Kriter > Dış Politika |

Tigray Krizinin Etiyopya ve Afrika Boynuzu’na Etkileri-1


Etiyopya’da 2019’da başlayan Tigray krizi, kronik bir sorun olma yolunda. Başbakan Abiy Ahmed ulusal birliği sağlayıp bölgesel bir güç olma düşüncesiyle yola çıktığı bir süreçte, ülkenin bütünlüğü ile ilgili bir açmazla karşı karşıya kaldı. Mevcut siyasi durum, “Etiyopya, Yugoslavya olabilir mi?” sorusunu da gündeme getirdi.

Tigray Krizinin Etiyopya ve Afrika Boynuzu na Etkileri-1

Etiyopya’nın şu an içinde bulunduğu ve çözmek zorunda olduğu Tigray sorunu, yakın zamanda bütün Afrika Boynuzu’nun bir sorunu haline gelebilir. Kubbenin kilit taşı konumuna gelen Etiyopya’nın içinden çıkamadığı her problem, Mısır’dan Sudan ve Somali’ye kadar bütün bölge ülkelerini zincirleme olarak çatışmanın içine çekecektir.

 

Tigray Krizi ve Ülkenin Kozmopolit Yapısı

Babası Müslüman, annesi Hristiyan, eşi Amharalı kendisi Oromolu Abiy Ahmed Ali’nin bu kadar kozmopolit bir yapı üzerine, bölgesel barışa katkıları ve Eritre ile yaptığı barış anlaşmasını eklersek sanırım Nobel Barış Ödülü’nün alt yapısı ortaya çıkmış olur. Ancak ülkede çıkan çatışmalar nedeniyle yüzlerce kişinin ölmesi ve on binlerce insanın mülteci haline gelmesi, ödülün barışa sağladığı katkıyı sorgulatır hale getirdi.

Geçmişi 1975’lere dayanan ve ülkedeki sosyalist yönetime karşı mücadele eden Tigray Halk Kurtuluş Cephesi (TPLF), Eritre Halk Kurtuluş Cephesiyle birlikte 1991’de Addis Ababa’yı ele geçirerek Mengisu Haile Mariam yönetimine son verdi. Tigraylar Etiyopya nüfusunun yüzde altısına sahip olmasına rağmen, gösterdikleri bu başarı nedeniyle ülkeyi yönetmeye başladı. Kısa sürede askeriye, istihbarat ve kamu yönetiminde güçlü bir kadroya sahip oldu. Eyaletlerin kendilerini yönetmelerine karşı gösterdiği yumuşak tavır, ekonomide her gruba yaşam alanı açması ve ülkeyi farklı kabilelerle kurduğu koalisyon ile yönetmesi, TPLF’nin uzun zaman iktidarda kalmasına neden oldu.

Bir Tigraylı olan Meles Zenawi 1991’den 2012’ye kadar ekonomik büyümeyi sağlayarak istikrarlı bir şekilde ülkeyi yönetmeyi başardı. Ancak bu dönemde koalisyon üyelerini kontrol altına alarak, ülkedeki bütün muhalefeti bastırmayı da ihmal etmedi. Zenawi’nin ölümünden sonra ülkede başlayan iç karışıklıklar had safhaya çıkınca meclis 2018’de Abiy Ahmed Ali’yi başbakan olarak göreve getirdi.

Demokratik bir açılım söylemiyle iktidara gelen Abiy Ahmed, kısa sürede hapiste bulunan farklı kabile mensubu tutuklulara af çıkardı. Büyük, güçlü ve üniter bir Etiyopya için daha merkeziyetçi bir politika izlemeye başladı. TPLF’nin onlarca yıllık iktidarları dönemindeki askeri, siyasi ve ekonomik güçlerinin tasfiyesine başladı. Mevcut koalisyondan TPLF’yi çıkartarak, yıllardır dışlanmış diğer kabileleri de içine almak suretiyle Refah Partisi’ni (PP) kurdu.

Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed Ali
2019'da Nobel Barış Ödülüne Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed Ali layık görülmüştü, 10 Aralık 2019

 

Tigray Eyaletine Operasyon

Sosyalist Derg yönetimine karşı TPLF içinde mücadele eden, 2018’e kadar koalisyon hükümetlerinde bakanlık yapan gerilla savaşçısı ve iletişim uzmanı Debretsion Gebremichael, Abiy Ahmed’in en büyük Tigraylı rakibiydi. Buna rağmen Abiy Ahmed hükümetinde İletişim ve Bilgi Teknolojisi Bakanı ve daha sonra Başbakan yardımcısı olarak görev yaptı. Debretsion Çinli ZTE ve Huawei firmalarıyla yaptığı anlaşmalar ve görevde bulunduğu dönemlerdeki politikalarından dolayı casuslukla suçlandı. Mısır için çok büyük bir tehdit olan devasa büyüklükteki Rönesans baraj inşaatına olan ilgisi ise ayrı bir tehlike olarak algılandı.

Bürokratik kadroların tasfiyesinden başlayıp, siyasetin zirvesine uzanan bu kırılmanın akabinde, ülkenin en büyük ekonomik gücü olan Tigraylara karşı ikinci bir operasyon geldi. Gelişen siyasi gerilimin farkında olan Tigray Eyalet Bankası çok büyük miktarlarda para rezerv etmeye başlamıştı. Bunun farkında olan Abiy Ahmed Hükümeti, yeni banknotlar bastırarak bunların iki hafta gibi kısa bir sürede eskileriyle değiştirilmesini zorunlu kılınca, Tigray ulusal bankasındaki paraların önemli bir kısmı geçersiz hale geldi. Bu Tigray Eyaletine yönelik önemli bir ekonomik operasyondu.

Diğer taraftan, Eritre ile imzalanan barış anlaşması Tigraylar açısından hoş karşılanmadı. Zira Debretsion tarafından çok önceden, olacağı dillendirilen iç çatışma sürecinde, hükümetin Eritre ile anlaşması, Tigray’ın siyasi olarak kuşatılması anlamına geliyordu. Somali ve diğer bölge ülkeleriyle normalleşmeye yönelik anlaşmalar da TPLF tarafından bu amaca matuf bir gelişme şeklinde değerlendirildi.

Bütün bu uyuşmazlıkların içinde 2020’de yapılması planlanan genel seçimler salgın nedeniyle iptal edilince, ülkedeki huzursuzluklar iyice artmaya başladı. Anayasaya göre meclis, başbakanın görev süresini uzatabiliyordu ama bu yetkiye sahip meclisin görev süresinin uzamasına dair bir hüküm bulunmuyordu. Hal böyle olunca meclisin meşruiyeti ortadan kalkıyor ve yaptığı işlemler geçersiz oluyordu. TPLF bunu gerekçe göstererek kendi eyaletinde, seçimleri gerçekleştirdi ve Debretsion Gebremichael, Tigray Eyalet yönetiminin başına geçti.

 

Her Kabilenin Bir “Ulusal Kurtuluş Cephesi” Var!

Abiy Ahmed’in merkezi bir hükümeti güçlendirme adına Tigrayların gücünü ortadan kaldırmaya yönelik girişimleri diğer kabileleri de içerecek şekilde genişlemişti. Oromo kabilesinden kendisine rakip olarak gördüğü Jawar Muhammed’i terör suçlamasıyla hapse attırdı. İktidara geldiğinde çıkardığı af ile boşalttığı hapishaneleri bu defa kendisine muhalif insanlarla doldurmaya başladı. Gazetecilere ve medyaya sansürler uyguladı, interneti ve telefon bağlantılarını kesti. Sadece başkentte değil ülkenin hemen her tarafında çatışmalar ve gösteriler yeniden artmaya başladı. Neredeyse her kabilenin kendisine ait bir “ulusal kurtuluş cephesi” bulunduğu ülkede, çıkan her çatışma potansiyel bir tehlike işaretiydi.

Hükümetin Tigray Eyalet seçimlerini kabul etmemesi ve genel seçimlere gitmemesi üzerine, TPLF 3 Kasım’da federal hükümetin askeri merkezine saldırdı. Hükümet hukuk kurallarına bağlı kalacağını açıklamak suretiyle, 4 Kasım sabahı Tigray’a yönelik askeri operasyonlarını başlattı. Böylesi bir askeri operasyonda sivillerin ölmemesi mümkün değildi. Sadece Mai Kadra’da 600 kişi öldürüldü ve on binlercesi Sudan’a mülteci olarak sığındı. Her iki taraf da bu ölümlerden sorumlu olmadığını ifade ederek, birbirlerini insanlığa karşı suç işlemekle itham etti.

25 Kasım’da Mekele’yi kuşatan federal birlikler, teslim olmaları için TPLF’ye verdikleri 72 saatin dolması üzerine 26 Kasım’da şehre yönelik askeri harekat başlattılar ve kısa sürede kontrolü ele aldılar. Mekele’nin federal hükümetçe ele geçirilmesi, çatışmanın akıbeti açısından oldukça önemli. Lakin gerilla savaşı uzmanı ve iyi bir propagandist Debretsion’un silahlı güçlerini dağlara çekmek suretiyle yıllarca sürecek bir çatışmayı başlatıp başlatmayacağını önümüzdeki günlerde göreceğiz.

 

Kabilelerin “Gelecek Pozisyonu”nu Kestirebilmek Çok Zor

Şu an itibariyle diğer kabileler TPLF’ye yönelik bu sindirme girişimlerine çok olumsuz bakmamakla birlikle gelecekte nasıl bir pozisyon alacaklarını şimdiden kestirmek oldukça güç. TPLF vaktiyle Etiyopya Anayasası’nı her eyaletin kendini yönetmesine izin verecek şekilde hazırladığı için, eyaletlerin bunu bir güç olarak ellerinde tutacaklarını unutmamak lazım.

ABD desteği ile iktidara gelen Abiy Ahmed Hükümetinin, komşu olan ve olmayan bazı ülkeler tarafından da şu an itibariyle desteklendiği görülmekte. Lakin Somali ve Sudan’dan sonra istikrarsızlaştırılan ülkede nasıl bir sistem kurulacağını, Abiy Ahmed bile tahayyül edemiyor.

6 milyon insanın yaşadığı Tigray’da savaştan kaynaklanan açlık, yoksulluk ve göç hareketlerinin olumsuz sonuçları şimdiden kendini göstermeye başladı. Afrika Boynuzu’nu Sahra altı ve üstü ile birleştiren Etiyopya’da meydana gelen her türlü problem, doğal olarak öncelikle komşuları olan altı ülkeyi akabinde de bağlantılı birçok ülkeyi yakından ilgilendirecek.

 

Nobel Barış Ödülü, Barışa Vesile Olamadı

Umulur ki bu taraflar “en kötü barış en haklı savaştan evladır” ilkesine riayet ederek bir uzlaşıya varırlar. Aksi halde “kendine ötekileşmiş Afrika’nın” klasik sahnelerini yaşayıp yüzbinlerce insanın öldüğü, milyonlarcasının da yerlerinden edildiği bir süreçle karşı karşıya kalınabilir. Diğer taraftan Tigray’ı bekleyen tek sorun savaş değil, ülkedeki çekirge krizi, açlık, pandemi ve bu yaşananlardan kaynaklanan diğer salgın hastalıklar belki de çekilen sıkıntıları geometrik olarak arttıracaktır.

Altı yıllık İtalyan işgalini çıkardığımızda sömürge haline getirilmemiş tek Afrika ülkesi olan Etiyopya’nın din, dil ve kültür alanındaki çeşitliliğinin kıtaya örnek olması gerekirdi. Kaldı ki bu insanların vaktiyle Roma ve Pers medeniyetlerine muadil bir krallık olmuş Aksum İmparatorluğu’nun torunları olduğunu unutmamak lazım.

Lakin sosyalist Derg yönetiminin iktidara gelmesiyle birlikte ülkedeki düşünür, edebiyatçı, ressam ve sanatçıları acımasızca ortadan kaldırması, kültür alanında telafisi mümkün olmayan bir travma meydana getirdi. Akabinde ülkenin tek bir kabile tarafından yönetilmeye başlaması, yeni bir krizin zeminini ortaya çıkardı. Bir de bunların üstüne ülkede iç savaş tehlikesinin varlığı gündeme geldi. Etiyopya’da 50 yıllık bir dönemde yaşanan psikolojik travmalar, ancak sömürge olmuş olsaydı bu kadar başarılı olabilirdi.

Görünen o ki Nobel Barış Ödülü ülkenin barışa kavuşması için yeterli olmadı. Belki de bu, kaosun tasarlanmış ironik bir yansımasıydı. Esasında Abiy Ahmed kabilelerin kültürel çeşitliliğini korumak suretiyle ülkede bir ulusal birlik duygusu geliştirmek istiyordu. Afrika’nın en genç liderinin ülkeyi refaha kavuşturmanın olumlu yolları hakkındaki görüşlerini içeren Medemer–Sinerji kitabında da ifade edilen bu felsefenin temelinde, farklılıklardan bir uzlaşma çıkarma arzusu vardı. TPLF ile olan sorunun arkasında da eşitler arasında sivrilmiş olanı törpüleme düşüncesi yatıyordu. Felsefe güzel olmakla birlikte bunun nasıl hayata geçirilebileceği hususunda Abiy Ahmed’in yeterince toplumsal ve siyasi gücünün olmadığını unutmamak gerekiyor.

Böylesi ülkelerde anlık başarılar yıllar sonraki başarısızlıkların gerekçesi olarak kullanılabilir. Derg yönetimi ve TPLF bunu yaşadı. Kim, yirmi yıl sonra Abiy Ahmed’in bugün yaşananlardan dolayı, Uluslararası Ceza Mahkemesinde yargılanması talebini imkansız olarak değerlendirebilir ki? Uluslararası ilişkiler tarihi bu tür trajikomik olaylarla doludur. Bölgede bugün yıkılan duvarların, yarın nasıl örüleceğini zamanın dengeleri gösterecektir.

Batı’nın Tigray Eyaletine yönelik insani yaklaşımları ve Abiy Ahmed’i zor durumda bırakacak açıklamaları sürecin beklenenden daha uzun ve çetrefilli geçeceğinin işaretidir. Her geçen gün artan insanlık dramı daha fazla dikkat çekmeye başladı. Göç, komşu ülkelerle ilişkilerin gerçek yüzünü ortaya çıkararak bölgedeki tansiyonun yükselmesine neden oldu. Ülke içinde ve dışında yaşanan gelişmeler, “Afrika Boynuzunda yeni bir Yugoslavya mı doğuyor?” sorusunu gündeme getirdi.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası