kassam olmak üzere tüm Gazze direnişinin gösterdiği başarı, incelenmesi gereken bir husustur. Farklı ideolojileri benimsediği ya da farklı kanaat önderlerini takip ettiği için görece dağınık bir görünüşe sahip bir direnişten kolektif bir bilinç dahilinde ortak akıl ve stratejiyle hareket edebilen bir yapıya dönüşen Gazze direnişi, Siyonist yönetimin Aksa Tufanı ile niçin büyük kayıplar verdiği ve vermeye de devam ettiği sorusuna ışık tutmaktadır.

2018’de Gazze’de Filistin Direnişi Ortak Operasyonlar Odası’nın kurulduğunun duyurulması, Filistin direnişinde önemli milatlardan biriydi. İlk defa Mayıs 2006’da Kassam Tugayları ile İslami Cihad Örgütü’nün askeri kanadı Kudüs Seriyyeleri arasında ortak operasyonların yapılmasına yönelik varılan anlaşma ilan edilmişti. İslamcı gelenekten gelmelerine rağmen farklı tonlara sahip bu iki güçlü yapının bir araya gelmesi, Filistin direnişinin İsrail’e karşı boyut değiştirmesi ve kapasite artırımını hızlandırması bakımında çok önemli bir gelişmeydi. Kassam ve Kudüs Seriyyelerinin anlaşma metninde, işgal devletine karşı ortak bir siyasi akıl ve koordinasyon dahilinde güçlü bir direniş gerçekleştirmek için müşterek ve birleşik direniş cephesinin oluşturulduğu vurgulanmaktaydı. Ocak 2006’da yapılan ulusal meclis seçimlerinde elde ettiği zafere rağmen gerek İsrail gerekse Ramallah hükümetinin uyguladığı baskı ve engelleme nedeniyle HAMAS’ın hükümet kurmasına müsaade edilmemesi ve sonrasında Siyonist yönetimin Gazze’yi yeniden ve daha sert biçimde abluka altına alması, HAMAS ve İslami Cihad’ın direnişte ortak bir hat oluşturmalarında da önemli rol oynamıştı. Ramallah hükümetinin bu süreçte gösterdiği zafiyet ve İsrail’in hoşuna gidecek tutum, Filistin’de direnişe dair yeni kodları oluştururken, HAMAS’ın toplumsal meşruiyetini daha da artırmıştı.

 

HAMAS Filistin Direnişini Yeniden Şekillendiriyor

HAMAS, Filistin siyasal hayatının en önemli ve en geniş tabanlı hareketi olurken, askeri kanadı Kassam Tugaylarının da yıllar içinde artırdığı teknik, askeri ve stratejik kapasite, Gazze’deki direnişin seyrini yeniden şekillendirdi. 2008, 2012 ve 2014’teki İsrail saldırılarından edindiği tecrübe ve ürettiği yeni silahlarla gücünü artıran Kassam, Filistin’in en meşru direniş örgütü olarak diğer yapıların tamamını koordinasyonu altına almayı başardı. 2018’de Ortak Operasyonlar Odası’nın kuruluşunun tamamlanmasıyla İslamcı yapıların yanında seküler milliyetçi ve sol direniş örgütleri de Siyonist işgale karşı aynı çatı altında buluştu. 2020’nin son günlerinde yapılan ortak tatbikat, Gazze’deki 12 farklı direniş örgütünün ortak bir gaye etrafında birleşmesi ve işgalci düşmana karşı kolektif bir akılla hareket etmesi bakımından son derece stratejik bir adımdı.

Kassam Tugayları ve Kudüs Seriyyeleri gibi iki güçlü yapının yanında el Fetih’in askeri kanadı Aksa Şehitleri Tugayları’nın farklı fraksiyonlarının da bu ortak yapıda yer alması, Filistin siyasetinde bir dönüşüme de işaret etmekteydi. Filistin siyasallığının kurucu temsilcisi el Fetih’in artık toplumsal alanda yeteri kadar meşruiyet sağlayamaması sonucunda hareketten yaşanan kopmalar, irili ufaklı yeni direniş gruplarının doğmasıyla sonuçlandı. Şehit Abdülkadir el-Hüseyni Tugayları, Selahaddin en-Nasır Tugayları, Filistin Milli Direniş Tugayları, Ebu Ali Mustafa ya da Şehit Cihad Cibril Tugayları gibi yapıların Ortak Operasyonlar Odası’nda yer alması, bir taraftan Kassam ve dolayısıyla HAMAS’ın yönlendirici ve yönetici gücünü gösterirken öte taraftan da direnişin saflarını sıkılaştırması ve işgal devletine karşı münferit stratejilerden ziyade ortak bir stratejiyle hareket edileceği anlamına gelmekteydi.

Kassam Tugaylarının öncülüğünde ve Gazze direnişinin herhangi bir dış müdahale ya da teşvik olmaksızın tamamen kendi inisiyatifiyle başlattığı bu operasyon, Filistin’de oluşan yeni siyasallık kadar Siyonist devlete verdirilen zararın büyüklüğü bakımından da tarihi bir dönüm noktasıdır. Bu birlikteliğin oluşması ve seküler milliyetçi ve sol grupların dahi HAMAS’ın Filistin siyasallığındaki yeri ve rolünü tartışmasız şekilde kabul ederek, Kassam Tugaylarının koordinasyonunda hareket etmeleri, Filistin’den işgale karşı yeni bir uyanışa işaret etmektedir. Nasıl ki Birinci İntifada, Filistin’de farklı grupları bir araya getirerek direnişte bir paradigma değişimine olanak tanımışsa benzer şekilde Aksa Tufanı ile oluşan yeni gerçeklik de Filistin direnişinde yeni bir boyutun oluşmasına kapı aralamıştır. İsrail’in katliamlarına karşı Gazze direnişinin kararlı duruş ve işgal devletine verdirdiği zarar, önümüzdeki süreçte Filistin-İsrail çatışmasının yeni gelişmelere gebe olduğunu da göstermektedir. Bu bakımdan Ortak Operasyonlar Odası ve direnişin yeni stratejisi, Filistin ulusal kurtuluş ordusunun tasdiklenmesi ve bağımsızlığa giden süreci hızlandırmasında bir devrim niteliğindedir.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası