Kriter > Dış Politika |

Körfez’deki Normalleşme ve Türkiye


Küre İttifakı, büyük hamilerinin ortadan kalkmasıyla, bölge politikalarını yeniden yapılandırıyor. Taleplerinden geri adım atan Körfez devletlerine karşı bu Katar’ın bir zaferi. Türkiye’nin de stratejik bir sabırla, istikrar ortamının oluşmasına katkı yapacak her türlü gelişmeye imkan sunması ve bölge ile olan ilişkilerini kısa süreli gerilimlerin ötesine taşıması önemli.

Körfez deki Normalleşme ve Türkiye

Körfez Krizi olarak da bilinen Katar Krizi, 2017’de ABD Başkanı Donald Trump’ın Suudi Arabistan ziyareti sırasında oluşumuna öncülük ettiği “Küre İttifakı”nın Katar’a yönelik saldırgan tutumu üzerine patlak vermişti. Hemen her iç siyaset konusunda Obama karşıtı tavır alan Donald Trump, Ortadoğu’nun belirli ülkeleriyle ilişkilerinde de Obama’dan çok farklı davrandı. Obama’nın İran ile ilişkileri normalleştirme yönünde attığı adımlardan vazgeçen Trump, Ortadoğu’da İran karşıtı ve İsrail yanlısı bir politika izledi. Özellikle İsrail merkezli bir noktadan hareket eden Trump, İsrail’in ötekileştirdiği bütün aktörlere karşı tedbirler almaya başladı. Aynı amaca matuf olarak Körfez ülkelerinin de İsrail ile ilişkilerini normalleştirmelerini istedi. Nitekim bu talebi, başkanlığının son yılında gerçekleşti.

 

Küre İttifakı’nın Bölgeyi Dizayn Adımlarını Türkiye Bozdu

Trump Körfez ziyareti sırasında, diğer Körfez devletleriyle kıyaslandığında daha bağımsız bir politika izleyen ve Müslüman Kardeşler ile Nahda gibi değişim güçlerinden yana tavır alan Katar’ın cezalandırılmasını telkin etti. Akabinde de Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Suudi Arabistan, Bahreyn ve Mısır, Katar’a karşı harekete geçerek, bölgesel perspektifini değiştirmesini istedikleri 13 talebi ilettiler ve bu karşılanmadığı takdirde abluka uygulayacaklarını ilan ettiler. Küre İttifakı’na mensup bu devletlerin talepleri arasında, ülkede yaşayan Müslüman Kardeşler hareketi liderlerinin ülke dışına çıkarılması, el-Cezire televizyon networkunun yayınlarının durdurulması, Türkiye’nin Katar’daki askeri üssünün kapatılması gibi ağır ve kabul edilemez şartlar da bulunuyordu. İttifak, Katar’ın şartları kabul etmemesi üzerine Doha’daki yönetimi değiştirmeye dahi kalktı, ancak başarılı olamadı.

Dört devletin aynı anda ambargo uygulamaya başlaması Katar’ı zor durumda bırakmıştı. Ancak Türkiye’nin çok hızlı bir şekilde tepki vererek Katar’ın yardımına koşması, Doha’yı rahatlattı ve baskılara karşı direnebildi. Krizin patlak vermesinden hemen sonra Türkiye ile Katar arasında stratejik bir ortaklık kuruldu. Birbirlerini tamamlayan iki ülke olarak Katar ve Türkiye birbirine çok benzer bir bölgesel perspektife sahip. Krizi takip eden aylarda, Türkiye-Katar ittifakı ile Küre İttifakı Suriye, Filistin, Somali, Libya ve Doğu Akdeniz gibi hemen her bölgesel krizde karşı karşıya gelmeye başladı. Türkiye ile Katar özellikle Arap dünyasındaki muhalif hareketlere ve Filistin-İsrail sorununa bakışta diğer bölge ülkelerinden farklı düşünüyordu.

Ancak İsrail ve Trump Yönetimi’nin himaye ettiği Küre İttifakı, Joe Biden’ın 3 Kasım Amerikan başkanlık seçimlerini kazanmasıyla sıkıntılı bir döneme girdi. Büyük hamilerinin ortadan kalkmasıyla, ittifak üyeleri bölge politikalarını yeniden yapılandırmak zorunda kaldı.

Körfez anlaşmaları

Katar’ın Zaferi

Bölgede en az iki temel değişikliğin olması bekleniyor: Birincisi, İran ile ilişkileri normalleştirmek istediğini açıklayan Biden’ın seçimi kazanması, İsrail ve Körfez’deki müttefiklerini endişeye sevk etti. İkincisi, Biden’ın uluslararası kurumları ve ilkeleri dikkate alacağını ilan etmesiyle, İsrail, BAE, Suudi Arabistan ve Mısır yönetimleri artık bölgede pervasız ve hukuksuz bir siyaset izleyemeyecek ve daha tedbirli olmak zorunda kalacaklar. Hukuk dışı politikalarının hesabının sorulma ihtimali bile bu devletleri daha dikkatli olmaya zorlayacak. Mesela, Kaşıkçı cinayeti ve Yemen krizindeki müdahalesi dolayısıyla Suudi veliaht prens Muhammed Bin Selman’a ağır bir maliyet çıkarılabilir.

Muhtemel gelişmelere karşı bazı ön tedbirler almak durumunda kalan Küre İttifakı, Katar ile Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) üyeleri arasındaki krizin çözüme kavuşturulması ve Körfez’deki birliğin yeniden sağlanması için adım attı. Daha önce Kuveyt’in ve önceki emirinin ısrarlı arabuluculuk çabalarına kulak tıkayan Suudi Arabistan, yeni dönemde Katar ile ilişkileri düzeltmeye karar verip, diğer Körfez ülkelerini de ikna edince, 5 Ocak’ta Suudi Arabistan’ın el-Ula kentinde yapılan 41. KİK Zirve toplantısında Körfez krizini sona erdiren ve güvenlik artırıcı tedbirler içeren bir antlaşma imzalandı.

İmzalanan antlaşmayla, Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn hava ve deniz sınırlarını ve Suudi Arabistan ayrıca kara sınırını Katar’a açtı. Böylece, KİK üyeleri 2017’den beri Katar’a yönelik başlatılan ablukaya ve ambargoya fiilen son vermiş oldu. Zımnen de olsa, taleplerinden geri adım atan Körfez devletlerine karşı, bu antlaşma Katar için bir zafer olarak görülebilir. Katar, duruşunu bozmadan ve taviz vermeden sorunun çözüme kavuşmasını sağlamış oldu. Varılan antlaşma bağlamında, taraflar birbirlerine yönelik olumsuz medya kampanyalarını durduracaklar. Katar da mütecaviz devletlere yönelik açmış olduğu davaları geri çekecek.

Suudi Arabistan ve BAE öncülüğündeki ittifakın Katar’a yönelik uyguladığı abluka ve ambargo kararının işlevsizleştirilmesinde Türkiye’nin büyük bir rolü var. Özellikle Türk hükümeti tarafından krizin ilk sıcak saatlerinde gıda arz güvenliğine operasyonel destek sağlanması, iki ülke arasında doğrudan deniz taşımacılığının başlatılması ve TBMM’de bekleyen uluslararası antlaşmanın kısa bir sürede onaylanarak Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hızlı bir şekilde Doha’ya konuşlandırılması, hayati öneme haiz. Dolayısıyla Türkiye’nin Katar’a yönelik ablukanın kaldırılmasından sadece memnuniyet duyması beklenebilir. Ve beklendiği gibi de Türkiye Dışişleri Bakanlığı, yaptığı resmi açıklamayla Katar’a yönelik 3,5 yıldır uygulanan ambargonun kaldırılmasının memnuniyet verici olduğunu vurguladı. Açıklamada ayrıca, alınan kararların etkili bir şekilde uygulanmasının gerektiğinin altı çizilirken, Türkiye’nin Körfez’deki birlik ve dayanışmaya büyük önem atfettiği hatırlatıldı.

 

Türkiye’den Körfez Ülkelerine Yeni Adımlar Gelebilir

Krizin sona ermesinin Türkiye üzerindeki etkisine gelince, şu hususların ön plana çıktığı görülüyor: Türkiye, Katar’a karşı haksız olarak uygulanan ambargonun sona erdirilmesinden memnuniyet duydu. Öz olarak ifade etmek gerekirse, Katar’ın menfaatine olan, Türkiye’nin de menfaatinedir. Türkiye, tabii ki stratejik ortağı Katar’ın bölgede daha rahat bir noktada olmasını ister. Dolayısıyla krizin sona ermesinin, Türkiye üzerindeki etkisi olumlu olacaktır. Aslında, krizin başlamasında dahli olmayan Türkiye’nin sonuna kadar Katar’ın yanında durarak krizin sona ermesinde önemli bir etkisi olduğu söylenebilir.

İkinci olarak, Türkiye çatışmacı ilişkilere sahip olduğu Körfez ülkeleri de dahil, bölgedeki bütün devletlerle ilişkilerini normalleştirmek ve ilişkilerini tamir etmek istiyor. Katar dışında Kuveyt ve Umman ile de olumlu ilişkilere sahip olan Türkiye ile diğer üç Körfez ülkesi arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi iki tarafın da lehine olacak ve bölgedeki sorunların çözümüne katkı sağlayacak. Nitekim, Dışişleri Bakanlığı konuyla ilgili yaptığı açıklamada, Türkiye’nin stratejik ortağı olduğu KİK ile kurumsal iş birliğini ilerletmek için gerekli çabayı göstermeye hazır olduğunu özellikle ifade etti.

Üçüncüsü, Türkiye Ortadoğu bölgesinin en büyük ve etkili ülkelerinden biri olarak bütün bölge devletleriyle belirli bir düzeyde ilişki geliştirme ve bunu korumak durumunda. Gerektiğinde bölge devletleri arasındaki ilişkilerde olumlu ve yapıcı bir rol oynayabilmek için bütün devletlerle diyalog yollarını açık tutmak mecburiyetinde. Bazı bölgesel aktörler ve küresel güçler ise Türkiye’nin Ortadoğu’daki diğer aktörle arasının bozulmasını istemekte. Türkiye’nin asla bu oyuna gelmemesi ve konjonktürel gerilimlerin üstesinden gelmenin bir yolunu bulması gerekiyor. Türkiye’nin stratejik bir sabır göstererek, istikrar ortamının oluşmasına katkı yapacak her türlü gelişmeye olumlu adım atması önemli.

Neticede, Türkiye’nin siyasi, kültürel ve ekonomik nedenlerden dolayı bütün Körfez devletleriyle ilişkilerini geliştirmesi ve kısa süreli gerilimlerin ötesine bakması gerekiyor. Ancak bu olumlu yaklaşımın Körfez devletlerinde de karşılık bulması gerekmekte. Küre İttifakı’nın hem Ortadoğu’da hem de Afrika Boynuzu ve Doğu Akdeniz’de ısrarlı bir şekilde Türkiye karşı bir siyaset izlemesi taraflar arasındaki ilişkilerin normalleşmesinin önünde engel teşkil ediyor. BAE ile Suudi Arabistan’ın Yunanistan ile ortak askeri tatbikatlar yapması ve Suriye krizinde Esed rejimi ve YPG/PKK ile yakın ilişkiler geliştirmesi bunun örneklerinden. Abu Dabi ve Riyad’ın bu siyasetleri, Türkiye’nin bölgesel siyasetinde kısmen sorun çıkarabilse de son dönemde özellikle savunma sanayinde etkili hamleler gerçekleştiren Türkiye’nin sınırları ötesindeki terörle mücadelesine veya Doğu Akdeniz’deki Yunanistan’la güç dengesine ciddi bir etkisi olmayacaktır. Dolayısıyla BAE ve Suudi Arabistan başta olmak üzere Küre İttifakı devletlerinin, Biden yönetiminin İran ile ilişkilerini geliştirmek istediği bir dönemde daha da zor durumda kalacakları aşikar. Ayrıca Körfez devletlerinin aynı anda hem Türkiye hem de İran ile mücadele edecek güçte olmadığını da belirtmek gerekiyor.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası