Suriye için 2022’inin geçmiş yıllara nazaran daha istikrarlı bir yıl olduğu söylenebilir ancak Rusya-Ukrayna Savaşı’nın meydana getirdiği jeopolitik etki, Suriye’yi de derinden sarstı. Rusya’nın görece askeri güçlerini Suriye’den Ukrayna’ya kaydırması, İran’ın kendi iç işleriyle meşguliyetinin artması, Biden yönetiminin Suriye’ye olan ilgisizliği Türkiye’nin elini özellikle sahada güçlendirmiş durumda. Yine de çok aktörlü Suriye sahasında, tarafların büyük bir hamle yapmadığı görüldü.
2022, 5 Mart Mutabakatı’nın sağladığı ateşkes ile birlikte Suriye savaşında toprak değişiminin yaşanmadığı ikinci yıl olarak kayıtlara geçti. Bahar Kalkanı Harekatı (BKH) ile Türkiye’nin rejim ile muhalifler arasında inşa ettiği askeri denge, bugün de geçerliliğini koruyor. Muhalifler Türkiye’nin desteğiyle mevcudiyetlerini korurken, Suriye rejimi ise özellikle ekonomik açıdan ciddi bir çöküş yaşıyor. PKK/YPG bölgelerinde ise ABD himayesi devam ederken, terör örgütü temelli tehditler devam etti. Türkiye’nin nüfuzu altında Suriye Milli Ordusu (SMO) tarafından kontrol edilen bölgelere PKK/YPG tarafından saldırılar, görece azalmış olmakla birlikte sürüyor, yine terörist unsurlar Türkiye içine sızarak İstanbul ve Mersin gibi şehirlerde terör eylemleri de gerçekleştirdiler.
2023 için öne çıkan en önemli iki başlığın Türkiye ile rejim arasındaki normalleşme süreci ile Türkiye’nin PKK/YPG’ye karşı muhtemel askeri operasyonu olduğu söylenebilir. Bunun yanında bir diğer konu olarak İdlib ateşkesi bağlamında HTŞ’nin Afrin hamlesi sayılabilir. Türkiye ile rejim arasında istihbarat seviyesinde devam eden görüşmeler, ileri bir seviyeye taşınmak isteniyor. Öte yandan Türkiye, Irak ve Suriye’yi kapsayacak şekilde gerçekleştirdiği Pençe-Kılıç Hava Harekatı sonrasında Suriye’ye yönelik kara harekatını da içeren askeri operasyon seçeneğini dillendirmeye başladı. Haziran’da SMO içerisinde çatışmalara taraf olan ve Cinderes’e giren HTŞ, Ekim’de de Afrin’e girerek şehirde kontrol sağladı. HTŞ’nin büyük ölçüde geri çekilmesiyle sorun şimdilik çözüldü. Ancak gelecekte HTŞ’nin tekrar geri dönebilmesinin önünde belirgin bir engel bulunmuyor.
Türkiye’nin Muhtemel Askeri Operasyonu
BKH’nin İdlib sahasında sağladığı denge, 2023’te Suriye’de muhtemel askeri hareketliliğin daha ziyade Türkiye/SMO ile PKK/YPG arasında olabileceğini göstermektedir. BKH’den bu yana Suriye sahasında toprak değişiminin yaşanabilmesi, Türkiye’nin PKK/YPG’ye karşı askeri operasyon kararı almasıyla gerçekleşebilirdi. Türkiye, 2021’den bu yana da söz konusu seçeneği sürekli dillendirdi. İstiklal Caddesi’nde gerçekleştirilen terör eyleminin ardından Türkiye’nin düzenlediği Pençe-Kılıç Hava Harekatı, kara harekatının habercisi olarak algılandı. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu doğrultuda açıklamalar yaptı. Daha da ileri giderek, ilk olarak hedef bölgelerin Tel Rıfat, Münbiç ve Ayn el Arab olduğunu ifade etti. Geçtiğimiz Haziran’da ise Tel Rıfat ve Münbiç olduğunu belirtmişti.
23 Kasım’da gerçekleşen açıklamaların ardından bir ay gibi bir süre geçmesine rağmen Türkiye ile Rusya arasında görüşmeler sürüyor. Öte yandan Rusya PKK/YPG’yi Tel Rıfat, Münbiç ve Ayn el Arab gibi bölgeleri rejime bırakması yönünde ikna etmeye çalışıyor. Ancak sonuç alamadığı da biliniyor. ABD ise askeri operasyona tamamen karşı çıkıyor, geçmişte olduğu gibi. Ancak Tel Rıfat bölgesi burada ayrışıyor. Çünkü ABD, resmi olarak o bölgenin SDG’ye bağlı olmadığı görüşünde. Buna karşı Münbiç ve Ayn el Arab ise 2019’da yapılan mutabakata göre, Türkiye’nin operasyon gerçekleştirmesi halinde ABD’nin yaptırım bölgeleri arasında yer alıyor.
Diğer yandan Rusya ise Türkiye için operasyon alanı olarak Ayn el Arab’ı (Kobani) gösteriyor. Nitekim Rusya’ya göre Tel Rıfat ve Münbiç rejim kontrolünde. Keza Rusya Savunma Bakanlığı da haritalarında söz konusu bölgeleri bu şekliyle tanımlıyor. Ayn el Arab (Kobani), Barış Pınarı Harekatı ile Fırat Kalkanı Harekatı bölgeleri birleştirmek, Süleyman Şah Türbesi’nin eski yerine taşınması, PKK için sembolik ve psikolojik önemi bakımından öne çıkıyor. Ancak Ayn el Arab’a yönelik operasyon, ABD’nin yaptırım tehdidi gibi riskleri içerisinde barındırıyor. Bu nedenle ilk etap için Tel Rıfat dillendiriliyor.
Türkiye ile Suriye Rejimi Arasında Muhtemel Normalleşme Süreci
Türkiye’nin BKH ile birlikte İdlib’te rejim lehine olan askeri durumu değiştirerek ateşkesi sağlaması, Suriye’de yeni bir dengeyi beraberinde getirdi. Bu denge, askeri olarak sahaya ateşkes imkanı sağlasa da diplomasi sahasını değiştirmedi. Devam eden süreçte rejim, Cenevre’de süren anayasa görüşmelerini fiilen dondurmuş oldu. Bununla birlikte rejim, Arap dünyası ile belirli bir görüşme trafiği yakaladı. Normalleşmenin adımları atılmaya çalışıldı. Türkiye ile rejim arasındaki normalleşmeye yönelik ilk resmi mesaj, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’ndan geldi. 11 Ağustos’ta Çavuşoğlu’nun “Muhalefetle Suriye'deki rejimi bizim bir şekilde anlaştırmamız lazım. Aksi takdirde kalıcı barış olmaz.” ifadeleri normalleşmenin ilk adımları olarak kamuoyunda yankı buldu. Ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Katar’da Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ile görüşmesinin ardından “Beşşar Esed ile de görüşebilirim” açıklaması, Türkiye’nin rejim ile ilişki tesis etme niyetlerinin sahiciliğini açıkça göstermiş oldu. Yine Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı son açıklamayla Türkiye, Rusya ve Suriye arasında üçlü bir mekanizmanın kurulabilme ihtimalini ortaya koydu. Nitekim Aralık sonunda Savunma Bakanı Hulusi Akar ile MİT Başkanı Hakan Fidan’ın Rus ve Suriyeli mevkidaşlarıyla Moskova’da gerçekleştirdiği görüşme de bu opsiyonun hayata geçirilmeye başladığını gösterdi.
Öte yandan, Türkiye’nin rejim ile normalleşme ya da ilişki tesis etme niyetleri ortaya konsa da rejim tarafında temkinli bir yaklaşımın olduğu görülüyor. Rejimin, Türkiye’deki muhalefetin kendisine olan aşırı pozitif yaklaşımından güç alarak, seçim öncesinde Türkiye ile ilişkileri normalleştirme yönünde bir adım atmaktan uzak durduğu anlaşılıyor.
Suriye’de PKK/YPG ile mücadele, siyasi çözüm ve Türkiye’de bulunan Suriyeli sığınmacıların geri dönüşü, Türkiye açısından kritik konuların başında geliyor. Türkiye konu başlıklarını belirlese de “rejim bu başlıklara dair ne vaat edebilir” konusu, tartışmaya oldukça açık. PKK/YPG’nin ABD şemsiyesi altında olduğu, Rusya’nın PKK/YPG yönelik askeri hamlelere karşı pozisyon aldığı, Esed rejiminin ise PKK/YPG'lileri Suriye ordusuna entegre etme gibi bir arayış içinde olduğu düşünüldüğünde, ortak bir pozisyon üretmek çok zor görünüyor.
Suriyelilerin geri dönüşü hususunda ise Ürdün ve Lübnan örneklerinin son derece kötü sonuçlarıyla karşılaşılıyor. Rejim bölgelerinde yaşayan Suriyelilerin dahi kötü hayat ve ekonomi koşulları nedeniyle ülkeden ayrıldığı veya ayrılma arayışında olduğu biliniyor. Görülmektedir ki, Suriyelilerin geri dönüşü için rejim ile muhalefetin uzlaşmasının da ötesinde çalışmalar gerekiyor. Bu doğrultuda, Türkiye ile rejimin muhtemel normalleşme sürecinin dosyaları oldukça zorlu duruyor. Siyasal çözüm, yeni anayasa ve muhalefetin yönetime entegrasyonu gibi başlıklarda, Esed rejiminin adım atması da pek olası gözükmüyor.
2023’te Suriye’de Bizi Neler Bekliyor?
2022’nin Suriye’si, 2023 Suriye’sine ışık tutuyor. Özellikle Rusya-Ukrayna Savaşı’nın devam ettiği denklemde, Türkiye’nin elinin Suriye sahasında çok daha güçleneceği öngörülebilir. Yine savunma sanayiinde atılan adımlar, Akıncı gibi yeni sistemlerin envantere daha fazla girmesi, hava savunma sistemlerinin Suriye hava sahasını kapsamaya başlaması, Türkiye’nin askeri caydırıcılığını da artıracaktır.
Türkiye açısından Suriye’deki ana başlıklar ise İdlib meselesi ve Muhaliflerle/HTŞ arasındaki denklem, Suriye rejimi ile yürütülmesi muhtemel müzakereler ve PKK/YPG’ye yönelik kapsamlı askeri harekatlar olacaktır. Elbette yukarıdaki başlıklar bağlamında mültecilerin geri dönüşü de önem arz eden konulardan biridir.
2023’te BKH ile rejim ve muhalifler arasında yakalanan ateşkes ortamının devam edebileceği ifade edilebilir. İdlib’te sükunetin sürmesi HTŞ’nin odaklarını, 2022’de de olduğu gibi farklı noktalara kaydırabilir. HTŞ’nin bu ateşkes ortamını kullanarak, Suriye muhalefeti içerisinde gedikler açmaya ve o noktalardan sızmayı sürdürmesi de beklenebilir. Buna rağmen Türkiye’nin tavrı belirleyici olacaktır. Türkiye ile rejim arasındaki muhtemel normalleşme sürecinin nasıl gerçekleşeceği ise 2023’ün en büyük muammalarından birini oluşturuyor. Henüz istihbarat seviyesinde olan görüşmelerin, Dışişleri Bakanlığı seviyesine gelmesi ve ardından üzerinde çalışılan dosyalarda belirli bir mutabakat sağlanması gerekecek. 2023 bu çalışmaların başladığı bir yıl olabilir. Ancak “nasıl bir netice ortaya çıkar ve sahada uygulanabilir olur” sorusu, büyük bir soru işareti olarak duruyor.
Türkiye’nin PKK/YPG’ye yönelik muhtemel askeri operasyonu da yukarıdaki başlıkta detaylandırıldığı gibi, Türkiye’nin Suriye sahasındaki en büyük zorluklarından birini oluşturuyor. ABD ve Rusya’nın Suriye sahasında PKK/YPG’den vazgeçmesi muhtemel görünmüyor. ABD’nin çekildiği noktalarda bile Rusya, PKK/YPG’yi korumayı üstleniyor. Münbiç ve Ayn el Arab örneklerinde olduğu gibi, ABD’nin yaptırım tehdidi de halen sürüyor. Türkiye’nin Irak sahasıyla birlikte düşünüldüğünde teröre karşı elde ettiği yerleşik kazanımlar oldukça değerli. 2023, bu kazanımların korunarak üzerine eklemlendiği bir yıl olacaktır.