Kriter > Dış Politika |

Göçmen Çocukların Avrupa’daki Trajedisi


Avrupa Polis Örgütü Europol verilerine göre 2014 ile 2018 arasında 10 binin üzerinde göçmen çocuk AB ülkelerine geldikten sonra kayboldu. Peki bu çocuklar nerede? Europol’ün istihbarat birimi, kayıp mülteci çocukların çeteler tarafından fuhuş ve köleliğe zorlanabileceği, organ mafyası ağına düşebileceği uyarısını yaptı.

Göçmen Çocukların Avrupa daki Trajedisi

Dünya genelinde 70 milyondan fazla insan, yaşadığı ülkeden kaçarak daha iyi, daha güvenli ve sağlıklı yaşayabileceğine inandığı başka ülkelere doğru göç ediyor. Bu sayının 30 milyonuna yakını çocuk olarak kaydedilmiş. Kimileri yaşayabileceği tüm riskleri göze alarak yollarda, denizlerde ölüm kalım mücadelesi veriyor kimileri ise bu yollarda maalesef kötü niyetli insanların ağına düşerek bilinmeze doğru gidiyor. Bu insanlara ister mülteci diyelim ister göçmen veya sığınmacı. Belki muhacir dersek biraz daha sıcak bir kavrama ulaşabiliriz; fakat öncelikle kafaları çokça karıştıran bir konu olan bu insanların hepsinin mülteci statüsüne sahip olup olmadığını açıklamak yerinde olacaktır.

 

Mülteci Kimdir?

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Birleşmiş Milletler’in (BM) ortak anlaşmasıyla imzalanan 1951 Cenevre Mülteci Sözleşmesi’nde mülteci şöyle tanımlanmıştır: “Irk, din, milliyet, belirli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi görüş gibi nedenlerle zulme uğramaktan korkması nedeniyle vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve söz konusu korku nedeniyle kendisini o ülkenin güvenliğine emanet etmeye isteksiz kişi…”

Göçmen ise, iş bularak veya başka nedenlerle başka bir ülkeye göç ederek daha iyi bir hayat yaşamak isteyen kişidir. Bir göçmen göç ettiği ülkede istediği yaşam tarzını bulamazsa kendi ülkesine istediği zaman geri dönebilir. Kendi vatanındaki akraba ve dostlarını istediği zaman ziyaret edebilir. Ama mültecilerin çoğu, savaş veya çatışmadan kaçtıkları için geriye dönemezler.

Yanında ailesi olmayan birçok mülteci çocuk Avrupa’da kayboluyor. Uluslararası Mülteci Hakları Derneği’nin Nisan 2018’de yayınladığı rapora göre sadece Belçika’da 2017’de 618 mülteci çocuk kayboldu, akıbetleri bilinmiyor. Avrupa Polis Örgütü Europol’ün verilerine göre, 2014’ten bugüne 10 binden fazla göçmen çocuk, Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde kayboldu.

Child Focus’a göre çocuk sığınmacılar, istismarcılar tarafından ele geçirilmiş olabilir. Kayıp çocukların resmi verilerde ifade edilen sayıdan çok daha fazla olduğunu dile getiren Child Focus yetkilileri, resmi verilerin buzdağının görünen yüzü olduğunu söylüyor. Diğer ülkelerde de durum farklı değil. Alman Çocuklara Yardım Örgütü (Deutsche Kinderhilfswerk), 2017’de 6 binden fazla mülteci çocuğun Almanya’da kayıp durumda olduğunu açıklamıştı. Almanya İçişleri Bakanlığı Göç ve Mültecilerden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Norbert Seitz ise Almanya genelinde kayıp mülteci çocukların sayısı hakkında tam rakam vermenin mümkün olmadığını açıkladı.

Avrupa Polis Teşkilatı'nın (Europol) verilerine göre 2014 ile 2018 arasında 10 binin üzerinde göçmen çocuk AB ülkelerine geldikten sonra kayboldu. Peki bu çocuklar nerede? Europol’ün istihbarat birimi, kayıp mülteci çocukların çeteler tarafından fuhuş ve köleliğe zorlanabileceği, organ mafyasının ağına düşebileceği uyarısını yaptı.

 

İlk Durak Yunanistan

Geçtiğimiz aylarda Türkiye’nin sınır kapısını belli bir süre açmasıyla ülkemizde oturma izni olmayan, kaçak olarak yaşayan pek çok insanın Avrupa’ya doğru yürüdüğüne şahit olduk. Bu insanların pek çoğu botlarla veya maalesef yüzerek karşı tarafa Avrupa’ya geçişin ilk adımı olan Yunanistan’a ulaşmaya çalıştı. Yunanistan tarafına geçebilen yüzlerce kişi ya orada kurulan kamplara alındı ya da belli bir süre onlar için özel hazırlanan hapishanelere kapatılarak sonunda sınır dışı edildi. Sınır dışı edilen pek çok gencin dövüldüğüne veya çırılçıplak soyularak oradan uzaklaştırıldığına tüm dünya basını şahit oldu.

Yunanistan Göç Bakanlığı tarafından 6 bin 338 mülteci kapasiteli mülteci kamplarında 20 binden fazla kişinin yaşadığı açıklandı. Sınır Tanımayan Doktorlar'a (MSF) göre, Midilli Adası'ndaki Moria Mülteci Kampı'nda 70 kişiye bir tuvalet düşüyor ve her yer arıtılmamış pis su kokuyor. Kampta bazılarının taşınabilir kulübelerde yaşadığına, resmi olarak bir yaşam alanı olmayanların ise birbirine geçmiş çadır ve tentelerin altına sığındığına dikkat çekiliyor.

İnsani yardım örgütü Oxfam, refakatçisi bulunmayan çocukların, hamilelerin, bedensel ve zihinsel rahatsızlığı bulunan insanların Yunan bir göç memuru ile durumlarını konuşabilmek için en az 10 ay beklemek zorunda olduğuna dikkat çekti. "Hiç kimse bu koşullar altında yaşamaya mecbur bırakılmamalıdır” diyen Oxfam yetkilileri, Avrupa Birliği'ne çağrı yaparak mülteci sisteminin değiştirilmesini talep etti.

"Her an, günün 24 saati çocuklarımızı alıp kaçmaya hazır durumdayız. Buradaki şiddet nedeniyle çocuklarımız uyuyamıyor. Tüm gün yemek sırasında geçiyor. Kavga çıkacak korkusuyla geceleri alarmdayız." Ailesiyle birlikte Midilli'de yaşam savaşı veren Afganistanlı Sara Khan BBC’ye yaşadıklarını böyle anlatıyor.

Kamplardan kaçabilen çocuk ve gençlerin Yunanistan’ın kalabalık şehirlerine ulaştığını ve herhangi bir işte çalışamadıkları için sokaklarda kalarak dilendiklerini izlediğimiz belgeseller, sosyal medya sitelerinde binlerce kez tıklanıyor. RT News’in bu gençlerle yaptığı röportajlarda, özellikle Afganistanlı ve Suriyeli genç ve çocukların sokaklarda yatıp kalktıklarını, bir gelirlerinin olmadığı ve her an kötü tekliflerle karşılaştıklarını gözyaşları ile anlattıklarını görüyoruz.

 

Sans Papiers - Kağıtsızlar

Hala Yunanistan’da bulunan mülteci kamplarında binlerce insanın yaşamaya çalıştığını biliyoruz. Bu kamplardan birinde üç ay kalan 17 yaşındaki Suriyeli Ahmet bize yaşadıklarını şöyle anlattı: “Derme çatma bir çadırda üç ay yaşamaya çalıştım. Düzenli yemek gelmediği için çoğu zaman aç kaldık. Gelen yemekler ise çok iç açıcı değildi. Küflü ve bozuk yemeklerin geldiğini bile gördük ama hayatta kalmak için yemek zorunda kaldık. Çadırda uyurken pek çok kez aniden darp ve gasp edildim. Telefonumdan başka değerli bir şeyim yoktu onu verdikten sonra rahat bırakılırım sandım ama üzerimdeki monta kadar aldılar. Bu kişileri tanımıyordum ve onlardan çok korkuyordum. O yüzden onlara karşı çıkamadım ve ne dedilerse yaptım. 3 ay bu kamplarda kaldıktan sonra İsviçre’ye ulaşan bir arkadaşımla haberleştim ve oraya gidebilirsem hayatımın kurtulacağını söyledi. Kamptan kaçtım ve günlerce yürüdüm. Otostop yaptım bir şekilde İsviçre’ye ulaştım.”

Ahmet şu an İsviçre’de bir mülteci kampında yaşıyor. Sığınma hakkı henüz kabul edilmediği için şu an Almanca Sans Papiers (so papie), yani “kağıtsızlar" olarak ifade edilen bir statüde yaşıyor. Avrupa genelinde bu şekilde yasal ikamet statüsüne sahip olmayan, herhangi bir ülkeye kaydı bulunmayan ve nerede yaşayacağı da henüz belli olmayan pek çok göçmen, başka bir deyişle “kağıtsız” var. Evet bir Avrupa ülkesinde yaşıyor ama o ülkenin kayıtlarında yok. Dolayısıyla bu durum denetimsiz ve istismara açık bir durumu doğurmaktadır. Hiçbir ülkeye bağlı gözükmeyen bu çocukların ve gençlerin akıbetlerinin de belli olmaması oldukça düşündürücü bir durumdur.

İsviçre Thurgau Kantonu Göç ve Entegrasyon Sorumlusu (Migrationsfachperson/MFP) Emine Taş; ülkelerine ulaşan pek çok mülteci çocuğun Sans Papiers yani kaydı olmayan kağıtsız olarak yaşadığını ve bu çocukların belli bir süre sonra ülkelerine geri gönderildiğini, ülkelerinde savaş, çatışma vb. şeyler varsa geri gönderilmeden çoğunun yıllarca bu şekilde kamplarda yaşadıklarını belirtiyor. İsviçre genelinde 90 bin ile 250 bin arası Sans Papiers bulunuyor ve bu sayının çoğu da çocuk.

Avrupa yollarında sürekli yer değiştiren mülteci veya sığınmacı çocuklar bir ülkeye kayıtlarını yaptırdıktan sonra yine kaçak olarak başka bir ülkeye geçiş yapabiliyor. Bu da kayıtlı olduğu ülkede artık olmadığı, bulunamayacağı anlamına geliyor.

Avrupa genelinde birçok çocuk ve genç çok hızlı yer değiştirdiği için kayıtsız olarak yaşayabiliyor. Ama bu çocukların özellikle tek başına seyahat edenlerinin çok fazla olumsuz durum yaşaması ve kötü niyetli insanların eline geçmeleri su götürmez bir gerçektir.

Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Türk Heyeti Üyesi Serap Yaşar’ın raportörlüğünde hazırlanan raporda yazdığı gibi; çocuk mülteci ve göçmenlerin kaybolmasını engellemek için kolluk ve adli makamlar arasındaki uluslararası iş birliği arttırılmalı, belgesiz göçmen çocukların yetkililerle ilk temasında etkin ve uygun bir yöntemle kayıtları yapılmalıdır.

Avrupa’daki kağıtsız yani kayıtsız mülteci çocuk sayısı da ülke ülke ilan edilebilir. Böylece bu çocukların kötü niyetli çetelerin eline düşmelerinin veya sokaklarda kötü bir hayat yaşayıp tükenmelerinin hatta bir köşede ölmelerinin bile önüne geçilebilir.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası