Kazakistan’da yılbaşı itibariyle petrol ve doğalgaz zengini Mangistav bölgesinde LNG fiyatlarına yapılan zamla başlayan ve oradan Janaözen (Yeniözen) şehrine sıçrayan protestolar, hem sosyolojik hem psikolojik hem de siyasi olarak değerlendirilmeli. Serbest piyasa ekonomisine geçişte, bölge ülkelerindeki elitlerin sahip olduğu iktisadi imkanları, toplumun diğer kesimleri ile paylaşamaması, belirli taleplerin daha şiddetli bir şekilde ifade edilmesine yol açıyor. Aynı zamanda Kazakistan’daki aile birliklerinin yani cüzlerin politik hayattaki etkinlikleri ve rekabetleri ile son yıllarda Batı’da eğitim almış grupların iç ve dış siyasetteki faaliyetleri de, bu olayların çıkışında göz önünde bulundurulmalı.
Bu gerçeklerden yola çıkarak Kazakistan’daki sosyo-ekonomik ve siyasal tabanın anlaşılmasıyla, olayların temel nedenlerinin daha iyi tahlil edilebileceğini düşünüyoruz. Bu amaçla, tarihsel bakış açısının ontolojik önermeleri ve olayların mevcut çıktılarının örüntüsü ile bölgesel ve jeopolitik eksen üzerinde durmamız gerekiyor.
Siyasal ve Sosyal Gruplar
Kazakistan’ın siyasal düzleminde en etkin güçler aile birlikleridir; dolayısıyla bu birlikleri oluşturan üç ana grubu iyi bilmek gerekir. Ulu cüz bugün siyasi iktidarı oluşturan Nazarbayev ailesinin de mensup olduğu birlik ve geleneksel Kazak ailelerinin en güçlü olduğu güney doğuda ikamet ediyorlar. Ülkenin birçok imkanı, bu birliğin üyeleri tarafından kullanılıyor. En kalabalık Orta cüz mensupları, genelde ülkenin merkezi ve doğusunda yaşıyor, siyasi katılımda ise ne Ruslar ne de Ulu cüz kadar yer alamıyor. Siyasi katılımda ve etkinlikte en az payı alan Kiçi cüz de denilen küçük cüz ise ülkenin en batısında bulunuyor.
Protestoların ülkenin batı ve kuzeybatı hattında Kiçi cüz bölgesi sakinleri tarafından (Mangistav), Yeniözen, Aktau ve sırasıyla Ural, Aktöbe şehirlerinde başlatılması, elbette bölgenin siyasal ve ekonomik paylaşımda en zayıf halka olmasıyla yakından ilişkili. Ayrıca SSCB sonrası modern Kazakistan’ın uluslaşma sürecinde, Kiçi ve Orta cüzün, Ulu cüz kadar etkin olmadığı da belirtilmeli. Uluslaşma sürecinin bu gelişmelerle sekteye uğraması, ülkedeki idari sistemde aile çıkarlarının ön planda tutulmasına neden olmuştur.
Kazakistan politik hayatına etki eden ikinci sosyal grup ise ağırlıkla ülkenin kuzeyinde bulunan etnik Ruslar ve onlarla halen eskiyi yad eden komünizme bağlı 50 yaş üstü sosyal gruplardır. Rusya’nın bu gruba desteğine rağmen Kazakistan Cumhuriyeti’nin siyasal erki, geçmişte çeşitli nedenlerle olumsuz hatıralar bırakan bu grubu, merkezden uzaklaştırmıştır. Nazarbayev ve çevresinin bütünlük, kardeşlik temelinde çok dinli ve kültürlü Kazakistan için projeler üretmesi bu gerçeği değiştirememiş, geçmişin izleri bu sosyal grubu dezavantajlı duruma düşürmüştür.
Rusya’nın 1991’de kaybettiği gücüne yeniden kavuşması, Orta Asya’da eski bürokratik geleneğin ve idareci elitin etkinliğini sağlamış; bilgi, istihbarat ve iktisadi alanlarda dünya ile uyumlu gelişim yavaşlamıştır. Nazarbayev ve çevresinin geliştirdiği; Kazakçanın resmi dil olması, Rusçanın giderek etkisini kaybetmesi, Latin alfabesine geçiş ile köklerin Türk kültür çevresine bağlanması gibi politikalara, bu grup direnç göstermiş, idarede hangi kültürel yapının sözünün geçeceği sorunsalı ortaya çıkmıştır.
Üçüncü ve en kuvvetli grup ise son elli yılda gelişen Kazaklık bilinciyle hareket eden milliyetçi gruptur. Bu grup aslında Kazak devletini kuran ve diğer iki grubun da itiraz edemediği, zaman zaman onlara sempatik görünerek beraber hareket ettiği oluşumu ifade ediyor. Ancak son yıllarda Batıdan gelen elit Kazak gençleri, bu grubu görmezden gelerek politikalar yürütmüş, milliyetçi görüşün kurumlarda temsil edilmesine müsaade etmemişlerdir. Buna karşın milliyetçi grup da hükümetin politikalarına özellikle kırsal alanda önemli bir direnme gücü oluşturmuştur.
Siyasal Elitlerdeki Değişimler
Uluslararası sisteme entegre olmaya çalışan Kazakistan’ın, bu amacı gerçekleştirecek kadroları yetiştirmesi, birçok Kazak gencin hükümetin verdiği destekle Batı’da eğitim şansına kavuşması ile ivme kazanmıştır. Bağımsızlığın ilk yıllarında (komünizm nedeniyle) Batı’ya duyulan aşırı tepki, Batılı STK’ların faaliyetleriyle giderilmiştir. Bu ihtiyaç zamanla ülkede yabancı kaynaklı özel okullar ile giderilmeye çalışılmış, birçok yerel elitin ve yönetici kadroların çocukları bu okullarda eğitim almıştır. Batılı misyonların desteğiyle birçok elit aileye sirayet eden bu okullar tekel kurarak, yakın gelecekte yönetici kadroların belirlenmesinde etkinlik sağlama şansını yakalamıştır. Bu durum, Kazakistan ve benzeri ülkeler için devlet ve millet olma gibi hasletlere kıymet veren geleneksel yapıya tamamen zıt bir anlayışı ortaya çıkarmıştır.
Kazakistan’da gelişen bu süreç, toplumda kişi, kült idaresine dayanan, siyasal ve ekonomik paylaşımın dengesizliğine karşı eleştirileri yükseltmiş, Nazarbayev ve çevresine karşı zamanla sert tepkiye dönüşen politik ivmeyi hızlandırmıştır. Son olaylarda, Nazarbayev’in (doğum yeri) Taldıkurgan şehrindeki heykelinin yıkılması bu sürecin sonucu olarak düşünülebilir. Protestocuların ekonomik nedenlerle sokağa çıkmasının ardından dile getirdikleri siyasi talepler, (özellikle Batılı STK’ların organize ettiği) hazırlanan muhalefetin istekleri olarak düşünülmelidir. Yani dış faktörler, protestoların temelinde bir etken olarak karşımıza çıkıyor.
Bölgesel Çıktılar ve Rusya
Kazakistan’ın; Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne dair tutumu, Türk Devletleri Teşkilatı’ndaki etkinliği, Nazarbayev’in Türklük bilincine yaptığı vurgu, Orta Asya’daki gümrük konularında yapılan anlaşmalar ve bölgedeki sınır sorunlarının büyük oranda çözülmesi, geleneksel Rus politikalarını temelinden sarsan faaliyetlerdir. Kazakistan’ın her ne kadar BDT, ŞGÖ ve KGAÖ kurumları vasıtasıyla hareket ettiği stratejik partneri Rusya olsa da ABD, Çin hatta AB ile kurulan ilişkiler, bu iş birliğini zayıflatan unsurlar olarak yorumlanabilir. Türk Devletleri Teşkilatı’nda Nazarbayev’in öncü rolü hem Rusya’da hem de Rusya’yı takip eden geleneksel idare merkezinde kırılmalara neden olmuştu. KGAÖ’nün ülkeye davet edilmesi, Nazarbayev’in görevden alınması, hükümetin istifa ettirilmesi bu tezi destekleyen gelişmeler olarak görülebilir. Kazakistan’daki istikrarsızlığın; Rusya’nın bölgeye yeniden etkin aktör olarak dönmesi, kültürel kodların eskiye evrilmesi ve diğer Türk Cumhuriyetlerinde Karabağ zaferinden doğan psikolojik üstünlüğün etkisini zayıflatmada kullanılması olasıdır.
Rus basınında olaylar iki farklı şekilde işleniyor; bunlardan birincisi, aşırı milliyetçi Rusların, Kazakistan’daki Rus nüfusunun geri bırakılması ve önemsenmemesine yönelik kızgınlığı; ikincisi ise gelenekselci Rusların, Kazakistan-Rus dostluğunun ortadan kalkmakta olduğu ve Türk devletlerinin Rusya’yı dışlaması meselesi üzerine yorumlarıdır.
Rusya’nın liberalleri ise Kazakistan’daki olayları sosyo-ekonomik olarak görüyor ve kendi ülkelerinde de ortaya çıkabileceğini ileri sürüyorlar. Klasik oligark ve yöneticiler ise Orta Asya ve Rusya’nın geleceğini bir gördükleri için BDT ve KGAÖ kurumlarının devreye sokulması gerektiğini, Beyaz Rusya ve Ukrayna’da olduğu gibi Kazakistan, Kırgızistan ve diğer Orta Asya ülkelerinde Rus etkisinin devam etmesini istiyorlar.
Bir diğer Rus görüşü ise; Kazakistan ve çevre ülkelerde (özellikle Belarus) ABD’nin bazı STK’lar yolu ile ayaklanmaları desteklediği iddiasıdır. Protestolarda kullanılan slogan ve pankartların bile neredeyse aynı olduğu ortaya çıktı. Bu nedenle iç faktörlerden ziyade dış faktörlerin önemli olduğu düşünülebilir.
Sonlanmamış Sürecin Sonucu
Tüm bu analizlerin çıktıları nelerdir(?) sorusunu, iç ve dış faktörleri ayrı ayrı değerlendirerek cevaplamak, böylelikle konuya bir çerçeve getirmek ve bu bakımdan da yukarıda ifade edilen belli dinamiklerle sosyolojik tabanlı değerlendirmelerin reel politik çıktılarına da değinilmesi gerekiyor.
İç Faktörler
Son olaylar, Kazakistan’ın kendi iç dinamiklerinin doğal sonucu olarak yapılan bir halk ayaklanmasıdır ve dışardan gelen etkilerle, yıllar içinde birikmiş bir muhalefeti ifade etmektedir. Bu bağlamda en önemli etkenlerden biri sosyo-ekonomik koşullara bağlı olarak adil paylaşımdır.
Uluslaşma sürecinin henüz başında olan Kazakistan’ın içindeki ulusu oluşturan üç büyük birliğin süregelen rekabeti, olayların bir diğer sosyolojik nedenidir. Tarihte Orta Asya’nın Ruslar tarafından işgal edilebilmesinin en mühim nedeni bölgedeki büyük ailelerin birbiriyle rekabeti olmuştu. Tokayev, Rus gücünü ülkeye davet ederek bu gerçeği bir kez daha Kazak halkına yaşattı.
Son dönemlerde Kazak idarecilerin geleneksel Rus yanlısı yapıyla girdiği rekabet, elbette ortaya çıkan istikrarsızlığın önemli bir temelidir. Bu rekabet özel okullarla başlamış, Batı misyoner okullarıyla devam etmiştir. Yeni idareci genç grup, Batı yanlısıdır ve geleneksel Rus ve Kazak idari yapısına uymuyor. Bu da Kazakistan’ın eğitim modellemesi ve planlamasıyla yakından ilişkilidir.
Dış Faktörler
Dış faktörlerin olaylara etkisini değerlendirmek için oldukça erken. Ancak Tokayev ve diğer Kazak yöneticilerin ifadelerine göre, dışardan birçok terör grubunun ülkeye girdiği ve Kazak güvenlik güçlerine saldırdığına yönelik açıklamaları oldukça dikkat çekici. Terörist grupların niteliği ve niceliği hakkındaki analizler, gelecek günler için önemli yer tutacak. Uluslararası sistemin yapısının anarşik olduğu günümüz dünya düzeninde, Kazakistan özelindeki gelişmelerin, Orta Asya’yı da kapsayacak biçimde, belirli aktörlerin hegemonya aradığı ya da istikrarsızlaştırıcı etkilerde bulundukları söylenebilir. Ayrıca KGAÖ’nün müdahalesinin, Kazakistan’ın otuz yıllık devletleşme sürecine ağır bir darbe vurduğu gerçeğini de görmek gerekiyor.
Türk Devletleri Teşkilatı’nın mevcut ve potansiyel güç unsurlarıyla, şu an için Rusya ve Çin’e doğrudan bir dengeleme getiremeyeceği belirtilebilir. Ancak Teşkilat’ın sahip olduğu jeopolitik, günümüzde doğudan-batıya işleyen hemen her sürecin merkezi konumunda olduğu için, asimetrik bir denge unsuru oluşturabileceği de ortada. Bu bakımdan Kazakistan’ın bölge ve Türk Devletleri Teşkilatı’ndaki varlığı, elbette Rusya ve Çin için dikkat edilen bir husus. Bu çerçevede, son iki günde Türk Devletleri Teşkilatı’nın başta Türkiye olmak üzere aldığı tutum, bölgedeki Rusya Çin ve Batı denklemine karşı oldukça elzem ve bölge ülkelerinin geleceği için hayati önem taşıyor. Teşkilat’ın dönem başkanı Türkiye’nin öncülüğünde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bölge ülkeleriyle diplomatik temasları ve Türk Dünyası Dışişleri Bakanlarının toplanması, hızla demoralize olan ülkenin geleceği ve huzuru açısından olumlu etki yaptı ve sürecin psikolojik olarak yönetilmesinde önemli bir işlev gördü.
Biden’ın söylemlerinde açıkça yer verdiği şekliyle ABD’nin başka ülkelerin iç işlerine karışma programında, Rusya ve çevresi oldukça önem arz ediyor. Bu çerçevede, Rusya’nın batısındaki istikrarsız alanlar, aynıyla ülkenin güney doğusuna da taşınmaya çalışılıyor. Bu açıdan orta vadede bölgesel istikrarsızlık, hem Rusya’nın hem de Çin’in ekonomisine büyük zarar verebilir ve ABD’nin ekonomik zafiyeti Batı ile birlikte dengelenebilir.
Hemen hemen bütün sınır komşularında istikrarsızlık olan Rusya’nın, hassasiyet ve dikkatini hem bu alanlara hem de kendi coğrafyasındaki hadiselere yöneltirken, aynı anda birçok alanda askeri olarak varlık göstermesi, hem siyasi hem de ekonomik açıdan kendisi için yıpratıcı oluyor. Aynı zamanda Rusya’nın, coğrafyasından uzakta yürüttüğü politikaların da böylece sekteye uğrayabileceği söylenebilir.
Orta Asya bölgesindeki radikal grupların, Kazakistan’da ortaya çıkan olaylarla birlikte etkinlik kazanması beklenebilir. Bu durum başta Orta Asya devletleri olmak üzere Rusya ve Çin için doğrudan ulusal güvenlik tehdidi de oluşturabilir. Ayrıca Kazakistan’da özellikle Rus azınlığa karşı yükselen milliyetçiliğin, Rusya’nın müdahalesiyle birlikte alevlenebileceği ve orta vadede Orta Asya, Kafkasya ile Orta İdil havzasında, Rus karşıtlığını ciddi derecede körükleyebileceği üzerinde durulmalıdır.
Çin’in Kuşak Yol projesinde Doğu-Batı Hazar Koridoru’nun lojistik bakımdan en önemli noktası Kazakistan iken, mevcut olayların projeyi derinden sarsabileceği de öngörülüyor.
10 Ocak tarihli Putin-Biden görüşmesi öncesinde bu protestoların ortaya çıkmasıyla gündemlerinin genişlemesi, olayların bölgesel boyuttan uluslararası statüye yükselmesi anlamına gelebilir. Bu durumu, Rusya’nın dahil olduğu diğer çatışma bölgelerinde, yakın zamanda ortaya çıkabilecek gelişmeler bağlamında değerlendirebiliriz.