Kriter > Dosya > Dosya / BAE'nin Bölge Siyaseti |

Ortadoğu’nun Yeniden Yapılanma Sürecinde Muhammed bin Zayid’in Rolü


BAE’nin veliaht prensi Muhammed bin Zayid’in Ortadoğu siyasetinde daha önce görülmemiş bir şekilde rol almasının kaynağı olarak 2001’deki 11 Eylül saldırıları gösteriliyor. Saldırganlardan ikisi, BAE’liydi. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. ABD’de bu saldırıları başarabilenlerin küçük bir körfez ülkesinde nelere kadir olabilecekleri fikri zihnine yerleşmişti.

Ortadoğu nun Yeniden Yapılanma Sürecinde Muhammed bin Zayid in Rolü
BAE Veliaht Prensi Muhammed bin Zayid (sağda), Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile son dönemde çok sık bir araya geliyor.

Ortadoğu’da son yıllarda iki ismi duyar, daha doğrusu bu iki ismin baş harflerinden oluşmuş sembollerini daha çok görür olduk: Muhammed bin Selman ve Muhammed bin Zayid. Her ikisi de veliaht prens; ilki Suudi Arabistan, ikincisi Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) “de facto yöneticileri”. Her ikisinin ortak özelliği, Ortadoğu ve kuzey Afrika’da ne pahasına olursa olsun sadece kendilerinin “onaylayacağı” yönetimlerin iş başında olmasını sağlamak. Ortadoğu derken fazla abartmamak gerek, zira İsrail elbette buna dahil değil! İlkinin başı Kaşıkçı cinayeti de dahil dertten kurtulmazken, ikincisi “başarıdan başarıya” koşuyor(!). Üstelik, Selman’ın babası Suudi Arabistan’da kimi durumlarda müdahaleci olabilirken, BAE’de Şeyh Halife 2014’te felç geçirdiğinden Zayid ülkenin ve bölge siyasetinin mimarı konumunda.

 

Zayid’in Eğitim Süreci

BAE Aralık 1971’de İngiltere’den bağımsızlığını kazanan altı emirliğin (Abu Dabi, Dubai, Acman, Fucayra, Şarika, Ummu’l Kayveyn) birleşmesinden oluştu. 1972’de Ra’sul Hayme’nin de katılmasıyla yedi emirlikten müteşekkil bugünkü halini aldı. Abu Dabi’deki ailelerin üzerinde ittifak ettiği Nahyan ailesi aynı zamanda emirliklerin başkanlığını üstlenmiş durumda. BAE, 2004’ten beri babasının ölümüyle tahta geçen Halife bin Zayid tarafından yönetilmekte. Aynı yıl Muhammed bin Zayid veliaht prens oldu ve BAE’de başkan yardımcısı ve başbakan ise 2006’dan beri Dubai Emiri Muhammed bin Raşid ElMaktum.

1961 doğumlu Muhammed bin Zayid, BAE’nin ilk başkanı ve Abu Dabi Emiri Zayid bin Sultan’ın üçüncü eşi Fatma bint Mübarek El-Ketbi’nin oğlu. Babası, kimlik bilgileri farklı yazılmış bir pasaportla “yaşam deneyimi kazanması için” kendisini ilk gençlik yıllarında Fas’a okumaya göndermiş. Eğitimi esnasında garsonluk yapmasının yanı sıra kendi yemeklerini yapmış, kendi çamaşırlarını yıkamış ve çoğu kere yalnızlık içindeymiş. O dönemdeki yaşantısından şöyle söz ediyor: “Buzdolabında bir tas tebbule olurdu, günlerce onu yerdim, hatta üzerinde bir tür küf dahi oluşurdu”. Rabat Kraliyet Akademisinde okurken şimdiki Fas kralı VI. Muhammed’in sınıf arkadaşı oluyor. Daha sonra, İngiliz kraliyet üyelerinin de gittiği İskoçya’daki Gordonstoun yatılı okulunda bir yaz geçiriyor. Hiçbir prensin eğitimi Sandhurst İngiliz Kraliyet Askeri Akademisi’nde okumadan tamamlanmış olmayacağından, buraya kaydoluyor ve Nisan 1979’da mezun oluyor. Askeri uzmanlık alanı askeri hava kuvvetleri üzerinde yoğunlaşıyor.

Eğitimine ülke içinde çeşitli kolejlerde devam ederken babası, Müslüman Kardeşler’in önde gelen isimlerinden Mısırlı İzzeddin İbrahim’i oğlunun eğitiminden doğrudan sorumlu olarak atıyor. Bir Mısırlının bu işe tayin edilmesi çok da tesadüfi değil. Emirliklerin oluşumu itibariyle (1970’ler) ülkenin yeniden yapılanması ve kalkınması için gereksinim duyulan kalifiye iş gücü Mısır’dan sağlanmıştı. Mısır’ın iyi üniversitelerinden mezun elemanlar bürokrasi ve eğitimde çokça istihdam edilmişlerdi. Bu insanlar 1970’lerde Müslüman Kardeşler örgütünün bir benzerini “Islah” adı altında BAE’de kurduklarında, yerel aşiretler tarafından tamamıyla dindar bir grup olarak görülmüş ve desteklenmişlerdir. Ancak 1990’larda bu grup eğitim ve adalet bakanlıklarında kontrolü sağlayarak “devlet içinde devlet” haline gelmiş, mahkeme kararlarını etkilemekten eğitim burslarının kimlere verileceğine kadar söz sahibi olabilmeyi başarmışlardı.

 

Dönüm Noktası

Muhammed bin Zayid’in Ortadoğu siyasetinde daha önce görülmemiş bir şekilde rol almasının kaynağı olarak 2001’deki 11 Eylül saldırıları gösteriliyor. O günün sabahı, yakın arkadaşı Ürdün Kralı Abdullah ile İskoçya’da tüm haftayı kapsayan tavşan avı seyahatinden dönüşe geçmiş ve özel uçağı öğleden sonra Londra’ya indiğinde haberi “New York yanıyor!” diye bildirmişlerdi. Gün bitiminde saldırganlardan ikisinin kendi ülkesinden olduğunu öğrendi. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı: Amerika Birleşik Devletleri’nde bu saldırıları başarabilenlerin küçük bir körfez ülkesinde nelere kadir olabilecekleri fikri zihnine yerleşmişti.

Zayid’in gözünde o tarihe kadar Ortadoğu’da liderler tarafından tecahül edilen tehlike çok mümkün ve çok yakındı. Köklü değişimler hayata geçirilmezse sonuçlarının çok ağır olacağı fikri sabitine kapılmıştı. Bürokrasiyi yeniden yapılandırmak için işe aldığı iyi eğitimli ve yetenekli gençlere tam yetki verdi. 2005- 2008 arasında Abu Dabi hükümeti yeniden yapılanmaya gitti ve memurların sayısı 64 binden 7 bine indirildi. Sürece yayılmış bu yeniden yapılanma ayrı bir dinamizmin de kapılarını açmıştı. 2009’daki küresel finans krizinde diğer emirlikler kötü etkilenmiş, dünya finans ve emlak merkezi olmaya aday Dubai iflas etmiş, maaşları ödeyemez hale gelmişti. Zayid bu krizi muazzam bir fırsata çevirdi ve emirlikleri iflastan kurtardı. Ancak karşılığında onların bağımsız karar alma mekanizmalarını da satın almıştı.

BAE’de 2011’den sonra oluşturulan üst düzey kurullarda alınan kararlar uygulamaya geçirildi ve İslami hareketlerle ilintili bulunanlar işlerinden atıldı. Hatta Arap Baharı’na paralel olarak ilk etapta emirlikler genelinde Islah üyesi üst düzey 72 kişi çeşitli bahanelerle tutuklandı. Tutuklama operasyonları sonraki süreçte de devam etti. Eğitim Bakanlığı okul kitaplarını yeniden yazmaya başladı, kitapların içeriğinden siyasal İslam’ı çağrıştıracak ifadeler ayıklandı. Kimilerine göre bu değişim bir “sekülerleşme hareketi” olarak görülse de, Yemenli Ali El-Cifri, Libyalı Arif Ali Nayed ve Guardian ile The New Yorker’ın “Batının en etkileyici İslam alimi” dediği Hamza Yusuf gibi alimlere ortam sunulması, hele hele Fetva Konseyi’nin başına Abdullah bin Bayyah gibi Moritanyalı bir alimi getirmesi BAE tipi bir İslami görüşün egemenliğine işaret etmektedir. Uluslararası arenada bu görüşler doğrultusunda imamları eğitme programları çoktan başladığı ve Afganistan’da binlerce imama bu tür eğitimler verilmeye devam edildiği de söylenmektedir.

Zayid’in sınır dışı operasyonu yine Arap Baharı ile geldi. Temmuz 2013’te Sisi darbesini beraberinde getirecek olan Mursi karşıtı Tamarod hareketini destekledi. Darbenin ardından da milyarlarca dolar Mısır ekonomisine enjekte edilerek ekonomide göreceli iyileşme sağlandı. Bir yıl sonra da Müslüman Kardeşler Örgütü’nü (İhvan) resmen terörist örgüt ilan etti. Bunun ardından Mısır’ın sınır komşusunun “sorunlarına” dahil olması fazla gecikmedi. Birleşmiş Milletler (BM) silah ambargosuna rağmen 2016’da Libya iç savaşına dahil olan Zayid, Libya’nın doğusundaki Merc şehri yakınlarında bulunan El-Hadim hava üssü altyapısını gizlice geliştirdi. Bingazi ve çevresinde Hafter’in rakiplerini bu üsten havalanan SİHA’lar ve savaş uçaklarıyla vurdu. BM’nin desteğiyle uzun uğraşlar sonunda Fayiz El-Serrac başkanlığında kurulmuş olan Ulusal Mutabakat Hükümeti güçlerine karşı yürütülen hava bombardımanları da yine bu üsten sağlandı. Yemen’de savaşa dahil oldu ve oradaki askeri başarının çok büyük bir bölümü BAE birlikleri sayesinde sağlandı. Bu arada, 100 kadar BAE askeri hayatını kaybetti. Haziran 2017’de Katar’a uygulanmaya başlanan ve bölge tarihinde daha önce görülmemiş ambargonun mimarı yine Zayid oldu.

2019’da Time dergisi dünyanın en etkin 100 ismi arasında Zayid’e de yer verdi. Dergi, ülkesini elektronik gözetleme merkezi haline getirmiş olan Zayid’in İran, Müslüman Kardeşler ve Katar gibi rakiplerinin üzerine gidip risk alabilen, uzun vadeli stratejik planlar yapabilen bir “düşünür” olarak tarif ederken ondan ilham almakta olan Muhammed bin Selman’ı da zikretmekten geri kalmamış. New York Times’ta Ocak 2020’de deneyimli gazeteci Robert Worth imzasıyla yayınlanan uzun makalede Zayid “yeryüzünün en güçlü adamlarından biri” olarak tanımlanıyor.

Sonuç olarak, Muhammed bin Zayid’e göre Ortadoğu’da çoğu durumun tedavisi hastalığın kendisinden daha sakıncalı; yakın gelecekte bir sürpriz olmazsa doğru ya da yanlış bildiği yoldan döneceğe benzemiyor.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası