Türkiye şimdiye kadar hiçbir Batı ülkesinin kabul etmediği kadar çok Suriyeli mülteciye kapılarını açtı. Bütün misafirperverliği ve yardımseverliği ile savaş mağduru komşularına sahip çıktı. Ancak Suriyeli mültecilerin belirli politikalar ekseninde nüfus yoğunluğunun fazla olduğu şehirlerden farklı yerlere kaydırılması, kayıtsız mültecilerin sınır dışı edilmesi gibi konular Batı medyasında olumsuz bir haber dili ile yer aldı. Batı medyası konuyu Avrupa ve Amerika’da aşırı sağın yükselişe geçmesiyle artan ırkçı ve dışlayıcı politik atmosferle benzeştirerek okudu. Türkiye ekonomisinin Suriyelilere yönelik olumsuz algıyı beslediği de haberlerin ortak argümanı durumunda.
Kim Mağdur?
Son dönemde Türkiye’de belirli bir kesimin Suriyelilerden duyduğu rahatsızlık tüm topluma mal edilecek şekilde birçok medya organı tarafından haberleştirildi. Türk basınında bu yönde artan haberlere paralel şekilde Batı medyasında da Türkiye’deki Suriyelilerle ilgili birçok habere yer verildi. Suriyelilerin Türkiye’de mağdur edildiği imajı oluşturulmaya çalışıldı. Şimdiye kadar Suriyeli mülteciler için Türkiye’nin yaptığı yardımları görmezden gelen Batı medyası kayıtsız göçmenlerle ilgili düzenlemelerde Türk devletini suçlu gösterme peşine düştü.
New York Times’ın “Türkiye’deki Suriyeli Mültecilerin Geleceği Ne?” başlıklı haberi Türkiye’de göçmen karşıtı ve yabancı düşmanlığına dayalı dilin yaygınlaştığını ve devletin bu duruma karşı önlem alması gerektiğini söylüyor. Kadir Has Üniversitesi’nin Suriyelilere yönelik gerçekleştirdiği anket verilerine dayanarak halkın yüzde 67,7’sinin mültecilerden rahatsız olduğu, Twitter’da da sık sık #ülkemdeSuriyeliistemiyorum gibi hashtagler açıldığı belirtiliyor.
Washington Post gazetesinde yer alan başka bir haber ise Türkiye’den gönderilen Suriyeli bir gencin İstanbul’daki ailesinin yanına dönmek için kaçak olarak ülkeye girmeye çalışırken vurularak öldürüldüğünü haberleştirmiş. İstanbul’daki nüfus yoğunluğu, işsizlik ve kayıt dışı mülteci hareketini durdurmak adına başlatılan düzenlemeye binaen Türk devleti adeta Suriyelilerin ölmesine neden olan bir fail olarak sunulmuş. Bütün bunlar söylenirken neden Amerika’nın ya da Avrupalı diğer ülkelerin mülteci kabul etmediği sorusunun hiçbir mecranın aklına gelmemesi ise Batı basınının mülteciler konusundaki samimiyetini sorgulamaya neden oluyor.
CNN International da Türkiye hükümetine karşıt bir çizgide söylem üretmekte. “Milyonlarca Suriyeli Türkiye’ye Evim Dedi. Ama Bir Ekonomik Kriz Onları Günah Keçisine Çevirdi” başlıklı haber Türkiye’yi Suriyeli mültecileri savaşın göbeğine gönderen acımasız bir ülke olarak resmetmekte. Los Angeles Times ise Türkiye’nin uzun bir süredir dini bir referans olarak “muhacir” sıfatıyla kabul ettiği Suriyeli göçmenleri yaşadığı ekonomik sıkıntı ve artan işsizlik nedeniyle geri gönderdiğini ifade ediyor. Haberde İstanbul Büyükşehir Belediyesini –Suriyelilerin geri gitmesi gerektiğini savunan– İmamoğlu’nun kazanmasının da Suriyelilere yönelik yeni devlet politikası üzerinde etkili olduğu mesajı veriliyor.
Voice of America ise Türkiye’nin zorla Suriyelileri sınır dışı ettiğini ve çeşitli insan hakları örgütlerinin Ankara hükümetini bu nedenle kınadığını söylemekte. Türkiye’de bir yandan mülteci karşıtlığı artarken bir yandan mültecilere sahip çıkan bir kesimin olduğu ve Erdoğan’ın farklı kesimler arasındaki tansiyonun artmasından korktuğu da haberde öne sürülmekte. Wall Street Journal ise Erdoğan’ın mülteci politikasını ekonomik sorunlardan sonra artık kendi popülaritesine zarar verdiği için değiştirme yoluna gittiğini iddia ediyor.
Kara Propaganda
Avrupa medyasının önde gelen kuruluşlarının da Suriyeli mültecilerin İstanbul’dan gönderilmesine karşı tepkisel bir dil kullandığı görülüyor. İngiltere merkezli BBC Suriyeli mültecilere İstanbul’dan ayrılmak için belirli bir süre verildiğini söylemiş. Haberde öne çıkan iddia ise Türk hükümetinin Suriye’ye dönen mültecilerin gönüllük esasına dayanarak ülkelerine gittiğini ifade ettiği ancak BBC’nin görüştüğü Suriyelilerin bu durumu reddettiği meselesi üzerine. BBC’den Mark Lowen uzun bir süre çok sayıda mülteciye ev sahipliği yaptığı ile övünen Türkiye’de Suriyelilere karşı gösterilen müsamahanın giderek azaldığını öne sürmekte.
Benzer şekilde Guardian gazetesi de Beyrut ve İstanbul’daki Suriyeli mültecilerin zorla sınır dışı edilerek savaş alanına gönderildiğini ve bu nedenle hayatlarının tehlikede olduğunu öne sürüyor. Türkiye’de yapılan araştırmalarda kayıtsız göçmenlerin iş gücünü ele geçirdiği ve bu durumun Türk vatandaşını rahatsız ettiği de belirtiliyor. Euronews’te yer alan “İdlib’e Yollanan Genç Suriyeli Mültecinin Türkiye’ye Dönmesine İzin Verildi” başlıklı haber Suriyeli mültecilerin zorla ülkelerine gönderildiğini öne sürüyor. Haber mültecilere zorla gönüllü gittiklerine dair kağıt imzalatıldığını ve İdlib gibi savaşın en yoğun olduğu bölgelere dahi geri gönderildiklerini iddia ediyor. Reuters ve Daily Mail de Türkiye’nin kayıtsız mültecilere İstanbul’u terk etmeleri için belirli bir süre verdiğine dikkat çekiyor.
Batı ülkeleri savaşın en yoğun yaşandığı günlerde dahi bir elin parmağını geçmeyecek sayıda mülteciyi ekonomik durumu ve eğitimi iyi olanlar arasından seçerken Türkiye kişi ayırt etmeksizin komşularına sahip çıktı. Onlara adeta ikinci bir ev oldu. Suriye’deki savaşın giderek uzaması ise kayıt dışı göçmenlerin sayısını ve kontrolünü giderek zorlaştırdı. İstanbul gibi büyükşehirlerde bu durum farklı sorunlara yol açtı. Türkiye hem kendi vatandaşının hem de Suriyeli mültecilerin daha iyi şartlarda yaşayabilmesi için son dönemde çeşitli düzenlemelere gitti. Batı medyası ise bu durumu Türkiye aleyhtarı bir propaganda malzemesine dönüştürdü ve çeşitli iddialar üzerinden Türkiye’yi savaş mağduru Suriyelilere yardım etmemekle suçladı. Parmak hesabıyla göçmen kabul eden Batı ülkelerinin Türkiye’yi bu konuda suçlaması gerçeklikten ve samimiyetten uzak politik bir atmosferin tezahürü gibi duruyor.