TÜRKİYE’DE SİYASAL SİSTEMİN DÖNÜŞÜMÜ VE CUMHURBAŞKANLIĞI SİSTEMİ
Nebi Miş ve Burhanettin Duran
Türkiye siyasi hayatında sistem dönüşümü tartışmalarının parlamenter sistemin sorunları ve siyasetin işlerliğini tıkayan vesayet mekanizmaları bağlamında uzun bir geçmişi vardır. Son süreçte Türkiye’nin yaşadığı başlıca kriz anları –2007 e-muhtırası, 17-25 Aralık polis-yargı üzerinden yürütülen darbe girişimi ve özellikle 15 Temmuz darbe teşebbüsü– parlamenter sistemin dönüşümünü ülkenin bekası için bir gereklilik haline getirdi.
AK Parti ve MHP uzlaşması ile birlikte ise tartışmalar somut bir gerçeklik halini aldı. Sistem dönüşümünü içeren teklif Meclis tarafından onaylandı ve Türkiye 16 Nisan’da yeni Anayasa değişikliğini oylamak üzere referanduma gitme arifesinde. SETA tarafından organize edilen ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açılış konuşmasını yaptığı Cumhurbaşkanlığı Sistemi Sempozyumu’nda tanıtımı gerçekleştirilen Türkiye’de Siyasal Sistemin Dönüşümü ve Cumhurbaşkanlığı Sistemi kitabı da bu minvalde içeriğinde yer alan makalelerle okuyucuya hem yukarıda bahsi geçen Türk siyasal hayatında uzun zamandır tartışılan konunun hem tarihsel arka planını hem de yeni teklifte yer alan sistemin ayrıntılı bir analizini sunuyor.
Kitap demokratikleşme, istikrar ve kurumsallaşma ihtiyaçlarından ortaya çıkmış olan yeni sistemle ilgili tartışmaları savunanlar ve itiraz edenlerin argümanlarına da odaklanarak derinleştirmektedir. Dünyada başkanlık sistemleriyle yönetilen ülke örneklerine yer veren makalelerin yer aldığı kitap aynı zamanda yerel yönetimler, veto yetkisi ve denge-denetleme gibi konuları da tartışmaktadır. Üzerinde daha önce pek durulmamış başkanlık sistemlerinde dış politikanın nasıl yürütüldüğü meselesine de eğilen kitap tüm bu özellikleriyle Türkiye özelinde yazılan en kapsamlı çalışma özelliğini taşımaktadır.
Bir Ulusal Güvenlik Stratejimiz Var mı?
Ulusal Güvenlik Stratejisi, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) beş daimi üyesinin (ABD, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin) son iki ulusal güvenlik strateji belgelerini karşılaştırmalı analize tabi tutmaktadır. Kitapta ele alınan başlıca konular ülkelerin söz konusu belgelerde “güvenlik” kavramsallaştırmasını nasıl oluşturdukları, hangi tür tehditleri bu kavramsallaştırmanın kapsamına dahil ettikleri, bu tehditlere karşı nasıl bir yol izleyecekleri ve neden bu tehdit algılarına sahip oldukları soruları etrafında şekillenmektedir.
Bu bağlamda “Ülkelerin güvenlik kavramsallaştırmaları birbirlerine ne kadar benzemektedir?”, “Hangi yönlerden farklılaşmaktadır?”, “Siber tehdit ve küresel terör gibi güvenlikle ilgili son yıllarda çok konuşulan sorunlar belgelerde kendilerine ne kadar yer bulmuştur?”, “Konvansiyonel tehditler hala strateji belgelerinin öncelikli bir konusu mudur?”, “Ülkelerin bu tehditlere ürettiği cevaplar birbirlerinden ne kadar farklıdır ya da benzer midir?” gibi sorular bu kitapta cevaplandırılmıştır.
Kitabın iddiası bu sorulara cevap üretmesinin yanında bir tek ülkeye ya da tek bir belgeye odaklanmaması ve çok yönlü bir karşılaştırma imkanı sunmasıdır. Ülkeler arasında bir karşılaştırma yapmasının yanı sıra ülkelerin her birinin güvenlik strateji belgeleri arasında da ne tür farklar ya da benzerliklerin olduğunu incelemektedir. Dolayısıyla kitap iki yönlü –hem farklı ülkeler arasında hem de her bir ülkenin kendi içinde sahip olduğu iki ulusal güvenlik strateji belgeleri arasında– bir karşılaştırma yaparak konunun perspektifini genişletmektedir. Aynı zamanda uluslararası sistemin yapısını da değişkenler arasına ekleyerek güvenlik stratejisi meselesini bütünlüklü ve bağlamsal bir okumaya tabi tutmaktadır.
Böylece kitap sade ve kuru bir karşılaştırma yığını olmak yerine argümanı olan ve bir yol haritası sunan, literatüre katkısı sağlam ve yetkin bir esere dönüşüyor. Okuyucu kitabı okurken bir sürü kavram, terim ve bilgi yığını arasında boğulmuyor, yazar okuyucusunu varacağı istikamete sağ salim ulaştırıyor.
Ulusal Güvenlik Stratejisi hem strateji ve güvenlik meseleleri ile ilgilenen uzmanlar için teori ve metodolojisi güçlü akademik bir eser hem de bu alanlarla ilgili okumalara yeni başlayacak okurlar için teşvik edici ve uluslararası ilişkilere yönlendirici bir içeriğe sahiptir. Bunun yanı sıra Türkiye açısından bakıldığında da FETÖ, PKK, DEAŞ gibi üç farklı terör örgütüyle aynı anda mücadele yürüten bir ülke için ulusal güvenlik stratejisi meselesinin önemi düşünüldüğünde kitabın değeri bir kat daha artmaktadır.
15 Temmuz’u Unutmayacağız
15 Temmuz akşamı Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) kalkıştığı kanlı darbe girişimi Türk demokrasi ve siyasi tarihinin en önemli dönüm noktalarından biridir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliği ve milletin ülkesi ve demokrasisi için tanklara karşı destansı duruşuyla bu alçak darbe girişimi püskürtüldü. Eşi benzeri görülmemiş bu zafer milletin “demokrasi nöbetleri” ile taçlandı ve millet ülkenin sahibinin terör örgütleri ya da vesayet sistemleri olmadığını, hür iradelerini bu tür illegal örgütlere asla teslim etmeyeceklerini gösterdi.
Hadise birçok yönüyle epey tartışıldı ve uzun yıllar da tartışılmaya devam edilecek gibi duruyor. Daha şimdiden mütevazı bir 15 Temmuz literatürü oluştuğunu söylemek mümkün. Mütevazı çünkü hakkında söz söyleyen kitapların çoğunluğu tanıklıklara dayalı belgesel niteliğinde eserler. Bu kanlı darbe girişiminin Türk siyasi hayatındaki yeri, FETÖ’nün Mesiyanik yapısı ve bu örgütle mücadele gibi konular hala kapsamlı analizlere muhtaç. Milletin Zaferi: 15 Temmuz söz konusu alandaki akademik boşluğu doldurabilecek iddialı bir kitap. Alanında uzman birçok akademisyenin makalelerinden oluşan bu derleme kitap ele aldığı konuların çeşitliliği bakımından da 15 Temmuz kitaplığında kendine önemli bir yer ediniyor.
“15 Temmuz Darbe Girişimi: En Uzun Gece” bölümüyle başlayan kitap, darbe girişiminin harekat mantığı ve demokrasisi için vücudunu tanklara siper eden milletin şanlı direnişine odaklanıyor. Türkiye tarihinde daha önce görülmemiş bir deneyim olan demokrasi nöbetlerine yer verilmeden yazılan bir 15 Temmuz kitabı eksik kalırdı. Bu kitap okuyucuya aynı zamanda demokrasi nöbetlerinin siyasal ve sosyolojik analizini de sunuyor.
Bunun yanı sıra 15 Temmuz’un Türk siyasi hayatında yarattığı paradigma değişimi, örgüt üyelerinin akılları ve hatta hayatlarını emanet ettikleri FETÖ’nün Mesiyanik yapısı, FETÖ’nün diğer terör örgütleriyle ilişkileri ve bağlantıları, Batı dünyasının Türkiye’nin toplumsal hafızasında uzun süre yer tutacak bu darbe girişimini nasıl gördüğü, bu örgütle mücadele ve 15 Temmuz sonrasında bir ihtiyaç olarak elzem niteliğe sahip devletin yeniden yapılandırılması konuları kitapta yer verilen başlıca konular.
Kitap oldukça geniş bir perspektifle 15 Temmuz’u ve bu darbe girişimin failini ele almakla beraber içerisinde arşivlik fotoğraflar ve gecenin kronolojisini de bulundurmaktadır. Bu yönüyle kitap her evin kitaplığında başköşeyi hak ediyor. Tüm bu özellikleriyle beraber Milletin Zaferi: 15 Temmuz içerdiği makaleler ve hafızalardan uzun süre silinmeyecek karelere sahip fotoğraflarıyla milletin zaferine bir saygı duruşudur…
YENI ÇIKANLAR:
Abdullah Yegin, İran’ın Bölgesel Faaliyetleri ve Güç Unsurları, SETA
Atilla Yayla, Şanlı Direniş: 15 Temmuz, Liberte Yayınları
Merve Seren, Stratejik İstihbarat ve Ulusal Güvenlik, Orion Kitabevi
Yusuf Özkır, FETÖ, Medya ve Darbe, Pınar Yayınları