Kriter > Siyaset |

Türkiye’de Muhalefet ve Zenofobik Popülizm


Muhalefet, göçmen meselesini oy uğruna zenofobik popülist bir söylem ve irrasyonel vaatler yerine daha rasyonel yaklaşım ile söyleminin bir parçası haline getirseydi hem istediği tepkisel oylara ulaşabilir hem de iktidarı bu alanda somut adımlara mecbur bırakabilirdi. Fakat bunun tam aksi bir strateji ile popülizmi tercih eden muhalefete kendisinden daha uç bir popülist rakip çıktı.

Türkiye de Muhalefet ve Zenofobik Popülizm
(Ahmet Karaahmet/AA)

2023’e doğru siyaset gündemi var olan denklemlere ek olarak yeni başlıklar ve değişkenlerle şekillenmeye devam ediyor. Bu noktada pandemi ve ekonomiden kaynaklanan sebepler, belli oranda var olan yabancı göçmen sorununu daha hassas ve önemli bir konuya dönüştürdü. Dolayısıyla göçmen sorunu, şimdiden önümüzdeki seçimlerin temel meselelerinden biri haline geldi.

Öte yandan muhalefet kanadında göçmen karşıtlığı üzerinden oluşturulan söylem ve vaatler uzun zamandır sürdürülüyor. Burada temel amaç ve yaklaşım ise Avrupa’daki örneklerine benzer şekilde popülist bir söylem ile sorun algısını oya dönüştürmek. Muhalefet, bunu başarmak adına da “tüm Suriyelilerin iki sene içerisinde geri gönderilmesi” gibi yine popülist ve oldukça irrasyonel vaatlerde bulunuyor. Ancak bu vaatlerin memnuniyetsizlikleri oya dönüştürmekte ne kadar gerçekçi ve başarılı olabileceği ise şüpheli. Bunun en büyük göstergesi de muhalefetin oylarının uzun zamandır istenilen ivmeyi yakalayamaması.

Ancak özellikle muhalefet açısından siyasi denkleme giren Ümit Özdağ’ın doğrudan bu mesele üzerinden şekillenen zenofobik popülizm odaklı söylemi, muhalefetin 2023 seçim strateji ve söylemini etkileyebilecek seviyeye ulaştı. Öyle ki Ümit Özdağ, bir muhalif olarak, iktidara getirdiği eleştirilerin yanında muhalefeti de eleştirmesi sonucu CHP başta olmak üzere muhalefet elitleri ve onlara yakın kesimlerin hedefi haline geldi. Yıllardır muhalefet içerisinde herhangi bir eleştiriyi dile getiren herkese olduğu gibi Özdağ da hemen “iktidarın projesi/adamı” olmakla yaftalandı ve oyunu bozmakla suçlandı. Ancak esasında Özdağ’ın Avrupa’dan ithal siyaseti yalnızca muhalefetin konforunu bozdu.

 

Avrupa’dan İthal Siyaset

Batı’da 1980’lerde dikkat çekmeye başlayan sağ popülist partiler, köklü ve büyük merkez partilerin dönüşmeye ve değişmeye başlayan sosyokültürel ve ekonomik sorunları çözmede başarısız kalmasıyla zaman içerisinde güç kazanmaya başladı. Öte yandan söz konusu sorunlar çözülmedikçe ABD özelinde Latin, Avrupa özelinde ise Asya ve Afrikalı göçmenlerin varlığı, farklı toplumsal kesimlerin dahi meseleyi önemli bir problem olarak görmeye başlamasıyla sonuçlandı. Halihazırda göçmenlerin varlığını sorun eden memnuniyetsiz kesimler içinse meselenin hassasiyeti daha da arttı. Bu da özellikle Avrupa’da belli oranda milliyetçilik, önemli oranda ise zenofobinin yükselmesi sonucunu doğurdu.

Tüm bunlar olurken Avrupa’da zenofobik popülizm, siyasi elitler ve entelektüeller tarafından kısıtlı bir çerçevede tartışıldı. Bir kesim göçmen meselesini, var olan bir problemin popülist aktörler tarafından büyütülmesi şeklinde yorumlarken diğer bir kesim ise popülist aktörlerin göçmen meselesini sorun haline getirerek toplumsal algıyı dönüştürdüğünü iddia etti. Ancak bu tartışmalar yaşanırken zenofobik popülizm, Avrupa siyasetini dönüştürmeye çoktan başladı. Öyle ki bu partiler, oy oranlarının ötesinde seçim süreçlerini ve söylemleri etkiledi. Büyük ve merkez partilerin liderleri söylemlerini değiştirmeye ve hatta merkez sağ partiler ideolojik pozisyonlarını o veya bu sebepten dolayı daha sağa kaydırmaya başladı. Dolayısıyla zenofobik ve popülist partiler, siyasetin oyun kurucu aktörlerinden biri haline geldi.

Türkiye’de ise Avrupa’dakine benzer anlam ve yapıya sahip böyle bir parti şu ana kadar yoktu. Bu boşluk, CHP başta olmak üzere muhalefet partileri tarafından zenofobik popülist söylem ve vaatler ile doldurulmaya çalışılıyordu. Bu sayede Avrupa’da belli oranda işe yaramış bu taktiğin seçmenlerin oy verme davranışını etkileyeceği ve siyasi kazanım elde edileceği umuluyordu. Nitekim bu taktik, varlığını hala da sürdürüyor. Ancak muhalefet, oldukça irrasyonel vaatleri, başarısız söylemi ve yine söylemiyle çelişkili parti çalışmaları ile inandırıcılığını belli oranda yitirdi.

Ümit Özdağ ise doğrudan bu boşluğu hedefleyen ve tamamıyla Avrupa’daki muadillerini kopyalayan söylem ve teknikleriyle yeni bir siyasi girişim başlattı. Yalnızca zenofobik popülizm temelli sert ve uç söylemleriyle muhalefetin kendi içerisinde kurmaya çalıştığı siyasi denkleme davetsiz bir şekilde kendini dahil etti. Bu noktada Özdağ’ın basitçe izlediği strateji ise “işi, aşı, aileyi, toplumu, kültürü ve vatanı tehdit eden” yabancı göçmenleri hedef alan bir korku ve tehdit duygusu oluşturmak ve bu duygu üzerinden algı siyaseti üretmek. Yine bu tehdidin farkında olan, bu sorunu samimiyetle dile getiren ve sesi duyulmayan kesimlerin çıkarlarını savunan yegane siyasetçinin kendisi olduğu imajını oluşturmaya çalışıyor. Bu strateji ise tamamen Avrupa’dan ithal bir siyasetin sonucu.

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ
Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, İzmir'de Suriyeli bir dükkan sahibine ülkesine dönüp dönmeyeceğini sormuş ve Suriyeli Türk vatandaşından kimliğini göstermesini istemişti.

 

Muhalefetin Popülizm Kavgası

Ancak Özdağ’ın yaptığı dikkat çekici bir diğer stratejisi, bir muhalif olarak iktidarı eleştirmenin yanında muhalefeti de eleştirmesi. Bu da aslında Avrupa’daki muadillerine benzeştirilebilecek bir söylem. Avrupa’da zenofobik popülist aktörler, kurumsal ve büyük partileri iktidar veya muhalif olsun anti-elit bir bağlamda eleştirmekte. Özdağ’ın muhalefet eleştirisi ise “samimiyetsizlik” ve trajikomik bir şekilde “popülizm” üzerinden şekilleniyor. Özdağ muhalefeti gerçek ve sert muhalefet yapmamakla, yalnızca oy kazanabilmek için meseleyi gündem haline getirmekle ve söylem ve vaatlerinin aksine davranmakla suçluyor.

Bunu da yukarıdaki stratejinin bir ayağı olarak değerlendirmek mümkün. Çünkü Özdağ, mesele üzerindeki sınırsızlık lüksüyle muhalefeti, gelemeyeceğini bildiği bir aşırılığa veya uca çekmeye çalışıyor. Muhalefetin kısıtları sebebiyle bunu başaramayacağını, başarsa dahi kendisini daha da uca iterek aradaki mesafeyi artırabileceğinin farkında. Böylelikle Özdağ, yukarıda da bahsedildiği gibi yalnızca göçmen sorunu üzerinden şekillenen stratejisinde sorunun yegane çözüm adresi olarak kendini göstermek istiyor.

Özdağ’ın söz konusu stratejisine en büyük tepkinin muhalefetten gelmesi de bu sebepten kaynaklanıyor. Muhalefet, konforlu bir şekilde işgal ettiği söylemsel popülist alanın Özdağ tarafından ele geçirilmesinden oldukça rahatsız. Çünkü gerek CHP gerekse İYİ Parti farklı kesimlere ulaşmak mecburiyetinden dolayı zenofobik popülizm hususunda açılabilecekleri uçların kısıtlı olduğunu ve Özdağ’ı bu hususta takip edemeyeceklerinin farkında. Bundan dolayı da Özdağ, muhalefeti eleştirdiği için dışlanıyor ve iktidara çalışmakla itham ediliyor.

Ancak bu noktada muhalefetin Özdağ’ın ortaya çıkışında önemli bir paya sahip olduğu da fark edilmelidir. Öyle ki muhalefet, göçmen meselesini oy kazanmak uğruna zenofobik popülist bir söylem ve irrasyonel vaatler yerine daha rasyonel yaklaşım ve politika önerileri ile söyleminin bir parçası haline getirseydi hem istediği tepkisel oylara ulaşabilir hem de iktidarı bu alanda somut adımlar atmak mecburiyetinde bırakabilirdi. Fakat muhalefet, bunun tam aksi bir strateji ile popülizmi tercih etti ve kendi kısıtlarına sahip olmayan ve yine kendisinden daha uç bir popülist rakibin çıkabileceğini hesaplayamadı. Bu öngörü başarısızlığı da muhalefet açısından hedef kitleye ulaşmada yeni bir rakibi ortaya çıkardı.

Sonuç olarak şu söylenebilir ki; Özdağ’ın literatürde aşırı veya uç sağ, popülist ve zenofobik bir alana tekabül eden siyasi konumlanmasıyla uzun vadede kalıcı bir aktör konuma gelmesi muhtemeldir. Türkiye’nin göçmen meselesi ve bu meselenin sebep olduğu sorun ve memnuniyetsizlikler kendi başına çözebileceği bir seviyede değildir. Bu noktada özellikle bölgesel barış ve istikrarın sağlanması gerekmektedir ve bu, aralarında Türkiye’nin de olduğu önemli uluslararası aktörlerin uzlaşıları ile mümkündür. Ancak kısa vadede söz konusu uzlaşı mümkün görünmüyor. Dolayısıyla uzun vadede, en azından şu an için, Özdağ’ın işgal ettiği siyasi konumun kalıcı hale gelebileceği söylenebilir. Bunun başlıca müsebbiplerinden biri de zenofobik popülist söylem ve siyasetin ulaşabileceği tehlikeli boyutları siyasi kazanımlar uğruna göz ardı eden muhalefettir.

Fakat muhalefetin önünde hala bir fırsat bulunmaktadır. Bu da rasyonel siyaset ve söyleme dönüş ile birlikte başta kendi hedef kitlesine seslenen Özdağ’ın uçtaki alanını kendine doğru kısıtlamaktır. Öyle ki Özdağ’ın muhalefeti çekmek istediği uç söylemin sınırı yoktur ve bu uç genişledikçe yine Özdağ’a yarayacaktır. Geniş kitleleri hedefleyen partilerin sahip olduğu kısıtlar ve Özdağ’ın sahip olduğu sınırsızlıklar sebebiyle muhalefetin ulaşması mümkün olmayan bir ucu takip etmeyi bırakarak Özdağ’ın esnekliğini kısıtlaması ve takibi bırakarak onu kendine yakınlaştırması mümkündür. Böylelikle zenofobik popülizmin Türkiye’deki etkisi ve oy oranı veya söylem bağlamındaki muhtemel yükselişi engellenebilir.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası