Kriter > Dış Politika |

Trump’ın Suriye Kararından Sonra Türk-Amerikan İlişkileri


Cumhurbaşkanı Erdoğan’la Trump arasındaki yakın iletişim Türkiye adına ciddi bir kazanımdır ve Suriye’de YPG’ye Amerikan desteğinin son bulmasını sağlaması önemli bir başarı olacaktır. Ancak Türkiye Trump’ın “öngörülemezliğini” dikkate almak zorundadır.

Trump ın Suriye Kararından Sonra Türk-Amerikan İlişkileri
G20 Liderler Zirvesi “Küresel Büyüme ve Ticaret” başlıklı oturumda Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı Trump ile bir süre görüştü, 7 Temmuz 2017, Almanya

ABD Başkanı Trump’ın Washington’da adeta deprem etkisi yaratan Suriye’den çekilme kararı sonrasında Türk-Amerikan ilişkilerinin yeni bir döneme girdiğini söyleyebiliriz. Eylül 2014’te Başkan Obama’nın Kobani’de YPG’ye destek vermesiyle başlayan son dört senelik süreçte TürkAmerikan ilişkilerini zehirleyen ve iki müttefik arasında karşılıklı derin bir güven bunalımına sebep olan Washington’ın YPG’ye desteği Trump’ın kararıyla son bulabilir. ABD’nin Suriye’den çekilme kararının YPG’ye desteğin tamamen son bulması anlamına gelmeyebileceğini unutmamak gerekiyor zira birçok siyasetçi “Kürtler”i yüz üstü bırakmamak gereğinden dem vuruyor. Bu siyasetçilerin yeni Kongre döneminde başkanın kararını bypass ederek YPG’ye desteğin devamını sağlama çabasına girmeleri tamamen ihtimal dışı değil. Ancak nispeten bu zayıf ihtimale rağmen Trump yönetiminin Suriye’de Türkiye’yle yakın çalışma iradesi göstermiş olması ikili ilişkilerin geleceğinde belirleyici olacak.

Çekilme sürecinin üç aylık bir süreyi bulması beklenirken Başkan Trump’ın düzenli çekilme vurgusu ABD’nin çıkışı sonrası oluşacak boşluğun “kötü aktörler” tarafından doldurulacağı eleştirisine cevap niteliği taşıyor. Bölgeye Türkiye’nin girmesi ve ABD’den kontrolü devralması bu eleştirileri azaltmakla kalmayarak Türk-Amerikan ilişkilerinde yeniden güven inşasının başlangıcı olabilir. Daha önce Münbiç meselesinde Amerikan Merkez Komutanlığının (CENTCOM) adeta ayak sürüdüğü ve Türkiye’yle ortak devriyelerin anlaşmadan ancak aylar sonra gerçekleştirilebildiği hatırlanmalıdır. Trump’ın çekilme ve Türkiye’yle koordine etme kararına rağmen Pentagonun sahada boşluk bırakmamak adına ağırdan alması şaşırtıcı olmayacaktır. Buna rağmen Türkiye’yle ABD arasında yeni bir koordinasyon iradesinin doğmuş olması ikili ilişkiler adına önemli ve pozitif bir gelişmedir. İki NATO müttefiki ülkenin Suriye’de koordineli çalışabilmesi hem bölgenin istikrarı hem de Türkiye’nin ulusal güvenlik kaygılarının giderilmesi açısından önemli bir aşama teşkil etmektedir. Ancak Trump’ın ulusal güvenlik bürokrasisiyle koordine etmediği ani çekilme kararının uygulanması aşamasında birçok farklı dinamiğin gündeme geleceğini ve ordunun özellikle sahada daha önce birlikte çalıştığı “partner”lerinin güvenliğini garanti altına almak isteyebileceğini unutmamak gerekiyor.

ABD’nin Ortadoğu’daki “Ayak İzi”

Amerikan kamuoyu ve Pentagonun son dört senedir “DEAŞ’a karşı kahramanca savaşan Kürtler” teması etrafında ciddi bir YPG propagandasına maruz kaldığı not edilmelidir. YPG’nin, PKK’nın Suriye şubesi olduğu gerçeğini defalarca gündeme getirmesine rağmen Türkiye’nin ulusal güvenlik kaygılarının “Kürt düşmanlığı” olarak sunulması Türk-Amerikan ilişkilerinde önemli bir handikap teşkil etmeye devam edecektir. YPG’nin Esed rejimiyle pazarlığa oturması ve Türkiye’nin operasyon yapması öncesinde kontrol ettiği bölgelerdeki otonomisini koruma çabası Ankara’nın rejimle karşı karşıya gelmesi riskini de barındırmaktadır. Ancak birkaç senedir YPG’nin ABD’nin askeri ve siyasi desteği sayesinde gücünü konsolide etme çabası ve daha da önemlisi siyasi meşruiyet kazanması zaafa uğrayacaktır. Amerikan desteğinin sona ermesi durumunda –ki bu çekilme dolayısıyla garanti değildir– YPG’nin Esed rejimi ve Rusya’yla çalışmaya başlaması Batı’nın gözünde oluşan siyasi meşruiyetlerine zarar verecektir. Türkiye’nin bu süreçte Kürtlere değil ulusal güvenliğine tehdit oluşturan YPG’nin kontrolüne karşı olduğunu net biçimde göstermesi önemli olacaktır.

2019’un başında Türk-Amerikan ilişkilerinin ana gündem maddesi Suriye’deki geçiş süreci olacaktır. Ankara öteden beri Washington’ın YPG’ye desteğini sona erdirmesi, yerel idari yönetimlerin halkı temsil eden çeşitlilikte olması ve DEAŞ’a karşı mücadelenin Türkiye’ye yakın Arap gruplarla yapılması gerektiğini savunuyordu. Trump’ın çekilme kararıyla birlikte bu hedefleri hayata geçirmek için bir fırsat doğmuş oluyor. Trump içeride Suriye’yi İran ve Rusya’ya bıraktığı yönünde ağır eleştirilere tabi tutuluyor ancak kararının kesin olduğunu ve Türkiye, Suudi Arabistan ve İsrail gibi Amerikan müttefiki bölge ülkelerinin bu mücadeleyi vermesi gerektiğini ifade ediyor. Trump’ın bu söyleminin uygulanabilir bir politika haline dönüşmesi kolay olmayacak zira ABD’nin sahada olmaması bu tür söylemleri retorik olmaktan öteye götürmüyor. Türkiye’yle koordinasyonun da ne kadar güçlü olacağı ve Pentagonun Trump’ı hava saldırılarına ve “Kürtler”e yardıma devam etmeye ikna edip edemeyeceği de belli değil. Türkiye’nin Fırat’ın doğusunda yapacağı operasyonun hedeflerinin hem ABD hem de Rusya’yla müzakerelerle koordine edilmesi gerekecek. Bu süreçte Türkiye’nin istediklerini alması için kararlı tavrı belirleyici olacaktır ancak hem Washington’ın hem Moskova’nın Ankara’nın alanını sınırlı tutmak isteyeceklerini göz önünde tutmak gerekiyor.

Trump yönetiminin bundan sonra Ortadoğu’dan bir an önce çıkmaya çalışması ve bölgenin sorunlarının bölgenin aktörleri tarafından çözülmesi gerektiği yaklaşımı Türk-Amerikan ilişkilerinde gerginlik yaratan bölgesel stratejik meselelerin etkisinin azalmasına neden olabilir. Suriye’de Amerikan Kongresi ve kamuoyunun “Kürtlere desteği”ne rağmen YPG meselesinde uzlaşma zemini oluşursa ciddi bir kriz meselesi aşılmış olacak. Bir başka ortak çıkar alanı da bölgenin şimdi olduğundan daha fazla İran’ın etkisine girmemesi. İran’ın Esed rejimi üzerindeki etkisini kalıcı kılmak istemesiyle YPG’nin de bu cepheye katılması durumunda Türkiye-İran ilişkilerinde tansiyon artacaktır. Bu durumda ABD’nin sahada olmadan Türkiye’ye nasıl bir destek verebileceği önemli bir soru işareti olarak öne çıkmaktadır. Trump yönetimi yetkilileri yakın zamana kadar İran’ın Suriye’den tamamen çıkmasını sağlamadan ülkeden çıkmayacaklarını söylüyordu ancak bu hedef Trump’ın çekilme kararıyla kısa ömürlü oldu. Trump’ın Afganistan’daki askerlerin yarısını çekme emri vermesi ve Irak’taki Amerikan varlığının da tekrar tartışmaya açılması ABD’nin Ortadoğu’daki “ayak izi”ni azaltacak. ABD’nin bölgedeki varlığının azalmasının Türkiye açısından önemi bölgesel meselelerde daha fazla bölge güçleriyle muhatap olması ve müttefiki olan Washington’la arasında stratejik çatışma yaratan YPG gibi bir meseleyi ortadan kaldırma ihtimali olacak. Senelerdir yıpranan karşılıklı güvenin tamir edilmesi zaman alacak ve özellikle önümüzdeki dönemde koordinasyonun ne kadar kapsamlı olup olmadığına bağlı olacak.

İlişkilerin Tamiri ve Geleceği

Trump başkanlığının uluslararası sistem açısından en önemli mirasının ABD’nin uluslararası kurumlar ve ittifaklara karşı sarsıcı derecedeki eleştirel tavrı olduğunu söyleyebiliriz. Çok uluslu kurum ve ittifaklar yerine birebir ilişkiyi tercih eden Trump yönetiminin Türkiye’yle son birkaç ayda özellikle Brunson krizinin aşılması sonrasında geliştirdiği ilişki Türk-Amerikan ilişkileri açısından ümit verici. Ancak Trump’ın genel olarak uluslararası sistem ve bölgesel meselelerde yarattığı öngörülemez durumlar ve istikrarsızlığın getireceği olumsuz etkileri de göz önünde bulundurmak gerekiyor. Trump liderliğindeki Amerikan yönetiminin gerek bölgesel krizler gerekse uluslararası sistem açısından kapsamlı bir politika etrafında liderlik yapmayı reddederek ülkelerle al-ver ilişkisi üzerinden gitmek istemesi orta ve uzun vadeli politikalar üretilmesini zorlaştırıyor. Amerikan politikasının belirsizliği hem koordinasyonu imkansız hale getirmiş hem de Türkiye’yi Rusya ve İran gibi sahada söz sahibi aktörlerle diplomasiye mecbur bırakmıştır. Trump’ın çekilme kararı kesin bir politikaya dönüşürse Türkiye de en azından önünü daha net görebilme şansına sahip olacaktır.

Türkiye’nin ABD’nin Suriye’de DEAŞ’la mücadele adına YPG’ye desteğini sistematik olarak sorgulamasının Trump’ın çekilme kararında kilit rol oynadığı açıktır. Bundan sonra Türk-Amerikan ilişkilerinin tamir edilmesi ve sağlıklı ilerlemesi ilk aşamada Suriye’nin kuzeyinde ciddi bir koordinasyon sürecinin gerçekleşmesine bağlı olacak. Türkiye YPG’nin sınırına yakın bölgelerinden çekilmesi ve yerel meclislerde daha fazla Arap nüfusun temsilini sağlamak yanında bölgede güvenlik ve istikrarın sağlanması için çalışacaktır. ABD’nin Türkiye’nin çabalarına destek vermek yerine YPG’ye desteğe devam edecek ikircikli bir tavra doğru evrilmesi halinde Ankara-Washington ilişkilerini rayına oturtmak mümkün olmayacaktır. Bu sorunun ortadan kaldırılmasının kritik önemi haiz olmakla birlikte ABD’nin uluslararası sistemdeki rolünün değişmekte olması ve bunun sonucu olarak kapsamlı politikalar üretememesinin yan etkilerini unutmamak gerekiyor. Diğer bir deyişle sahada YPG ve DEAŞ gibi terör gruplarının ABD’yi tekrar sahaya döndürmek için bazı provokatif eylemlere girişebileceği gözden kaçırılmamalıdır. Trump’ın Kongrede güçlenen Demokratlar karşısında kendini dış siyasette ispat etmek istemesi yeni bir krizde tekrar dönmeye karar vermesine yol açabilir. Trump’ın ani karar alışlarının kendi ulusal güvenlik takımını bile tamamen hazırlıksız yakalaması göz önünde bulundurulduğunda ABD’nin politikasındaki istikrarsız iniş çıkışlara hazırlıklı olmayı gerektirmektedir.

Türk-Amerikan ilişkilerinde bölgesel sorunlar hep kritik önem arz etmiş ve Trump’ın geri kalan iki yılında da bu dinamiğin devam etmesini beklemek yanlış olmayacaktır. Bölgesel meselelerde Türkiye’yi dinlemeye ve istediğini yapmaya açık bir Amerikan yönetiminin olması ikili ilişkiler açısından önemli bir kazanım olabilir. Ancak Trump’ın uluslararası sistem açısından yarattığı istikrarsızlığın sonuçlarının hem Türkiye’yi zora sokacak hem de alan açacak etkileri görülebilir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’la Trump arasındaki yakın iletişim Türkiye adına ciddi bir kazanımdır ve Suriye’de YPG’ye Amerikan desteğinin son bulmasını sağlaması önemli bir başarı olacaktır. ABD’nin Kuzey Suriye’den birliklerini çekmesi sürecinde ve sonrasında Türkiye’yle koordinasyon sağlaması ve bunun Ankara’nın önceliklerini destekleyen siyasi bir ortak çalışmaya dönüşmesi de ikili ittifak açısından dönüm noktası olacaktır. Bölgede ve uluslararası sistemde bu kadar değişim yaşanırken Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki pozisyonunu net olarak belirlemesi ve ısrarcı olması sonuç vermiştir. Önümüzdeki dönemde de Türkiye’nin politikasını net bir şekilde belirleyip sahadaki varlığıyla desteklemesi istediklerini alabilmesi açısından belirleyici olacaktır. ABD’nin Trump’ın geri çekilme kararı sonrasında Türkiye’nin kritik rolünü kabul edip destekleyici bir politika benimsemesi Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceği açısından da son yıllardaki en önemli dönüm noktalarından birini teşkil edecektir.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası