Kriter > Dış Politika |

AP Seçimlerinde Yeşiller ve Aşırı Sağ Kazandı


Seçimlerin kazananı Yeşiller başta olmak üzere Liberaller ve Avrupa şüpheciliğini tetikleyen partilerdir. Bu durum uzun dönemdir parlamentoda yarıdan fazla çoğunluğu elde edebilen ana akım partilerin zeminini kaybetmesi sonucunu doğurmaktadır.

AP Seçimlerinde Yeşiller ve Aşırı Sağ Kazandı

Altmış yılı aÅŸkın Avrupa bütünleÅŸmesinin son kırk yılında her beÅŸ yılda bir Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri yapılmaktadır. BilindiÄŸi üzere AP, Avrupa Kömür ve Çelik TopluluÄŸu (AKÇT) ile Ortak Meclis adıyla kurulmuÅŸ olan ve yıllar içerisinde yetkilerini arttırarak Konsey ile ortak yasama organı statüsüne kavuÅŸan bir Avrupa BirliÄŸi (AB) organıdır. 1979’a kadar ülkelerin gönderdiÄŸi temsilcilerden oluÅŸan AP bu tarihten itibaren yapılan doÄŸrudan seçimlerle gelen milletvekillerinden teÅŸkil edilmektedir. Bu özelliÄŸiyle dünyanın tek uluslararası parlamentosu özelliÄŸine de sahiptir. 1987 Avrupa Tek Senedi’nden baÅŸlamak üzere her bir temel anlaÅŸmada Parlamentonun yetkileri artırılmıştır. Artık Parlamento, Komisyon baÅŸkanını seçmekte ve yasaları Konsey ile onaylamaktadır. Bu yetki artırımındaki en temel amaç Birlik’in en temel sorunlarından biri olan “demokratik meÅŸruiyet sorununa bir çözüm” bulabilmektir. Bu sayede yönetiÅŸimi güçlendirerek vatandaÅŸların bütünleÅŸme sürecine daha fazla dahli saÄŸlanmaya çalışılmaktadır.

 

Katılım Oranı

Birlik vatandaÅŸlarının dokuzuncu kez sandık başına gittikleri son seçimler 23-26 Mayıs arasında yapılmıştır. Ülkeler her ne kadar farklı seçim uygulamalarına sahip olsalar da Birlik tarafından belirlenen ortak demokratik ilkeler çerçevesinde seçimler tamamlanmıştır. Bu yazı kaleme alındığı sırada resmi sonuçlar açıklanmamış olsa da tablo büyük oranda netleÅŸmiÅŸtir. Öncelikle belirtilmesi gereken bir ÅŸey varsa o da bu seçimin ilk galibinin demokrasi olduÄŸudur. Zira beklentilerin aksine bu seçime katılımın son yıllardaki seçimler içinde en yüksek oranda (yaklaşık yüzde 51) gerçekleÅŸtiÄŸi görülmüÅŸtür. Bu durum Mecliste daha yüksek temsil ve demokratik meÅŸruiyetin daha saÄŸlıklı gerçekleÅŸeceÄŸi anlamına gelmektedir. Ancak seçim sonuçlarıyla birlikte deÄŸerlendirildiÄŸinde halkın bu ilgisinin aslında AB ülkelerinde son dönemde yaÅŸanan birtakım sorunlara karşı tepkisi olduÄŸu ÅŸeklinde de yorumlanabilir. Seçimlerin bir diÄŸer kazananı YeÅŸiller baÅŸta olmak üzere liberaller ve Avrupa ÅŸüpheciliÄŸini tetikleyen partilerdir. Bu durum uzun dönemdir Parlamentoda yarıdan fazla çoÄŸunluÄŸu elde edebilen ana akım partilerin zeminini kaybetmesi sonucunu doÄŸurmaktadır. Her ne kadar merkez partilerin temsilcisi olan Hristiyan demokratlar (EPP) 180 ve sosyalistler ve demokratlar (S&D) 146 sandalye kazanarak ilk iki sırayı ellerinde bulundursalar da önceki seçimlere göre oylarını büyük oranda düÅŸürmüÅŸlerdir. Bu durum halkın bu seçimlerde deÄŸiÅŸim talebini güçlü bir ÅŸekilde dile getirdiÄŸinin bir göstergesidir.

Almanya baÅŸta olmak üzere YeÅŸiller’in beklenenin üzerinde oy alarak sandalye sayısını 51’den 69’a çıkarmaları iklim ve çevre konularına halkın ilgisinin arttığını göstermesi bakımından önemlidir. Ä°klim politikaları konusunda yetersiz adımlar atıldığı görüÅŸünün Avrupa genelinde güç kazanan bir politik söylem haline geldiÄŸi söylenebilir. Bu durum yeni dönemde AB’nin çevre ve iklim konusuna daha fazla eÄŸilerek daha etkin politikalar üretmesi gerekliliÄŸini ortaya koymaktadır. YeÅŸiller ile birlikte oylarını büyük oranda arttıran bir diÄŸer kesim de liberaller olarak gözlenmektedir. Bir önceki seçimde 68 olan milletvekili sayısını 109’a çıkararak büyük bir baÅŸarı yakalayan ALDE&R bu sonuçla Mecliste üçüncü büyük grup olmayı baÅŸarmıştır.

 

Aşırı Sağın Güçlenmesi

KuÅŸkusuz bu seçimin en önemli sonucu seçim öncesi anketlerde beklendiÄŸi üzere aşırı saÄŸ partilerin oylarını arttırmasıdır. Birlik’in motor gücü kabul edilen Fransa ve Almanya baÅŸta olmak üzere Ä°talya, Belçika, Macaristan, Ä°sveç ve Polonya aşırı saÄŸ partilerin oylarını hissedilir ÅŸekilde arttırdığı ülkelerin başında gelmektedir. Son altı aydır “Sarı Yelekliler” olarak adlandırılan protesto gösterileriyle gündeme gelen Fransa’da Marine Le Pen’in aşırı saÄŸcı partisi Ulusal Cephe 22 sandalye ile birinci olurken CumhurbaÅŸkanı Emmanuel Macron’un liberal partisi En Marche ikinci sırada yer almış ve 21 sandalye kazanmıştır. Sonuçların hemen ardından Marine Le Pen’in, Macron’a erken seçim çaÄŸrısında bulunması deÄŸiÅŸimin ilk iÅŸareti olarak yorumlanabilir. AB’nin kurucu üyelerinden Ä°talya’da göçmen karşıtı fikirleriyle bilinen Matteo Salvini’nin partisi olan Lig Partisi’nin zaferi de son dönemde Birlik ile yaÅŸanan krizler sonrasında Ä°talyan halkının deÄŸiÅŸim talebinin bir yansımasıdır.

Almanya’daki Avrupa Parlamentosu seçimlerinde YeÅŸiller’in sandalye sayısı 50’den 69’a çıktı.

AP seçimleriyle eÅŸ zamanlı olarak yerel seçimlerin yapıldığı Yunanistan’da yerel seçimden aşırı saÄŸ çıkmasa da iktidar partisinin baÅŸarısız olması Atina’da erken seçim kararının alınmasına neden olmuÅŸtur. Bu da yine deÄŸiÅŸim rüzgarlarını besleyen bir geliÅŸme olarak not edilebilir. Aşırı sağın güçlü olduÄŸu ülkelerin başında Birlik’e 2004’teki büyük geniÅŸlemede dahil olan ve mülteci krizinde günah keçisine dönüÅŸen Macaristan gelmektedir. Macar lider Viktor Orban yaklaşık yüzde 53 oyla Parlamentoda 13 sandalyeye hak kazanmıştır. Bu sonuç Orban’a neredeyse tek başına grup kurabilecek bir çoÄŸunluk saÄŸlamaktadır. Bu durum ise komisyon baÅŸkanı seçimi baÅŸta olmak üzere alınacak pek çok kararda Orban’ın etkisinin büyük olacağı sonucunu doÄŸurmaktadır.

AP seçimleri öncesinde Birlik bazı ülkelerle münferit sorunlar yaÅŸamaktaydı. Bunların en önemlisi kuÅŸkusuz Haziran 2016’da AB’den ayrılma kararı alan BirleÅŸik Krallık’ın yılan hikayesine dönen ayrılma sürecidir. Mart sonunda gerçekleÅŸmesi beklenen Brexit’in bir kez daha ertelenmesi sonucunda seçimlerde oy kullanan Ä°ngiliz vatandaÅŸlarının bu duruma tepkileri seçim sonuçlarından okunabilmektedir. Seçime ilk kez giren Brexit Partisi yüzde 31 oy alıp seçimden galip çıkarak iktidardaki Muhafazakar Parti’yi de muhalefetteki Ä°ÅŸçi Partisi’ni de geride bırakmıştır. Partinin lideri Nigel Farage ülkesinin 31 Ekim’de AB’den ayrılması gerektiÄŸini, bunun gerçekleÅŸmemesi durumunda bu seçimde kendilerine destekleyen seçmenlerin genel seçimde de oy vereceÄŸini ve buna hazırlık yaptıklarını söylemiÅŸtir. Bu açıklamanın AP seçiminden hemen önce BaÅŸbakan Theresa May’in partisinden istifa edeceÄŸini duyurmasıyla birlikte okunması BirleÅŸik Krallık’ta da suların durulmayacağının bir göstergesidir.

Aşırı sağın güçlü olduÄŸu ülkelerden biri olan Avusturya’da Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) Genel BaÅŸkanı ve BaÅŸbakan Yardımcısı Heinz-Christian Strache’nin seçimlerden kısa bir süre önce Rusya ile birtakım pazarlıklar yaptığına dair çıkan haberle birlikte partinin oylarının yüzde 22’den yüzde 17’ye gerilemesine neden olduÄŸu görülmektedir. AB fonlarının usulsüzce kullanıldığı iddiasıyla Danimarka Halk Partisi oyların yarısını kaybetmiÅŸtir. Romanya’da yaÅŸanan hukuk skandalı nedeniyle de iktidardaki Sosyal Demokrat Parti’nin sandalye sayısı 16’dan 7’ye düÅŸmüÅŸtür. Bu ülkelerden gelen sonuçlar halkın yaÅŸanan skandallara tepkisiz kalmadığını göstermesi bakımından önem taşımaktadır.

 

Türkiye Karşıtlığı

Tüm bu örnekler AB içerisinde bir kabuk deÄŸiÅŸimini iÅŸaret etmektedir. Bu deÄŸiÅŸim yaklaşık elli yıldır AB ile ortaklık süreci yaÅŸayan Türkiye için de önem taşımaktadır. AP, Kasım 2016, Temmuz 2017 ve Mart 2019’da Türkiye ile üyelik müzakerelerinin dondurulmasını talep etmiÅŸ ancak üye ülke liderlerinden oluÅŸan Avrupa Konseyi bu tavsiyeyi gündemine almamıştır. Üyelik müzakerelerinin baÅŸlamasını takip eden dönemde oluÅŸan olumlu atmosferin kaybolması, Avrupa’da artan Ä°slamofobi, yabancı düÅŸmanlığı ve tarafların kendi iç gündemlerine yoÄŸunlaÅŸması bu kararların alınmasında etkili olmuÅŸtur. AP’nin bu kararları her ne kadar baÄŸlayıcı olmasa da son üç yıldır iliÅŸkilerin olumsuz yöne evrilmesine katkı saÄŸlamıştır. Aday ülkelerin üyelik müzakerelerinin tamamlanması Avrupa Konseyinin yetki alanında olduÄŸu için bu kararların baÄŸlayıcılığı bulunmamakta ve dolayısıyla kadük kalmaktadır. 2019 seçimlerinden sonraki dönemde de ikili iliÅŸkilerin seyri daha önceden olduÄŸu gibi AP tarafından deÄŸil Birlik’e asıl yön veren kurum olarak Avrupa Konseyinin çizdiÄŸi rota kapsamında belirlenecek ve üyelik müzakereleri Komisyon tarafından yürütülecektir.

Gerek AB ülkeleri gerekse AP seçimlerinde gözlenen bir durum da seçim faaliyetlerinde kullanılan Türkiye karşıtlığı dilidir. Avrupa Komisyonu baÅŸkanlığının güçlü adaylarından Manfred Weber seçimlerden kısa bir süre önce yaptığı açıklamada Türkiye’nin üyeliÄŸine açıkça karşı olduÄŸunu dile getirmiÅŸtir. Bu durum Avrupa’da seçim kazanmanın anahtarı olarak Türkiye’ye ve özellikle CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’a karşı bir dil kullanma olduÄŸu konusunda yaygın bir kanının bulunduÄŸunu göstermektedir. Özellikle aşırı saÄŸ partilerin de bu üslubu ve söylemi kullandıkları görülmektedir. Ancak 16 Nisan referandumundan önce kriz yaÅŸanan Hollanda’da PVV’nin aldığı yüzde 3,5’lik oy oranı Türkiye karşıtı söylemlerin oy kazandırma etkisinin fazlasıyla azaldığını ortaya koymaktadır.

Bu seçimde de önceki seçimlerde olduÄŸu gibi Türkiye kökenli adaylar Parlamentoya girebilmek için yarışmıştır. Bunlardan Almanya’da Sol Parti’nin (Die Linke) liste başı adayı konumunda bulunan Özlem Alev Demirel, GKRY ana muhalefet partisi AKEL (Emekçi Halkın Ä°lerici Partisi) tarafından aday gösterilen akademisyen ve yazar Niyazi Kızılyürek, Almanya Sosyal Demokrat Partisi’nden Ä°smail ErtuÄŸ ve Almanya’da Serbest Seçmenler (Freie Wahler) partisinin ikinci sıra adayı Engin EroÄŸlu seçimden galip çıkmıştır. Ancak seçilen bu adayların söylemlerindeki Türkiye karşıtlığı Türkiye kökenli bu milletvekillerinin Türkiye’nin AB üyeliÄŸine pozitif bir katkı saÄŸlayacakları beklentisini zayıflatmaktadır.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası