Kriter > Siyaset |

Barış Pınarı Suriye’ye, CHP İse HDP’nin Yatağına Akıyor


Barış Pınarı Harekatı sürecinde HDP’liler meclis kürsüsünde Kandil’in argümanlarıyla konuştu. PKK asker-sivil vatandaşlarımızı katlederken göstermedikleri hassasiyeti teröristler için gösterdiler. HDP’nin PKK yanındaki konumunu teyit ettiği, CHP’nin de biraz daha HDP’lileştiği bir süreç yaşandı.

Barış Pınarı Suriye ye CHP İse HDP nin Yatağına Akıyor
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin Suriye politikasını “YPG bize mi saldıracak?” sözleri ile ortaya koymuştu.

Türkiye, Suriye krizinin başından itibaren dünyaya önerdiği güvenli bölgeyi siyasi krizin büyük bir insani yıkıma yol açtığı 7 ağır yılın ardından mecburen kendi elleriyle tesis ediyor. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Suriye Milli Ordusu’yla (SMO) beraber güvenliği tesis ettiği ve gündelik hayatın olağan akışa kavuştuğu bölgeler Suriye’deki krizden çıkış için de önemli bir model oluşturuyor. Türkiye Fırat’ın doğusuna düzenlediği Barış Pınarı Harekatı’yla eş zamanlı olarak büyük bir siyasi ve diplomatik mücadele de verdi. Sahada askeri olarak kazandığı başarıyı masada siyasi ve diplomatik olarak tamamladı ve Suriye’de vekiller üzerinden güç mücadelesine giren ABD ve Rusya ile ayrı ayrı ama aynı konuda mutabık kalmayı başardı. ABD Başkan Yardımcısı’nın Ankara’da imzaladığı mutabakat metni ile Tel Abyad ve Resulayn TSK’nın kontrolüne bırakıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Putin ile Soçi’de imzaladığı mutabakat ise PKK-YPG’nin Rusya garantörlüğünde Türkiye sınırından 30 kilometre aşağıya çekilmesini sağlayacak.

Harekatın meşru ve mecbur olmasına, Türkiye’nin Suriye krizinde askeri gücünü son kullanan ülke olarak iki büyük oyuncuyla ayrı ayrı mutabakata varmasına rağmen ABD, AB, İsrail, İran ve Arap dünyasından tepkiler ve yaptırım tehditleri gelmeye devam ediyor. Bu yeni süreçte Türkiye’nin siyasi birlik ve bütünlük içinde olması büyük önem taşıyor. Kamuoyu araştırmalarının da gösterdiği gibi ülkenin büyük çoğunluğu harekatı ve mutabakatı destekliyor. Lakin ülkenin ikinci büyük partisi konumundaki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), ikircikli tutumuyla Türkiye’nin teröre karşı mukavemetini olumsuz etkiliyor. Masada ve sahada kazanılan başarıyı azımsıyor, türlü senaryolar ve argümanlarla Türkiye’nin uluslararası alanda itibarsızlaşması için uğraş veriyor.

 

Erdoğan’ın Liderliği

Halbuki Türkiye, terör örgütleri üzerinden sınırında oynanan kirli oyunları bozdu ve sadece PKK-PYD’yi değil terör örgütüne tonlarca silah verip semirten ABD’yi de sınırlarından uzaklaştırmayı başardı. Bu başarıda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uyguladığı kararlı ve zorlayıcı diplomasinin etkisi büyüktü. Dünya başkentleri ve Erdoğan karşıtı küresel medya Türkiye’nin başarısını teslim ederken CHP hazmetmekte sıkıntı yaşadı. AK Parti’yle rekabet etmekle, siyaset üstü tutum gerektiren mevzularda Türkiye’ye muhalefet etmeyi Barış Pınarı Harekatı özelinde de karıştırdı.

AK Parti hükümetlerinin Suriye politikasını şaşmaz biçimde eleştiren CHP önceki harekatlar gibi Fırat’ın doğusuna yapılan askeri operasyon için de tutarsız bir tutum aldı. Irak ve Suriye’ye asker gönderilmesi hakkında yetki veren Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi’nin bir yıl daha uzatılmasına CHP milletvekilleri AK Parti, MHP ve İYİ Parti ile birlikte önce “Evet” dedi. Sonra CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “İçimiz yana yana evet diyeceğiz” sözleri ve terör örgütünün argümanlarını tekrarlayan söylemi verdiği oyu lekeledi. Kılıçdaroğlu, FETÖ ve PKK-YPG’nin eş zamanlı olarak devreye sokup yaygınlaştırmaya çalıştığı “Türkiye DEAŞ’a silah gönderiyor” iddiasını yineledi. Hem de askerimiz sınır ötesindeyken. Birkaç dost ülke dışında bütün dünya ve küresel medya Türkiye’nin haklı ve meşru müdafaa hakkını görmezden gelip Türkiye’yi işgalci ilan etmeye çalıştığı bir süreçte.

CHP benzer bir tutumu Fırat Kalkanı Harekatı başlarken de almıştı. Kılıçdaroğlu, “Türkiye Cerablus’ta bataklığa saplanacak, sağduyulu olmalıyız” sözleriyle harekatın yapılmamasını istemişti. Zeytin Dalı Harekatı’nda ise daha netti. Kurtuluş Savaşı’nda savaşan askerlerin kurduğu CHP’nin genel başkanı “Türkiye Afrin’e girmemeli” diyordu ve bu öneri Türkiye’nin menfaatlerine hayli uzaktı. Keza PKK da aynen böyle düşünüyordu.

 

CHP, Batı Medyası Gibi

Harekat haftası partisinin grup toplantısında Kılıçdaroğlu, yedi sekiz yıldır söylediği tezleri bir kez daha tekrarladı. Söyledikleri kadar zamanlama da manidardı. Çünkü Türk askeri sınırda bir terör devleti oluşumunu önlemek, ülke bekasını korumak ve mültecilerin geri dönüşünü sağlamak için sefere çıkmak üzereydi ve muhalefet lideri şöyle konuşuyordu: “Ortadoğu bataklığına girmeyin, Türkiye’nin orada ne işi var? Suriye ile Ortadoğu ile dost olalım. Bizim tarihi, kültürel, inanç, akrabalık bağlarımız var. Neden birbirimize düşman oluyoruz? Neden kavga ediyoruz?” Suriye’deki küresel çatışmayı ve olayların seyrini yok sayan Kılıçdaroğlu, bütün faturayı AK Parti politikalarına kesiyordu: “Suriye, Irak, İran ile bir araya gelip, Ortadoğu’yu barış havzasına döndürebilirdik. Neden emperyalist güçlerin oyuncağı oluyoruz? Neden ABD ile Rusya arasında sürekli gidip geliyoruz?”

Türkiye’yi sıkıştırmak için Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Batı medyasında “diktatör” diye saldırıya uğradığı bir zamanda Kılıçdaroğlu’nun hedefi de Erdoğan’dı. Trump’ın yazdığı, cevabı sahada geciktirilmeden verilen hadsiz mektubu günlerce konu ederek Erdoğan’ı itibarsızlaştırmaya, şüpheli bir durumdaymış gibi göstermeye çalıştı. CHP bir kez daha partiler arası rekabeti siyaset üstü, hayati bir meseleye taşıyarak yanlışını büyüttü.

CHP bütün bu süreçte, Suriye’deki harekatlarında öncü kuvvet olarak TSK ile hareket eden ve kısa süre önce Suriye Milli Ordusu adını alan Özgür Suriye Ordusu’nu işaretle Türkiye’nin teröre destek verdiğini ileri sürdü. “Suriye’ye silah gönderdiler. Suriye’de yaralanan teröristleri Türkiye’ye getirip gizli gizli tedavi edip tekrar Suriye’ye gönderdiler” iddiası CHP sözcüleri ve “yandaş” gazetecileri tarafından haftalarca aynı argümanlarla tekrarlandı. Bunu söyleyenler konuşmalarının bir yerinde “Ben de milliyetçiyim” demeyi de ihmal etmedi. Bu şuursuzluk böylece sürdü. Cumhurbaşkanı Erdoğan Soçi’de Putin’le müzakere ederken Kılıçdaroğlu da CHP grup toplantısında Türkiye’nin kazanımlarını zayıflatacak şekilde Türkiye’nin teröre destek verdiğini ileri sürüyordu.

 

 

Dünya Kabullendi, CHP Hazmedemedi

CHP tarafından “Suriye’de Barışa Açılan Kapı” temasıyla düzenlenen Uluslararası Suriye Konferansı’nda, PYD’ye karşı harekatın yapılmaması gerektiği bildirilmişti, 28 Eylül 2019

Dünya Kabullendi, CHP Hazmedemedi

Türkiye sahada askeri ve istihbari, masada siyasi ve diplomatik olarak YPG-PKK terör örgütüne karşı hamisi konumundaki devletlere geri adım attırırken Türkiye’nin “ana muhalefet” partisi konumundaki CHP bu çabadan ve başarıdan bihaber gibiydi.

CHP’nin bihaber olduğu bir diğer konu ise YPG’nin PKK’nın Suriye kolu olduğuydu. Hem Kılıçdaroğlu hem CHP’nin kamuoyu önünde konuşan temsilcileri defalarca “YPG, terör örgütü değildir; kendi topraklarını savunmak için örgütlenmiş bir oluşumdur” demişti. Kılıçdaroğlu’nun hayret ve istihza içeren bir gülümsemeyle “YPG, bize mi saldıracak?” sözleri YPG-PKK’nın katlettiği her şehidimizin ardından bir kez daha güncellenerek arşivlerde ve hafızalardaki yerini aldı. Kılıçdaroğlu bu yanlış değerlendirme için ne Türkiye kamuoyundan ne şehit yakınlarından af diledi. CHP, YPG’nin meşru olduğunu, PKK olmadığını ileri sürerek terör örgütüne dolaylı yoldan büyük destek sundu aslında. Bu, CHP için büyük rezalet iken CHP’ye oy verenler için de vicdani sorumluluk olmayı hala sürdürüyor.

Sosyalist Enternasyonal dahil olmak üzere kurumsal olarak bir parçası olduğu uluslararası organizasyonlara ve yurt dışındaki muhataplarına Türkiye’nin tezlerini, zaruretlerini ve Barış Pınarı Harekatı’yla meşru müdafaa hakkını kullandığını anlatmadığı için de eleştirildi CHP yönetimi. Üstelik bu eleştiriyi yönelten kişi üç dönem CHP milletvekilliği ve bir dönem devlet bakanlığı görevi de yapmış olan Mehmet Sevigen’di.

CHP tarafından düzenlenen Uluslararası Suriye Konferansı’nda da benzer bir skandal yaşandı. Suriyeli muhaliflerin davet edilmediği toplantıda, terör örgütü PYD’ye yakınlığıyla tanınan Amy Holmes bir konuşma yaptı. Holmes kendisini dinleyen CHP’lilere PKK’lıları meşrulaştırmaya çalıştı ve terör örgütünü “barış gücü” olarak nitelendirdi. Konferansın sonuç bildirgesi de CHP’nin dağınık Suriye politikasını derli toplu göz önüne sunuyordu. CHP Türkiye’ye üç şey öneriyordu: “Esed’le konuşun, Özgür Suriye Ordusu’nu dağıtın, PYD’ye karşı harekat yapmayın.

Netice itibarıyla öyle bir noktaya geldik ki PKK-YPG’ye silah veren ABD Başkanı bile Türkiye’ye hak verip Türkiye’nin tezlerini dünyaya anlatırken ülkenin ikinci büyük partisi CHP bulunduğu her ortamda PKK-YPG tezlerini tekrarlayarak tehlikeli bir siyaset çizgisinde ilerliyor.

 

HDP Bildiğiniz Gibi

Tezkere nedeniyle CHP’ye kırgın olmasaydı eğer Halkların Demokratik Partisi de (HDP), CHP’nin Suriye Konferansı’ndan çıkan üç önermeye memnuniyetle imza atardı. Ama CHP’nin dostlar alışverişte görsün kabilinden dahil olduğu tezkere oylaması iki partinin arasını açtı. Gerçi CHP sonradan kaşıkla verdiğinin acısını sapıyla göz çıkarttı ama henüz sonuç değişmedi.

Barış Pınarı Harekatı HDP’nin bilinen PKK-YPG ilişkisini teyit etmesi için yeni bir vesile oldu. Süreç boyunca PKK ajandasından ve argümantasyonundan hiç çıkmadı. HDP devletten aldığı hazine yardımıyla PKK-YPG’ye canlı kalkan oldu. Tezkereye itiraz etti. HDP’liler Meclis kürsüsünde Kandil’in argümanlarıyla konuştu. PKK asker-sivil vatandaşlarımızı katlederken göstermedikleri hassasiyeti teröristler için gösterdiler. Barış Pınarı Harekatı’na “işgal”, terörle mücadeleye “savaş”, PKK’ya “Kürtler”, TSK önünde vatanları için mücadele veren Suriye Milli Ordusu’na “DEAŞ” diyerek iftira ettiler.

Ezcümle siyasi alanda HDP’nin PKK yanındaki konumunu teyit ettiği, CHP’nin ise büyük bir savrulmayla biraz daha HDP’lileştiği bir süreç yaşandı. İki parti birbirine biraz daha yaklaştı.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası