Türkiye, askeri darbelere karşı belirli periyotlarla pek çok zorlu sınav vermiş bir ülke. Bu engelleme girişimleri, her seferinde Türkiye’nin tam bağımsız olma ve tam demokratik bir siyasi iklime kavuşma hedeflerini baltalamıştır. Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı bu zorlu sınavların sonuncusu olan 15 Temmuz darbe girişimi, Burhanettin Duran’ın belirttiği gibi Türkiye’nin iç ve dış politikasında önemli gelişmeler yaşanmasına vesile olmuştur. Bu darbe girişimine karşı gösterilen sivil direniş; daha sonra Türkiye’nin pek çok meselede son derece kabiliyetli olduğunu da göstermiştir. Bu bağlamda, yine Duran’a göre, vatan sevgisini farklı görüşlerden kesimlerin üzerinde uzlaştığı bir değer haline getirmesiyle, Türkiye’nin otonom bir dış politika yürütebilmesinde temel teşkil edecek siyasi zeminin oluşmasına neden olmuştur.
Konunun bu açıdan detaylı bir biçimde ele alınması amacıyla, editörlüğünü Burhanettin Duran ve Cem Duran Uzun’un üstlendiği “15 Temmuz Sonrası Türkiye: Siyaset, Hukuk, Dış Politika, Güvenlik” isimli eser, okuyucuyla buluşuyor. Eser, iki ana bölüm ve on iki makaleden meydana geliyor.
Burhanettin Duran, “15 Temmuz Darbe Girişiminin Türk Siyasetine Etkisi” başlıklı makalesinde; Türkiye’nin darbelerle dolu demokrasi tarihine değinerek, 15 Temmuz darbe girişimini niteliksel açıdan 27 Mayıs 1960 darbesiyle karşılaştırıyor. Duran burada, 15 Temmuz’daki darbeci ayağın TSK hiyerarşisinin dışında yapılanmış olması sebebiyle bu girişimin 27 Mayıs’tan ayrıldığını belirtiyor. Sonrasında darbe girişiminin başarısızlık sebeplerine değinen Duran, girişimin planlanandan çok daha erkene alınması gibi teknik sebeplerden kısaca bahsediyor. Asıl sebebin ise darbecilerin Türk siyasetini okumadaki zayıflığı olduğunu söylüyor. Ardından “darbe girişiminin failini” detaylı bir biçimde inceliyor. Batı’nın darbe girişimine tepkisini analiz ederken dönemin ABD Dışişleri Bakanının sözlerine değiniyor ve bu sözlerin Türkiye’de nasıl algılandığını açıklıyor. Duran’ın makalesi, Türkiye’nin yeni dış politikası kapsamında düzenlenen sınır ötesi operasyonları inceledikten sonra 16 Nisan Referandumu’na da değinerek sonlanıyor.
Eserin “Siyaset ve Hukuk” başlıklı bölümünün ilk makalesi Cem Duran Uzun’a ait ve “15 Temmuz Sonrası Yargı ve FETÖ ile Mücadele” başlığını taşıyor. Uzun makalesine; darbe girişiminin, milletin cesareti ve kararlı tutumu sayesinde bastırıldığını söyleyerek başlıyor. Yargının darbe girişimine etkisinden bahseden yazar, burada darbe girişiminin gerçekleştirildiği geceden itibaren alınan bütün yargı kararlarını okuyucuya bir arada sunuyor. Sonrasında da OHAL süreci ve kanun hükmündeki kararnamelere değiniyor. FETÖ’nün yargı yapılanmasından bahsederken Uzun, örgütün sıkı bir hiyerarşiye ve ciddi bir itaat anlayışına sahip olması sebebiyle bulundukları kurumda hakimiyet elde etme olanakları bulunduğuna dikkat çekiyor. Uzun’un makalesi son olarak darbe davalarına değiniyor ve burada terör örgütü üyelerine verilen cezaları açıklıyor.
Hamit Emrah Beriş, yazdığı “AK Parti’nin En Zorlu Sınavı: Darbeler ve Vesayet ile Mücadele” başlıklı makalesinde, askeri bürokrasinin tarihi köklerine iniyor ve darbe kavramının tanımlamasını yapıyor. Beriş, “askerin siyasete müdahalesi” kavramına değindikten sonra Türkiye’de gerçekleşen darbeleri tarihsel açıdan inceliyor ve daha sonra 15 Temmuz darbe girişimi için ayrı bir başlık açarak, süreci “askeri vesayet” kavramı bağlamında detaylandırıyor. Nebi Miş, “27 Mayıs’tan 15 Temmuz’a: Darbe ve Darbecilerle Hesaplaşmada Geç Kalınmasının Nedenleri” makalesinde, vesayetçi sistemden vazgeçemeyenlerin var olmaya devam etmesinin nedenlerini mercek altına alıyor.
“FETÖ’nün Yurt Dışı Bağlantıları ve Yurt Dışına Kaçışlar” başlığını taşıyan makalesinde Yücel Acer, “FETÖ” ifadesinin hukuken bir terör örgütünü ifade eder halde ilk kez 2013’ten sonra kullanıldığını belirtiyor. FETÖ’nün ABD ve Avrupa’daki yapılanmalarına değinen Acer, yurt dışına kaçan örgüt üyelerinden ve bu örgüt üyelerini kabul eden ülkelerin hukuki gerekçelerinden bahsederek, bu gerekçelerin değerlendirmesini yapıyor.
Ahmet Demirden, “Kült Terör Örgütlerinde Radikalleşme Süreçleri: FETÖ Örneğinde Sosyal Kimlik Analizi” başlıklı makalesinde; sosyal kimlikler, eleştirel düşünce yetisinin eksikliği gibi kavramlar üzerinde durarak örgütün sosyolojik bir analizini yapıyor. “Mesiyanik Kült Terörünün Nitelikleri ve Türkiye’nin FETÖ ile Mücadelesi” makalesinde Nur Özkan Erbay; kült terörü kavramına açıklık getirerek, FETÖ’yü ve liderini bu kavram bağlamında inceliyor.
Eserin “Dış Politika ve Güvenlik” başlığını taşıyan bölümündeki ilk makalede Muhittin Ataman, darbe girişimi sonrasında Türk dış politikasının yeniden yapılanışına değiniyor ve Türkiye’nin bağımsızlık arayışı çerçevesinde yürüttüğü stratejilerden bahsediyor. “Türkiye Maarif Vakfı: FETÖ ile Eğitim Yoluyla Yurt Dışında Mücadele” başlıklı makalelerinde Birol Akgün ve Metin Çelik, öncelikle eğitim faaliyetlerinde bulunmanın örgüt açısından ne kadar değerli olduğundan bahsediyor. Türkiye Maarif Vakfı’nın kuruluş sürecini de detaylandıran yazarlar; burada vakfın kuruluş felsefesini, çalışmalarını detaylı bir biçimde açıklıyor ve FETÖ ile bağlantılı okulların kapatılması sürecindeki önemli rolünü analiz ediyorlar. Yazarların makalesi, yurt dışındaki okulların günümüzdeki durumunun açıklanmasının ardından son buluyor.
Murat Yeşiltaş’ın makalesi, “15 Temmuz Sonrası Türkiye’nin Değişen Güvenlik Siyaseti” başlığını taşıyor. Makale, Soğuk Savaş sonrası değişen uluslararası güvenlik paradigmalarının ortasında kalan Türkiye’yi ve bu duruma bağlı olarak Türkiye’nin güvenlik ikliminde oluşan ve çokça sorunu barındıran yapısal dönüşümü analiz ederek başlıyor. Ardından Türkiye’nin güvenlik siyasetini 15 Temmuz’u merkeze alarak iki başlıkta inceliyor. 15 Temmuz’dan sonra Türkiye’nin güvenlik siyasetini açıklarken sivil-asker ilişkilerinin dönüşümü ve terörle mücadeleye değinen Yeşiltaş; Türkiye’nin elde ettiği sınır ötesi aktif angajman siyaseti, savunma kapasitelerinde özerklik ve bölgesel güç projeksiyonu kabiliyetlerinden bahsettikten sonra makalesini sonlandırıyor.
“15 Temmuz ve TSK’nın Sivil Kontrolünde Tarihi Dönüşüm” başlıklı makalesinde Mert H. Akgün, sivil-demokratik denetimin esaslarını açıkladıktan sonra, etkin bir anayasal demokrasinin gereksinimlerinden bahsediyor ve sivil-demokratik kontrolün hukuki zeminine değiniyor. Ardından Akgün, Türkiye’de 15 Temmuz’a bağlı olarak askeri otonominin gerilediğini söylüyor. Yazar, son olarak makalesinde, TSK’nın kurumsal yapısına ilişkin düzenlemeleri ayrı başlıklar halinde inceliyor.
Murat Aslan’ın yazdığı ve “15 Temmuz Kalkışması ve TSK’nın Muharebe Etkinliği” başlığını taşıyan makale; FETÖ’nün organize bir biçimde devletin işleyen sistemlerini tahrip etmesi sürecinden bahsediyor. Bunu yaparken TSK’nın komuta sistemi, askeri istihbarat ve hareket kabiliyeti gibi konuları detaylı bir biçimde inceliyor. Daha sonra FETÖ’nün muharebe etkinliği üzerindeki yıkıcı etkisine değinen Aslan, 15 Temmuz sonrasında yapılan etkili düzenlemeleri dile getiriyor. Yazar, sonuç bölümünde, muharebe hazırlığı çerçevesinde atılabilecek adımlara yer veriyor.
Türkiye’nin içinde bulunduğu, Burhanettin Duran’ın ifadesiyle “kendi başının çaresine bakma” hissiyatı; ülkenin darbe girişiminin etkilerinden hızlı bir biçimde kurtulmanın yanı sıra, özellikle dış politikada güçlenerek ayağa kalkmasında son derece önemli bir etken olmuştur. Bu konu çerçevesinde Türkiye’nin dış politikasında değişen paradigmaları okurlarla buluşturan bu eser, literatürde 15 Temmuz darbe girişimi sürecinin unutulmamasını sağlamak açısından da son derece önemli bir yere sahiptir.