Kriter > Dosya > Dosya / Azerbaycan'ın Ermenistan Zaferi |

Karabağ’da Değişen Jeopolitik Denklem


10 Kasım günü Rusya arabuluculuğunda Azerbaycan ve Ermenistan arasında imzalanan ateşkes anlaşması süregelen jeopolitik denklemde önemli değişikliklere sebebiyet vermiştir. Azerbaycan Ermenistan’ı mağlup etmiştir. Rusya bölgedeki nüfuzunu tahkim etmiştir. Gelinen nokta itibarıyla Bakü-Moskova ilişkileri korunmuş hatta daha da derinleşmiştir. Bu denklemde hesaba katılmayan/katılamayan ve kazançlı çıkan aktörlerden birisi de Türkiye olmuştur.

Karabağ da Değişen Jeopolitik Denklem

26 Eylül 2020’ye gelinene kadar geçen süreçte Dağlık Karabağ ve çevresindeki 7 rayon Bişkek Protokolü’nden bu yana 26 yıldır işgal altında ve Ermenistan diplomatik ve psikolojik olarak Azerbaycan’dan üstün bir konumdaydı. Ayrıca Rusya’nın bölgede sahip olduğu nüfuz bağlamında rakipsiz tek büyük güç olduğu, İran’ın Ermenistan ve sözde Karabağ Cumhuriyeti üzerinde önemli bir etkisi ve yasal/yasadışı ticari bağlantıları olduğu, Türkiye’nin retoriğin ötesinde bölgede somut bir nüfuza sahip olmadığı, bir denklem ile karşı karşıyaydık. 27 Eylül 2020 ise bu denklemin kırıldığı ve bölgede 1994 sonrası oluşan statükonun değiştiği tarihtir. Her ne kadar bu kırılma 12 Temmuz’da Tovuz’da vuku bulan çatışma sonrasında gerçekleşmeye başlamışsa da 27 Eylül sonrası Ermeni provokasyonlarına verilen topyekun cevap Karabağ’ın özgürleştirilmesinin habercisi olmuştur.

Karabağ cephe hattında çatışmalar 44 gün boyunca devam etmiştir ve bu süreçte Azerbaycan ordusu Ermenistan’a karşı mutlak bir üstünlük kurarak 290’dan fazla köy ve yerleşim yerini özgürleştirmiştir. İlk aşamada çatışmalar kuzey ve doğu cephelerinde başlamış, Murov Dağı gibi stratejik kazanımlar elde edilmiş ardından da Güney cephesinde büyük ilerlemeler kat edilmiştir. Bu süreçte Kubadlı, Zengilan, Cebrail ve Füzuli gibi stratejik rayonlar ve buralara bağlı sayısız köy kurtarılmıştır. Ek olarak Laçın, Terter, Hocavend ve Hocalı’ya bağlı birçok köy ve yerleşim yeri de kurtarılmıştır. Son olarak Şuşa kentinin işgalden kurtarılması cephe hattındaki çatışmayı sona erdirmiştir. Ermenistan-Karabağ arasında en stratejik noktada bulunan, temel lojistik hatlarının geçtiği ve Hankendi’ne ulaşımda son durak olan bu bölgenin yeniden kontrolünün sağlanması, Ermenistan’ı mağlubiyeti kabul etmeye mahkum ederken Rusya’nın da müdahalesini beraberinde getirmiştir.

Şuşa’nın alınması ile birlikte yapılan stratejik planlamalar tüm bölgenin yaklaşık bir hafta içerisinde Ermeni işgalinden kurtarılacağını ortaya koymaktaydı. Bu noktada Rusya’nın 10 Kasım öncesinde ve Şuşa’nın geri alınmasının hemen ardından ilgili planlamalarını yaptığı, 9 Kasım akşamı bölgeye intikal edecek barış gücünün hazırlandığı ve ateşkesi müteakip hızlıca bölgeye konuşlandırıldıkları bilinmektedir. Ateşkes ile birlikte bölgede oluşan yeni denklem aslında Rusya’nın müdahalesi olmasaydı çok farklı şekillenecek; tüm işgal altındaki topraklar kurtarılmış ve Moskova’nın bölgedeki nüfuzu büyük oranda kırılmış olacaktı. Ancak Rusya’nın yalnızca çatışma süresince değil öncesinde de resmi pozisyonunun son ateşkes ile birlikte oluşan denkleme yakın olduğunu, uzun vadede elde etmeyi umduğu kazançları sağlandığını görmekteyiz.

Azerbaycan, Ağdam

Ermenistan ordusunun 20 Kasım’da çekildiği Azerbaycan’ın Ağdam kentine Azerbaycan bayrağı asıldı, 21 Kasım 2020

 

Tarafların Kayıp ve Kazançları

10 Kasım günü Rusya arabuluculuğunda Azerbaycan ve Ermenistan arasında imzalanan ateşkes anlaşması süregelen jeopolitik denklemde önemli değişikliklere sebebiyet vermiştir. Ateşkes anlaşması maddelerinden yola çıkarak tarafların elde ettikleri kazanımlar, temel kayıplar ve muğlak konular ortaya çıkan yeni denklemi açıkça göstermektedir. İlk olarak Azerbaycan’ın neler elde ettiğine bakacak olursak, en başta sahada elde ettiği tüm kazanımları diplomasi masasında da korumuş, yani Kubadlı, Zengilan, Cebrail, Füzuli ve Şuşa gibi stratejik iller ve buralara bağlı birçok yerleşim yerinin kontrolünü yeniden sağlamıştır. Ayrıca Kelbecer, Laçın ve Ağdam bölgelerinin kontrolünü de hiç savaşmadan, anlaşma kapsamında elde etmiştir. 27 Eylül öncesi durum ile karşılaştırdığımızda işgal altında bulunan toprakların takriben yüzde 80’i özgürleştirilmiş, evinden edilmiş sivillerin büyük çoğunluğu için geriye dönme imkanı doğmuştur. Tüm Karabağ topraklarından, Dağlık Karabağ ve 7 rayonun tamamından, Ermeni askerleri çekilmek zorunda kalmıştır. Bu noktada aksi yönde haberler ve haritalar yayınlanıyor olsa da anlaşma maddelerinde tüm cephe hattından Rus barış gücünün intikaline paralel olarak Ermeni askerlerinin çekileceği hükmü bulunmaktadır. Her ne kadar bu madde Dağlık Karabağ bölgesini kapsamıyor yalnızca çatışma yaşanan cephe hattını kapsıyor şeklinde yorumlansa da Azerbaycanlı yetkililer böyle olmadığını ifade etmektedir. Son olarak da, daha öncesinde hiç gündemde yokken Nahçıvan üzerinden bir koridor açılması Bakü tarafından bir artı olarak görülmektedir. Azerbaycan için kazancın özeti, Bişkek Protokolü’nün hükmünü yitirmiş olması, Karabağ’ın özgürleştirilmesi ve Ermenistan’ın net bir yenilgi yaşamış olmasıdır.

Kazançların yanı sıra Azerbaycan için anlaşmanın getirdiği muğlaklıklardan da kamuoyunda bahsedilmektedir. Bunlar arasında ilk sırada tüm Karabağ’ın özgürleştirilememiş olması gelmektedir. Rusya’nın fiili müdahalesi bunda rol oynamıştır. İkinci olarak, Ermenilerin yoğun yaşadığı Hankendi gibi bölgelere Rus askerlerinin konuşlanmış olması ve anlaşma kapsamında daimi olarak kalabilme ihtimalleri gelmektedir. Anlaşmanın 4. maddesinde yer alan "beş yıllık dönemler” ibaresi aslında sonu olmayan bir hüküm konumundadır. Diğer bir tabirle her dört buçuk yılın sonunda taraflar bu maddeye aksi bir beyanda bulunmaz ise Rus barış gücü bölgede daimi olarak varlığını koruyabilecektir. Üçüncü olumsuz durum, Nahçıvan koridorunun Rus istihbaratının kontrolünde açılacak olmasıdır. Kayıp olarak görülebilecek fakat temelinde muğlak olan dördüncü durum, Hocalı, Hankendi, Ağdere ve Hocavend bölgelerinin geleceğine dair anlaşmada muğlaklık olması ile ilgilidir. Mevcut anlaşmada bu bölgelere dair bir hüküm bulunmamakta; bölgede yoğun olarak yaşayan Ermeni sivillerin geleceklerine dair herhangi bir ibare bulunmamaktadır. Ayrıca bölgenin Azerbaycan yönetimine nasıl ve ne zaman tabii olacağı, Rus barış gücü dışında bölgenin güvenliğinin nasıl sağlanacağı noktalarında da muğlaklıklar söz konusudur. Bu muğlaklıklar Rus basınına bölgede Ermeni kontrolü devam edecek şeklinde yansırken, Erivan tarafından da topyekun kaybın önlenmesi olarak okunmaktadır. Beşinci husus, Ermenistan ve söz konusu muğlak 4 rayon arasında (anlaşmada Dağlık Karabağ olarak ifade edilmiş) her türlü ulaşımın sağlanacağı Laçın koridorunun Rusların denetiminde kalmış olmasıdır. Bu koridorun Rus barış gücü denetimine bırakılmış olması bir önceki maddede bahsedilen muğlak konuların Ermenistan lehine yorumlanması argümanını ortaya çıkartmaktadır.

Son olarak da gece basına servis edilen ilk anlaşma metniyle Rusya Devlet Başkanlığı Ofisinin yayımladığı anlaşma metni arasında “Kazah” rayonuna dair yapılan büyük değişikliktir. Sputnik haber ajansının ateşkese dair yayımladığı ilk resmi metnin 2. maddesinde Ermenistan kontrolünde bulunan “Kazah” rayonundaki bölgelerin de Azerbaycan’a iade edileceğini belirtmiştir ki bu işgal altında bulunan Azerbaycan eksklavlarının da geri alınması noktasında önemli bir kazanımdır. Fakat Kremlin’in internet sitesinde yayımlanan anlaşma metninden bu ibare çıkartılmıştır. Bu muğlak durum olumsuz bir durum olarak görülmektedir.

Erivan tarafından ateşkesin kayıp ve kazançlarını incelediğimizde kazançlar ne olursa olsun Azerbaycan karşısında ciddi bir mağlubiyet alındığının altını çizmemiz gerekmektedir. Ermenistan için tüm Karabağ toprakları kaybedilmek üzereyken kötünün iyisi bir durum sağlanmış, Rusya garantörlüğünde bazı muğlaklıklar üzerinden, özellikle Kazah, Hocalı, Hankendi, Ağdere ve Hocavend bölgelerini topyekun kayıptan dönülmüştür. Şayet Moskova yönetimi araya girmeseydi, askeri kayıplar katlanırken Erivan yönetiminin içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik türbülans da yönetilmesi zor bir hale bürünmüş olacaktı. Öte yandan kayıplara baktığımızda, sahadaki mutlak yenilginin ötesinde, işgal ettiği Dağlık Karabağ içerisindeki bazı yerleşim bölgeleri dahil çevresinde bulunan 7 rayon tümüyle kaybedilmiş, işgal altındaki tüm topraklardan askeri olarak çekilmek durumunda kalınmış, iç politikadaki istikrarsızlık körüklenmiştir. Söz konusu istikrarsızlık isyan boyutlarına da varmıştır. Ayrıca Zengezur üzerinden Azerbaycan-Nahçıvan arasında koridor oluşturmak zorunda kalmıştır. Kısacası net bir mağlubiyet yaşamış, kötünün iyisi bir senaryoyu kabul etme mecburiyetinde kalmıştır.

Ateşkesin üçüncül tarafı Rusya ve Karabağ’ın özgürleştirilmesinde önemli rol oynayan Türkiye açısından da yeni durumu değerlendirmemiz gerekmektedir. İlk olarak Rusya’nın bölgeye yönelik politikası mevcut statükonun sürdürülemez olduğu ve iki tarafın da taviz verdiği yeni bir denklem üzerine anlaşılması gerektiği yönündedir. Bu takdirde 5 rayonun Azerbaycan’a geri verilmesi ve Rus barış gücünün bölgeye konuşlanması Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov tarafından uzun süredir desteklenmekteydi. 27 Eylül’de çatışma başladığından beri Rus medyası bölgeye barış gücü konuşlandırılması ve çözümün ancak bu şekilde olacağı yönünde haberler yapmaktaydı. Keza Rus siyasetçi ve bölge uzmanları aynı görüşleri dile getirmekteydi. Nihayetinde varılan anlaşma neticesinde Rusya’nın pozisyonuna yakın bir denklem oluştuğunu ve özellikle de planlanan barış gücünün bölgeye konuşlandırıldığını görmekteyiz. Sözün özü Rusya bölgedeki nüfuzunu tahkim etmiştir. Lakin söz konusu planlardan ve tekliflerden daha fazla rayonun kurtarıldığının da altını çizmemiz gerekir. Bu süreçte Rusya’nın elde ettiği ek kazançlar ve Erivan yönetiminin izlediği maksimalist yaklaşım belirleyici olmuştur. Söz konusu ek kazanımların başında Batı yanlısı politikalar izleyen Başbakan Nikol Paşinyan ve Erivan yönetiminin cezalandırılması gelmektedir. Ardından Karabağ ile İran sınırının kesilmesi ile Tahran’ın bölgedeki nüfuzunun azalması Rusya açısından önemli bir kazanımdır. Ek olarak, Rus istihbaratının Nahçıvan koridorunda elde ettiği kontrol, Zengezur koridorundan gerçekleştirilen Ermenistan-İran ticareti üzerinde denetim imkanı olarak okunmaktadır. Son olarak da gelinen nokta itibarıyla Bakü-Moskova ilişkileri korunmuş hatta daha da derinleşmiştir. Bu denklemde yalnızca hesaba katılmayan/katılamayan aktör Türkiye olmuştur.

Azerbaycan'ın zaferi sonrası görüşmeler

Dağlık Karabağ’da Azerbaycan ile Ermenistan arasında çatışmaları sonlandıran anlaşmanın ardından Rus hükümet üyelerinden oluşan bir heyet, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile bölgedeki son durum ile ilgili temaslarda bulundu, 21 Kasım 2020

 

Hesaplanamayan Ortak Türkiye

Türkiye, Karabağ savaşında Azerbaycan’a sağladığı İHA/SİHA, mühimmat ve elektronik harp sistemleri ile oyun değiştirici bir rol oynamıştır. Bakü’ye sağlanan teknik/teçhizat desteği sahada Ermenilere karşı kurulan üstünlükte, özellikle de kara unsurlarının yok edilmesi ve kayıpların en aza indirilmesi noktasında çok etkili olmuştur. Azerbaycan tarafı tüm çatışma boyunca hem askeri hem de psikolojik üstünlüğü elinde bulundurmuştur. Ayrıca Ankara yönetimi yalnızca askeri değil diplomasi ve diğer tüm imkanlarıyla Bakü’nün yanında yer almıştır. Bu bağlamda, Ermenistan’ın bölgede Azerbaycan’ı yalnızlaştırma çabalarına karşı önleyici siyaset izlemiş ve Erivan’ın uluslararası kamuoyunda Bakü’nün haklı mücadelesini karalama çalışmalarını da bertaraf etmiştir.

Türkiye’nin daha önceki yıllara nazaran farklı veçhelerde verdiği somut destek, Azerbaycan tarafından büyük takdir görmüş ve minnet duygusu oluşturmuştur. Türkiye bu çerçevede Azerbaycan üzerinde önemli bir nüfuz kazanmış, bölge jeopolitiğinin de bir parçası haline gelmiştir. Ayrıca Türkiye menşeili silahların sahada Rus yapımı silahlara karşı sağladığı üstünlük önemli bir prestij kaynağı olmuş bilhassa da Ukrayna’da karşılık bulmuştur. Ukraynalı uzmanlar Türkiye’nin Rusya’ya rağmen denklemin bir parçası olduğunu, hatta Donbass’ta süregelen çatışmada Batı yerine Türkiye’den destek alınması halinde bölgenin geleceğinin Kiev lehine olabileceğini ifade etmişlerdir.

Ateşkes anlaşması maddelerinden yola çıkarak tarafların elde ettikleri kazanımlar, temel kayıplar ve muğlak konular ortaya çıkan yeni denklemi açıkça göstermektedir. Azerbaycan psikolojik ve askeri üstünlüğü ele geçirmiştir. Bakü yönetimi özgürleştirdiği topraklar sayesinde hem iç politikada önemli bir konsolidasyon sağlamış hem de dış politikadaki en temel hedeflerinden birini gerçekleştirmiştir. Ermenistan tarafı ise yıllardır işgal altında tuttuğu toprakları kaybetmekle kalmamış, halk nezdindeki tüm itibarını da yitirmiştir. Alınan askeri mağlubiyet Erivan yönetiminin iç ve dış politikadaki imajını büyük ölçüde zedelemiştir. Rusya yıllardır kurguladığı yeni denklemi birçok ek kazanç ile birlikte sağlamış ve bölgedeki nüfuzunu askeri varlığı ile tahkim etmiştir. İran 27 Eylül öncesi denklemde Ermenistan ve bilhassa Karabağ üzerinde sahip olduğu etkiyi ve ticari ayrıcalıkları büyük oranda kaybetmiştir. 12 Temmuz ve 27 Eylül süreçlerinden önce Kafkasya jeopolitiğinde görece daha küçük bir yere sahip olan ve gerek Karabağ gerekse Azerbaycan üzerinde somut etkisi bulunmayan Türkiye, yeni denklemde Azerbaycan halkı ve yönetimi üzerinde kayda değer bir nüfuz elde etmiştir. Hem Azerbaycan ile ikili ilişkilerinde hem de bölgedeki etkisi minvalinde söz konusu nüfuz ve kazanımlar ilerleyen dönemde daha ileri işbirliklerine ve ticari faaliyetlere kapı açacaktır.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası