24 Haziran seçimleri Türkiye için birçok açıdan ilklerin seçimi olacak. İlk defa cumhurbaşkanı ve milletvekili seçimleri birlikte yapılacak ve seçilecek cumhurbaşkanı yürütme yetkisini kullanacak. Yakın zamanda yapılan yasal düzenleme ile partiler meclis seçimine ittifak kurarak katılabilecek. Ayrıca bu seçimlerin sonucunda 16 Nisan referandumuyla kabul edilen Anayasa değişiklikleri yürürlüğe girecek ve yeni hükümet sistemine geçilecek. Bütün bu yönleriyle gündemin temel konusu olan seçimlerle ilgili bir diğer husus, seçimlerin güvenliği ve dürüstlük içerisinde tamamlanması. Son yıllarda seçimler hakkında ileri sürülen güvenlik ve yolsuzluk iddiaları bu seçim için de şimdiden dile getirilmeye başlandı. Ancak hem Türkiye’nin seçimlerin yönetimi ve denetimi konusundaki bizzat Anayasa tarafından güvence altına alınmış kurumsal mekanizmaları hem de yetmiş yıllık çok partili seçim tecrübesi bu tür iddiaların temelsiz olduğunu gösteriyor.
Seçim güvenliği konusunda hem genel düzenlemelere hem de son dönemde alınan tedbirlere değinmeden önce iki hususu belirtmek gerekiyor: Birincisi gelişen teknoloji ve iletişim kanalları ile seçimlere yönelik müdahalelerin artık çok çeşitlendiği ve bunlara karşı klasik yöntemlerle mücadele etmenin mümkün olmadığını söylemek gerekir. En son ABD başkanlık seçimleri ve İngiltere’deki Brexit referandumunda olduğu gibi en gelişmiş ve güçlü ülkelerin bile bu tür seçim manipülasyonlarına maruz kalma ihtimali var. Bu tür durumlara Türkiye’de YSK’nın ya da diğer seçim kurullarının tek başına karşı koyması mümkün olmayacağı için başta bilişim alanındaki kuruluşlar olmak üzere devletin bütün kurumlarının bu konularda gereken tedbirleri alması gerekecektir.
Türkiye’ye özgü ikinci bir sorun ise, terör örgütü PKK’nın seçmenlere, adaylara ve partilere uyguladığı baskılarla seçimlerin serbest ve özgür bir ortamda gerçekleşmesini önlemesidir. Özellikle Çözüm Süreci’ni suistimal ederek 7 Haziran seçimlerinde PKK’nın ve şehir yapılanmalarının bu tür eylemlerde bulunduğu dikkat çekmişti. Ancak hem son yıllarda devletin aldığı güvenlik tedbirleri hem de birazdan bahsedeceğimiz yasal düzenlemeler bu konulardaki tehditleri önemli oranda ortadan kaldırdı diyebiliriz. Yine seçmen iradesini etkilemek için PKK tarafından saldırılar yapılabileceği öngörülmekle birlikte büyük ölçüde önümüzdeki seçimlerde asayiş yönüyle bir seçim güvenliği sorunu olmayacaktır.
Seçimler Bağımsız Yargı Tarafından Partilerin Gözetimi Altında Yürütülür
Türkiye’de ilk çok partili seçimler 1946’da yapılsa da bu seçimler açık oy gizli sayım gibi demokratik olmayan uygulamalarla anıldığı için gerçek çok partili dürüst seçimlerin başlangıcını 14 Mayıs 1950 kabul edebiliriz. Yani Türkiye yetmiş yıla yakın bir seçim tecrübesine sahip. Bu arada Osmanlı devletinin Meşrutiyet döneminde yapılan seçimleri de unutmamak gerekir. Çok partili hayata geçiş sonrasında 1950 tarihli Seçim Kanunu ile illerde ve ilçelerde seçim kurulları oluşturulmuş ve ayrıca Ankara’da görev yapmak üzere YSK kurulmuştur. 1982 Anayasası da seçimlerin yargı yönetim ve denetimi altında yapılacağını belirtmiş ve bu görevi YSK’ya vermiştir.
Demokratik ülkelerde seçimlerin yönetim ve denetimi görevini parlamentolara veya idari organlara vermek ile bağımsız yargı kurullarına vermek şeklinde iki yöntem mevcuttur. Türkiye ikinci modeli benimsemiş ve hatta çok sayıda ülkede olduğu gibi sadece seçimlerin denetimi görevini değil aynı zamanda yönetimi görevini de yargıya vermiştir. Böylece seçimlerin başlamasından bitimine kadar seçimlerin yönetimi ile ilgili her türlü işlemi yapma ve itirazları çözme yetkisi YSK’ya tanınmıştır. YSK üyeleri Yargıtay ve Danıştay Genel Kurulları tarafından kendi üyeleri arasından seçilmektedir ve üyelerin belirlenmesinde hiçbir siyasi organın etkisi yoktur. Ayrıca YSK’da siyasi partilerin temsilcileri de bulunur. Bu temsilciler kurulun tüm çalışmaları ve görüşmelerine katılır ancak oy kullanamazlar. Yani seçimler bağımsız yargı tarafından yönetilir ve bu yargı organının tüm işlemleri seçime katılan partilerin gözetimi altında yürütülür.
YSK’ya benzer şekilde il ve ilçe seçim kurullarında da siyasi partilerin temsilcileri bulunur. Ayrıca seçim gününde kamu görevlisi olan sandık başkanının yanında seçime katılan partiler sandık kurulu üyesi belirleyebilmektedir. Sandıklarda oyların sayımı, bunların ilçe seçim kurulunda ve sonrasında il seçim kurullarında birleştirilmesi ve nihayetinde partilerin aldıkları oyların ve seçim sonuçlarının belirlenerek milletvekilliklerinin dağıtılması tamamen siyasi partilerin gözetimi altında gerçekleşmektedir. Belli başlı partilerin seçim gününde ve sandıklarda iyi çalışarak başarılı bir şekilde örgütlendiklerini göz önünde bulundurursak seçimlerde oy kullanımı ve sayımının güvenliği konusundaki iddiaların temelsiz olduğunu görürüz.
Seçimlerin güvenliği ile ilgili bu genel düzenlemelerin yanında 13 Mart 2018’de çıkarılan ve kamuoyunda seçim güvenliği yasası olarak anılan düzenlemeye de değinmek gerekir. Bu yasayla YSK’ya seçim güvenliğini sağlamak için sandıkları en yakın seçim bölgelerine taşıtma, sandık ve seçim bölgelerini birleştirme, seçmen listelerini karma şekilde düzenleme gibi yetkiler verilmiştir. Böylece merkeze uzak küçük yerleşim birimlerinde terör örgütünün seçmene yönelik baskısı engellenecektir. Ayrıca oy kullanılan binalarda propagandanın yasaklanması, kolluk güçleri dışında üniforma ve silah taşıyan kişilerin bu binalara girişinin engellenmesi ve kolluk güçlerinin sandık güvenliğini sağlamasının kolaylaştırılması gibi düzenlemeler yapılmıştır. Hastalığı veya engeli sebebiyle yatağa bağımlı olan seçmenlerin oy kullanmalarını sağlamak için YSK’ya seyyar sandık kurulu kurma yetkisi verilmesi seçimlere katılımı artıracaktır.
Seçimlerle ilgili itiraz ve şikayetler geçmişte de hep olagelmiştir. Ancak bunların genellikle somut temele dayanmayan iddialar olduğu görülmüştür. Nitekim 7 Haziran seçimleri başladığı anda ileri sürülen onca iddia seçim sonuçlarının belli olması ile bıçak gibi kesilmiştir. Anlaşıldı ki seçim usulsüzlükleri yönündeki iddialar sonuçlara endeksliydi. Sonuç olarak diyebiliriz ki, seçimlerin yönetimi konusundaki hukuksal çerçeve ve alınan idari tedbirler güvenli ve dürüst seçimler yapılacağını göstermektedir.