Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin (NGS) yapımı için Rusya ile anlaşan Türkiye, enerji portföyüne 2023’te nükleeri katmaya hazırlanıyor. Bilindiği gibi Rusya ile 2010’da anlaşma yapılmış, santralin yapımına da 2018’de başlanmıştı. 10 Mart 2021’de video konferans yöntemiyle üçüncü reaktörün temel atma törenine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin katıldı. Toplam kapasitesi 4 bin 800 megavat olan nükleer santral, Cumhuriyetin kuruluşunun 100. yıldönümünde yani 2023’te ilk reaktörün devreye girmesiyle üretime geçecek. Birer yıl arayla reaktörlerin devreye alınmasıyla, santralin 2026’da tam kapasiteyle çalışması öngörülüyor.
Dünya enerji tüketiminde yaklaşık yüzde 10 oranında kullanılan nükleer enerjinin, Türkiye’nin enerji portföyüne girmesi, enerji piyasamız açısından oldukça önemli. Fransa yüzde 72, Güney Kore yüzde 25, Almanya yüzde 12 oranlarında nükleer enerjiden yararlanıyor. Aynı zamanda büyüyen enerji tüketimlerini karşılamak için Çin ve Hindistan gibi ülkelerin daha fazla nükleer reaktör yaptıkları da biliniyor. Enerjide büyük oranda dışa bağımlı ülkelerin daha çok tercih ettiği nükleer, günlük minimum enerji tüketim değerini karşılamak açısından oldukça fazla avantaj sunmaktadır.
Yenilenebilir Enerji Kaynaklarına Yatırım Yapıyoruz
Türkiye, son zamanlarda elektrik üretiminde yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına daha fazla yatırım yapıyor. Ocak 2021’de tükettiği elektriğin yüzde 10,7’sini rüzgardan elde eden Türkiye, yenilenebilir enerjide kendi alanında yeni bir rekora imza atmıştı. Ancak yenilenebilir enerji üretiminin başarılı olması için nükleer gibi kesintisiz ve etkin bir enerjinin de enerji sepetinde olması gerekiyor.
Artan enerji fiyatlarından dolayı, Türkiye ekonomisinin enerji üretiminin dışa bağımlılıktan kurtulması önem arz ediyor. Bu açıdan bakıldığında yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarının önemi çok artmış durumda. Türkiye'nin elektrik üretim altyapısına bakıldığı zaman yerli ve yenilenebilir enerjinin kurulu gücünün yaklaşık üçte iki oranına kadar çıktığı görülüyor. Böylece uluslararası enerji piyasalarında yükselen enerji fiyatlarının Türkiye ekonomisini etkilemesi çok daha sınırlı kalacak. Enerji üretimi ne kadar yerli ve yenilenebilir kaynaklardan elde edilirse, Türkiye’nin dışa bağımlılığı da o derece düşecektir. Bundan dolayı enerji fiyatlarının yukarı yönlü hareketi, Türkiye ekonomisine ekstra maliyetler oluşturmayacak ve cari açığı azaltacaktır.
Ortaya koymuş olduğu yerli ve yenilenebilir enerji politikaları ile enerji bağımlılığını düşürmeyi amaçlayan Türkiye’de, nükleer enerji santralinin devreye alınması, üretimin ülke sınırları içerisinde olması hasebiyle enerji güvenliğini artıracak. Aynı zamanda nükleer üretimde kullanılan uranyumun maliyetinin, toplam maliyet içerisinde doğal gaz ve kömüre göre daha düşük olmasından dolayı, kaynaklardaki fiyat artışı, enerji fiyatlarında çok fazla etkili olmayacak. Bu durum, hem elektrik fiyatlarının piyasa açısından daha öngörülebilir olmasını sağlayacak, hem de özel sektörün bu alandaki yatırımlarını da çoğaltmasını sağlayacak.
Karşılıklı Bağımlılık
Akkuyu NGS, Türkiye ile Rusya'nın birbirine karşılıklı bağımlılığını artırmaktadır. Son zamanlarda Türkiye'nin takip ettiği politikalar neticesinde, yüzde 60 olan doğal gaz tüketiminde Rusya'ya olan bağımlılık, 2020’de yüzde 30’lara kadar düşmüştü. Bu dönemde, özellikle TANAP üzerinden gelen doğal gazın daha fazla Türkiye'nin tüketiminde yer almaya başladığı görülüyor. Bununla birlikte LNG terminallerinin kapasite artışıyla daha fazla LNG alma imkanına kavuşan Türkiye'nin doğal gazda tedarikçi sayısı da arttı.
Rusya’nın yaklaşık 20 milyar dolar civarında bir yatırım sonucunda devreye almayı planladığı santralin, 15 yıllık alım garantisi bulunuyor. İlk iki reaktörün ürettiği enerjinin yüzde 70’ine, 3. ve 4. reaktörlerin ürettiği enerjinin yüzde 30'una alım garantisi verildi. Toplamda nükleer santralinin kabaca yüzde 50’sinin alım garantisi bulunmuyor. Bu durumda üretilen enerjinin yarısı piyasa koşullarının altında fiyatlanacak. Çünkü nükleer santralin devreye alınması ve çıkması oldukça maliyetli olduğundan, elektrik fiyatlarının serbest oluştuğu piyasada, santralin devreden çıkmaması için daha düşük bir fiyatlama söz konusu olacaktır. Ayrıca 15 yıl sonra alım garantisi bitecek olan santralin ürettiği elektriğin tamamının piyasa fiyatlarının altında gerçekleşmesi bekleniyor.
Nükleer Santral, Enerji Sepeti İçin Önemli
Türkiye'nin toplam kurulu gücü 96 bin megavat civarında olması, elektrik üretim anlamında 4 bin 800 kurulu gücü olan nükleer santralin üretimini hayati kılmamaktadır. Çünkü üretimin pik yaptığı zamanlarda bile ülkenin ihtiyaç duyduğu kapasite 45 bin megavat civarında iken, nükleer güç santrali kurulu güç anlamında Türkiye'nin yüzde 5’ini temsil edecek. Bu durumda Türkiye'nin elektrik üretiminde nükleer santrale bağımlı kalacağı endişesinin yersiz olduğu görülüyor. Çünkü Türkiye’nin enerji tüketiminde zirve yaptığı zamanlarda bile tüketimin sınırlı kalması ve fiyat gibi nedenlerden dolayı kurulu gücün tamamı üretim yapmamaktadır.
Türkiye’nin Akkuyu NGS ile nükleer enerji üreten ülkeler ligine girmesi bu alanda önemli bir bilgi ve teknoloji transferini beraberinde getirecektir. Türkiye'nin 2011’de Rusya’ya gönderdiği öğrencilerin bir kısmı 2018’de eğitimlerini tamamlayarak Akkuyu NGS’de çalışmaya başladılar. Şu ana kadar 140’dan fazla öğrenci eğitimlerini tamamlarken, 100 civarında öğrencinin ise bu alanındaki eğitimleri devam ediyor. Nükleer enerji santralinin kurulması ile önemli bir know-how elde etmeye başlayan Türkiye, aynı zamanda da nitelikli personel sayısını artırıyor.
Sonuç olarak 1956’da çıkmış olduğu nükleer serüveninde birçok kez yapacak ülke bulamamasından dolayı santral yapım ihalesini ertelemek zorunda kalan Türkiye, 2023’te nihai hedefine ulaşıyor. Nükleerin Türkiye'nin enerji portföyüne girmesiyle bir taraftan enerji güvenliği artarken diğer taraftan Türkiye’nin nükleerdeki know-how teknolojisi gelişiyor. Türkiye bu alandaki yatırımlarını Sinop ve Trakya’daki yeni projelerle devam ettirirse, yenilenebilir enerjideki büyüme ile birlikte daha etkin bir enerji piyasası da ortaya çıkacak. Bu durum da Türkiye’ye başta dış politika olma üzere diğer alanlarda daha fazla avantaj sunacak.