FETÖ ile mücadelede muhtemel mağduriyetlerin engellenmesi amacıyla OHAL Komisyonunun kurulması Ocak ayında kabul edilen bir KHK ile kararlaştırılmış ve araya giren referandum süreci sebebiyle biraz gecikmeli de olsa Mayıs ayında üyeleri atanarak göreve başlamıştı. Komisyon 17 Temmuz 2017 tarihinden itibaren başvuruları almaya başladı. 685 sayılı KHK ile yapılan düzenlemeye göre altmış gün süreyle başvuruları kabul edecek. Böyle bir komisyon kurulmasının temel sebebi OHAL döneminde çıkarılan kanun hükmünde kararnameler ile yapılan işlemlere karşı yargı yolunun kapalı olmasıydı (Anayasa m. 148). Nitekim CHP’nin ilk kararnamelere karşı açtığı davayı Anayasa Mahkemesi bu gerekçeyle reddetti. Bunun sonucunda bu kararnamelerle kamudan ihraç edilen kişiler, kapatılan kurumlar ve diğer bazı işlemler için idari itiraz yolları kapalı olduğu gibi yargısal başvuru imkanları da ortadan kalktı. Bu kişilerin büyük bir kısmı Anayasa Mahkemesi ve AİHM’e doğrudan başvuru yapmışlardı ancak her iki mahkeme de yakın zamanda OHAL Komisyonuna başvurulması gerektiğini belirterek başvuruları reddetti.
Anayasa Mahkemesi ve AİHM’in, Komisyonu tanıyan bu kararlarına karşılık KHK’nın kabul edildiği ilk günden itibaren Komisyon aleyhine yoğun bir propaganda yapıldığı görülüyor. Komisyonun oyalama amacı taşıdığı, AİHM’e yapılan başvuruları önlemek istediği, etkili bir iç hukuk yolu olmayacağı, hukuka aykırılık ve hak ihlali iddialarını gideremeyeceği ileri sürüldü. Ancak Komisyonun kuruluşu, belirlenen çalışma ilkeleri, seçilen üyelerin profili, yapılan hazırlıklar ve Türkiye’nin geçmişteki benzer komisyon tecrübeleri bu iddiaları doğrulamıyor.
Komisyonun Üyeleri ve Yapısı İşin Niteliğine Göre Belirlendi
685 sayılı KHK’ya göre Komisyon yedi üyeden oluşur. Bu üyeler hakim ve savcılar ile kamu görevlileri arasından Başbakan, Adalet Bakanı, İçişleri Bakanı ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) tarafından seçilir. Komisyon üyeleri 16 Mayıs tarihinde belli oldu ve başkanlığına Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Hakim Selahaddin Menteş seçildi. Yargıtay Genel Sekreter Yardımcısı Hakim Mehmet Karagöz, Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü Denetimli Serbestlik Daire Başkanı Hakim Esat Işık, Danıştay Tetkik Hakimi Murat Aytaç, Mülkiye Baş Müfettişi Hasan Işıldak, MEB Atama Daire Başkanı Mustafa İkbal ve Devlet Denetleme Kurulu Uzmanı Salih Tanrıkulu Komisyonun diğer üyeleri. Görüldüğü üzere Başbakan atadığı üç üyeden birini de hakimler arasından seçerek Komisyonda yargı kökenlilerin çoğunlukta olmasını sağladı. Komisyona seçilen üyelerin yüksek profilleri, nitelikleri ve geldikleri kurumlar değerlendirildiğinde hükümetin Komisyona yeterli önemi verdiği görülüyor. Ayrıca üyelerin bakılacak itirazların niteliğine göre belirlendikleri, yargı kökenliler dışında en çok başvurunun geleceği Milli Eğitim Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığından birer üye seçilmesinden anlaşılıyor.
Komisyona yöneltilen eleştirilerden birisi de bağımsız ve tarafsız olamayacağı yönünde. Öncelikle belirtmek gerekir ki bu Komisyon bir mahkeme değil idari organdır. Yani mahkemelerin yerine geçerek karar almayacaktır. Tamamen bağımsız ve tarafsız hakimlerden oluşması ve yargı güvencesi ile çalışması beklenemez. Bu sebeple Komisyonun üyeleri devlet içerisindeki diğer kurullar ve komisyonlar gibi Başbakanlık, Bakanlıklar ve HSYK (yeni ismiyle HSK) tarafından atanmıştır. Kurumun amacı yargının yerine geçmek değil henüz dava konusu olmadan idari mekanizmalarla daha hızlı bir şekilde OHAL işlemlerinin incelenmesi ve hataların giderilmesidir.
Komisyon Bu İş Yükünün Altından Kalkabilecek mi?
Komisyonun bakacağı işler için yeterli olmadığı, sayısı yüz binleri aşacak dosyalara yetişemeyeceği ve tüm başvuruların sonuçlandırılmasının yıllar alacağı bir diğer iddia. Hatta iki yıl içerisinde tüm dosyaların sonuçlandırılması için her bir dosyaya şu kadar dakika ancak ayrılabilir gibi hesaplar yapıldığı görülüyor. Oysaki Komisyon bu görevleri tek başına yedi üye ile yapmayacak. Komisyona 50 civarında uzman/tetkik hakim/raportör ve 150 civarında da memur tahsis edildi. Böylece toplamda 200 civarında yardımcı persoleni olacak. Yani Komisyon bir yüksek mahkemenin dairesi gibi tasarlandı ancak çok daha büyük bir yapısı var. Bu uzman/raportör personelin yaklaşık rakamlarla söylersek 25'i Yargıtay, Danıştay ve kürsüden seçilmiş hakimler, 10'u milli eğitim müfettişi, 15'i de maliye ve mülkiye müfettişi. Görüldüğü üzere görevlendirilen uzmanlar da işin niteliğine uygun olarak yargı, milli eğitim, mülkiye ve maliye gibi kurumlardan seçildi. Maliyeden seçilen uzmanların el konulan şirketler ve kapatılan kurumlarla ilgili çalışacaklarını söyleyebiliriz. Bu sekretarya ve personel desteği ile Komisyon yapılan başvuruları iki yılda tamamlayamasa bile çok gecikmeden sonuçlandırabilecektir.
Ayrıca ilerleyen yargı süreçleri ve oluşan içtihatların Komisyonun kararlarına ışık tutacağını ve hızlandıracağını söyleyebiliriz. Yapılacak başvuruların on binlercesi hakkında ceza davaları sonuçlanmaya ve hatta kesinleşmeye başladı. Bu mahkeme kararları Komisyon için bağlayıcı olmasa da karar vermesini hızlandıracaktır. Son olarak binlerce başvurunun içeriğinin birbirine çok benzediğini ve bunlar hakkında verilecek bir karardan sonra diğerlerinin daha hızlı sonuçlandırılacağını tahmin etmek güç değil.
Komisyonun çalışma esaslarına ilişkin tebliğe göre Komisyon iki yıl boyunca çalışacak ve gerekli görülmesi durumunda bu süre uzatılacak. Komisyona başvuru süresi Komisyonun başvuruları almaya başladığı 17 Temmuz 2017 tarihinden itibaren veya yeni bir işlem yapılırsa o işlemin yapılış tarihinden itibaren altmış gündür. Başvurular doğrudan Komisyona değil Valilikler ve ilgili kurumlar üzerinden yapılacak. Başvuru formu ve usulleri Başbakanlık internet sitesinde yer almaktadır. Komisyon ihtiyaç duyduğu her türlü bilgi ve belgeyi ilgili kurumlardan isteyebilecek ve kararlarını dosya üzerinden sözlü savunma ya da tanık dinlemeksizin verecektir. Komisyonun kararları gecikmeksizin ilgili devlet kurumları tarafından yerine getirilecektir. Son olarak Komisyon kararlarına karşı HSYK’ca belirlenecek Ankara idare mahkemelerinde iptal davası açılabilir. İdare mahkemesinin kararı beğenilmez ise dosya Bölge İdare Mahkemesi ve Danıştay’a götürülebilecektir. Ayrıca bu aşamalardan sonra kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapması ve AİHM’e gitmesi mümkün olacaktır. Böylece yargı denetimi dışında bırakılmış bir yasama işlemi olan OHAL KHK’larıyla yapılan işlemlere karşı tam bir yargı denetimi açılmış olacaktır.
Türkiye’nin İnsan Hakları Komisyonu Tecrübesi Yeni Değil
Komisyona yönelik tüm eleştirilere karşılık bu tür kurumlar Türkiye için yeni değildir. Bundan önce de amacı yargıya gitmeden ve daha hızlı bir şekilde idari başvuru yolu ile hak ihlali iddialarını ele almak olan iki ayrı komisyon kurulmuş ve bunlar başarılı bir şekilde uzun yıllar görev yapmıştır. Bunlardan birincisi 2004 yılında 5233 sayılı Kanun’la kurulan “Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Tespiti Komisyonu”dur. Valilikler bünyesinde kurulan bu komisyon uzun yıllar boyunca başarılı bir şekilde çalışmış ve terörle mücadele sırasında doğan zararları yargı yolundan önce gidermiştir. İkincisi ise 2013 yılında Adalet Bakanlığı bünyesinde kurulan “İnsan Hakları Tazminat Komisyonu”dur. İlk kurulduğunda görev alanı sadece uzun yargılamalar olan bu komisyonun görev alanı 2014 ve 2016 yıllarında genişletilmiş, başka birtakım hak ihlalleri gerekçesiyle de başvuru imkanı tanınmıştır. Her iki komisyon da OHAL Komisyonuna benzer yöntemler ve üyelerle kurulmuş ve AİHM tarafından etkili bir iç hukuk yolu olarak kabul edilmiştir.
Komisyonun kuruluşuna ilişkin yapılan bütün hazırlıklar ve benzeri geçmiş tecrübeler değerlendirildiğinde Komisyon henüz göreve başlamadan aleyhine kampanya yürütme ve başarısız olacağını ileri sürmenin iyi niyetli bir yaklaşım olmadığı açığa çıkmaktadır. Türkiye’nin FETÖ/PDY ile mücadelesi ve devletin bu örgütten arındırılması hayati bir öneme sahiptir. Bu mücadelenin hukuka uygun bir şekilde yürütülmesi ve yapılan hataların giderilmesi konusunda Komisyon son derece önemli bir rol üstlenmektedir. Bu sebeple şu aşamada yapılması gereken Komisyona süre tanımak ve destek olmaktır.