Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne (BMİDÇS) taraf olan ülkelerin katılım sağladığı Taraflar Konferansının (Conference of Parties, COP) 28’incisi, Birleşik Arap Emirlikleri ev sahipliğinde Dubai’de gerçekleştirildi. 30 Kasım-12 Aralık tarihlerinde düzenlenen Konferansa 200’den fazla ülke, çok sayıda sivil toplum kuruluşu ve ulusal ve çok uluslu şirket katılım sağladı. İklim değişikliği ile mücadele için Paris Anlaşması ile belirlenen 2050’de net sıfır emisyon hedefine ulaşılabilmesi için atılması gereken ulusal ve uluslararası adımlar, bir kez daha değerlendirildi. Konferans, Paris Anlaşmasınca yüklenen sorumluluk nedeniyle ayrı bir öneme sahipti.
2016’da yürürlüğe alınan Paris Anlaşması, yüzyılın ortasına dek karbon nötr hedefinin gerçekleştirilmesi için ülkelerden sera gazı emisyonlarını azaltma hedefi belirlemelerini beklemişti. Bu hedeflerin ve onlara ulaşmak için izleyecekleri yol haritasının yer aldığı Ulusal Niyet Beyanlarını da BMİDÇS Sekreterliğine iletmelerini talep etmişti. Yine Anlaşma, 2023’te düzenlenecek olan Taraflar Konferansını ülkelerin hedeflerine ulaşmadaki güncel durumlarını gösteren küresel durum değerlendirme raporunu hazırlamakla görevlendirmişti. Böylesi önemli bir etkinliğin OPEC üyesi en fazla petrol üreten ülkelerden birinde, ulusal petrol şirketi ADNOC’un İcra Direktörünün başkanlığında düzenlenecek olması, henüz COP başlamadan önce endişeyle karşılanmıştır.
Fosil Yakıt Kullanımı
Yapılan çok sayıdaki bilimsel araştırmaya göre enerji sektörü, küresel ısınma ve iklim değişikliğinin oluşmasında en fazla etkiye sahiptir. Bu sebeple Paris Anlaşması’nda belirtildiği üzere küresel ortalama sıcaklık artışının 1,5 santigrat derece ile sınırlandırılması için kömür, petrol ve doğal gaz gibi fosil enerji kaynaklarının tüketilmesi sonucu ortaya çıkan sera gazlarının azaltılması gerekmektedir. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli, 1992’de hazırladığı ilk değerlendirme raporundan bu yana enerji sektörü ile küresel ısınma arasında bir ilişki olduğunu ifade etmektedir. Buna karşılık, halen çok sayıda ülkenin yüksek miktarda fosil yakıt tüketmesi, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin devam eden ve yakın gelecekte devam edeceği öngörülen fosil yakıt ihtiyacı ve aralarında gelişmiş ülkelerin de yer aldığı çok sayıda ülke için önemli bir gelir kaynağı olması, fosil yakıtların tüketiminin sonlandırılmasına yönelik karar alınmasını engellemektedir. Yine de BM ve çok sayıda Batılı ülkenin başı çektiği bir grup, fosil yakıtların tüketiminin durdurulması için son yıllarda Taraflar Konferanslarında ciddi baskı oluşturmaktadır.
2021’de Glasgow’da düzenlenen COP26, fosil yakıt kullanımının durdurulması kararına en fazla yaklaşılan konferanstır. Konferans sonunda hazırlanan bildirideki “kömür tüketiminin aşamalı olarak sonlandırılması” kararı, Hindistan’ın öncülük ettiği bir girişimce “aşamalı olarak azaltılması” şeklinde değiştirilmiştir. Dünyanın en fazla ikinci kömür üreten ve tüketen ülkesi için mevcut durumda enerji arz güvenliğinin sağlanması, kömür tüketiminin sürdürülmesiyle mümkündür. Hindistan’a benzer şekilde enerji güvenliğini artırmak için fosil yakıtlara ihtiyaç duyan çok sayıda ülke bulunurken, küresel ortalama sıcaklık artışının 2023 itibariyle 1,3 santigrat derecenin üzerine çıkması, bahse konu kaynakların geleceğini bir kez daha tartışmalı hale getirmiştir.
COP28’den fosil yakıtların tüketiminin aşamalı olarak durdurulması kararının yanında bu yakıtlara dayalı termik santrallerin yerlerinin, yenilenebilir kaynaklı santrallerle doldurulması kararı da beklenmiştir. Emisyon azaltımı için gerekli olan bu karar, çok sayıda ülke tarafından desteklenmiştir. Fosil yakıtların tüketiminin sürdürülmesini bekleyen bir grup da karbon yakalama ve depolama teknolojilerini, COP28 gündemine taşımıştır. Devam eden tüketim esnasında salınan karbondioksiti yakalayacak ve depolayacak teknolojilerin kullanımının yaygınlaştırılması, iklim nötr olma hedefi için son derece önemlidir.
İklim değişikliğine uyum ve iklim dirençliliği kazanmak için kapasite güçlendirme çalışmalarının artırılması da gündemdeki bir diğer konudur. Gelişmiş ülkelerin, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere sağlamakla yükümlü olduğu iklim finansmanı ve teknoloji transferinin ağırlıklı olarak azaltım için kullanılması, iklim değişikliğinden en fazla zarar gören ülkelerce tepki ile karşılanmaktadır. Hem teknolojinin hem de finansal kaynakların halihazırda iklim değişikliği sonucunda ortaya çıkan zararların telafi edilmesinde ve gelecekteki zararlara karşı direnç kazanılmasında kullanılması talep edilmektedir. İklim Değişikliğine Uyum ve Kayıp ve Zarar Fonlarının kurulması beklenmiştir.
Konferans Kararları
Konferans, Dubai Anlaşması olarak da anılan ve küresel durum değerlendirme raporunun yer aldığı sonuç bildirisi ile tamamlanmıştır. Raporda ülkelerin sera gazı emisyonlarının azaltılması yönündeki kolektif çabalarından bahsedilirken 2050’de karbon nötr hedefi için bu çabaların artarak sürmesi beklenmiştir. Uzun süre tartışılan fosil yakıtların geleceği konusu, petrol üreticisi ülkelerin de etkisiyle kömür, petrol ve doğal gazdan adil, düzenli ve eşitlikçi bir şekilde uzaklaşılması kararına bağlanmıştır. Kömüre ayrıca değinilen raporda, enerji yoksulluğu ile mücadele etmeyen ve iklim adaletine hizmet etmeyen kömür yatırımlarının sonlandırılmasına karar verilmiştir. Bahse konu termik santrallerin yerini almak üzere küresel yenilenebilir kurulu gücünün 3 katına çıkarılması taahhüt edilmiştir. İlk kez, net sıfır emisyon hedefine, nükleer enerjinin kullanılmadığı bir senaryoda ulaşılmasının güç olduğu kabul edilmiştir. Nükleer enerjiyi destekleyen ülkelerin öncülüğünde nükleer enerjinin kullanımının yaygınlaştırılması kararı alınmıştır. ABD, Fransa, Japonya, Güney Kore ve BAE’nin de aralarında yer aldığı 22 ülke, küresel nükleer kurulu gücün 2050’ye dek 3 katına yükseltilmesi konusunda uzlaşmıştır.
Yine ilk kez bir Taraflar Konferansında doğal gaz, net sıfır emisyona giden süreçte geçiş yakıtı olarak kabul edilmiştir. Kömür ve petrole kıyasla daha düşük karbon salımına neden olan doğal gazın kullanımının, karbon yakalama ve depolama gibi teknolojilerle desteklenerek iklim değişikliği ile mücadeleye uyumlu hale getirilmesi amaçlanmıştır. Bu durum AB ve BM Genel Sekreteri Guterres gibi bazı aktörlerin fosil yakıt tüketiminin teşvik edildiği şeklinde eleştirilerine neden olsa da dönem başkanı Sultan Ahmet El Jaber’e göre herkes için adil bir iklim mücadelesi için bu karara varılmıştır.
BAE’de düzenlenmesi ve çok sayıda ulusal ve çok uluslu hidrokarbon şirketinin Konferansa katılım göstermesi nedeniyle endişelerle başlayan toplantının bir diğer önemli başarısı da metan salımı konusundaki ilerlemelerdir. Aralarında Suudi Aramco, Total ve Shell’in de bulunduğu 50’den fazla şirket, operasyonları esnasında ortaya çıkan metan gazı salımlarını 2030’a dek sıfırlamak için anlaşmıştır. Anlaşma karbondioksitten sonra atmosferdeki en yoğun sera gazı olan ve karbondioksitten çok daha fazla tehlike arz eden metan gazının azaltılması adına oldukça önemlidir.
Konferansta az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin uzunca bir süredir talep ettiği Kayıp ve Zarar Fonu resmen kurulmuştur. Hedeflenen 1 milyar dolar miktarına ulaşılamamasına karşılık fonun kurulabilmiş olması da toplanan 700 milyon dolarlık bütçe ile başarı sayılabilmektedir. Yeşil İklim Fonu, Az Gelişmiş Ülkeler Fonu, Özel İklim Değişikliği Fonu ve Uyum Fonuna aktarılacak miktarların gelişmiş ülkelerin öncülük ettiği taahhütlerle yükseltilmesine karar verilmesi de yine Konferansın başarıları arasında gösterilebilir.
Konferans bir sonraki yıl Azerbaycan’da toplanma kararı ile sonlandırılırken, iklim değişikliği ile mücadelenin sürdürülebilmesi için ülkelerden emisyon azaltım hedeflerini daha hırslı hedeflerle güncellemesi talep edilmiştir. Üst üste üçüncü yıl hidrokarbon üretiminden hatırı sayılır gelir elde eden bir ülkede düzenlenecek olması ise şimdiden 29. Taraflar Konferansının tartışmalara konu olmasına yol açmaktadır.