Türkiye’nin son yıllarda özellikle Afrika Boynuzu’nda istikrara, barışın sağlanmasına ve krizlerin sonlanmasına yönelik katkıları, büyük öneme sahip. Bu kapsamda Türkiye-Somali Anlaşması, Afrika Boynuzu’nun “Balkanlaşmasını” önlemeye yönelik katkılarına ek bir katkı daha sunuyor. Zira Somali’nin toprak bütünlüğünden yana tavır sergileyen Türkiye, terör ve korsanlık faaliyetlerine karşı uluslararası iş birliğinin güçlendirilmesine fırsat sağlamaya yönelik yeni bir adım atmış durumda. Öte yandan hatırlanacağı gibi 2020-2022 arasında Etiyopya’da merkezi hükümet ile Tigray bölgesi arasında da bir kriz ve devamında iç çatışma yaşanmıştı. Nitekim Türkiye, bu krizin çözümüne yönelik Etiyopya’da merkezi hükümete önemli destekler sunmuştu. Türkiye’nin Etiyopya hükümetine toprak bütünlüğüne katkı sağlayacak desteği ile Etiyopya’nın belki de “Balkanlaşmasına” giden süreç önlenmişti. Dolayısıyla bölgede ulusal sınırların ve toprak bütünlüklerinin korunması bağlamında, talep eden meşru hükümetler ile çalışan Türkiye’nin bölgesel krizlerin çözümüne yönelik destek ve katkıları, pozitif bir etkiye sahip.
Bu kapsamda, Türkiye’nin Afrika’da geliştireceği ilişkilerde ve iş birliği alanlarında daha mikro ve hedef odaklı politikalar ile dikkat çekmesi bekleniyor. Ancak bununla birlikte Türkiye’nin kıtadaki varlığını sağlam temeller üzerinde daha da geliştirmesi, Afrika’da bulunan diğer uluslararası güçlerin meydan okumalarını da beraberinde getirme riskini taşıyor. Son dönemde Türkiye’nin Afrika’da elde ettiği başarılardan rahatsız olan aktörlerin dezenformasyon içeren ve Türkiye açısından olumsuz imaj oluşturacak çalışmalara etki etmesi ve katkı sunmaları da muhtemel. Dolayısıyla kıtada terör örgütleri üzerinden oluşturulan ve bölgesel çıkarlarının zarar gördüğünü düşünen uluslararası güçlerin fonları ile Türkiye hakkında yerelde oluşturulmak istenen olumsuzluklara ve tehditlere karşı dikkat edilmesi gerekiyor.
Afrika Boynuzu ile Artan İlişkilerin Ortaya Çıkardığı Fırsatlar ve İş Birliği Alanları
Türkiye’nin Somali ile imzaladığı “Savunma ve Ekonomik İş Birliği Çerçeve Anlaşması” kapsamında geçtiğimiz günlerde Somali’nin kara ve açık deniz bloklarında petrol ve doğal gaz alanında iş birliğini geliştirmek üzere bir hükümetler arası anlaşma ve mutabakat zaptı imzalanmıştı. Bu anlaşma ve mutabakat zaptının karşılıklı olarak ekonomik büyümeye pozitif katkı sağlaması kuvvetle muhtemel. Gerçekleşecek olan iş birliğinin ekonomik refaha olumlu yansıması söz konusu olursa özellikle Doğu Afrika’da sürdürülebilir istikrarın temeline katkı sağlama potansiyelini barındırıyor.
Aynı zamanda bu anlaşma, küresel güvenlik dinamiklerine katkı yapma potansiyeline de sahip. Nitekim Türkiye’nin NATO içinde kapasite sahibi bir üye ülke olması ve ABD ile son dönemde yakın ilişkilerin gözle görülür olması, iş birlikleri fırsatlarının değerlendirilmesini de ortaya çıkarıyor. Öte yandan Afrika genelinde küresel rekabetin giderek artması da potansiyel iş birliklerinin gözden geçirilmesi için karşılıklı olarak bir fırsat. Türkiye’nin jeostratejik açıdan ve küresel güvenlik bağlamında oldukça önemli bir konumda bulunan Afrika Boynuzu’ndaki artan, kabul gören ve olumlu katkı sağlayan etkili varlığı, ABD açısından da dikkat çekiyor. Zira Rusya’nın Afrika’daki artan nüfuzu ve Çin’in kıta genelindeki varlığı ve bu aktörlerin ABD ile zıt çıkarlara sahip olması, ABD tarafının Türkiye’yi Afrika’da iş birliği yapılabilecek güvenilir ve etkili ender aktörlerden biri olarak gördüğünü ortaya çıkarıyor.
Dolayısıyla hem küresel güvenlik hem de çeşitli stratejik iş birliklerinin geliştirilmesi kapsamında, Türkiye’nin ve Türkiye’nin bölgesel ortaklarının da hayati çıkarlarını koruduğu takdirde, ABD’nin Türkiye ile iş birliği yapılabilecek bir dosya olarak Afrika’yı öne çıkarıyor olması söz konusu. Öte yandan Fransa’nın Batı Afrika’dan kovulmasından sonra Batı Afrika’da ortaya çıkan güç boşluğunun Rusya ya da Çin tarafından doldurulmasından ziyade NATO müttefiki olan Türkiye’nin Batı Afrika ülkeleri ile iş birliği de Türkiye’nin dengeleyici bir aktör olarak desteklenmesi için ABD açısından değerlendirilmesi gereken bir diğer husus.
Kısacası Somali ile anlaşma, derin etkileri olan ve kıtaya yönelik ilişkilerde kırılma noktası niteliğinde bir başarı niteliğinde. Afrika Boynuzu’nda yaşanan zorluklar ve meydan okumalar devam ederken, Türkiye-Somali Anlaşması daha huzurlu, istikrarlı ve müreffeh bir bölgesel gelecek için önemli bir niteliğe sahip. Diplomasinin gücünü somutlaştıran ve krizlerin içinde bölgesel iş birliği için umut vaat eden bir örnek olarak görülebilir. Ayrıca bu anlaşma, bölgesel ve diğer uluslararası örgütlenmeler açısından Afrika’daki bölgesel çatışmalarda tansiyonun düşürülmesi veya çatışma çözümlerine yönelik teşvikler için önemli bir temel sağlama ve model olma potansiyeli barındırıyor.
Öte yandan Türkiye’nin Mogadişu’da yeni büyükelçisi göreve başladı. Bununla birlikte Somali’nin Ankara yeni büyükelçisinin de Nisan ayı içinde görevine başlaması bekleniyor. Bu kapsamda, Türkiye-Somali ilişkilerindeki yeni fazda, yeni büyükelçilerin dinamik, pratik, yüksek enerjiye sahip ve sorun çözme becerileri yüksek olduğu dikkat çekiyor. İkili ilişkilerde artan iş birliklerinin olduğu dönemde, birbiri için kritik ve stratejik öneme sahip iki ülkenin büyükelçileri belki de daha önce hiç olmadığı kadar önemli roller üstleniyor. Dolayısıyla mevcut iş birliklerini daha da güçlendirmenin yanı sıra potansiyel yeni iş birlikleri alanlarında ortak çalışmaları teşvik etmek, hayati önem taşıyor.
Uluslararası Öğrencilerin Afrika Politikasındaki Önemi
Uluslararası ilişkilerde en önemli unsurlardan biri güçtür. Nitekim bir devletin güçlü olup olmadığını ortaya koyan nitel ve nicel olmak üzere unsurlar bulunur. Ancak günümüzde küreselleşmenin de etkisiyle gücün salt askeri ya da ekonomiden ibaret olmadığı aşikar. Dolayısıyla askeri ve ekonomik gücün temelinde yer aldığı sert güç ile birlikte en temel anlamda bir ülkenin “cazibesinin ve çekim gücünün” karşı taraf üzerinde “rıza” yolu ile etki oluşturmasını ortaya koyan yumuşak güç de dış politikanın önemli unsurlarından. Günümüzde birçok ülkenin yumuşak güç unsuru olarak kullandığı programlar arasında öğrenci değişim hareketliliği ve uluslararası öğrenci eğitim programları yer alıyor.
Türkiye de uluslararası sistemde yumuşak gücünü etkili şekilde uygulayan ülkeler arasında. Genel olarak bir karşılaştırılma yapıldığında dünyada en fazla uluslararası öğrenciye sahip olan ülke olarak ABD öne çıkmakta. Hatta Covid-19’un ortaya çıktığı 2019-2020 eğitim öğretim yılı hariç son 20 yıllık dönemde ABD’de uluslararası öğrenci sayısı, sürekli artan bir ivmede kendisini gösteriyor. Bu kapsamda günümüzde ABD, 1 milyon 57 bin 188 uluslararası öğrenci ile dünyada birinci sırada yer almakta. ABD’yi ise 807 bin öğrenci ile Kanada, 787 bin öğrenci ile İngiltere ve 567 bin öğrenci ile Avustralya takip ediyor. Sonrasında ise 492 bin 185 öğrenci ile Çin geliyor. Ancak Çin, Covid-19 itibarıyla ülkesine uluslararası öğrenci kabulüne 2023’e kadar ara vermişti. Ayrıca Fransa 400 bin ve Almanya 370 bin uluslararası öğrenciyi ülkelerinde ağırlıyor. Türkiye’ye bakıldığında ise 301 bin 549 uluslararası öğrencinin Türkiye’de eğitim gördüğü dikkat çekiyor. Yani uluslararası sistemde belirli bir etkiye sahip olan ülkelerin, uluslararası öğrenci programlarına önem verdiği görülüyor. Ve tüm bu ülkeler, Afrika dahil olmak üzere çeşitli kıta ve bölgelerden öğrenci kabul ediyor ve tercih ediliyor.
Bu durum, Türkiye’ye ekonomik, kültürel ve iletişim anlamında katkılar sunuyor. Nitekim Türkiye’de eğitim gören her uluslararası öğrenci burslu değil. Ve bu öğrenciler, ekonomiye de katkı sağlıyorlar. Hatta zaman zaman ülkeleri ile ticari bağlar kuruyorlar. Öte yandan uluslararası öğrenciler, yurt dışına çıkma imkanına erişemeyen öğrenciler için de dil öğrenme, kültürel zenginliği artırma ve küresel bağlantıları oluşturmak için önemli bir fırsat olarak bulunuyor.
Türkiye’nin özellikle Afrika politikasında yumuşak güç unsuru açısından önemli bir konumda olan uluslararası öğrenciler içinde Afrika ülkelerinden öğrenciler yaklaşık yüzde 20’lik bir yer tutuyor. Afrika’dan Türkiye’ye gelip eğitim gören öğrenciler, Türkiye’nin Afrika politikası kapsamında önemli katkılar sunma potansiyeli taşıyor. Afrika’nın en büyük gücü olarak gösterilen genç nüfusun, kıta ile ikili ilişkilerin geleceğinde oynayacağı rol düşünüldüğünde, Türkiye’nin uluslararası öğrencilere yönelik eğitim politikası daha fazla önem kazanıyor. Bu kapsamda son 20 yılda Türkiye’nin Afrika ile kurduğu ilişkilerin bir ayağı YTB’nin öğrenci programları üzerinden ilerliyor. Ve günümüzde Türkiye-Afrika ilişkilerinde siyaset, diplomasi, sağlık ve ekonomi başta olmak üzere kamu ve özel sektörde çeşitli alanlarda üst düzey görev yapan Türkiye’nin dostları olan Türkiye Mezunları azımsanmayacak bir sayıya ulaşmış durumda.
Türkiye’de üniversite eğitimini tamamlamış ve eğitimine devam etmekte olan Türkiye ile ilgili pozitif algıya sahip olan uluslararası öğrencilere yönelik oluşturulan bilinçsiz imaj ve algı, Afrika politikası açısından risk unsuru taşıyor. Zira özü itibarıyla Türkiye’ye eğitim, ticaret, turistik ya da sağlık işleri için gelerek Türkiye ile ilgili olumlu imaja sahip kişilerin ülkelerine döndüklerinde kendi çevrelerine Türkiye’yi anlatmalarını yansıtan anlayış ile “Türkiye” markası oluşturulma gayreti içinde olundu. Şimdi, uzun yıllardır oluşturulan bu imaja zarar verilmesi, Türkiye’nin aleyhinde bir durum ortaya çıkarıyor. Türkiye’de üniversite eğitimi alan ya da tamamlamış ve Türkiye ile ilgili pozitif algıya sahip olan uluslararası öğrencilere yönelik dezenformasyon ve suçlamalar, “Türkiye” markasının değerini düşürmeye yönelik potansiyel tehdit taşıyor. Dolayısıyla Türkiye’nin yumuşak güç unsurlarını göz ardı etmeden Afrika ile kurduğu ilişkilerin başarılı şekilde gelecekte de devamı için karşılıklı olarak daha dikkatli adımların atılmasını gerektiriyor.