Sivil toplum dendiğinde siyasi partiler, sendikalar, meslek odaları, spor kulüpleri, vakıflar ve derneklerin içerisinde olduğu oldukça geniş bir yapıdan bahsetmiş oluyoruz. Tüm bu kurumların kesişim noktası, içerisinde yaşadığımız topluma hizmet için faaliyet yürütüyor olmalarıdır. Yine de bu kurumların içerisinde gerek kuruluş amaçları ve gerekse faaliyetlerine katılım noktasında “gönüllü çalışmaya daha fazla alan açıyor olmaları” hasebiyle “vakıfları ve dernekleri” ayrı bir yere koymak gerektiği kanaatindeyim. Gönüllü çalışma konusunu paranteze alarak sivil toplum konusuna devam edelim.
Kişilerin siyasete katılım yoluyla vatandaşlık bağını hissetmeleri bakımından seçim günü sandığa gitmek haricinde en fazla imkan bulduğu alanların başında sivil toplum alanı gelir. Sivil toplumun gelişimi demokratik gelişim ile doğru orantılıdır. AK Parti döneminde demokrasi ve özgürlükler alanında yaşanan ivmeyle doğru orantılı olarak sivil toplum alanı da gelişmiş ve genişlemiştir.
Sivil Toplumun İlk Dönüşümü
Siyasi tarihimize baktığımızda tek partili dönemin sona erdiği ve çok partili sisteme geçildiği takvim itibarıyla gündemimize giren darbelerin, muhtıraların ve darbe girişimlerinin olumsuz etkisinin en fazla hissedildiği alanların başında sivil toplumu sayabiliriz. Demokrasinin test edildiği her dönem, sivil toplum da zorlu imtihanlarla yüzleşmek durumunda kalmıştır. Ancak sivil toplum kuruluşlarımız yaşadıklarından dersler çıkararak ve güçlenerek bu süreçlerin üstesinden gelmeyi bilmiştir.
Sivil toplum çalışmalarına katılım kişilerin tercihleriyle ilgili olduğu kadar özellikle hukuki zeminde buna imkan sağlanmasıyla da ilgilidir ve darbe dönemleri hukukun ve demokrasinin askıya alındığı dönemlerdir. Demokrasi demek katılımcılık demektir, sivil toplum kuruluşları demokrasinin işler halde olduğu dönemlerde demokratik katılım anlamında vatandaşlara önemli bir zemin sunmaktadır. 28 Şubat süreci yakın tarihimizde başta hak ve özgürlükler alanı olmak üzere siyasi, hukuki, ekonomik istikrarsızlığın, mağduriyetlerin ve travmaların yaşandığı bir dönem olmuştur. Bu dönemde yaşanan gelişmelerin faturası dönemin siyasi partilerine kesilmiş ve vatandaşın istikrar talebi, AK Parti’yi iktidara taşımıştır. 28 Şubat sürecinde askeri vesayetin baskısına maruz kalan, hukuk dışı uygulamalarla cezalandırılan, hatta kapatılan kuruluşlar, AK Parti dönemiyle birlikte tekrar sivil alandaki yerlerini güçlü bir şekilde almış ve bu süreçten alınan derslerle yeniden yapılanma imkanı bulmuşlardır.
AK Parti’nin iktidara geldiği ilk yıllarda AB müktesebatına uyum çerçevesinde atılan adımlar, sivil toplum alanında önemli kazanımları beraberinde getirmiş ve bu alanı güçlendirmiştir. Sivil toplum alanında çalışma yürütenlerin “dernekler masası” olarak bildiği ve ilk etapta daha çok polisiye tedbirleri akla getiren yapı, bu dönemde yürütülen çalışmalarla Dernekler Daire Başkanlığı çatısı altında toplanmış ve taşra teşkilatları da bu tarihten sonra hızla oluşturularak dernekler ile ilgili iş ve işlemler taşra güvenlik birimlerinden devralınmak suretiyle bu yapının daha demokratik bir hüviyete bürünmesi sağlanmıştır. Bu düzenlemelerle hükümet komiseri uygulaması gibi sivil alanı daraltan birtakım uygulamalara son verilmiştir. Benzer şekilde Vakıflar Kanunu'nda yapılan düzenlemelerle de vakıfların sahip olduğu özel hukuk tüzel kişiliği vasfı tahkim edilmiş ve vakıf faaliyetlerinin yürütülmesi noktasında önemli kolaylıklar sağlanmıştır. Sayısal veriler incelendiğinde yapılan düzenlemelerin sivil toplum alanının gelişimine pozitif katkısı net olarak görülecektir.
15 Temmuz Gecesinde Sivil Toplum
Arap ayaklanmaları olarak adlandırılan sürecin sınır komşumuz olan ülkelerde ortaya çıkardığı istikrarsızlık ve beraberindeki göç hareketleri, sivil toplum çalışmaları açısından üzerinde uzun yıllar çalışılmasını gerektirecek yeni bir başlığın açılmasına neden olmuştur. Bu başlık altında kurumlarımız yine devlet ile el ele dünyaya örnek çalışmalara imza atmıştır ve bu çalışmalar halen devam etmektedir.
Sivil toplum yapısının gelişmişliğine gösterge arayanlar açısından 15 Temmuz bizlere önemli bir veri sağlamaktadır. 15 Temmuz’u 16 Temmuz’a bağlayan gece, sivil demokrasi teriminin sahada canlı temsilini yaşadığımız ve bu anlamda dünyaya da örnek teşkil eden düzeyde vatandaşların başta kendi iradesine, sonra da seçilmiş iktidara ve devletine sahip çıktığı sivil inisiyatifi cesaretlendirici bir tecrübe olarak siyasi tarihe geçen olayların yaşandığı bir gece olmuştur. 15 Temmuz gecesi sonrasında yaşanan olaylara baktığımızda demokrasimiz bu kez FETÖ’nün başı çektiği hain bir darbe girişimiyle test edilmiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısıyla meydanlara akın eden vatandaşlar, milli iradeye canı pahasına sahip çıkmıştır.
Gerek 15 Temmuz gecesi gerekse sonrasında devam eden demokrasi nöbetleri sürecinde sivil toplum kuruluşlarının güçlü desteği, seçilmiş iktidarın elini ciddi anlamda rahatlatmış ve darbe girişimi bertaraf edilerek devlet millet el ele tarihi bir başarı ortaya konmuştur. Her fırsatta sivil topluma vurgu yapıp sivil demokrasi ifadesini dillerinden düşürmeyen bazı grupların, 15 Temmuz gecesi tankları alkışlamaları, kullanılan ifadelerle zihinlerdeki tasavvurun örtüşmediğini ve ortada izaha muhtaç bir çelişki olduğunu açıkça göstermiştir. Bu süreçte yaşanan sıkıntılara karşılık Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde sivil siyaset güçlenmiş ve Yenikapı buluşması ile zirveye taşınmıştır.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçilmesiyle birlikte her alanda olduğu gibi sivil toplum alanında da bazı yeni düzenlemeler söz konusu olmuştur. Dernekler Dairesi Başkanlığı, yayınlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile yine İçişleri Bakanlığı çatısı altında Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü’ne dönüştürülmüştür. Aynı kararname ile Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı özel bütçeli kuruluş olarak faaliyetlerine devam etmesi imkanı da sağlanmıştır.
Sorunlara Karşı Sivil Toplum Desteği
Covid-19 salgını döneminde kamu kurumlarının her türlü ihtiyacın karşılanması noktasında sivil toplum kuruluşları ile sergilemiş olduğu iş birliği, kamu-STK iş birlikleri açısından sahip olduğumuz kültürel dinamikleri de yansıtan ve tarihe not düşülmesi gereken güzel örnekler ortaya çıkarmıştır. 17 Ağustos depreminin yaşandığı dönemde devletin ulaşamadığı bazı bölgelere sivil toplum kuruluşlarının devletten önce ulaştığını hatırlayacak olursak, salgın döneminde kamu kurumlarının öncülüğünde devlet imkanlarının sivil toplum kuruluşlarıyla el ele vatandaşa ulaştırılmasının sürecin kolay atlatılması açısından ne derece faydalı olduğunu daha net görmüş oluruz. Ayrıca insani yardım alanında faaliyet yürüten sivil toplum kuruluşlarının yerelden uluslararası boyuta taşıdıkları tecrübelerin ve hizmetlerin sivil diplomasi anlamında önemli kazanımlar sağladığı da göz ardı edilmemelidir. Tabii ki AK Parti’nin dış politikada ortaya koyduğu başarılar, insani yardım alanında faaliyet yürüten vakıf ve derneklere büyük bir alan açılmasına imkan sağlamıştır.
Son dönemde Diyarbakır annelerinin ortaya koymuş olduğu sivil iradeyi not etmeden geçmemiz mümkün değildir. Terörün kökünü kurutma iradesine sahip bu girişim, sivil inisiyatif ifadesini ve kadınların bu süreçlere katılımını sıkça dile getiren herkesin samimiyetini test eden gerçek bir başarı hikayesidir.
Sivil toplum kuruluşları, dijitalleşmeyle birlikte yaşanan dönüşüm sürecine ayak uydurabildikleri düzeyde geleceğe kulaç atabilme potansiyeline sahip olacaklardır. Bu anlamda devletimizin öncü rolünü üstlendiğini görüyoruz. Kuruluşlarımızın dinamik yapısının bu süreci de başarıyla atlatmalarına imkan sağlayacağına şüphem yok. Ancak içinde bulunduğumuz bu yeni sınama sürecinin, hafife alınmaması gereken ciddi bir süreç olduğu da unutulmamalıdır.
Sivil toplum çalışmalarında yer alan gönüllülerin sundukları hizmetin, gönüllülük konusunun yasal çerçevesinin günümüz gelişmelerine uygun bir şekilde ele alınması suretiyle çeşitlendirilmesi ve sosyal güvence altına alınması gerektiği de aşikardır. Bu konuda ilgili kurumların sivil toplumun da katkısını alarak üzerine düşen çalışmaları en doğru şekilde yapacağı kanaatindeyim. Vakıf medeniyetinin beşiği olan ülkemiz, dünyaya örnek uygulamaları ortaya koyacak birikime sahiptir.