Kriter > Dosya > Dosya / Filistin 2 |

Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un U Dönüşlerinin Esamesi Okunabilir mi?


Fransa devlet başkanı Macron, 7 Ekim’in ardından Amerikan Başkanı Biden’ı hatta ülkesinde sert eleştirilerin hedefi olan Netanyahu’yu da aşan siyasi pozisyonlarıyla en İsrail yanlısı isimleri dahi şaşırttı. Denilebilir ki Macron Fransa’sı, aradaki zikzaklara rağmen nasıl tanımlanırsa tanımlansın kantarın topuzunu İsrail’den yana kaçıralı çok oldu.

Fransa Cumhurbaşkanı Macron un U Dönüşlerinin Esamesi Okunabilir mi
(Ümit Dönmez/AA, 2 Şubat 2023)

İlk döneminden itibaren Avrupa’nın en İslamofobik yasal düzenlemelerini yapan Macron, 2017’de seçilmesinden sadece birkaç ay sonra, Siyonizm karşıtlığının da bir tür antisemitizm olduğunu söyleyen ilk Fransa cumhurbaşkanı olarak tarihe geçmiş, Netanyahu’yu ise “dost” diye tanımlamıştı. 7 Ekim’in ardından Amerikan Başkanı Biden’ı hatta ülkesinde sert eleştirilerin hedefi olan Netanyahu’yu da aşan siyasi pozisyonlarıyla en İsrail yanlısı isimleri dahi şaşırttı. Kimilerine göre, kısa süren aralarla yaptığı zikzaklar sebebiyle son kertede ne İsa’ya ne Musa’ya yarandı. Ama bu deyim baştan yanlış. Aslında İsa’ya yaranan Musa’ya da yaranır. Mesele, Musa ve firavun arasında yapılan seçimdir. Denilebilir ki Macron Fransa’sı, aradaki zikzaklara rağmen nasıl tanımlanırsa tanımlansın, kantarın topuzunu İsrail’den yana kaçıralı çok oldu. En kısa zamanda tıpkı Ocak 2020’de olduğu gibi teselliyi İsrail’de bulabilir, kippa takıp Ağlama Duvarı’nda gözlerini kapatıp ağlayabilir de.

 

Fransa’nın Ufuk Açan Yaklaşımları

Yahudi soykırımının ortağı, diğer taraftan büyük sömürgeci ülke ve Avrupa’nın en büyük Müslüman nüfusuna sahip ülkesi Fransa Cumhurbaşkanı, 24 Ekim’de Tel Aviv’e uçmadan bir gün önce Elysee Sarayı yüksek sesle ve net bir şekilde ifade etti; “Cumhurbaşkanının öncelikli hedefi Fransa’nın İsrail’le dayanışmasını ifade etmek ve İsrail’e bu savaşta sizi yalnız bırakmayacağız demek.” Cumhurbaşkanı da görüşmede, bu öncelikli hedefini, İsrailli muhatabına neredeyse yemin ederek tekrarladı, “Sizi temin ederim ki, terörizme karşı bu savaşta yalnız olmayacaksınız” ve ekledi “Bu insanlar sadece Yahudi oldukları ve barış içinde yaşamak istedikleri için öldürüldüler.” Macron böylece saldırıyı İsrailli liderlerin bile aklına gelmeyen bir formülle tanımladı. Ancak en müthiş düşüncesini, belli ki en sona, Netanyahu’yla yaptığı basın toplantısına saklamıştı: “DEAŞ’a karşı uluslararası koalisyon HAMAS’a karşı da mücadele edebilir!” Netanyahu’nun da ufkunu aşan Fransa Cumhurbaşkanı, belli ki Müslüman ülkeler de dahil olmak üzere neredeyse bütün dünyayı, İsrail safında HAMAS’a karşı yek vücut savaşırken tahayyül etmişti! Ki Netanyahu, 21. yüzyılın en büyük katliamını yaparak, Gazze’de çoluk çocuk demeden önüne geleni öldürürken, “Bu, Avrupa’nın savaşıdır. Bu Amerika’nın savaşıdır. Eğer şimdi kazanamazsak sırada Avrupa ve siz varsınız. Ve biz kazanmak zorundayız” diye konuşmuş, Batılı ülkeleri kendi safına çağırmakla yetinmişti.

Fransa Cumhurbaşkanı bir öğle vakti Tel Aviv’de HAMAS’a karşı mücadelenin uluslararasılaştırılmasını teklif ederken, ister istemez Fransa da HAMAS’a savaş ilan etmiş oldu. Aşırı solcu muhalefet France Insoumise’ın ulusal koordinatörü Manuel Bompard, “Bugün Macron, Fransa’nın HAMAS’a karşı savaşa girmesini öneriyor. Pekiyi nerede, Gazze’de mi olacak bu savaş? Yani DEAŞ karşıtı koalisyon döneminde Suriye’de olduğu gibi Fransız uçakları hava saldırıları mı yapacak Gazze’de? George W. Bush’un ve yeni muhafazakarların “terörizme karşı savaş” teorisi gibi!” derken, basında “şaşırtıcı”, “tuhaf” olarak nitelenen bu teklif, görünüşe bakılırsa herkesi şaşırtmış, cumhurbaşkanının sözleri Paris’e bomba gibi düşmüştü.

Washington tarafından 2014’te başlatılan “uluslararası DEAŞ karşıtı koalisyon”un 86 ülkeyi kapsadığı ve bunlardan üçünün de ABD, Birleşik Krallık ve Fransa olmak üzere karaya kuvvet konuşlandırdığı vurgulanmasından başlayarak, türlü türlü analizler yapıldı. Kulislere yansıdığı kadarıyla dışişleri mensupları Quai d’Orsay’da kıvranırken, “en iyisi böyle bir açıklama hiç yapılmamış gibi yapalım” demişler. Hal böyleyken Cumhurbaşkanının açıklamasını toparlamak Élysée Sarayı’na düştü! Aslında cumhurbaşkanının DEAŞ’a karşı uluslararası koalisyon deneyiminden ilham almak istediği mealinde açıklamalar yapıldı. Ancak bu izah da Macron’un sözlerini daha anlaşılır, daha doğrusu alakalı kılamadı. Nitekim Savunma Bakanlığı’na yakın think thank kuruluşu İFRİ uzmanı Héloïse Fayet, diplomatik bir lisanla ifade etti: “Emmanuel Macron’un hangi koalisyondan bahsettiğini gerçekten bilmiyoruz ve Élysée’den gelen sonraki açıklamalar, bu noktayı açıklığa kavuşturmaya gerçekten yardımcı olmadı.” Fayet’e göre, DEAŞ’la HAMAS’ı eş tutmanın anlamına gelince; “Bu, İsrail liderleri ve onların Fransa’daki temsilcileri tarafından yürütülen bir iletişim kampanyasının sonucu”ydu.

Açıkçası Macron’un bizzat kendi icraatları ve pozisyonlarına nispetle bir kez daha böyle bir zamanda ülkesinde sulh sağlaması hiç de kolay değildi. Fransa, hem Yahudi soykırımının ortağı bir ülkeydi hem büyük bir sömürgeci güçtü hem de Avrupa’da Müslüman nüfusun en yüksek olduğu ülkeydi. Ayrıca ilk döneminden itibaren Avrupa’nın en İslamofobik yasal düzenlemelerini yaparak Müslümanlara nefes alacak alan bırakmamıştı. 12 Ekim’de Fransa İçişleri Bakanı Gérald Darmanin, ülke genelinde İsrail karşıtı toplantıları yasaklama kararı aldı. Macron, 13 Ekim’de televizyonda yayınlanan bir konuşmasında yasağa değindi “İster taklit ister yansıtma yoluyla buraya ideolojik kavgaları sokmayalım. Uluslararası kırılmalara ulusal kırılmaları da eklemeyelim, birlik olalım” dedi.

Halbuki bizzat kendisi çoktan 21. yüzyılın en büyük kırılma noktasının saflarını ülkesine taşımıştı. Üstelik hafıza çalıştırarak! Bütün dünyanın gözünde zalim kim masum kim şeksiz şüphesiz ayan olurken, dünyanın bir ucundan diğerine Washington’da, New York’ta, Londra’da, yasaklara rağmen Paris’te yüzbinlerce insan sokaklarda İsrail’i protesto ederken, Fransa Cumhurbaşkanı Macron da nihayet herhalde bir denge tutturmak maksadıyla 9 Kasım’da Paris’te “Gazze’deki Siviller için Uluslararası İnsani Konferans”ını topladı ancak AFP’nin haberine göre Fransa, konferansın İsrail’i kınayacak bir platforma dönüşmemesi konusunda önceden davetli ülkeleri de uyarmıştı. Bu konferansta ilk kez ateşkes çağrısı yaptığında, İsrail’in Gazze’de öldürdüğü Filistinlilerin sayısı 10 bin 569’a ulaşmıştı. Zaten konferansın ne ulusal ne uluslararası bir yankısı olmadı. Ancak konferansın ertesi günü 10 Kasım’da Élysée Sarayı’nda BBC’ye konuştuğunda şaşırma sırası İsrail’e, Fransa’da Yahudi cemaatinin etkili ve yetkili isimlerine gelmişti.

Macron yapılan bombardımanın “meşruiyeti olmadığını” vurgulayarak, iki hafta önce bütün dünyayı uğruna savaşmaya çağırdığı İsrail’e seslendi: Bugün siviller bombalandı. Bunlar çocuk, kadın ve yaşlı kişilerdi, bombalandılar ve öldürüldüler. Bu durumun bir açıklaması ve kabul edilebilir tarafı yok. İsrail’e bombardımanı durdurma çağrısı yapıyoruz.

Netanyahu, “uluslararası yasaların çiğnenip çiğnenmediğine karar verecek kişinin kendisinin olmadığını” söylerken, Macron da yeni bir U dönüşü yapmakta gecikmedi, 24 saat geçmeden İsrail Cumhurbaşkanı Herzog’u arayıp BBC röportajında, İsrail’in sivilleri hedef aldığını söylemek istemediğini beyan etti. İsrail tarafından çıkan haberlere göre Macron, uzun uzun ne demek istediğini anlattı.

Macron’un İsrail yanlısı yeni “virajı”nın ardından Filistin’e destek veren aşırı solcu Boyun Eğmeyen Fransa (LFI) Partisi Meclis Başkanvekili Mathilde Panot, Macron’un İsrail’i kınadığı BBC röportajından hemen sonra “İsrail’e koşulsuz destek” açıklaması yapmasını eleştirdi. Mathilde Panot Sayın Başkan (birini) seçmeniz gerekecek. Dün BBC’de yaptığınız gibi Netanyahu’nun savaş suçlarını kınıyorsanız, bugün İsrail’e koşulsuz destek vermekten bahsedemezsiniz dedi. Diğer tarafta aynı gün, Ulusal Meclis ve Senato başkanlarının çağrısı üzerine, eski cumhurbaşkanları Nicolas Sarkozy ve François Hollande’ın ve Müslüman düşmanı aşırı sağcı Marine Le Pen ve Eric Zemmour’un da katıldığı “Cumhuriyet için antisemitizme karşı” bir yürüyüş düzenlendi. Macron yürüyüşe katılmadı ama “kalbi ve ruhu” ile orada olduğunu açıkladı.

Paris'te

Paris'te, İsrail'in bombardımanı altındaki "Gazze'deki Siviller için Uluslararası İnsani Konferans" başladı. Konferansa, Dışişleri Bakan Yardımcısı Ahmet Yıldız, Filistin Başbakanı Muhammed Iştiyye, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, AB Konseyi Başkanı Charles Michel, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, GKRY lideri Nikos Hristodulidis, İrlanda Başbakanı Leo Varadkar, Uluslararası Kızılhaç Komitesi Başkanı Mirjana Spoljaric Egger'ın yanı sıra çok sayıda ülkeden yetkili ve sivil toplum kuruluşu temsilcisi katıldı. (Ümit Dönmez/AA)

 

Dünden Bugüne Değişenler

Fransız devlet radyosundaki uzun röportajında Macron’un virajlarının hemen her birine bir izah getiren tanınmış jeopolitik uzmanı Prof. Frédéric Encel’e göre Cumhurbaşkanının politikası aslında “Fransız diplomatik söyleminde özgünlük arzusu”. Gerçi ekliyor “Fakat bu politikanın başarısını önceden kestirmek güç tabii!” Fransa’nın geleneksel politikasından sapma olduğu yönündeki eleştirilere gelince az sayıda da olsa bu yönde ses çıkaranlar var, başta eski Başbakan Dominique De Villepin ve aşırı solcu Boyun Eğmeyenler Partisi, medyada bazı internet siteleri ve Le Figaro gazetesinin haberine göre; Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da görev yapan 10’a yakın Fransız diplomat… Bu diplomatlar dışişlerine gönderdikleri ortak bildiride, 7 Ekim saldırılarında Macron’un İsrail yanlısı “virajının”, Fransa’nın İsrail-Filistin meselesindeki geleneksel çizgisi ile ters düştüğünü ve Fransa ile Ortadoğu arasındaki güven krizinin “ciddi” boyutlara ulaştığı ve kalıcı olma riski taşıdığını söylediler.

Frederic Encel bu konuyu da cevaplamış o uzun röportajında: Quai d’Orsay (Dışişleri Bakanlığı) birçok insanın sandığının aksine süper Arap yanlısı değil. Sadece gerçekleri hesaba katıyor. 22 Arap devleti var. Bir de Yahudi devleti, İsrail. Bu diplomatlar Fransa’nın Arap dünyasındaki nüfuzunun bir kısmını kaybettiğini düşünüyor. O kadar yani! Eğer bu geleneksel siyasetin en önemli ismi Chirac ise denilebilir ki Macron’a nispetle takdire şayan tarafları olsa da Ortadoğu’daki yakın ilişki içinde olduğu dostları Saddam Hüseyin, Mübarek ve en çok da Hafız Esed’di. Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, 13 Ekim 1996 günü Kudüs’te İsrail polisiyle girdiği ve tarihe geçen tartışmasının ardından, Filistin lideri Yasser Arafat ile Gazze’de buluşmuş, iki lider coşkulu bir kalabalığın önünde Charles de Gaulle Caddesi’ni açmıştı. On yıl sonra, Nisan 2007’de Paris’e gelen Filistin Yönetiminin yeni başkanı Mahmud Abbas, Ramallah’ta kısa süre içinde Jacques Chirac Caddesi açılacağını duyurmuştu. Şimdi Macron’u eleştirenler diyor ki, “Nablus’ta bir Emmanuel Macron Caddesi olmayacak. Tunus’ta ve Beyrut’ta Fransa büyükelçiliklerinin önüne giderek ‘Katil Macron’ sloganı atıyorlar”. Ancak yerküremizde artık köprünün altından sular çok hızlı akıyor. Kim derdi ki gün gelecek Arap Baharı’ndan sonra İsrail, en büyük düşmanları arasında saydığı Hafız Esed’in oğlunun yerinde kalmasını isteyecek. İstiyor ama! Yine de Macron yerine Chirac olsaydı ihtimal, bu kadar İsrail yanlısı bir Fransa görmeyecektik.

Aslında Gazze’deki katliam, sadece Gazze’de ve 7 Ekim’den sonra değil, bütün Filistin’de ve 7 Ekim öncesinde de ne yaşandığını dünyaya ilk kez bu kadar ayan etti. Hangi devletin gerçekte nerede durduğunu zaten gösterdi ama dünyanın bir ucundan diğerine kim insan kim değil şahit etti…

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası