Cumhurbaşkanlığı sistemi referandumuna sayılı günler kaldı. Anayasa değişikliğine CHP ve HDP’nin yanı sıra terör örgütü PKK ve FETÖ karşı çıkıyor. Hayır diyeceğini açıklayan HDP bu söylemini “Demokratik Cumhuriyet Ortak Vatan İçin Hayır!” sloganı üzerine kurmuş durumda. Kampanyada tek adam rejiminin önüne ancak böyle geçilebileceği iddiası da sıklıkla vurgulanıyor.
Bölgede etkin olan Halkların Demokratik Kongresi (HDK) bileşenleri de Anayasa değişikliğini desteklemediklerini açıkladı. HDK Eş Sözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit’in açıklamasında “Bizler, herkes için hayır diyoruz. Türkiye’de demokrasiye, insan haklarına, hukukun üstünlüğüne inanan tüm kesimlere çağrımız; tek adam yönetimine mecbur değiliz. Kendi gelecekleri için ülkeyi demokrasi dışı yollara sürükleyenlerden çok daha güçlüyüz. Ülkemiz için, halklarımız için, özgür, demokratik ve eşit bir yaşam için hayır diyoruz. Hayır, demokratik Türkiye’nin yolunu açar” ifadeleri öne çıkıyor.
Hayır cephesine desteğini açıklayan bir diğer grup da terör örgütü PKK, KCK ve Kandil’in şefleridir. “Anayasa değişikliğine kesinlikle hayır oyu verilmeli” diyen KCK Yürütme Konseyi Üyesi Rıza Altun’un açıklamalarına PKK’nın üst düzey yöneticilerinden Cemil Bayık ve Mustafa Karasu da destek veriyor. “Abdullah Öcalan’ı sahiplenmek için hayır” denmesi gerektiğini belirten Karasu’ya göre, “Hayır, hayırlara vesile olacaktır.” PKK uzantılı grupların Avrupa’daki propagandalarını da buraya not etmek gerekir.
Tüm bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere HDP ve PKK tüm aparatlarıyla Anayasa değişikliğine karşı ve bütün güçlerini seferber etmiş durumda. Türkiye’yi bölme ve parçalamaya ahdetmiş tüm silahlı ya da siyasi odaklar “hayır”da birleşmiş görünüyor.
HDP, Kandil’in Piyonuna Dönüştü
Aslında PKK, KCK veya HDP’nin bu değişime karşı çıkması toplumda şaşkınlık oluşturmuyor. Sonuçta PKK, Türkiye’nin birlik ve beraberliğini tehdit eden ayrılıkçı bir terör örgütüdür. 1979 yılından itibaren Kürtlerin haklarını suistimal ederek Türkiye’yi bölmek ve parçalamak için katliamlar yapmıştır. Ancak burada daha dikkat çekici olan nokta HDP’nin bu kadar açık bir şekilde PKK’nın piyonuna dönüşmüş olmasıdır.
HDP 7 Haziran seçimlerinde yüzde 13,1 oy alarak Türkiye’nin dördüncü partisi olmuştu. Ancak hem terörle arasına mesafe koymaması hem de CHP gibi statüko ve vesayeti savunan odaklarla iş birliği yapması, Kürt seçmen nezdinde HDP’nin özgül ağırlığını hızlıca buharlaştırmıştır. Daha da ötesi alınan yüksek oy HDP’nin kimyasını bozmuş, siyasi yörüngesini kaybettirmiştir. HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın “Seni başkan yaptırmayacağız” söylemine savrulması bozulan kimyanın bir sonucudur. Kısacası Kürt seçmen, “PKK’ya silah bıraktıracak olan AK Parti değil biziz. Eğer biz barajı aşarsak demokratik siyaset güç kazanırsa PKK da buna göre adımlar atacaktır” diyen HDP’ye küskündür ve hayal kırıklığına uğramıştır.
Bir de PKK’nın 15 Temmuz 2015 tarihinde aldığı devrimci halk savaşı kararı karşısında HDP’nin Kandil’in direktifleri ve dayatmalarına suskun kalması, Kürtler ile HDP arasındaki anlaşmazlığın derinleşmesini de beraberinde getirmiştir. KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Bese Hozat’ın, “Yeni süreç devrimci halk savaşı sürecidir” açıklamasıyla Kürt nüfusunun yoğun olarak yaşadığı bölgeler terör ve şiddet alanına dönmüştür. Bunun sorumlusu PKK kadar HDP’dir. PKK’nın aldığı savaş kararı sonrasında yaşanan katliamlar, ölümler, bombalı eylemler, hendek savaşları, polis ve askerlerin şehit edilmesi ve ailelerin göç etmesinden HDP de sorumludur. HDP’nin siyaset okulları PKK’nın adam devşirdiği yerler olmuştur. Bu akıl tutulması siyasetin yanında yer almayan HDP’nin politika alanını olabildiğince marjinalize etmiştir.
HDP Kürtlerin Aleyhinde
Buna karşın Kürt kimliğinin tanınması, barış ve kardeşliğin yeniden inşası için yapılan demokratikleşme hamlelerinin ana aktörü AK Parti ve “Baldıran zehrini içmekse, biz o baldıran zehrini içeriz, yeter ki bu ülkeye huzur gelsin” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan olmuştur. Doğu ve Güneydoğu’da OHAL’in kaldırılması, TRT Kürtçe’nin açılması, Çözüm Süreci’nin hayata geçirilmesi, Kürtçenin ortaokullarda seçmeli ders yapılması, üniversitelerde Kürt enstitülerinin kurulması ve cezaevlerinde Kürtçe yasağının kaldırılması gibi demokratik açılımlar hep AK Parti döneminde yapılmıştır. Kısacası HDP gibi sol, seküler ve etnik kökenli bir partinin karşısında AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan bölge insanının haklı taleplerini hem Parlamentoya taşımış hem de çözme iradesini ortaya koymuştur.
Kürtler adına siyaset yaptığını iddia eden HDP’nin hayır kararı öncelikle Kürtlerin aleyhinedir. Çünkü Kürtlerin şu ana kadar karşılaştığı birçok sıkıntının kaynağı statükocu mevcut düzendir. Dolayısıyla Türkiye’nin statüko ve vesayet odaklarından kurtulması Kürtlerin de hayrı ve yararınadır. Ret, inkar ve asimilasyondan AK Parti dönemindeki politikalarla kurtulan Kürtler Cumhurbaşkanlığı sisteminde daha güçlü bir şekilde temsil edilebilecektir. Kürtlerin geleceğinin önündeki en büyük engelin vesayetçi odaklar tarafından kurulan bu sistem olduğu unutulmamalıdır.
Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgeler terör ve şiddete maruz kalmış yerlerdir. Yeni sistem teröre ve teröre sırtını dayayarak siyaset yapma kurnazlığına da imkan tanımamaktadır. Çünkü güçlü yasama ve yürütme sistemi bölücülük ve ayrımcılığa karşı güçlü bir Türkiye vaat etmektedir. Tüm Türkiye’de olduğu gibi bölgede son dönemde sağlanan ekonomik kalkınma, refah ve istikrar Cumhurbaşkanlığı sistemiyle artacaktır. Ayrıca bu anayasal değişim PKK ve benzeri terör örgütleriyle mücadeleyi de kuvvetlendirecektir. Böylece bin yıldır süren barış, huzur ve kardeşlik sağlamlaştırılacaktır.