Kriter > Dosya > Dosya / Siyaset ve Seçimler |

Anketler Nasıl ve Neden Yanılır?


Bazı anket firmaları başta örneklem seçimi olmak üzere ölçüm ve temsil yanlışları barındıran, metodolojik açıdan oldukça hatalı araştırmalar yapmaktadır. Bunun temel nedeni ise ekonomik çıkar odaklı siyasallaşan veya konumlanan firmaların buna paralel sonuçlar üretme motivasyonudur.

Anketler Nasıl ve Neden Yanılır

Seçim tarihinin yaklaştığı, geleneksel ve sosyal medyada dolaşıma giren anket sayısının artışından anlaşılabilir. Ancak bu sayısal artış, ne yazık ki her anketin ve araştırmanıın kalitesine yansımıyor. Özellikle farklı anket ve araştırma sonuçları arasında metodolojik hata ve ayrışmalar ile açıklanamayacak farklar dikkat çekiyor. Örneğin bir siyasi partinin oy skalasındaki fark, aynı zaman diliminde fakat iki farklı şirket tarafından yapılmış araştırmada, 12 puana kadar çıkabiliyor. Dolayısıyla uzunca bir süredir hem Türkiye’de hem de dünyada tartışılan anketlerin güvenilirliği ve başarısına yönelik şüpheler doğal olarak tekrar güçlenmekte. Bu da seçim anketlerinin nasıl ve neden yanıldığını, hangi sebepten ötürü seçim anketleri arasında çok büyük farklar olduğunu, bu anketlerin kasıtlı mı yoksa hatalı mı olduğu yönünde soruları akla getiriyor.

Seçim anketlerine yönelik çeşitli akademik ve ampirik çalışmalar gösteriyor ki hem Türkiye’de hem de dünyada anket şirketleri yanılabiliyor. Ancak bu yanılma oranının, matematiksel hata paylarının çok ötesinde olması, anket çalışmalarının metodolojik ve bilimsel güvenilirliğine zarar veriyor. Diğer bir deyişle bazı anket şirketleri, özellikle maddi kısıtlar, uzmanlık sorunu, yöntemsel gerekliliklerdeki hatalar gibi çeşitli sorunlar sebebiyle güvenilir ve başarılı çalışmalar ortaya koyamıyor.

Bu noktada bazı anket şirketlerinin, özellikle Türkiye’de farklı motivasyonlar ile hareket ettiğini söylemek mümkün. Çoğu anket şirketi, bir siyasi parti veya belediye ile anlaşmış veya onlardan fonlanıyor. Bazıları ise fon arayışı sebebiyle siyasi partilerin ve belediyelerin görmek ve duymak istediği sonuçlar üreterek, potansiyel müşterilerini ikna etmeye çalışıyor. Yine çoğu anket şirketi, siyasi araştırmaların yanında sosyal ve ekonomik araştırmalar, pazar araştırmaları ve halkla ilişkiler çalışmaları da yürütmekte. Dolayısıyla çoğu şirketin siyasi bağlantılar aracılığıyla partiler, belediyeler ve belediye şirketleri başta olmak üzere anlaştıkları ve/veya potansiyel müşteri gördükleri siyasi cephenin görmek istediği sonuçları üreten araştırmalar yaptığını söylemek mümkün.

Dolayısıyla bazı anket firmaları, başta örneklem seçimi olmak üzere ölçüm ve temsil yanlışları barındıran, metodolojik açıdan oldukça hatalı araştırmalar yapmaktadır. Bunun temel nedeni ise ekonomik çıkar odaklı siyasallaşan veya konumlanan firmaların buna paralel sonuçlar üretme motivasyonudur.

 

Anketler Nasıl Yanılır?

Gerek dünyada gerek Türkiye’de olsun, yapılan her anket çalışmasının kamuoyuna sunulurken künyesi dahil öncelikle metodolojisinin, sorularının ve örnekleminin açıklanması gerekmektedir. Araştırma şirketleri ancak bu şekilde kamuoyuyla paylaştığı çalışmaların bilimsel ve dürüst bir çalışmanın ürünü olduğunu ortaya koyabilir ve şeffaflık için temel gerekliliktir. Ancak Türkiye’de neredeyse hiçbir anket firması, bu bilgilerin tamamını açıklamamakta, bazıları ise künye bilgisi bile paylaşmamaktadır.

Bu noktada Türkiye’deki araştırma firmaları künyelerinde örneklemin kaç kişi olduğu, hangi tarihler arasında, kaç ilde ve hangi anket yöntemiyle yapıldığı gibi bilgiler dışında herhangi bir bilgi yer almıyor. Ancak bu bilgiler, yapılan anket çalışmanın literatürde “toplam anket hatası” olarak adlandırılan, ölçüm ve temsil alanındaki hataların bütününü yansıtan detaylar değildir.

Örneğin Türkiye’de bazı anket firmaları, yaptıkları çalışmanın güvenilirliğini kanıtlamak için örneklem sayısını “şişirmekte” veya gereğinden fazla büyütmektedir. Bu durum biraz da metodolojiyi tam anlamıyla bilmeyen uzmanların ve kamuoyuna güven telkin etmek isteyen firma sahiplerinin manipülasyonunun sonucudur. Öyle ki Türkiye’deki yerleşik algı, hatalı bir şekilde, örneklem büyüdükçe anket çalışmasının güvenilirliğinin arttığı yönündedir.

Ancak çok basitçe ve teorik olarak anlatmak gerekirse, A ve B partisine eşit miktarda oy verecek 16 kişilik hedef bir kitle düşünelim. Bir araştırmacının, A ve B partisine oy verecek birer kişi, yani toplamda yalnızca 2 kişi ile doğru örnekleme sahip olması teorik olarak mümkündür. Öte yandan örneklem sayısını 12’ye yükseltip örneklemi “8 A, 4 B” veya “5 A, 7 B” şeklinde yaptığında doğru bir sonuç ortaya çıkmamaktadır.

Dolayısıyla net bir biçimde görülmektedir ki salt olarak örneklem sayısını artırmak, daha doğru ve güvenilir sonuçlar ortaya çıkarmamaktadır. Bunun en önemli örneği de uluslararası bağlamda en şeffaf ve bilimsel araştırmalardan biri olan ve ABD’de 1972’den beri düzenli bir şekilde gerçekleştirilen The General Social Survey’dir (GSS). GSS araştırmalarının örneklem sayısı ise yıllara göre yaklaşık bin 500 ila 2 bin kişi arasında değişiklik göstermektedir. Türkiye nüfusunun yaklaşık dört katına sahip, yine Türkiye’ye kıyasla etnik, sosyal, ekonomik vb. birçok açıdan daha parçalı yapıya sahip ABD’de yapılan bir sosyal araştırmada, doğru ve bilimsel metodoloji ile söz konusu örneklem sayısı yeterli olmaktadır.

Bu noktada görülmektedir ki mühim olan yapılan çalışmanın bilimsel kriterleri karşılaması ve metodolojik disipline sahip olmasıdır. Ancak Türkiye’de yapılan özellikle seçim anketi çalışmalarının büyük bir çoğunluğunun bunlardan yoksun olduğu söylenebilir. Birçok firma, anket metodolojisinde TÜİK tarafından ortaya konan istatistiki bölge birimleri sınıflandırmasını kullanmaktadır (Tablo 1). Ancak bu istatistiki bölge birimleri ve katmanları oldukça kısıtlıdır ve olması gereken sosyoekonomik katmanları sunmamaktadır. Diğer bir ifadeyle yukarıdaki örneklem örneğinde olduğu gibi sizin TÜİK’in bölge birimlerini kullanmanız, doğru örneklem seçtiğiniz anlamına gelmemektedir.

 

TABLO 1. TÜİK İSTATİSTİKİ BÖLGE BİRİMLERİ (NUTS 1-2-3) 1-1

TABLO 1. TÜİK İSTATİSTİKİ BÖLGE BİRİMLERİ (NUTS 1-2-3) 1-2

TABLO 1. TÜİK İSTATİSTİKİ BÖLGE BİRİMLERİ (NUTS 1-2-3) 1-3

 

HARİTA 1. TÜİK İSTATİSTİKİ BÖLGE HARİTALANDIRMASI (DÜZEY 1-3)

Buna paralel bir diğer metodolojik sorun, anket firmalarının genellikle CATI (Computer Assisted Telephone Interviewing), bilgisayar destekli telefon anketi yapmayı tercih etmeleridir. Bu noktada çoğu firma, mali açıdan daha ucuz olması sebebiyle bu metodu tercih etse de örneklem seçimi hususunda barındırdığı noksanlar sebebiyle önemli metodolojik problemleri barındırmaktadır. Bunlardan ilki “cevap vermeme hatası” olarak nitelendirilebilecek ve çoğu kişinin anket firmalarını reddediyor olmasıdır. Yine benzer şekilde aranan seçmenlerin iletişim bilgilerine, çoğu zaman gayrimeşru veya en iyi ihtimalle “müşterilerin” bilinçsiz bir şekilde verdiği kişisel bilgileri üzerinden ulaşılmaktadır. Bu da telefon aracılığıyla aranan kişilerin cevap verme oranını düşürmekte, örneklemin güvenini sarsmakta ve/veya yanlış cevap vermesine sebep olmaktadır. Ayrıca bazı anket firmaları CAWI, PAPI ve hatta SMS anketi gibi diğer yöntemleri kullanmaktadır. Bunlar ise metodolojik güvenilirliği genel anlamda CATI yönteminin gerisinde kalan alternatiflerdir.

 

TABLO 2. BAŞLICA ANKET YÖNTEMLERİ

Öte yandan en ideal yöntem olarak “kabul edilebilecek” tercih ise sosyoekonomik katmanlar ve istatistiki veriler üzerinde olarak oluşturulacak örneklem ile CAPI metoduyla görüşülmesidir. Ancak çok az anket firması başta mali kısıtlar olmak üzere uzmanlık ve tecrübe eksikliği gibi çeşitli sebepler ile bu yöntemi tercih etmektedir. Tüm bunlara ek olarak yöneltilen sorular başta olmak üzere çeşitli önemli bilgilerin kamuoyuyla paylaşılmaması, denetim eksikliği gibi diğer sebepler de anketlerin güvenilirliğine ve şeffaflığına zarar vermektedir.

Sonuç olarak bazı anket firmaları, şeffaflıktan yoksun ve metodolojileri belirsiz bir şekilde seçim anketleri yapmakta ve bunları kamuoyuyla paylaşmaktadır. Bu da en iyi ihtimalle iyi niyetli ancak hatalı ve başarısız anket sonuçları ortaya çıkartmaktadır. Alternatif senaryoda ise şeffaf olmayan şirketler, kasıtlı örneklem seçimi ile istedikleri sonucu ortaya koyabilmektedir. Örneğin İstanbul seçmenini ölçmek için örneklemi yalnızca Kadıköy veya Sultanbeyli’den, Ankara seçmenini ölçmek için Çankaya veya Keçiören’den seçerek verileri manipüle edebilmeleri mümkündür. Denetimsizlik, şeffaflık, kar etme güdüsü ve ekonomik çıkar gayesi göz önünde bulundurulduğunda Türkiye’deki mevcut şartlar verilerin manipüle edilebilmesini mümkün kılmaktadır.

 

Anketler Neden Yanılır?

Kasıtlı bir biçimde verileri manipüle eden şirketlerin yukarıda bahsedilen ekonomik çıkar odaklı motivasyonları bir yana, yanlış anket sonuçlarının sürekli olarak kamuoyunda paylaşılmaya devam edilmesi ayrı bir meseledir. Öyle ki anketlerin yanlış sonuçlar üretmesine özellikle seçimleri kaybedecek partilerin ihtiyaç duyduğu bir gerçektir. Dolayısıyla söz konusu siyasi partiler, anketlerin hatalı ve yanlış teknik ve metodoloji ile ortaya koyduğu sonuçlar ile esas olarak seçmeni kendilerine yönlendirmek, kısaca manipüle etmek istemektedir. Ancak bunu başarmak, Türkiye’deki seçmen yapısı ve davranışı düşünüldüğünde oldukça zordur. Bu sebepledir ki manipülatif anketlerin sayısı her seçim döneminde yoğunlaşmakta ve seçmenleri adeta bir anket bombardımanına tutarak etkileme uğraşı artmaktadır.

Türkiye’deki seçmen grupları ve bu grupların oy verme davranışı üzerine yapılmış ampirik çalışmalar göstermektedir ki çoğunluk daha çok kimlik ve/veya ideolojik motivasyonlar ile sandığa gitmekte ve tercihini de bu doğrultuda yapmaktadır. Dolayısıyla söz konusu seçmen gruplarının olağandışı bir gelişme yaşanmadığı müddetçe oy tercihlerinin değişmesi muhtemel değildir. Diğer bir deyişle seçmenlerin çoğunluğunun kararı henüz seçim süreci başlamadan bellidir ve manipülatif olsun veya olmasın anket sonuçlarının bu seçmen kitlesine oy değişikliği bağlamında güçlü bir etkisi bulunmamaktadır.

Öte yandan seçim dönemlerine göre oranı değişmekle birlikte her seçim döneminde çıkar odaklı veya tepkisel oy veren seçmen kitleleri de bulunmaktadır. Birçok çalışma bu grupların tercih ve motivasyonlarını ekonomik oy verme davranışı üzerinde açıklamaktadır. Dolayısıyla ilkine kıyasla azınlıkta olsa da Türkiye’de bu şekilde tanımlanabilecek bir seçmen kitlesinden bahsetmek mümkündür. Ancak seçim anketlerinin bu grup üzerinde etkisi de asgari olarak nitelendirilebilir.

Bu noktada Türkiye’de seçim anketlerinin manipüle etmeye çalıştığı küçük ancak seçim sistemi dolayısıyla oldukça kritik üç farklı seçmen kitlesinden bahsetmek mümkündür. Bunlardan ilki, birinci tercihi olan parti ve adayın kazanma şansı çok az olan veya kazanması mümkün görünmeyen seçmenlerdir. Partiler bu gurubun oy tercihlerini stratejik bağlamda etkileyerek kazanmayı amaçlamakta, diğer bir deyişle seçmenleri etkileyerek stratejik oy verme davranışına yönlendirmek istemektedirler. Öyle ki bu seçmen grubu, birinci tercihlerinin kazanamayacağını bildiği için sandığa gitmeme ile kendine en yakın gördüğü ikinci tercihe oy vermek arasında kararsızdır. İşte tam bu noktada seçim anketleri devreye girmektedir. Manipülatif anketler vasıtasıyla siyasi partiler, ikinci tercih olduğu seçmenleri kazanacaklarına veya kazanmaya çok yakın olduklarına ikna etmeye çalışmakta ve bu şekilde onları sandığa çekerek oylarını kazanmak istemektedirler. Dolayısıyla bu partiler, manipülatif anketler ile kemik seçmeni dahilinde olmayan ancak kendilerine oy verme potansiyeli taşıyan bu seçmen kitlesini etkilemeye çalışmaktadırlar.

İkinci ve üçüncü grup ise partilerin kendi seçmenleri ve rakip parti seçmenleridir. Bu noktada literatürde çatışan bazı açıklamalar olduğunu söylemek gerekir. Ancak Türkiye bağlamında seçmen davranışları analiz edildiğinde görülen durumun, daha çok anketler vasıtasıyla seçmenleri motive etmek, rakip partinin seçmenlerini ise demotive etmek olduğu söylenebilir. Böylelikle özellikle muhalif partiler, manipülatif anketler ile kazanacaklarına yönelik bir inanç oluşturmak istemekte ve kendi seçmen kitlesini sandığa çekmek istemektedirler.

Sonuç olarak manipülatif anketlerin temel gayesinin, fonlayan siyasi partinin siyasi gayelerine hizmet etmek olduğu söylenebilir. Bu hizmeti ise ekonomik çıkar amacındaki bazı anket şirketleri, bilimsel ve şeffaf olmayan yöntemler kullanarak yerine getirmektedir. Ne yazık ki Türkiye’de özellikle sivil toplum bağlamında bunu denetleyecek bir girişim veya mekanizma da bulunmamaktadır.

 

2023 Anketleri Neler Söylüyor?

Aşağıda inceleyeceğiniz tablo ve grafikler, Ocak 2022 - Mart 2023 arasında en az dört farklı anket yapmış ve geleneksel ve/veya sosyal medyada bunu paylaşmış 15 anket şirketinin verilerini göstermektedir. Söz konusu grafikler incelendiğinde, aynı dönemlerde farklı anket şirketlerinin birbirinden oldukça farklı sonuçlar elde ettiği görülmektedir.

GRAFİK. Anket Şirketlerinin Verileri - Aksoy

GRAFİK. Anket Şirketlerinin Verileri - ALF

GRAFİK. Anket Şirketlerinin Verileri - AREDA

GRAFİK. Anket Şirketlerinin Verileri - ARTIBİR

GRAFİK. Anket Şirketlerinin Verileri - ASAL

GRAFİK. Anket Şirketlerinin Verileri - AVRASYA

GRAFİK. Anket Şirketlerinin Verileri - BULGU

GRAFİK. Anket Şirketlerinin Verileri - MAK

GRAFİK. Anket Şirketlerinin Verileri - METROPOL

GRAFİK. Anket Şirketlerinin Verileri - OPTİMAR

GRAFİK. Anket Şirketlerinin Verileri - ORC

GRAFİK. Anket Şirketlerinin Verileri - PİAR

GRAFİK. Anket Şirketlerinin Verileri - SAROS

GRAFİK. Anket Şirketlerinin Verileri - TEAM

GRAFİK. Anket Şirketlerinin Verileri - TÜRKİYE RAPORU

 

Söz konusu 15 anket şirketinin Ocak 2022 - Mart 2023 arası yapmış olduğu anketlerde beş büyük partinin en fazla ve en düşük oy oranları, araştırma şirket ve tarihleri Tablo 3’te verilmektedir.

 

TABLO 3. PARTİLERİN SON 15 AYLIK SÜREÇTE ANKETLERDEKİ EN YÜKSEK VE EN DÜŞÜK OY ORANLARI

Tablo 3’te de görüldüğü gibi AK Parti’nin en yüksek oy oranı Ocak 2023’te yapılan bir anket araştırmasında yüzde 41,1 çıkmışken en düşük oy oranı Ocak 2022’te yüzde 26,3’tür. CHP’nin ise 2022-2023 arasında yapılan anket çalışmalarında en yüksek oy oranı yüzde 32,3 ve en düşük oy oranı yüzde 22,4 olarak görülmektedir. Söz konusu İYİ Parti olduğunda anket araştırmaları arasında yüzde 14,3’lük bir fark olduğu dikkat çekmektedir. Fakat en ilginç durum HDP özelinde yaşanmıştır. Nitekim aynı zaman diliminde (Eylül 2022) iki farklı anket şirketi tarafından gerçekleştirilen çalışmaların birinde HDP’nin oyu yüzde 13,9 olarak verilirken bir diğerinde yüzde 7,1 olarak verilmiştir.

Sonuç olarak 2023 seçimlerine yönelik yapılan anketler arasında özellikle aynı partilerin oy oranları arasındaki büyük farklılıklar dikkat çekmektedir. Bu ayrışmanın temel sebepleri olarak yukarıda anlatılan metodolojik farklılıklar, anketlerin bilimsel disiplin ve kurallara ne ölçüde bağlı kaldığı ile anketi yapan şirketlerin “motivasyonu” ve “kaynağı” şeklinde sıralanabilir. Dolayısıyla Türkiye’de seçim anketlerinin bir kısmı, şeffaflık ve güvenilirlik hususlarında ne yazık ki sınıfta kalmaktadır. Anket verilerindeki farklılık ve ayrışmalar da bunu kanıtlar niteliktedir.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası