Türkiye içinde bulunduğu coğrafya ve tarihsel birikimi itibariyle birçok imkana ve potansiyele sahip bir ülke. Etki alanı ve jeopolitik konumu itibariyle uluslararası meselelerin birçoğunda anahtar ülke olma hüviyetini taşıyor. Bu durum ülkemiz için her ne kadar müthiş imkanlar barındırıyor olsa da aynı ölçüde kötü niyetli plan ve hesap sahiplerinin de hedefinde olmasına neden oluyor. Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) meselesi kabaca tasvir etmeye çalıştığımız bu durumu somutlaştıran en önemli unsurlardan biri. Türkiye’nin anahtar ülke konumunu bertaraf etmek, onu iddiasız ve edilgen kılmak için kurgulanmış bir terör örgütü. Her ne kadar 15 Temmuz’da bu terör örgütünün belini kırmış olsak da mücadele hala sürüyor. Şüphesiz, bu mücadelenin en önemli ayaklarından birini, fiili darbe davaları ile FETÖ/PDY davalarını kapsayan yargısal süreç oluşturuyor.
15 Temmuz 2016’da gerçekleştirilen darbe teşebbüsü sırasında 55 ilimizde terör örgütü mensuplarınca hukuk dışı pek çok yönteme başvuruldu. Nisan itibariyle, bu eylemlere ilişkin olarak açılan 289 fiili darbe davasının 287’si karara bağlandı. Sonuçlanan bu davalarda bin 626 kişiye ağırlaştırılmış müebbet hapis, bin 373 kişiye müebbet hapis, bin 821 kişiye çeşitli süreli hapis cezaları olmak üzere 4 bin 820 kişi hakkında mahkumiyet kararı verildi. Çoğunluğu er olmak olan 2 bin 913 kişi beraat etti, 894 kişi hakkında ise ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verildi.
Şüphesiz, eyleme dönüşen örgüt faaliyetleri, darbe teşebbüsü ile sınırlı değil. Örgütün kriminal yapılanmasıyla ilgili olarak da 81 ilde görülen davalar mevcut. Bu davalarda önemli aşamalar katedildi, pek çoğunda karar verildi. Bu yolla örgütün yeni adam kazanma, finansal kaynak üretme faaliyetlerine büyük bir darbe vurulduğunun ve yapılanmasının büyük oranda çökertildiğinin altını çizmek faydalı olacaktır.
Bağımsız bir hareket olarak açığa çıkmak yerine çeşitli dini inanç ve sosyal oluşumlar içerisinde yer edinmeye çalışan, katı bir hiyerarşik düzen ve gizlilik üzerine kurgulanan ve en önemlisi de inandığından farklı görünmeye özel bir çaba gösteren bu ezoterik örgütle savaşmak için kullandığı yöntemleri bilmek gerekiyor.
Bu yazıda elbette örgütün kriminal yapılanmasının tamamına yer verme imkanımız yok ancak kamuoyu tarafından sıkça karşılaşılan iki hususu burada aydınlatmaya çalışacağız. Birincisi terör örgütünün Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) yapılanmasında asker şahıslardan sorumlu sivil yönetici unsurların, örgüt mensubu asker şahıslarla iletişim sağlama imkanlarından biri olan kamuya açık alanlardaki sabit ve ankesörlü telefon hatlarının kullanılması yolu, ikincisi ise örgütün kendi mensuplarını yine örgüt içi hiyerarşik düzende evlendirmeleri yöntemi olan izdivaç usulü.
Kamuya Açık Yerlerdeki Sabit ve Ankesörlü Telefon Hatlarının Kullanımı
FETÖ, Anadolu’nun fakir ama zeki çocuklarını, burs veya çeşitli imkanlar sağlayarak sistemine dahil edip, ailelerinden kopararak, kendi amaçları uğrunda güdümlü asker haline getirmiştir. Girilmesi zor okullara, soruları çalarak, öğrencilerini yerleştirmiştir. Bu öğrencileri devletin temellerine yerleştirilmiş cephane muamelesiyle en kritik birimlerde istihdam etmiştir.
Örgüt, sivil (finans kaynağı), eğitim (insan kaynağı temin ederek kariyer planı yapan) ve ünite yapılanması gibi parçalardan oluşuyor. Bu yapılanma şekli net olarak deşifre edilip örgütlenme modeli çıkarıldı ancak görev alan kişilerin tamamının tespiti amacıyla soruşturmaların devam ettiğini görüyoruz.
Emniyet, Yargı, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) gibi kurumların yanı sıra Türk Silahlı Kuvvetleri de örgüt tarafından “mahrem” olarak nitelendirilmekte ve ünite yapılanması altında yer almaktadır. TSK, FETÖ için ilk hedefte olan, en kritik ve en ciddi sızmanın olduğu kurum olarak ortaya çıkmaktadır.
TSK’da Farklı Bir Yapılanma
Darbe girişimi sonrasında yürütülen soruşturmalarda alınan ifadeler ve itiraf beyanları ile örgütün TSK içerisinde farklı bir yapılanmaya gittiği, hücre tipi, birbirinden bağımsız ve habersiz üniteler oluşturduğu ortaya çıkmıştır. Kabaca mahrem abilik (öğretmenlik) sistemine göre, TSK tarafından verilen rütbe üst düzey olsa bile (örneğin general) tüm kişilerin örgüt yapılanmasında öğrenci olarak nitelendirildiğini görmekteyiz. Birkaç öğrencinin başında bir mahrem abinin (öğretmen) bulunduğu, öğretmenlerin bağlı olduğu müdür yardımcılarının, onların da bağlı olduğu müdürlerin görev yaptığı ortaya çıkmıştır. Tüm bu kişilerin de tepesinde genel müdür yer almaktadır. Bahsedilen hiyerarşi ve unvanlar örgüte özgüdür ve bu kişilerin maaşları örgüt tarafından finanse edilmektedir.
Birimlere yerleştirilecek öğrenciler (askeri personel) hususi talebe mesulleri vasıtasıyla belirlenmekte, özel eğitimlere tabi tutulmakta ve kod isim kullanmaktadır. Yapılanmanın deşifre olmasını engellemek maksadıyla, bir örgüt mensubu yalnızca bir üst sorumlusunu ve bir altında bulunan örgüt mensubunu tanımaktadır.
Telefon Yok, Yüz Yüze Randevulaşma Var
Mahrem sorumlusu, sorumlu olduğu öğrenciyle kontrol, buluşma veya toplantı amacıyla bir araya geldiğinde bir sonraki buluşmanın gün ve saati belirlenmektedir (randevulaşma sistemi). Mahrem yapılanmada, tedbir ve gizlilik bakımından telefon kullanımı genel anlamda hoş görülmemektedir. Bunun yerine randevulaşma sisteminin etkin olarak kullanılması talimatı verilmektedir. Ancak bazen olağan dışı gelişen bir durum bazen de tedbirsizlik nedeniyle telefon kullanıldığı görülmektedir.
Telefon kullanımıyla ilgili çok sıkı kurallar geçerlidir. Örneğin, mahrem sorumlularının öğrencilerin numaralarını telefonlarına yazmaması telkin edilmektedir. Yine, askeri personellerden sorumlu şahısların, kamuya açık ve birbiriyle ilgisi olmayan market, büfe gibi işletmelerde bulunan ve ücret karşılığı kullanılan sabit hatlar ile Türk Telekom’a ait ankesörlü telefon hatları kullanmak suretiyle sorumlusu olduğu öğrenci tabir edilen askeri personeli aradığı görülmektedir.
Yürütülen bir soruşturma kapsamında ifade veren üsteğmen H.T. 17/25 Aralık öncesinde, buluşma gününü belirlemek için ankesörlü/kontörlü telefondan kendilerinin sorumlu abiyi aradığını, sonrasında ise onların aramaya başladığını ifade etmiştir. Teğmen C.Y. ise, esas olanın görüşmeler esnasında bir sonraki toplantının gün ve saatinin belirlenmesi olduğunu ve sorumlu abilerin görüşmeye gelmeyecekleri zaman kendilerini sabit telefonlardan arayarak bilgi verdiğini ifade etmiştir.
Yine, müdür yardımcısı (örgüt adına raporlama yapan, birden fazla mahrem abiden sorumlu ve müdüre bağlı çalışan kişi) konumunda olan Ö.B., mahrem nitelikteki askeri yapılanmada askeri personelden sorumlu olan ve sırasıyla öğretmen, müdür yardımcısı ve müdür olarak tabir edilen sivil şahısların askeri personel ile irtibat kurma yollarından birinin de kamuya açık yerlerde bulunan ve ücret karşılığı kullanılan sabit kontörlü hatlar olduğunu, üstleri tarafından iletilen “Askeri Personelle İrtibat Sağlanması” konulu talimatnamede bu hususun açıkça belirtildiğini, aynı şekilde personelin ardışık şekilde (yakın zaman diliminde birbirini takip eden) aranmaması gerektiğinin ifade edildiğini ve görüşmelere cep telefonlarının götürülmediğini söylemiştir.
Yürütülen soruşturmalarda, sabit ve ankesörlü hatların HTS kayıtları incelenmiş ve örgüt üyelerinin ardışık arama, periyodik arama ve tek arama şeklinde iletişim kurdukları açığa çıkarılmıştır. Ayrıca sorumlu şahıs tarafından aranan askeri personelin çoğunlukla rütbe olarak denk olduğu (örneğin aranan subay ise ardışık aranan da subay) ve kuvvetlerin de denk olduğu (örneğin aranan jandarma ise ardışık aranan da jandarma gibi) görülmüştür. Askeri personel arandıktan sonra tedbir amaçlı olarak ilgisiz kişilerin de arandığı ve genellikle on beş gün, ayda veya iki ayda bir kez iletişime geçildiği tespit edilmiştir. Hücrelerde genellikle iki ya da üç asker bulunmakta ve sorumlu bunlardan birini aramaktadır. Bu şahıs da diğerlerine ulaşmaktadır. Çoğunlukla yüzbaşı ve üstü rütbedeki subaylarda birebir buluşmalar yapılmaktadır.
Telefon Numaraları Kodlanıyordu
Yine mahrem sorumlularının, kendilerine bağlı askerlere (öğrenci) ait telefon numaralarını, telefonlarına farklı isimler kullanarak veya not kağıtlarına telefon numaraları üzerinde kendilerinin bildiği bir sistematikle değişiklik yaparak kaydettikleri ve kamuya açık yerlerdeki telefonları kullanarak öğrencileri aradıkları belirlenmiştir.
Gerçekten de bazı itirafçılar, abilerinin kendilerine ait telefon numaralarını kodlayarak (onlu kodlama sistemi, doksan dokuza tamamlama, sondan dördüncüyü artırma, telefon numarasını oluşturan rakamlara 1 ekleme 1 çıkarma gibi) verdiğini beyan etmiştir. Bu ve benzeri çok sayıda ifade yargılama dosyalarında yer almaktadır.
Görüleceği üzere askeri mahrem yapılanmada, kural olarak bir sonraki toplantı gün ve saatinin yüz yüze iken kararlaştırılması, olağan dışı bir durum olduğu ve görüşmenin gerçekleşmemesi halinde tedbirli bir şekilde iletişime geçilmesi, görüşmelere telefonla gidilmemesi ve şifreleme yöntemleri kullanılması gibi deşifre olmayı engellemeye dönük pek çok yöntem belirlenmiş ve sıkı bir biçimde uygulanmıştır.
Örgütsel Bir Yöntem Olarak “Hizmet İçi İzdivaç”
İzdivaç, örgütün en önemsediği konudur. FETÖ, “hizmet” dışı evliliklerin harekete zarar verdiğini ve ortaya konulan “emeği” zayi ettiğini düşünerek, üyelerinin örgüt içerisinde evlilik gerçekleştirmesi üzerinde ısrarla durmuş, evlilik sürecinin örgüt eliyle yürütülmesine ihtimam göstermiştir. Gerek öğrencilere doldurtulan izdivaç formları gerekse de sohbet sırasında edinilen bilgiler (nasıl bir eş istediği) hiyerarşik sıralamaya uyulmak suretiyle (örgüt yapısında genel izdivaç mesulü adında görev yapan kişiler de vardır) müdürlere kadar ulaştırılmaktadır. Daha sonra ise sivil yapıda yer alan il abileri veya ablaları ile yapılan haftalık toplantılarda gündeme getirilmektedir.
Hazırlanan örgütsel bir evlilik rehberi de mevcuttur. Yine, örgütten ele geçirilen kimi evrakta şu şekilde ifadeler yer almaktadır: “Yeni mezunlara 1 yıllık müfredat içerisinde izdivaç konusunu yedirerek anlatmak gerekiyor… Yeni evlenen tüm bayanlardan kıyafet ölçülerimizle ilgili söz almalıyız (her ne olursa olsun kıyafetteki hassasiyetimizi muhakkak anlatmalıyız)…Arkadaşlarımızın ahiretini muhafaza için onları saliha bacılarımızla evlendirmeliyiz… Yıllarca çekilen sıkıntılar ve emekler, arkadaşları evlilik konusunda kendi hallerine bırakarak zayi edilmemeli ve her arkadaşı mutlaka biz evlendirmeliyiz… Hizmet dışı evlilikler grup yapılarına da zarar vermektedir. Kamp programlarında sıkıntı oluşturmakta, programlara gidiş-gelişlerde, himmet konusunda sıkıntılar yaşanmaktadır… Yıllarca hizmetle hem-dem olmuş bacılarımız mezun olunca evlendirilmezse, genellikle akraba veya komşu çevresinden hizmet ile irtibatı olmayan kişilerle evlendirilebiliyorlar. Bu da ciddi bir emek israfı değil midir?... Eğer öğrenci arkadaşımızın ciddi bir manisi yoksa hemen evlendirilmelidir…”
Evlenecek Kadınlar Üç Ayrı Gruba Ayrılmış
Örgüt üyeleri (kadınlar) üç ayrı gruba (A-B-C) ayrılmakta ve dahil oldukları gruba göre hangi meslek mensuplarıyla evlenebileceklerine karar verilmektedir.
Erkek tarafından fotoğraftan beğenilen aday ile bir görüşme gerçekleştirilmekte ve bu görüşmeye örgüt ablası ve abisi de katılmaktadır. Bu görüşme sonrasında taraflar isterse ikinci bir görüşme daha gerçekleştirilmektedir. Her iki görüşmede de erkeğin TSK personeli olduğu söylenmemektedir. Bunun nedeni, evliliğin gerçekleşmemesi durumunda ifşa olmasını engellemektir. Üçüncü görüşmeden sonra ayrı bir telefon hattı alınarak iletişim kurmaları sağlanmaktadır.
15 Temmuz Darbe Girişimi sonrasında yürütülen soruşturmalarda elde edilen diğer bazı deliller de örgütün izdivaç konusuna yaklaşımını ortaya koyması bakımından önemlidir. Örneğin, ByLock üzerinden şu şekilde yazışmalar yapıldığı tespit edilmiştir:
“…4’lük bir arkadaş ekstra listemizde 160 boyunda 55 kilogram 1987 doğumlu Ordulu ailesi orada. MEB’te matematik öğretmeni. Daha önce İstanbul’daydı ailesinin ısrarıyla memleketinde, şu an görsel olarak gayet iyi ağır başlı hanımefendi bir arkadaş, abisi de hususi bir yerde. Arkadaşın kıyafet problemi yok kaliteli biri yaşından dolayı aciliyeti var.”
“…5 5’lik yaşantısı itibariyle hassas yaşayan bir arkadaş. Grup ablamız renkli gözlü mütevazi hanımefendi, 160 boyunda, 54 kilogram, 1993 doğumlu, eczacılık son sınıf. Adanalılar ailesi orada bir köyde hizmete çok bağlılar, ablası yurt dışında hizmette… Beylerde normalde ön görüşmesini yaptılar tek problemimiz hassas yaşantısından dolayı kıyafeti aşamıyor. İtaat ediyor ama zorlanıyor. Uygun biri olursa çok kaliteli maneviyatlı bir arkadaş.”
Ayrıca burada geçen yazışmadan da anlaşılacağı üzere yukarıdaki örgütsel dokümanda ele geçirilmiş izdivaç konusundaki talimatta geçen “Kıyafet ölçülerimizle ilgili söz almalıyız” ifadesi sanıldığının aksine türbanlı genç kızların türbanını açmaya ikna edilmesine dönük olarak ortaya koyulmuş bir hatırlatmadır.
“A… listede bilgileri var arkadaşların hepsi de çok kaliteli bakılabilir listeden (04) ...B…C”
“89’lu Karabüklü var, 91’li Ağrılı var, 83’lü Erzurumlu var, 86’lı Erzurumlu var, 87’li Trabzonlu var, 88’li Bingöllü var, 91’li Kırşehirli var, 87 Trabzon… Boy 154, kilo 55. Biyoloji mezunu. 86 lisans mezunu boy 157, kilo 54. Bölgede vazifeli, 91 ilahiyat mezunu boy 165, kilo 54… Okuyor 91 Ağrılı var, 92’li Düzceli var, 93’lü Ankaralı var.”
Tüm Hususlar Detaylandırılmış
Öğrencilerin ne zaman evlenmesi gerektiği, ailelerin muhtemel farklı isteklerine nasıl karşı çıkılacağı, öğrencinin kendi seçtiği biriyle evlenmesinin neden tehlikeli olduğu, ikna yöntemleri, adayla görüşme prosedürü ve diğer hususlar tüm detayına kadar planlanmıştır.
Evlenecek kişinin örgüt içerisinden biriyle evlenmesi ve bunu kendi isteğiyle yapması halinde, bunun o kişi için çok önemli olduğu ve referans olarak kabul edildiği vurgulanmaktadır. Bir TSK mensubu ancak yapı içerisinden biriyle evlenirse, gireceği sınavlarda referans olunmakta aksi durumda ise muadili başka kişilerin tercih edildiği anlaşılmaktadır. Abi ve ablaların rızalarına aykırı davranılmasının ise çeşitli müeyyideleri mevcuttur.
Kabaca anlatmaya çalıştığımız ve sadece örgütün binlerce tedbirinden sadece ikisi olan ankesör ve izdivaç kurumlarına baktığımızda bile anlaşılmaktadır ki; FETÖ gerçekten Türkiye’nin bugüne kadar karşılaştığı terör tehditlerinin, özellikle sosyolojiye bakan yönü de düşünüldüğünde, en ağırıdır. O yüzden FETÖ ile mücadele her boyutuyla hiçbir şekilde yeise kapılmadan 15 Temmuz gecesindeki azim, dirayet, idrak ve kararlılıkla, yürütülmelidir.
Allah bu vatanın düşmesine müsaade etmeyen 15 Temmuz gecesinin kahramanlarına rahmet eylesin.