Kriter > Siyaset |

Bir 2023 Çözümlemesi


2023 seçimlerine hızla gidildiği bir dönemde, daha adayını bile belirleyememiş, Türkiye’nin sahici sorunları ve politika başlıkları ile ilgili somut bir çerçeve ortaya koyamamış, taktiklerle günü kurtarmaya çalışan bir Millet İttifakına karşı, ekonomi gibi başlıklarda sorunlar olsa da hala bu sorunları çözebileceğine toplumu ikna edebilen, adayını çok erken bir dönemde belirlemiş ve stratejik amaçlarla bir araya gelmiş Cumhur İttifakı söz konusu.

Bir 2023 Çözümlemesi

Seçimlere 19 aydan az bir süre kaldı. 2023 seçimlerinin kritik önemde olduğunun, siyasetle doğrudan ilgilenmeyen insanlar bile farkında. 2019 seçimlerinden bugüne aslında seçim atmosferinden hiç çıkılmadı. İttifak blokları, yüzde 50+1’e ulaşmanın kolay olmadığını biliyorlar. AK Parti iktidarları döneminde yapılan ikili seçimlerde (referandumlar ve cumhurbaşkanlığı seçimleri) mevcut iktidar yüzde 50’nin altına hiç düşmedi. Referandumları bir tarafa bırakırsak, Cumhurbaşkanı Erdoğan 2014 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yüzde 51,7, 2018 başkanlık seçimlerinde yüzde 52,6 oranında oya ulaştı. Yani bir önceki cumhurbaşkanlığı seçimlerine göre oy oranını artırdı. Bu zaviyeden bakıldığında, Cumhur İttifakı partileri mevcut desteğini korumak ve daha önceki aldığı oy oranlarının üzerine çıkmak için 2023’e hazırlanırken, muhalefet partileri ise yüzde 50+1 çıtasının çok yüksek olduğu gerçeği ile her gün yeniden yüzleşerek ve her yüzleştiğinde farklı bir taktiğe başvurarak çıkış yolu aramaya devam ediyor.

Muhalefet partileri ve bu partilere destek veren muhalefet medyası ve elitleri, kendi tabanlarına umut vermek ve özgüven aşılamak için farklı yöntemler deniyorlar. Kendi medyalarında, muhalefetin somut siyaset üretememesini, Türkiye’nin geleceğine yönelik vizyon ortaya koyamamasını ve helalleşme söylemi gibi günü kurtarmaya dönük taktiklerini sorgulayan cılız bir eleştiri bile çıktığında “şimdi zamanı mı, umuda ihtiyacımız var” denilerek bir anda susturuluyor. Muhalefetin 2023 seçimleri için en büyük umudu, AK Parti ve Erdoğan’ın 21 yıllık iktidarı döneminde yıprandığına dair varsayım. Halbuki, toplumun Erdoğan’ı ve AK Parti’yi her seçimde daha fazla oy vererek desteklemesi dikkate alındığında, bu bakış açısının rasyonel bir siyasi analize dayanmadığını kolayca tespit etmek mümkün. Arka arkaya 15 seçimi kazanan bir parti, “yıpranma” üzerinden değil, ancak “görev onayı” odağından değerlendirilebilir. Kamuoyu araştırmalarında, “var olan sorunları kimin çözebileceğine” yönelik sorulan soruya verilen cevaplarda da hala AK Parti ve Erdoğan’ın açık ara önde çıkması tam da “görev onayı” ile ilgili bir durumdur.

 

15 Farklı Seçim ve Görev Onayı

2023 seçimlerinde iktidar ve muhalefetin karşılaştırılacağı en önemli alan “görev onayı” ile ilgilidir. Seçimin sonucunu da önemli oranda “kim daha iyi yönetir” sorusuna verilen cevap belirleyecektir. Bu argümana, “iyi de muhalefet daha denenmedi ki seçmen nasıl karşılaştırma yapacak” diye itiraz eden olabilir. 2018 yerel seçimlerinden bu yana seçmen için her anlamda Millet İttifakı ve Cumhur İttifakı’nı karşılaştırma imkanı mevcut. Seçmenin karşılaştırma imkanına sahip olması, AK Parti iktidarı açısından bir avantajken, muhalefet açısından sanıldığının aksine dezavantajdır.

2019 yerel seçimlerinden hemen sonra, özellikle büyükşehirlerde muhalefetin belediye başkanlıklarının bir kısmını kazanmasının ardından kısa bir süre “seçmen yeniyi denemek istiyor” gibi erkenci analizler yapıldı. Ancak çok geçmeden muhalefet bu söylemi hızla terk etti. Nedeni ise seçmen açısından karşılaştırma imkanının artık var olduğu gerçeğiydi. Yani 2023 seçimlerinde muhalefet, yerel yönetimlerde çoktan denenmiş olacaktı. Bu bağlamda, muhalefetin yerel seçimlerde büyükşehirlerde belediye meclis üyeliklerinde kaybetmesine rağmen, başkanlıkları kazanması aslında AK Parti açısından bazı avantajları da içinde barındırıyor.

Seçmen özellikle 2019 seçimlerinden bu yana muhalefeti iki konuda yakından izliyor. Birincisi yerel yönetimlerdeki yönetme pratikleri ve tarzı ile ilgili. İkincisi ise Millet İttifakı’nın 2023’e kadar siyasetin ve ülkenin geleceğine yönelik ortaya koyduğu perspektifine dairdir. Seçmen sadece İstanbul’a bakarak bile yeterince karşılaştırma imkanı bulacaktır. İstanbul nüfus yoğunluğu ve çeşitliliği bakımından Türkiye’nin tam bir yansımasıdır. İstanbul’un nasıl yönetildiğini, hiç İstanbul’da yaşamayan birisi bile sadece medyadan değil, bir tanıdığı üzerinden öğrenebilir. Seçim kampanyaları başladığında, öne çıkacak konulardan biri hiç kuşkusuz karşılaştırmalı pratikler olacaktır. Örneğin, İstanbul seçimleri öncesi muhalefetin vadettikleri ile sonradan yaptıklarının dökümü Cumhur İttifakı tarafından seçmenin dikkatine sunulacaktır. Bu gerçekliği muhalefet bugünden görüyor. Dolayısıyla, İstanbul özelinde mevcut üç yıllık Millet İttifakı belediyeciliğinin karnesinin hiç de iç açıcı olmadığı CHP yönetimi tarafından da bilindiği için, Ekrem İmamoğlu’nun adaylığına olumlu bakılmıyor.

Muhalefetin yerel yönetimlerde gösterdiği iktidar pratiği 2023’e kadar seçmen nezdinde sınanacaktır. Muhalefette iken “siyasi popülizm” yapması ya da seçimlerin ardından yoğunlaştığı halkla ilişkiler faaliyetleri bir yere kadar işine yarayabilir. Uzun yıllar aynı partinin iktidar olması, özellikle muhalefeti destekleyen seçmen kümelerinin azımsanamayacak bir kısmının, muhalefetin iktidara yönelik her eleştirisini rasyonel bir zemine oturtmadan satın alma eğiliminde olması, anlaşılabilir bir tutum olabilir. Ancak, muhalefet konforunun sona erdiği bir durumda popülist söylemler ve günü kurtarmaya dönük halkla ilişkiler faaliyeti, sanıldığından daha hızlı bir şekilde, bu siyaset tarzını yürütenlere karşı güvensizlik oluşturacaktır.

Partiler

Muhalefetin Perdelediği Gerçeklikler

Cumhur İttifakı’nın 2023 seçim kampanyasında elini güçlendirecek ikinci başlık, Millet İttifakı’nın ülkenin geleceğine yönelik şimdiye kadar somut bir siyaset üretememesidir. Proje ortaya koymak bir yana, 2018 sonrası siyaset tarzına ve vadettiklerine bakmak, bu anlamda yeterince ipucu veriyor. İlk sorun “inandırıcılık” ve “sahicilik” meselesidir. İnandırıcılık sorununa sadece bir örnek; Millet İttifakı partileri istisnasız 2019 seçimlerinden bugüne kendi tabanına sürekli erken seçim vaadinde bulundu. Ülkeyi iktidarın 2023’e kadar yönetemeyeceğine dair bolca tartışma başlığını devreye soktu. Seçimlerin zamanında yapılacağı netleştiğine göre, muhalefet hem kendi tabanını bu anlamda boşuna ümitlendirdi hem de erken seçimi gündemde tutarak ülkenin geleceğine zarar verdi. Sürekli erken seçimin gündemde tutulduğu bir konjonktürde, dış yatırımcının gelmesi başta olmak üzere ekonomik bütün aktiviteler, bundan olumsuz etkilenir. Muhalefet partileri, başkanlık sisteminde seçimlerin zamanında yapılacağını biliyorlardı. Ama ha bugün ha yarın seçim olacak tartışması ile ittifakı ve tabanını bir arada tutmak için erken seçimi hiç gündemden düşürmediler.

Sahicilik başlığından meseleye bakıldığında, muhalefet birçok konuda gerçekliği perdeliyor. Örneğin, 2023 seçimleri sonrası güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçilebileceğini vadetmeleri, “hakikatin yitimi” ile doğrudan ilgilidir. Millet İttifakı seçimleri kazansa bile eski parlamenter sisteme geçmenin, böyle bir siyasal düzlemde, neredeyse imkansız olduğunu kendi tabanlarından saklıyorlar. Türkiye’de eski sisteme dönmenin anayasa değişikliği gerektirdiği, bunun için mecliste en az 360 milletvekiline ihtiyaç duyulacağı, bu sayıya ulaşılsa bile referandumun zorunluluğu ve referandumdan da olumlu sonuç çıksa dahi yeniden seçimlere gidilerek birinci parti olarak seçimleri kazanmanın şart olduğu gibi hususlar, bilinçli olarak perdelendi. Seçmene doğrusu anlatılmadı. Geçiş sürecinin nasıl olabileceğini -ki bu mümkün görünmüyor- anlatmamak, bu perdeleme siyasetinin en somut göstergesidir.

 

6+1 Sayısı ile Ülke Yönetilebilir mi?

2023 seçimlerinde iktidarın muhalefete yönelik elini güçlendiren önemli dinamiklerden birisi de muhalefetin parçalı yapısıdır. Bir ittifak bloku içinde özellikle seçimlere kadar söylem ve eylem birliği içerisinde olmaları, bu parçalı yapı sorununu perdeleyemez. Taktiksel olarak, 6+1 şeklinde formüle edilen yedi farklı partinin iktidara karşı birlikte hareket etmesi, muhalefetteyken bir başarı olarak pazarlanabilir. Ancak, bu birlikteliğin “Erdoğan’ın iktidarı sonlansın da nasıl sonlanırsa sonlansın” motivasyonu ile yürütüldüğünün sadece iktidar seçmeni değil toplumun neredeyse tamamına yakını farkında.

Erdoğan karşıtlığı, farklılıkların üzerinin örtülmesi için seçime kadar fonksiyonel olarak işe yarayabilir. Ancak, iktidar bloku herhalde seçime gidildiği bir dönemde, muhalefetin seçimleri kazanması halinde HDP’nin de içinde olduğu yedi farklı partinin ülkeyi nasıl yöneteceğini daha kuvvetli bir şekilde sorgulayacaktır. “Koalisyoncu başkanlık sistemi” ile Türkiye’nin son yıllarda elde ettiği kazanımların bir anda tersine çevrilebileceği riskini seçmene anlatacaktır. Ülkenin selameti için değil, sadece Erdoğan’ı iktidardan indirmek için yedi partinin bir araya gelmesini, bugüne kadar en az bir kez AK Parti’ye oy vermiş seçmen kitleleri hiç de masum karşılamayacaktır. Milli Görüş Hareketi’nin temsilcisi olduğunu söyleyen Saadet Partisi’nin bile bu blokun içinde olması, bu birlikteliğin hangi saikle gerçekleştiğinin anlatılmasında AK Parti’nin elini güçlendirecektir.

Muhalefetin, iktidarın bu argümanına Cumhur İttifakı’nın da farklı partilerden müteşekkil olduğunu söyleyerek karşılık vermesi beklenebilir. Ancak unutulmasın ki, Millet İttifakı “taktiksel” bir birliktelik iken, “stratejik” amaçlarla bir araya gelmiş Cumhur İttifakı ülkenin dirliği, düzeni ve güvenliği için ortak bir perspektife sahiptir. Bu ortaklık, 15 Temmuz FETÖ’cü darbe girişiminden bu yana birçok sınamadan geçerek test edildi. Daha somut bir ifade ile iktidar olarak, dış politikadan güvenliğe, ekonomiden büyük yatırımlara ve sosyal politikalara kadar hemen hemen tüm alanlarda birlikte nasıl hareket ettiklerini topluma pratik olarak gösterdi.

Sonuç olarak, 2023 seçimlerine hızla gidildiği bir dönemde daha adayını bile belirleyememiş, Türkiye’nin sahici sorunları ve politika başlıkları ile ilgili somut bir çerçeve ortaya koyamamış, taktiklerle günü kurtarmaya çalışan bir Millet İttifakı var. Buna karşı, ekonomi gibi başlıklarda sorunlar olsa da hala bu sorunları çözebileceğine toplumu ikna edebilen, adayını çok erken bir dönemde belirlemiş ve stratejik amaçlarla bir araya gelmiş Cumhur İttifakı söz konusu. İktidar-muhalefet ilişkilerinin mahiyetine konjonktürel tartışmalarının ötesinde, bu yazıda çerçevesi çizilen zaviyeden bakıldığında, 2023 seçimlerinde hangi blokun avantajlı olduğu daha net anlaşılır.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası