Yapay Zekâ (YZ), günlük hayatımıza derinden entegre oldu. Akıllı cihazlarımızda müzik, film ve kitap önerilerinden Siri ve Alexa gibi sanal asistanlarla etkileşimlere, hatta sosyal medya akışlarımızın kişiselleştirilmesine kadar her yerde YZ boy gösteriyor. Bu YZ uygulamaları o kadar hayatımızın bir parçası haline geldi ki, altlarında yatan YZ algoritmalarını düşünmeden sıkça kullanıyoruz. Ancak YZ hakkındaki genel algı, Kasım 2022’de OpenAI tarafından ChatGPT-3’ün tanıtılmasıyla önemli bir dönüşüm yaşadı.
Söylemdeki bu dönüşüm, ChatGPT-3’ün “YZ’nin demokratikleştirme” rolünden kaynaklanıyor. Bu gelişim sayesinde, teknik altyapısı olmayan kişiler de dahil olmak üzere herkes için YZ ulaşılabilir hale gelmiş ve YZ’nin sadece uzmanlar ve mühendisler için özel bir araç olduğu algısı böylece yıkılmıştır.
ChatGPT-3’ün, Google’ın 2000’lerin başında internet aramalarında neden olduğu dönüşüme benzer bir etki oluşturduğu söylenebilir. ChatGPT-3, gelişmiş YZ teknolojisini geniş kitlelere daha kolay erişilebilir kılarak, YZ dünyasında devrim niteliğinde bir dönüşümü tetiklemiş ve bu alanı daha geniş bir kitlenin kullanımına açmıştır.
Bu gelişmelerden önce, YZ hakkındaki tartışmalar genellikle ekonomik büyümeye potansiyel etkileri ve askeri alanlardaki stratejik önemi üzerine odaklanmaktaydı. Aynı zamanda Elon Musk gibi büyük teknoloji şirketi liderlerinin de aralarında bulunduğu birçok uzman, gelişen bu teknolojinin olası riskleri konusunda, özellikle insan hakları açısından, sürekli endişelerini dile getirmekteydi. ChatGPT-3’ün ortaya çıkışı, bu tartışmaları daha da derinleştirmiş ve potansiyel riskleri de öne çıkarmıştır.
Örneğin, çeşitli alanlardaki YZ kullanımları, YZ’nin belli gruplara karşı ön yargılı olma eğilimini ortaya koymuştur. YZ’nin risklerini gözler önüne seren önemli bir başka olay, Haziran 2023’te ChatGPT-3’ün ilk büyük veri ihlalini yaşaması ile gerçekleşmiştir. Yaşanan bu ihlal dahilinde, kullanıcıların uygulama içi istek ve bilgileri, diğer kullanıcıların erişimine açılmış ve bu durum ChatGPT Plus abonelerinin gizliliğini tehlikeye sokmuştur. Bu tür vakalar, YZ’nin gizlilik ve etik standartlar üzerindeki etkisini dikkatle incelemenin gerekliliğini göstermiştir.
Bu denli hızla değişim gösteren teknoloji sahasında 150’den fazla devlet ve kuruluş, ortaya çıkan tehlikelere karşı etik ilkelerini açıklayarak sahadaki olumsuzluklara yanıt vermeye çalışmış, ancak çok azı bu ilkeleri yürürlükteki yasalara dönüştürebilmiştir. 2023’ün sonunda Yapay Zekâ Yasası’nda anlaşan AB, YZ düzenlemelerine liderlik yapma yolunda ilerlemektedir. İlk yapay zekâ düzenlemesi olmamasına rağmen AB Yapay Zekâ Yasası, muhtemelen dönemin en kapsayıcı düzenlemesi olacaktır ve bu nedenle yapay zekâ yönetişiminde potansiyel bir küresel standart olarak kabul edilmesi beklenmektedir. Uluslararası sistemde standart belirleyiciliğine giden bu süreç 2021’de başlamıştır ve özellikle ChatGPT-3’ün lansmanıyla birlikte, gelişen teknolojilere uyum sağlamak amacıyla önemli değişimlerden geçmiştir.
AB Yapay Zekâ Yasasını Anlamak
AB Yapay Zekâ Yasası, Avrupa’da YZ’nin kullanımını denetlemek amacıyla Avrupa Komisyonu tarafından 21 Nisan 2021’de ilk kez sunulmuştur. Başlangıçta, sağlık ve finans gibi kritik sektörlerdeki (örneğin tıbbi cihazlar, kredi onay işlemleri veya işe alma kararları gibi) yüksek riskli YZ uygulamalarını ele almak üzere tasarlanmıştır. Ancak zamanla algılardaki değişikliklere yanıt olarak kapsamı genişletilmiştir. Yukarıda bahsedildiği üzere, ChatGPT-3’ün ortaya çıkışı, YZ’nin erişimi ve algılanması üzerinde yeniden değerlendirmeler yapılmasına neden olmuştur. Bu bağlamda Avrupa Parlamentosu, başlangıçtaki hedef alanların ötesine uzanan ve genel uygulamalara sahip yaygın YZ sistemlerini kapsayacak ek düzenlemeleri tanıtmıştır. Bir dizi tartışmadan sonra, 8 Aralık’ta AB’nin üç ana organı arasında bir anlaşma sağlanmıştır ve Yapay Zekâ Yasası son halini almıştır.
AB Yapay Zekâ Yasası’nın teknik detaylarına odaklanırsak, yasanın en dikkat çekici ve önemli özelliklerinden biri, metinde YZ için net bir tanımın yapılmasıdır. YZ’nin tanımlanması, birçok devletin açık bir tanım geliştirmede başarısız olduğu bir alandır. Net ve kesin bir YZ tanımı, bu düzenlemenin uygulanmasını pratik ve anlaşılır hale getirmekte büyük bir rol oynayacaktır.
İkinci olarak, AB Yapay Zekâ Yasası’nın insan haklarını merkeze alan, kapsamlı ve risk odaklı bir yapı sunması, kritik bir öneme sahiptir. Düzenleme dahilinde şu YZ uygulamaları yasaklanmıştır:
- Politik, dini veya felsefi inançlar, cinsel yönelim veya ırksal özellikler gibi hassas nitelikleri işleyen biyometrik sınıflandırma sistemleri
- Yüz tanıma veri tabanları için internetten veya kapalı devre televizyon sistemlerinden keyfi yüz görüntüleri toplama
- İş yerleri ve eğitim ortamlarında duygu algılama teknolojilerinin kullanımı
- Bireyleri sosyal davranışları veya kişisel özelliklerine göre değerlendiren sosyal kredi sistemleri
- İnsan davranışını değiştirme amacı güden ve özgür iradeyi zedeleyen YZ araçları
- Yaş, engellilik veya sosyoekonomik statü gibi özelliklere göre tanımlanan özel grupların zayıflıklarını hedef alan YZ çözümleri.
Bunun yanı sıra, AB Yapay Zekâ Yasası, YZ uygulamalarını dört farklı risk seviyesi dahilinde değerlendirmektedir:
- Minimum veya Hiç Risk İçermeyenler, örneğin video oyunları veya spam filtreleri gibi, piyasa denetimi ve olay raporlamasına tabidir
- Sınırlı Risk, kullanıcılarına kendi doğasını açıkça belirten chatbotlar gibi, şeffaflığın gerektiği uygulamaları kapsar
- Yüksek Risk, uzaktan biyometrik tanıma ve kritik sektörlerde kullanılan YZ gibi, katı uyum, ön yargı azaltma ve güvenlik tedbirlerine tabidir
- Kabul Edilemez Risk, hükümetler tarafından yapılan sosyal skorlama gibi, güvenlik ve kullanıcı haklarını tehdit eden YZ uygulamalarını içerir ve bunlar yasaktır.
Ayrıca düzenleme, ChatGPT-3 gibi teknolojilerin ortaya çıkışıyla etkilenen Genel Amaçlı Yapay Zekâ’ya odaklanmaktadır. Chat GPT tarafından da kullanılan üretken YZ modelleri (generative AI), bu kategoriye dahildir. Bu düzenleme kapsamında, OpenAI ve Google gibi Genel Amaçlı YZ modelleri geliştiren şirketler, belirli uygulamalar üzerindeki kontrol derecelerinden bağımsız olarak, YZ sistemlerinin kullanımında kısmi sorumluluk taşımaktadır. Teknoloji şirketleri, YZ modellerini eğitmek için kullandıkları verileri telif hakları ile korunuyor olsa da özetleriyle açıklamak zorundadır ki bu da içerik üreticilerine kullanılan materyaller için tazminat talep etme imkanı sunmaktadır.
AB Yapay Zekâ Yasasının Etkinliği
Genel olarak, YZ düzenlemelerinin etkinliği, büyük ölçüde iki kritik faktöre dayanmaktadır. Bu faktörlerden ilki; sivil hakların ve teknoloji kullanıcılarının haklarının koruması ile inovasyonun ve yatırımların teşviki arasındaki hassas dengenin korunmasıdır. İkinci faktör ise düzenlemenin hızla evrilen ve sürekli değişen YZ’nin doğası ve potansiyel riskleriyle başa çıkabilir bir kapasitede olmasıdır.
İlk faktörle ilgili olarak, AB Yapay Zekâ Yasası, büyük Amerikan teknoloji şirketlerinden gelen eleştirilere maruz kalmıştır. Bu eleştirilerde, yönetimin dengeleri bozduğu söylenmekte ve AB’nin inovasyon kabiliyetine zarar vereceği iddia edilmektedir. Örneğin, OpenAI’den Sam Altman, uyum sağlama niyetlerini belirtmiş ve uyumun pratik olmaması durumunda AB’den çekilmeyi düşündüklerini ifade etmiştir. Ayrıca, Google’ın geliştirdiği chatbot Bard’ın AB’de bulunmaması, teknoloji şirketlerinin küresel teknoloji ilerlemesini bölgesel düzenlemelerle uyumlu hale getirme konusunda yaşadığı zorluklara bir örnektir. Gelecekte daha fazla şirket konu bağlamında temkinli bir yaklaşım benimserse, AB devam eden YZ yarışında dezavantajlı bir konumda kalabilir ki bu da ekonomik gelişim ve bölgenin küresel YZ sahnesindeki rekabetçi konumu üzerinde olumsuz etkilere yol açabilir.
İkinci faktör açısından, AB Yapay Zekâ Yasası, YZ’nin hızla evrilen doğası nedeniyle büyük bir zorlukla karşı karşıyadır. YZ’nin potansiyel uygulamaları ve yetenekleri hâlâ gelişmektedir. Bu durum, düzenlemenin taslak görüşmeleri sırasında ChatGPT-3’ün etkisiyle açıkça görülmüştür. Yasa, ilk kapsamlı YZ yasası olarak takdir edilse de geniş bir YZ uygulama yelpazesini tek bir çerçeve altında kapsayan yatay bir düzenleyici yaklaşım benimsemektedir. Buna karşılık Çin, belirli YZ uygulamalarına özgü olarak uyarlanmış dikey bir düzenleme stratejisi kullanmaktadır. Bu esneklik, Çin’in yeni teknolojik gelişmelere daha hızlı uyum sağlamasına olanak tanımaktadır. Temelde, teknolojik ilerlemelerin yönlendirdiği hızla değişen dünyamız, mevcut AB Yapay Zekâ Yasasını yakın gelecekte eskimiş hale getirebilir ki bu da yeni teknolojilere ayak uydurmak için güncellemeler veya yeni çerçevelerin geliştirilmesini gerektirecektir.
AB ile ABD Arasındaki Çekişmenin Yeni Başlığı; Yapay Zekâ
Avrupa Birliği, 2018’de uygulanmaya başlanan Genel Veri Koruma Tüzüğü ile veri düzenlemesindeki liderliği nedeniyle geniş ölçüde övgü almıştır. Tüzük, sadece AB içinde veri düzenlemesi için bir örnek teşkil etmekle kalmamış, aynı zamanda “Brüksel etkisi” olarak bilinen küresel veri yönetişimini etkilemiştir. Ancak, YZ düzenlemeleriyle benzer bir fenomenin meydana gelip gelmeyeceği belirsizdir. Uluslararası dinamikler, YZ bağlamında farklıdır ve AB’nin ana müttefiki olan ABD, AB’nin YZ düzenlemelerinde küresel lider haline gelmesini kolaylaştırmayacaktır.
ABD, Genel Veri Koruma Tüzüğü konusundaki AB politikalarını benimserken, benzer bir uyumun AB Yapay Zekâ Yasası ile gerçekleşmeyebileceği belirtilmelidir. Temel olarak, AB ve ABD, YZ düzenlemelerinde farklı yaklaşımlara sahiptir. AB, teknoloji kullanıcılarının haklarını korumaya daha fazla vurgu yaparken, ABD inovasyonu teşvik etmeyi öncelemektedir. Bu ayrışmaya katkıda bulunan önemli bir diğer faktör ise ABD ve Çin arasında yoğunlaşan YZ rekabetidir ki bu rekabet küresel süper güç statülerini derinden etkilemektedir. YZ, sivil ve askeri alanlar dahil olmak üzere geniş bir uygulama sahasına sahip olduğu için, ABD bu kritik teknolojide inovasyonu sınırlama eğiliminde değildir. Sonuç olarak, ABD’nin kendi öncelikleriyle uyumlu düzenlemeleri desteklemesi beklenmektedir ki bu düzenlemeler AB’nin tutumuna kıyasla büyük teknoloji şirketlerine daha fazla esneklik sağlayacaktır.
AB ve ABD’nin YZ düzenlemeleri konusundaki farklı öncelikleri ve beklentileri, muhtemelen bu iki aktör arasında YZ standartları ve düzenlemeleri geliştirme konusunda ince bir rekabete yol açacaktır. Bu bağlamda, ABD, YZ gelişimini şekillendirmek için “Brüksel etkisine” bel bağlamayacaktır. Günümüzde birçok devlet ve kuruluşun, YZ yönetişiminin geleceğini tanımlamaya çabalaması ve ilk hareket avantajına sahip olma arzusu, ABD ve AB arası teknoloji ilişkilerini de etkileyecektir. Bu etkiyle, AB’nin kürede YZ düzenlemesinde lider olması çok muhtemel değildir.