Şubat başında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Belki de şimdi Türkiye’nin tekrar yeni bir anayasayı tartışmasının vakti gelmiştir” açıklamasıyla, mevcut ve yoğun siyasi gündeme yeni bir başlık daha ekledi. Her ne kadar muhalefet partileri bu çıkışı “gündem değiştirme çabası” şeklinde değerlendirse de Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) lideri Devlet Bahçeli’nin parti olarak gerekli desteği vereceklerini duyurmasıyla birlikte muhalefetin duruşu da değişmeye başladı. Böylelikle yeni anayasa tartışmaları birkaç yılın ardından tekrar siyasetin en önemli gündem maddelerinden biri haline geldi.
Öte yandan sonuncusu 2016’da olmak üzere birçok kez kurulup dağılan Anayasa Uzlaşma Komisyonu tecrübeleri, Türkiye’deki mevcut siyasi yapı ve partilerin duruşu sebebiyle yeni bir anayasanın kapsamlı bir mutabakatla onaylanmasının ve birçok farklı kesimin üzerinde uzlaştığı bir toplum sözleşmesi niteliği taşımasının pek de mümkün olmadığını gösteriyor. Üstelik bu imkansızlık durumu, iktidar ve muhalefet fark etmeksizin tüm partilerin yeni bir anayasayı ihtiyaç olarak görmesine ve bu anayasayı kendi iktidarlarında yazma iddiasında bulunmasına rağmen oluşmakta. Dolayısıyla yeni anayasa, Türkiye’de herkesin istediği ama üzerinde anlaşamadığı bir imkansızlık halini ifade etmektedir. Fakat Türkiye için bu sefer yeni olan etken, kurulan ittifaklar ve Cumhur İttifakı çatısı altında MHP’nin muhalefet bloku yerine iktidar tarafında yer alacak olmasıdır. Bu durumun yeni anayasanın imkansızlığını ne kadar etkileyeceği şu an için belirsiz olsa da bu seferki girişimde MHP’nin söz konusu yeni ve önemli rolünün oldukça etkili olacağı kesindir.
Yeni Anayasa ve MHP’nin Önemi
Erdoğan’ın yeni anayasa açıklamalarında yaptığı iki vurgu oldukça önemliydi. Bu vurgulardan ilki, anayasa çalışmasının “gizli saklı mahfillerde terör örgütü ile irtibatlı kesimlerin gölgesinde, ülkesiyle zihni ve kalbi bağlantısı kopuk isimlerle” yapılamayacağı şeklindeydi. İkincisi ise harekete geçmek için ittifak partneri olarak MHP’yi işaret etmesi ve anlayış birliğine varıldığı takdirde gerekli adımların atılacağını açıklamasıydı. Erdoğan’ın bu açıklamalarına MHP’den gelen cevap ise olumlu oldu. MHP lideri Devlet Bahçeli yaptığı açıklamada Erdoğan’ın kullandığı ifadelere benzer ifadeler kullandı. “Gizli mahfillerde, tehlikeli maksatlarla, gölgeli emellerle anayasa taslağı hazırlayıp devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü siyasi amaçlarına kurban etmek isteyenlerin içine düştükleri zilletten kurtulmaları” ve “Cumhur İttifakı’nda anlayış ve hedef birliği vardır. Allah’ın izniyle gereği de yapılacaktır” açıklamaları, Bahçeli’nin bu konuda Erdoğan’ı desteklediğinin açık ifadesiydi. Böylelikle MHP, üzerine düşen sorumluluğun gerekliliklerini yerine getireceğinin ve Cumhur İttifakı’nın ruhuna uygun bir konum ve tavır alacağının da sözünü vermiş oldu.
Öte yandan MHP’nin anayasa yapım sürecinde, başarıyla sonuçlansın veya sonuçlanmasın, öncekilerden farklı bir rol üstlenmesinin birincil sebebi artık muhalefet blokunun değil, iktidar blokunun bir parçası olmasından kaynaklanmaktadır. Nasıl ki MHP, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ve başta seçim sistemi olmak üzere siyasal yapı ve dinamikleri derinden etkileyen ittifak düzenlemesinin dizaynında söz sahibi ve düzenleyici bir aktör olduysa yeni anayasa çalışmalarında da etkili bir aktör olmayı sürdürecektir. Böylelikle MHP, geçmiş tecrübelerden farklı olarak anayasa çalışmalarında eleştiren ve tartışan değil, yazan ve kurgulayan tarafta olacaktır. Dolayısıyla tartışmalarda görüş ayrılığı yaşadığı iktidar ve diğer muhalefet partileriyle değil, “anlayış ve hedef birliği olan” AK Parti’yle uzlaşması gerekmektedir. Bu durum ise doğal olarak MHP’yi yeni anayasanın mimarlarından biri rolüne yükseltmektedir.
MHP’nin değişen rolünün bir diğer sebebi de mevcut siyasi atmosferdeki kilit pozisyonudur. MHP, 15 Temmuz 2016’daki FETÖ’cü (Fetullahçı Terör Örgütü) darbe girişiminin ardından devletin güvenliğini önceleyen politikaların baskın hale gelmesiyle birlikte siyaset sahnesinde daha önemli bir rol üstlenmiş durumdadır. Bu rol ise bizzat Bahçeli’nin başarılı ve stratejik hamleleri sonrası kazanılmıştır. Özellikle Bahçeli’nin 15 Temmuz’un hemen ardından devletçi reflekslerle iktidarın yanında konumlanması, darbe girişimi sonrası güçlü yürütme ihtiyacını görüp dizayn ortağı olarak hükümet sistemi değişikliğinin önünü açması ve son olarak yeni sistemde yürütmenin yeteri kadar etkin ve güçlü olabilmesi için yine yeterli ve güçlü yasama desteğinin sağlanması adına AK Parti ile Cumhur İttifakı’nı kurması, MHP’yi mevcut sistemin en kilit aktörlerinden biri konumuna getirmiştir. Yine bu rol sayesindedir ki Erdoğan, yeni anayasa girişimlerini başlatmak için ilk olarak MHP’yi işaret etmekte ve MHP ile uzlaşıyı ilk adım olarak görmektedir. Ancak yeni anayasa için MHP’nin duruş ve rolü ne kadar önemliyse bu süreçte gösterilecek performans ve oluşturulacak metin, MHP’nin söz konusu kilit rolünün devamı için aynı derecede önemlidir.
Gelecek, Yeni Anayasa ve Yeni Fırsatlar
MHP, her ne kadar mevcut siyasi aktörler arasında Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) ardından Türkiye siyasetinin en eski ve kurumsal partisi olsa da gerek ideolojik konumu gerekse savunduğu değerler açısından hiçbir zaman güçlü bir iktidar adayı olamamıştır. Ancak özellikle terör başta olmak üzere Türkiye’de güvenlik sorunlarının dalgalı ama sürekli hali sebebiyle de siyasette her zaman kendine yer bulabilen, kalıcılığı ve kurumsallığı da bu sebebe dayanan bir parti konumundadır. Dolayısıyla MHP, Türkiye siyasetinde özellikle kriz anlarında ortaya çıkan, daha çok denge belirleyici ve “kingmaker-kral yapıcı” bir rol üstlenmektedir. 15 Temmuz sonrası MHP’nin konumunda yaşanan değişim de bu bağlamda değerlendirilebilir.
Bahçeli, 15 Temmuz sonrası attığı adımlarla MHP’nin bu rolüne seviye atlatarak partisini sistemin aktörlerinden biri konumuna getirdi. Ancak bu adımlar doğal olarak parti açısından bazı maliyetler de doğurdu. Bu noktada en büyük maliyet, muhalefet blokundan ayrılarak iktidar kanadında konumlanma kararının İYİ Parti’ye önemli bir seçmen geçişiyle sonuçlanması oldu. Her ne kadar seçmen, 24 Haziran ve 31 Mart seçimlerinde MHP’nin bu adımlarını belli oranda ödüllendirmiş olsa da MHP’nin orta ve uzun vadede bu maliyetin sonuçlarını daha büyük ölçüde hissetme riski bulunmaktadır. İşte bu noktada yeni anayasa, Bahçeli için bu riskleri bertaraf etmek ve MHP’nin gelecekte siyaset ve sistemin neresinde, nasıl konumlanacağı ile ilgili büyük bir fırsat alanı oluşturmaktadır.
Bu fırsat alanı temel olarak MHP’nin yeni anayasaya atacağı imza ile ilgilidir. Muhalefet partilerinin Halkların Demokratik Partisi’ni (HDP) de dahil ederek yürüttüğü gizli anayasa çalışmalarında üniter yapı, vatandaşlık tanımı, devletin dili gibi MHP’nin bilhassa hassasiyet gösterdiği konuları tartışmaya açıyor olması bu noktada oldukça önemlidir. Özellikle MHP açısından doğrudan rakip konumuna gelen İYİ Parti’nin bu çalışmalara katıldığı iddiaları da göz önünde bulundurulduğunda, MHP’nin milliyetçi hassasiyetlere sahip seçmen nezdinde imajını tazelemesi açısından geniş bir fırsat alanı oluşturmaktadır. Dolayısıyla MHP’nin yeni anayasa yapımında milliyetçi hassasiyetleri koruması, yine bu hassasiyetlerin yeni anayasasının ruhuna yansıtılması ve bu duruşu seçmene başarılı bir şekilde anlatarak kendi açısından gelecekte oluşacak potansiyel riskleri gidermesi mümkündür. Böylelikle MHP, geçmişten günümüze devrolunan kalıcı konumunu partiden kopuşlara rağmen gelecekte de sürdürebilme başarısını yakalayabilir. Fakat tüm bunlar doğal olarak yeni anayasa çalışmalarının akıbetiyle de paraleldir.
Sonuç olarak MHP’nin güvenlik politikalarına duyulan ihtiyacın kendisine açtığı fırsatlardan yararlanma konusunda gösterdiği başarı ortadadır. Ancak devletin ihtiyaçları doğrultusunda yürütülen güvenlik öncelikli politikaların söz konusu ihtiyaçlar giderildikten sonra tamamen olmasa da kısmi anlamda dönüşeceği muhakkaktır. Dolayısıyla MHP’nin yeni doğacak ihtiyaçlara karşılık verebilmek ve hem ertelenen maliyetler hem de oluşacak yeni risklerle baş edebilmek adına benzer bir başarı göstermesi gerekmektedir. Bu noktada yeni anayasa çalışmalarının MHP’ye ihtiyacı olduğu kadar MHP’nin de kendi geleceği açısından yeni anayasaya ve onun oluşturacağı fırsatları değerlendirmeye ihtiyacı vardır.