Her şey 7 Haziran 2015 seçimlerinin sonuçları ile başladı. AK Parti yüzde 50’den yüzde 40’a düşmüş, meclis çoğunluğunu kaybetmişti. Başbakan Davutoğlu “istikşafi görüşmeler” yürütüyor, ancak olabilecek bir hükümet tasarımı dahi ortaya çıkmıyordu. Diğer yandan bazı mihraklar; CHP, MHP ve HDP’yi bir hükümet içinde buluşturmak, gerekirse HDP’nin dışardan desteklediği bir formülle AK Parti’nin olmadığı, Tayyip Erdoğan’dan “kurtulacakları” bir yapıyı zorluyordu. Devlet Bahçeli’nin kendisine teklif edilen Başbakanlık görevini, “Başbakanlık Çin’den gelen oyuncak mı!” diyerek elinin tersi ile itmesi ve her türlü zorlama formüle karşı çıkması üzerine malum 1 Kasım 2015 seçimleri gerçekleşmiş, MHP ve HDP oy kaybederken AK Parti kaybettiği oyları ve milletvekillerini geri almış, tek başına iktidar olmuştu.
Zorlama hükümet formüllerine kapılarını kapatan MHP’nin 7 Haziran ile 1 Kasım arasında yüzde 16,29’dan yüzde 11,90’a ve milletvekili sayısının 80’den 40’a düşmesi, parti içi muhalefeti harekete geçirdi. Başbakanlık önerisine rağmen Bahçeli’nin kararlı duruşu, içerden veya dışardan destekli bir CHP ve HDP’li hükümete evet demeyişi, “koalisyon şartlarında bile olsa ülkücüleri, milliyetçileri iktidardan uzak tutuşu” Akşener etrafında kümelenen, bireysel beklentileri yüksek ama karşılanmamış isimleri, önce MHP’yi ele geçirme fikrine, akabinde bunu başaramayınca yeni bir parti kurulması aşamasına getirdi.
Ayrışanlar Topluluğu
15 Temmuz Darbe girişimi ile görüldü ki, aslında MHP’nin ele geçirilmesi, darbenin vasatlarından imiş. Devlet Bahçeli’nin darbe girişimi ile birlikte “kayıtsız şartsız demokrasinin, seçilmiş hükümetin yanında olacağını açıklaması”, darbecilere karşı durması ve akabinde Başkanlık Sistemi’ne destek vererek, referandumda “evet” tavrı alması, kendilerine parti içi muhalefet diyen, pek çok ismi ayrıştırdı…
Meral Akşener etrafında toplanan büyük bir kısmı, MHP’de siyaset yapmış insanlara daha önce başka partilerde siyaset yapmış veya hiç siyaset yapmamış ama siyasete meyilli isimler de eklenince, iktidara ama ne olursa olsun hükümette yer almaya odaklı pragmatik bir parti ortaya çıktı: İYİ Parti…
İki yüz ünlü, ünsüz kurucu ile yola çıkıldı. Kurucu olmak isteyip de listede yer bulamayanlar ise pek çok onursal mevki için hazırlanan listelerde zikredildi. İsimlerin renkli ve zenginliğine, pek çok farklı partide siyaset yapmış isimleri bir araya getirmiş olmalarına rağmen kurucular kurulunda da, il ve ilçe teşkilatlanmalarında da omurga MHP’de siyaset yapmış isimlerden oluşuyordu. Bazı isimler ise ilk kez siyaset sahnesine bu parti ile çıkmış olsa da önemli bir kısmının ortak noktası kendilerini “milliyetçi” olarak vasıflandıran isimlerden müteşekkil olmalarıydı…
Şu kurucular kurulu listesine bakılırsa durum daha net ortaya çıkar: Ahat Andican, Abdullah Alagöz, Abdullah Alay, Abdullah İlker Sungur, Abdülkadir Akcan, Abdülkadir Yuvalı, Adil Erkoç, Adnan Şefik Çirkin, Ahmet Azmi Yetim, Ahmet Can Buğday, Ahmet Çelik, Ahmet Ersagun Yücel, Ahmet Kamil Erozan, Ali Sağır, Ali Aydın, Ali Coşkun, Ali Dinçer Çolak, Ali Lapanta, Ali Rıza Ercan, Ali Türkşen, Aydın Adnan Sezgin, Aydın Tümen, Ayfer Yılmaz, Ayhan Bölükbaşı, Ayhan Çevik, Ayhan Erel, Ayşe Melda Topyay, Ayşe Sibel Yanıkömeroğlu, Ayşe Sucu, Ayşegül Doğrucan, Ayşin Altuniç Güven, Aytun Çıray, Baha Cankut Sarıtaş, Banu Aydın, Başak Karataş, Bedri Yaşar, Behiç Çelik, Berat Yılmazel, Beril Gümüş, Berna Biçer, Berna Sukas, Betül Bayraktar Orhan, Bilal Karaca, Binnur Karadağlı, Bircan Akyıldız, Birol Büyüköztürk, Burak Akburak, Burcu Akçaru, Burhan Suat Çağlayan, Celal Dağgez, Celaleddin Aykol, Cevat Saraç, Cezmi Polat, Coşkun Yıldırım, Cumali Durmuş, Çiğdem Özer, Derya Şahin Şener, Durmuş Yılmaz, Dursun Cengiz Atak, Elmas Gırağos, Emine Erdoğan, Emine Küçükali Gurkok, Enes Kaplan, Erdoğan Bozdemir, Erhan Özkan, Ersönmez Yarbay, Ethem Baykal, Faruk Köylüoğlu, Fatih Demirkol, Fatih Eryılmaz, Fatih Mehmet Şeker, Fatma Kamiloğlu, Feridun Bahşi, Fuat Yıldırım, Gökhan Beker, Göksel Taşçı, Günay Kodaz, Hakan Gören, Hana Akyüz, Hasan Hüseyin Türkoğlu, Hasan Sincar, Hasan Toktaş, Havva Baş, Hayati Arkaz, Hayrettin Barut, Hayrettin Nuhoğlu, Hayriye Nurcan Yazıcı, Hediye Akdere, Hüseyin Özlük, İbrahim Özyer, İbrahim Cevher Cevheri, İbrahim Halil Oral, İlay Aksoy, İsmail Ethem Tokdemir, İsmail Ok, İsmet Koçak, Kadriye Ünler, Kazım Ataoğlu, Kevser Selda Tandoğan Demirel, Koray Aydın, Lütfü Türkkan, Mahmut Bozkurt, Mahmut Tekin, Mehmet Aslan, Mehmet Arslan, Mehmet Metanet Çulhaoğlu, Mehmet Okan Oğuz, Mehmet Tolga Akalın, Mehmet Ufuk Ülkümen, Meltem Erzen, Meral Akşener, Meral Alemdar, Merrin Hasipoğlu, Merve Hafızoğlu, Mesut Özarslan, Mesut Yılmaz, Metin Taşdemir, Metin Ergun, Mine Baş, Mualla Yücel, Mukadder Başeğmez, Musa Ertugan, Musavvat Dervişoğlu, Mustafa Cihan Paçacı, Mustafa Çakıroğlu, Mustafa Erdem, Mustafa Gül, Mustafa Hakan Ünser, Mustafa Veysel Güldoğan, Naci Cinisli, Nafiz Özgür Rıfaioğlu, Nazif Aktürk, Nazlı Aspay Şener, Nazlı Elif Gökdemir, Nesibe Ruhat Mengi, Neşe Toker, Nevzat Bor, Nihal Ağca, Nihat Kula, Nuri Okutan, Oğuz Sarul, Oğuzhan Türk, Oktay Erkaçan, Oltaç Ünsal, Onur Aydın, Orhan Erzurum, Orhan Şen, Osman Ertürk Özel, Ömer İbrahim Sayın, Ömer Karakaş, Özcan Pehivanoğlu, Özcan Yeniçeri, Ramazan Kılıç, Recai Mercimek, Recep Sanal, Rıdvan Uz, Ruhittin Sönmez, Selda Bostancı, Selim Tankut, Sermin Özensoy, Servet Hali, Sevin Çağlayan, Sevinç Gümüş, Sevinç Nazire Uraz, Seyit Yücel, Sırrı Aksu, Sıtkı Polat, Sinem Uludamar, Sultan Neslihan Seven, Süleyman Nevzat Korkmaz, Süleyman Sarıbaş, Şahin Arslantaş, Şenol Bal, Şeref Tamtürk, Şule Ünlü Doğan, Şükrü Kuleyin, Taha Orhun Ertürkmen, Tamer Kayaalp, Tugay Uluçevik, Tuğrul Arık, Uğur Poyraz, Uğur Tarhan, Umut Barış Erdoğan, Umutcan Günerkaya, Ümit Beyaz, Ümit Dikbayır, Ümit Özdağ, Vedat Bayram, Vedat Taylan Yıldız, Vedat Yenerer, Yasin Öztürk, Yaşar Akkuş, Yıldırım Görgen, Yıldırım Ulupınar, Yusuf Halaçoğlu, Yücel Coşkun, Yüksel Yılmaz, Zekai Kaya, Zeki Hakan Sıdalı, Zuhal Çiftkaya.
Yaprak dökümü erken başladı. Bazı isimler, varlıklarının “dolgu maddesi” olarak görüldüğünden bahisle, bazı isimler ise partinin “FETÖ ile ilişkili” olduğu iddiası ile ayrıldı. Önemli bir kısmı ise seçim dönemlerinde listelerle birlikte ayrıldı. 2018 seçimlerine “Millet İttifakı” çatısı altında ama CHP gölgesinde girildi. İYİ Parti’nin kendisini beklediğinin altında bir başarı çizgisinde görmesi, üstelik Meral Akşener’in Cumhurbaşkanı adayı olarak partisinin oyunun iki puan gerisinde oy alması gibi somut sonuçlar, partide ilk ve önemli bir yol ayrımını beraberinde getirdi. Ama her şeye rağmen Parlamentoya girmiş olmak önemli bir motivasyon olarak belirginleşti.
Peki, bu kadar insan neden yeni bir parti için yola çıkmıştı, ne umup ne bulamadıkları için hızlıca istifayı tercih etmişlerdi? Yukarıda zikredilen iki yüz isimden niye şimdi ancak elli kadarı var da diğerleri yok, işte bu konuya iyi eğilmek lazım…
Milliyetçi Oyları DEM’li CHP’ye Taşımak
Her şeyden önce İYİ Parti çok pragmatik bir amaçla ortaya çıkmıştı. İktidar/iktidar ortağı olmak. MHP’ye yaptırılamayan CHP ve gerekirse HDP ile ama mutlaka AK Partisiz bir hükümet teşkilini sağlamak… Nitekim, CHP İYİ Parti’nin kuruluşundan itibaren seçimlere girebilmesi için gerekli süre ve teşkilatlanma sorununu aşması için ödünç 15 milletvekili vererek grup kurdurmuş ve milletvekili genel seçimlerine girmesi önündeki engelleri aşmasını temin etmişti.
Akabinde 2018’de “Millet İttifakı” çatısı ile girilen seçimlerde İYİ Parti yüzde on barajının az farkla da olsa altında kalmasına rağmen TBMM’de temsil edildi. 2018 seçimleri, anket manipülasyonları ile daha yüksek neticeler bekleyen İYİ Parti’de tam bir hayal kırıklığı idi, üstelik artık bittiğini düşündükleri MHP’nin kendilerinden çok daha yüksek oy alması ve daha fazla milletvekili ile parlamentoda temsil edilmesi ise tam bir şok ortamı oluşturmuştu. Buna bir de Cumhurbaşkanı adayı olarak partisinden daha az oy alan Meral Akşener’in istifası ve istifasının geri aldırılması süreci eklenince umutlar bir sonraki seçimlere teksif edildi.
2019 seçimlerine gelindiğinde ise esas rolü ve fonksiyonu ortaya çıktı: “Yerel seçimlerde iş birliği ile CHP’nin kazanamayacağı yerlerde de kazanmasını temin etmek…” Ümit Özdağ ve arkadaşlarının maceralı bir şekilde ayrılıp Zafer Partisi’ni kurmaları, İYİ Parti’nin ilk ve önemli bölünmesi olarak görülebilir. Ancak İYİ Parti’nin esas kırılma aşaması, 2023 Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçiminde oldu.
Altılı masa adıyla, 2019 seçimlerinde elde edilen “başarı”dan hareketle, Recep Tayyip Erdoğan’a kaybettirme ittifakına, görünüşte olmasa bile fiilen HDP’nin de dahil edilmesi, dönemin CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun masanın diğer paydaşları ile birlikte İYİ Parti’ye rağmen kendi adaylığını kabul ettirdiği masadan kalkma-oturma süreçleri, akabinde yaşanılan derin başarısızlık, yine her aşamada pek çok ismin istifası ile neticelendi…
Söz gelimi Yavuz Ağıralioğlu HDP’nin var olmasına rağmen yok gösterildiği ittifaka karşı, Aytun Çıray, Abdül Ahat Andican, Taylan Yıldız, Hasan Subaşı, Aydın Sezgin ise milletvekili adaylık süreçlerine karşı istifa ederek ayrıldılar. Seçim sonuçlarını eleştiren bazı kurucular istifaya zorlandılar veya disiplin işlemiyle atıldılar.
Parti’nin en esaslı çözülmesi ise yerel seçimlere hür ve müstakil olarak girmesi kararı üzerine oldu. Bazı isimler Ankara ve İstanbul’un istisna tutulması ve CHP ile iş birliği içinde olunması isteklerine karşılık bulamayınca yerel seçim sürecinin son gününe kadar süren bir istifa dalgası oluşturdular… Sözgelimi Yüksel Aslan, Adnan Beker, Ümit Dikbayır, Durmuş Yılmaz, Mesut Özarslan, Faruk Köylüoğlu Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ı destekleyip istifaya kadar işi götürdüler, keza Ayşe Sibel Yanıkömeroğlu, Bahadır Erdem, Ece Güner, İbrahim Özkan gibi isimler de Ekrem İmamoğlu’na destek çıkılmadığı için istifa yoluna gittiler…
Şeyh Said tartışmalarına katılan İstanbul Milletvekili ve eski bakan Salim Ensarioğlu da disiplin kuruluna sevk edilince partiden ayrılan isimlerden oldu. Yine yerel seçimlerde CHP yerine AK Parti ve Cumhur İttifakı ile iş birliğini savunan Nebi Hatipoğlu da istifayı tercih edince seçim sürecinde İYİ Parti bir hayli güçsüzleşti…
2024 yerel seçimlerinin sonuçları ile birlikte Ekonomi Politikaları Genel Başkan Yardımcısı Bilge Yılmaz’ın Akşener’e istifa çağrısı, akabinde kongreyi bile beklemeden partiden istifası, İzmir milletvekili ve BŞB Adayı Ümit Özlale’nin, Taner Demirer’in, Birol Aydemir’in istifaları gösteriyor ki, üç adayla girilen kongre sonucunda İYİ Parti’de çözülme devam edecek…
Meral Akşener’in aday olmadığı, vekili olarak Müsavat Dervişoğlu’nu işaret ettiği, Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu ve CHP ile ilişkileri sürdürecek adaylar olarak Koray Aydın ve Tolga Akalın’ın göründüğü, kalanların diğerlerini tasfiye edeceği bir yaklaşımı benimseyeceği düşüncesiyle girilen olağanüstü kurultayda, ilk turda kimse başarılı olamayınca Tolga Akalın Koray Aydın lehine çekilse de ipi üçüncü turda göğüsleyen Müsavat Dervişoğlu oldu. Dervişoğlu’nun kazanması; partide hiçbir değişiklik olmayacağı, Akşener çizgisinin yani hür ve müstakil kalma arzusunun devam edeceği biçiminde yorumlansa da önümüzdeki ilk seçim 2028’de. Ancak Müsavat Dervişoğlu’nun adaylık konuşmasında Cumhurbaşkanı’nı hedef almayı tercih etmesi, önümüzdeki süreçte yine çok dalgalı bir siyaset izleneceği işareti veriyor…
Şimdilik 37 milletvekiline sahip bir grup olarak TBMM’de temsil edilen, olası Anayasa değişikliği çalışmaları için önemsenen ve önümüzdeki dört yıl boyunca da hazine yardımı alacağı için maddi sorunlar yaşamayacağı düşünülen İYİ Parti’nin, 14 ve 28 Mayıs 2023 seçimleri ile birlikte görüldü ki, CHP’ye Cumhurbaşkanlığı kazandırma gücü yok.
Keza, 31 Mart 2024 seçimlerinde de görüldü ki, “Hür ve Müstakil” bir parti olarak değil tabanını istediği yöne sevk etme, tavanını dahi tutma kudreti yok. Tarlası CHP tarafından sürülmüş, İstanbul ve Ankara büyükşehir belediyelerinin imkanlarının bir araya getirdiği isimler için HDP’nin/DEM’in varlığını bile önemsiz, görmezden gelinecek bir faktöre dönüştürmüştür. Yani aslında MHP’de iken yapamayacaklarını, yapamadıklarını bu şekilde yapmış, kendilerini “milliyetçi” olarak niteleyen pek çok insanı aslında sadece kendi çıkarları doğrultusunda hareket eden “pragmatik” bir zaviyeye getirmiştir…
Bu aşamaya geldikten sonra artık İYİ Parti’nin devamına gerek var mı, esas soru budur… Çünkü görünen o ki, amaçlanana ulaşılmış, MHP’ye yaptırılamayan İYİ Parti üzerinden gerçekleştirilmiş, CHP ve DEM ilişkisi toplumun büyük kesimlerinde artık belli bir “normal” parantezine alınmıştır…