PKK neden bir yerel seçim için CHP’ye destek verir, CHP için oy ister? Aslında bu sorunun cevabı takip eden şu sorularda gizli: Neden 23 Haziran’da tekrar seçimlerinin yapılacağı İstanbul’un CHP il başkanı PKK kurucularından olup ölümüne kadar örgütle bağını sürdürmüş Sakine Cansız’ı sadece devrimci olarak, ölümünü de insanlık için bir kayıp olarak niteler? Ve neden bu eski ifadelerine referansla PKK ve Cansız hakkındaki görüşü sorulduğunda “Hiç değişmedim” der? Ve neden bu açıklamalar Cumhuriyet’in kurucu partisi, Atatürkçü olarak bildiğimiz CHP tarafından tek bir itirazla karşılanmaz? Üstelik bu sessizlik sadece CHP ile sınırlı değil. Obez (!) Suriyeli göçmenleri her gün bin bir yanlış bilgi ve yönlendirmeyle gündeme getirmekten geri durmayan ittifakın küçük ortağı İYİ Parti ittifak ortağının PKK güzellemeleri karşısında kafasını kuma gömer. Neden milliyetçilik söz konusu olduğunda mangalda kül bırakmayan İYİ Parti ittifak ortağının PKK güzellemelerini duymazlıktan gelir?
Hakkını teslim edelim, CHP’nin genel başkanı ve kimi yöneticileri bazen PYD terör örgütü için “terör örgütü değil”, PKK için “Kandil’de terörist yok” gibi çıkışlarda bulunup Türkiye’nin Afrin’deki PYD ve Kandil’deki PKK hedeflerine yönelik operasyonlarına karşı çıkarken zaman zaman da buna ters çıkışlar yapabilmekteler. Ama kimi il başkanları ve milletvekilleri PKK konusunda çok net bir şekilde PKK ile terörü yan yana getirmiyorlar. Ve bu kişiler partililer tarafından kamuoyu önünde uyarılmıyor, tersine taltif ediliyorlar. Asıl problem de burada zaten. Bu sessizlik en kötüsü çünkü kimi partililerin PKK adına olumlu algılar doğuran, açıktan ve net bir şekilde yapmış oldukları açıklamaları böylelikle parti de gizli ve ikircikli bir tavırla kınamamış dolayısıyla onaylamış oluyor.
Millet İttifakı’nın bu jestine karşılık PKK da tabii ki CHP-İYİ Parti ittifakını destekleyecektir. CHP İstanbul İl Başkanı Kaftancıoğlu’nun gerek 2013’te Sakine Cansız hakkında yapmış olduğu Twitter paylaşımları gerekse geçtiğimiz günlerde bu paylaşımlar konusundaki fikrinin değişip değişmediği sorusuna verdiği “Hiç değişmedim” cevabına tepki beklendik kesimlerden yağdı. CHP’nin bu seviyede bir yöneticisinin PKK’ya terör örgütü diyememesi, Sakine Cansız adlı örgüt kurucusu ve yöneticisine adeta sahip çıkmasına CHP’den tek bir itiraz yok. Neden? Bu sorunun kolay bir cevabı yok. Cevap vermek kolay olsa bile yüzleşmesi zor bir cevap bu.
CHP’nin Dünü, Bugünü
Toplumun belirli kesimlerinde PKK ile CHP’yi yan yana konumlandıran bu durumun CHP tabanında da ciddi yansımaları olmakta. Özellikle parti yönetiminden PKK konusunda özendirici, örgütü sempatikleştirici kılmaya yol açabilecek paylaşımlara maruz kalan genç CHP seçmenleri kimi partililer için “Ne olmuş PKK’lıları övmüşse, önemli olan Erdoğan’ı devirmek” noktasına savrulmaya başladı. Evet, PKK’nın kullandığı “anti-faşist blok” söylemi CHP seçmenlerini de içeriyor ve bir kısmını cezbetmeye başladı. Bu konuda hızlı bir sosyal medya taraması CHP seçmenlerinin söz konusu kesimindeki radikalleşmeyi gözler önüne sermek için yeterli. Örneğin gençler tarafından yoğun rağbet gören online sözlüklerde, sosyal paylaşım sitelerinde CHP’li isimlerin PKK’lılara yönelik olumlu ifadeleri hakkındaki yorumlara bakılabilir. Pek çoğu yukarıda değinilen “PKK önemli değil asıl düşman AKEPE” noktasında.
Ben şahsen eski CHP’yi de eleştirirdim. Askeri vesayetçiydi, tek tipçiydi, darbeciydi. Bu eleştirilerim bakidir, CHP bu konularda öz eleştiride bulunmuş bir parti değil ama eski CHP en azından kendi perspektifinden vatanseverdi, bu noktada soru işaretleri doğurmayan bir partiydi. Yeni CHP ise tehlikeli bir yöne doğru savruluyor.
Nitekim PKK, sözde yöneticileri Bese Hozat ve Duran Kalkan tarafından AK Parti-MHP blokuna karşı CHP’ye oy isterken bu isteğin karşılıksız kalmayacağının da altını çizdi. Örneğin Duran Kalkan örgüte yakın bir internet sitesine verdiği mülakatta CHP’nin “mevcut sonuçları” örgütün siyasi kolu olarak gördüğü “HDP’nin gücü ve desteği” ile aldığını belirtti ve “CHP yöneticileri bu gerçeği iyi görmeliler” diye devam etti. Kalkan’a göre “CHP’nin sorumluluğunu bilmesi gerekiyor.” Ne kadar acı değil mi? PKK’nın CHP’ye sorumluluk yüklediğini bu kadar rahat söyleyebilmesi ve CHP’nin bir yerel seçim uğruna buna sükut ikrardandır misali sessiz kalışı. Peki ne için bu ortak duruş? Yine Kalkan’ın belirttiği gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı indirmek için. PKK için İstanbul seçimleri sadece bir başlangıç. CHP’den daha büyük beklentileri var. Ve CHP bu sessizliğini sürdürdükçe ve il başkanları üzerinden PKK’ya zeytin dalı uzattıkça beklentiler artacak. CHP yönetimi muhafazakar oylar için söyledikleri gibi bu durumu da “takiye” ile kendilerince meşrulaştırabilir. Köprüyü geçtikten sonra PKK’yla arasına net bir mesafe koyabileceğini zannedebilir. Ama o vakit geldiğinde belki de iş işten geçmiş olacak. Belki de bunca yıl “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyen gençler o gün başka birinin militanlarıyız diyecekler. Devlet yönetmeye talip olan bir parti, Türkiye’nin en büyük ikinci ve en köklü partisi böyle küçük hesaplar içine girmemeli ve teröre terör demekten imtina etmeden tepkisini koyabilmelidir.
Hep belirttiğim gibi PKK’nın HDP’yi tükettiği, çıkış yolu aradığı bir anda bu çıkış yolu Cumhuriyet’in kurucu partisi olmamalı. PKK, HDP’nin bir dönem düz ovada siyaset ihtimaliyle yeşerttiği ümitleri soldurdu. Partinin gençlik teşkilatı dahil teşkilat kadrosunu örgüt emirlerine memur kıldı. Seçilmiş belediye başkanlarını örgüt hiyerarşisine bağladı. HDP, PKK ile ilişki içerisinde siyaset yapmanın asıl kaybedeninin örgüt değil parti olacağını en açık haliyle gösterdi. Ve PKK’nın HDP’yi tükettiği noktada Murat Karayılan CHP’ye oy istedi, Duran Kalkan da CHP’ye sorumluluk yüklediğini söyledi. Ne oldu da CHP, PKK’nın umut ışığı oldu? CHP’nin bu soruyla yüzleşmesi gerekiyor. Bu sorular Erdoğan düşmanlığıyla geçiştirilemeyecek denli büyük sorular. Seçimler kazanılır ya da kaybedilir ama yüzleşilmediği taktirde bu örtülü ilişki CHP’nin tarihinde kara bir leke bırakır.