Kriter > Dış Politika |

İsrail’de Siyasi Kimlik Krizi: Bölünmüş Sağ, Merkezleşen Sol


İsrail politika sahnesinde 20. yüzyılda şekillenen ve kemikleşen klasik sağ ve sol ayrımına bugün bakıldığında, 21. yüzyıl başı itibarıyla silinmeye başlamış ve artık yok olmaya yüz tutmuş merkezleşen bir sol ile ideolojik çizgide olmasa da kişiler ve odak açısından bölünmüş bir sağ tablosu, İsrail siyasetine hakim görünüyor. Peki, bu noktaya nasıl gelindi?

İsrail de Siyasi Kimlik Krizi Bölünmüş Sağ Merkezleşen Sol
İsrail'in Tel Aviv kentindeki binlerce İsrailli, Başbakan Binyamin Netanyahu hükümetinin istifası ve erken genel seçim talebiyle protesto düzenledi. (Saeed Qaq / AA, 17 Mart 2024)

7 Ekim, İsrailliler açısından sadece kolektif hafızadaki Şoa (Holokost) anılarını canlandırarak bir varoluş krizi, korku ve kaygı ortamı oluşturmadı; bu tarihin siyasi açıdan da sarsıcı bir değişimin başlangıcı olduğunu, genel olarak siyasetten bir geri çekilme, bir vazgeçiş süreci başlattığını öne sürmek mümkündür. 7 Ekim sonrası süreçte, siyaset nasıl bir şekil alacak? Sol, Binyamin Netanyahu olmadan bir hükümet kurabilir ancak sağın iktidar için hâlâ Netanyahu’ya ihtiyacı var mı? Hal böyleyken Netanyahu’nun yeniden seçilme ihtimali sahiden mümkün mü?

HAMAS’ın 7 Ekim saldırısı, İsrail’in hukuki-siyasi bir kriz yaşadığı, tarihindeki en aşırı dindar-milliyetçi koalisyonun toplumun farklı kesimleri tarafından protesto edildiği ve her hafta sonu düzenlenen ve on binlerce kişinin katıldığı protestolarda hükümetin istifasının talep edildiği siyaseten kaosun hakim olduğu bir sürece denk geldi. Bu süreç, İsrail’in tarihindeki en kötü siyasi krizdi; kadın hakları, toplumsal cinsiyet eşitsizliği, hukukun üstünlüğü, medeni haklar ile İsraillilerin gündelik yaşamını yani liberal-seküler düzeni etkileyecek muhtemel düzenlemeler de, protesto eden bu kitleler nezdinde varoluşsal tehdit oluşturmaktaydı. Bu yüzden de ortaya çıkan bu aşırı dindar-milliyetçi yapı reddedildi.

7 Ekim sonrasındaysa İsrail siyasetinin yeni düsturu, hiçbir şeyin bir önceki gün olduğu haline geri dönemeyeceği, dönmemesi gerektiği oldu. Bu yeni şiar, sadece İsrail ve Filistinliler arasındaki ilişki için değil aynı zamanda iç siyasi sahne için de geçerliydi. İsrail politika sahnesinde 20. yüzyılda şekillenen ve kemikleşen klasik sağ ve sol ayrımına bugün bakıldığında, 21. yüzyıl başı itibarıyla silinmeye başlamış ve artık yok olmaya yüz tutmuş merkezleşen bir sol ile ideolojik çizgide olmasa da kişiler ve odak açısından bölünmüş bir sağ tablosu, İsrail siyasetine hakim görünüyor. Peki bu noktaya nasıl gelindi?

 

İsrail Solu: Barış Kampından Protesto Hareketine

İsrail kurulduktan sonra özellikle 1950’lerde Kuzey Afrika ve Ortadoğu coğrafyasından İsrail’e göç eden Mizrahiler (Doğu Yahudileri) ile ülkenin Avrupa’dan göçmüş kurucu elitleri Aşkenaziler arasında her alanda giderek pekişen bir merkez-çevre ayrımı oluştu. Bu sosyoekonomik ayrım, 1970’lerden itibaren tepkisellik doğurmaya başlamış, çevrede konuşlandırılan ve devlette, ekonomide ve eğitimde kilit, yüksek pozisyonlardan mahrum bırakılan Mizrahiler, bir siyasi kimlik edinme ve partileşme sürecine girmişti. Son tahlilde genel hatlarıyla İsrail’in liberal-demokratik ve seküler-modern kesimini temsil eden gruplar ile daha geleneksel ve dindar-muhafazakar gruplar şeklinde ayrılabilecek siyaset ortaya çıktı.

İsrail’in sadece toplum olarak değil devlet olarak da konsolide olduğu bu yıllar, Arap ülkeleri ile savaşların sürdüğü yıllardı. Bu bağlamda dönüm noktalarından biri, İsrail’in o dönem Ürdün ve Mısır hakimiyetinde olan Batı Şeria ve Gazze’yi ele geçirerek bir işgalci devlet haline gelmeyi seçtiği Haziran 1967 (Altı Gün) Savaşıdır. Bu savaştan sonra ele geçirilen topraklarla ne yapılacağına dair İsrail adeta ikiye bölünmüş, neticede iki kamp ortaya çıkmış ve bu bölünme o tarihten itibaren İsrail’in toplumsal ve siyasi yapısını ve gidişatını belirlemiştir. Bugün gelinen hem iç siyasi krizi hem de Gazze’de İsrail eliyle sürmekte olan insani felaketi, 1967’den itibaren başlamış olan tedrici dönüşümle beraber okumak mümkündür.

İşgal edilen toprakların Arap ülkeleriyle ve Filistinlilerle barış için geri verilmesini savunan grup, İsrail solunu ya da Barış Kampını oluştururken; bu toprakların Tanrı tarafından vaat edildiğini, savaş sırasında ele geçirilmesinin bir mucize olduğunu ve asla bırakılmaması gerektiğini savunan bir diğer grup ise bugün aşırı milliyetçi-dindar olarak nitelenen siyasi grupların nüvesini oluşturdu. Yani, 1967’de İsrail’de yaşanan bir siyasi bölünme, zaten halihazırda var olan grup içi toplumsal bölünmelerin bir katalizörü oldu; sadece toplumsal kimlik açısından değil siyasi kimlik açısından da bir yarılma teşkil etti.

1993’te Oslo Barış Sürecinin de başlamasıyla İsrail’de Barış Kampı siyasi bir yükseliş yaşamıştı. 1902’de başlayan ikinci Aliya (göç) süreciyle Filistin’e yerleşen sosyalist Siyonistler ve “kibbutznik” kuşağının devamı olan bu sol kanat, Oslo sürecinin çöküşü ile beraber ideolojik bozguna uğradı. Bu açıdan Eylül 2000’den beri İsrail’de artık sol kanat olmadığını söylemek yanlış olmaz. Dönemin Başbakanı Ehud Barak’ın Camp David’den Filistinlilerle anlaşma yapmadan dönmesiyle başlayan El Aksa İntifadası, Barış Kampının barış için toprak formülünün çöktüğünün resmi oldu. Bu aynı zamanda İsrail siyasi sahnesinde kendisini sol olarak niteleyen İşçi (Labor) ve Meretz partilerinin de ideolojik iflası anlamına geliyordu. Peki, İsrail’in kurucu partisi (önceden Mapai) İşçi Partisi ile Meretz, gerçekten İsrail’de sol bir hükümet kurabilmiş miydi? Meretz en parlak zamanında, 120 sandalyeli Knesset’te 12 milletvekiline ulaşabildi. İşçi Partisi ile beraber Meretz 1992’de oyların yüzde kırk ikisini alabildi. En kötü düşüş ise 2009’da yüzde on üçle oldu. En son 25 yıl önce bir İşçi Partisi lideri Ehud Barak hükümet kurabildi.

Bugün gelinen noktada ise “Sol”un, etkili bir siyasi rolü olmaktan ziyade Netanyahu’nun istenmeyen ve onaylanmayan Başbakanlığı karşısında bir protesto hareketine indirgendiği söylenebilir. Sol, artık sağ siyasetin söylemlerindeki öteki olarak da karşımıza çıkıyor. Şüphesiz bu, sağın konsolide olmasının bir aracı olarak kullanışlı hale gelen solun tamamen etkisiz bir unsura döndüğü anlamına gelmiyor. Bugün Knesset’te İşçi Partisinden sadece dört milletvekili olmasına rağmen solun özellikle 7 Ekim’den beri göz ardı edilemez bir etkisinin olduğu söylenebilir. Zira bu kanat, İsrail’in bugün dönüştüğü daha milliyetçi, daha dindar, siyasetçileri açısından daha yozlaşmış ve demokrasiden uzaklaşmış olduğu gerçeğini kabul etmeyen bir protesto hareketine dönüştü. Bugün kendilerini temsil edecek güçlü ve karizmatik bir liderden yoksun olan sol kanat, “Netanyahu olmasın da kim olursa olsun” duruşuyla sağın yükselişine meydan okuyor. Gelgelelim, bu tutum solun ideolojik sınırlarını bulanıklaştırarak, onu kaçınılmaz olarak merkez bir konuma sürüklüyor. 7 Ekim’den sonra Filistin meselesinin çözümüne dair siyasi bir girişime dair hiçbir niyetin, isteğin ve talebin olmadığı bir ortamda, barış kampından ya da sol kanattan bahsetmek zor olacaktır. İsrail’de siyaset sahnesi artık 1967’den beri belki yavaş ama asla sessizce gelmeyen sağ kanat gruplara kalmıştır.

İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir
İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir (Mostafa Alkharouf / AA, 16 Şubat 2024)

 

İsrail Sağı: Neo-Siyonist, Dindar-Milliyetçi, Yerleşimci, Post-Seküler Siyonist

İsrail grup içi ayrışmaların hakim olduğu bir toplumsal yapıya sahiptir. Aşkenaz-Mizrahi ayrımının yanında İsrail’de Rus Yahudilerinin, Etiyopyalı Yahudilerin, Sefaradların ayrı gruplar olarak farklı gündemlere ve farklı problemlere sahip olduğunu belirtmek gerekir. Toplumsal yapı gibi İsrail siyaseti de kültürel, dini ve etnik bölünmelerden müteşekkildir. Bu sektörlerin ya da İsrailli sosyolog Baruch Kimmerling’in tabiriyle kabilelerin siyasi alandaki sınırları, toplumsal alandaki sınırlar kadar keskin değildir; özellikle sağ kanat içinde geçişkenlik olduğunu söylemek mümkündür. İsrail sağ kanadında örneğin Haredi-Sefarad Şas Partisi seçmeninin muhafazakar-geleneksel Likud partisine oy verdiği vakıadır. (Son dönemde İşçi Partisi seçmeninin daha merkezdeki Yesh Atid partisine oy verdiğini de not edelim.)

Bu kabile siyasetini mümkün kılan olgu, etnisitedir. İsrail Demokrasi Enstitüsünün bir çalışmasına göre son seçimlerde Meretz ve İşçi Partisine oy verenlerin çoğu Aşkenazi (yüzde 70 ve yüzde 55), Likud ve Şas partilerine oy verenlerin çoğu ise Sefarad (yüzde 58 ve yüzde 75) idi. Öte yandan Likud ve Şas gibi sağ partilerin seçmenlerinin düşük gelir grubundan, dolayısıyla merkez-çevre dikotomisinde çevreden müteşekkil olduğunu söylemek mümkündür. Etnik ve sosyoekonomik ayrışmaların yanında din de belirleyici bir etmen olabilmektedir. Siyaset yelpazesinin sağ tarafında yerleştirilebilecek Şas, Birleşik Torah Yahudiliği, Dini Siyonizm (Religious Zionism) partisi gibi partilerde kendisini seküler olarak tanımlayan seçmen neredeyse yoktur. Bu açıdan Likud, sağ kanatta dini açıdan en çeşitli partidir. Seçmenler arasında kendisini seküler (yüzde 28), geleneksel-dindar olmayan (yüzde 35) ve geleneksel-dindar (yüzde 23) olarak tanımlayanlar mevcuttur. Yine sağ kanatta yer alan Rus partisi Yisrael Beytenu içinde kendisini dindar kesim (ultra-Ortodoks, dindar, geleneksel-dindar) olarak tanımlayanların oranı sadece yüzde 8’dir. Son tahlilde, her ne kadar algı öyle olsa da İsrail sağ kanadını tamamen dindar olarak nitelendirmek zordur.

İsrail siyasetinde sağ ve sol kanat ayrımını yapmak, 1990’larda çok daha kolaydı. Sol kanat Filistin meselesinin çözümünde barış için toprak argümanını benimseyenlerden oluşurken, sağ kanadı da güvenlik ve dini gerekçelerle topraktan ödün vermek istemeyen, işgal ettikleri toprakların işgalini sürdürmek isteyenler olarak tanımlamak mümkündü. 21. yüzyılda ise kadın hakları, LGBTQ hakları, din ve inanç, İsrail vatandaşı Yahudiler ve Filistinliler arasındaki ilişkiler gibi meseleler, gündemi meşgul eder oldu. Özellikle Mayıs 2021’de iki topluluğun yaşadığı karma şehirlerdeki hadiseler, Filistin-İsrail çatışmasına dair tartışmaları da dönüştürdü. Filistin nasıl paylaşılmalı sorusu, yerini ülkenin şu anki sahibi kim, sorusuna bıraktı.

Mayıs 2021 olayları, 1967 neticesinde meydana gelen bölünmeden sonra, İsrail’in sosyoekonomik problemlerinin de etkisiyle kristalleşen kamplardan sağ kanadın tedrici yükselişinde katalizör görevi gördü. El Aksa İntifadası akabinde sağ kanadın “barış için partner yok” retoriği, sonraki süreçte yerini “İsrail’in Yahudi kimliği kayboluyor” söylemine bıraktı. Mayıs 2021 sürecinde, Araplar zaten var olan ayrımcılığın ne kadar derinleştiğinin ve aslında tehlikeli bir hal aldığının farkına varırken, Yahudiler de “içimizdeki düşman” şiarına tutunarak varoluşsal korkularını tetiklediler. Bu olayların akabinde oluşan kısa süreli koalisyon, aslında İsrail’de Yahudi ve Filistinli vatandaşların ortak müşterekte buluşabileceğine dair son umut, inanç ve belki de ilk ve son çaba oldu. Sağ kanadın post-seküler hi-tech siyasetçisi olarak tanımlanan Naftali Bennet’in liderliğindeki Yamina, Filistinli muhafazakar Ra’am Partisiyle aynı koalisyonda bulundu. Gelgelelim ülkenin sahibi kim tartışmalarının sürdüğü bir ortamda, İsrailli sağ seçmen bunu bir ihanet olarak gördü. İşte bu şartları kendi lehine kullanmayı çok iyi bilen Netanyahu liderliğinde 1967 sonrasında 1977’de Likud iktidarı ile somutlaşan sağın yükselişi, İsrail’in tarihindeki en aşırı dindar-milliyetçi koalisyonla tamamlanmış oldu.

Bugün Ulusal Güvenlik Bakanı olan aşırı sağcı Otzma Yehudit Partisi lideri Itamar Ben-Gvir’in seçim kampanyasının sloganı olan “Buranın efendisi kim?”, kendisinin ve partisinin tutumu hakkında çok şey anlatıyor. Yerleşimci, Kahanist ve Arap karşıtı birinin seçmenlerce tercih edilmiş olması genel sağa kayışın yanında, devletin Yahudi karakterinin aşınacağına dair kaygı ile güvenlik kaynaklı bireysel korkulardı. Netanyahu’nun siyasi hırsı ile yolsuzluktan dolayı yargılanmaktan kaçınmak için iktidar olma çabası, onun ultra Ortodoks ve ultra milliyetçi partilerle koalisyonunu ve onların taleplerine boyun eğmesi neticesini doğurdu. Filistinlilere yönelik en şahin ve ırkçı, liberal-seküler yapının aksine en köktenci versiyonuyla Yahudi dini içtihatlarının hakim kılındığı yeni bir oluşuma doğru ülkeyi sürüklemiş oldu. En azından muhalefetin algısının bu doğrultuda olduğunu belirtmek gerekir. Sonuç olarak, yerleşimler Filistinlilerin aleyhine her zamankinden daha hızla genişlemeyi sürdürdü; Filistinliler, hükümet tarafından göz yumulan ve dahi desteklenen yerleşimci şiddeti denilen yeni bir fenomenin kurbanları olmaya başladılar. Böylesi bir ideolojiye sahip iktidarın, 7 Ekim’den sonra Gazze’ye yapılan saldırıyı sağduyuyla ele alması imkansızdı, ki son durum bunu gösteriyor. Uluslararası kamuoyu Gazze ile ilgilenirken, aşırı sağ kanat Batı Şeria’da kendi gündemini gerçekleştirmekle meşgul görünüyor.

 

İsrail İçin Yarın

İsrail Demokrasi Enstitüsünün bir çalışmasına göre 24 yaşın altındaki seçmenlerin yüzde 71’i kendisini “sağ kanat” olarak tanımlıyor; buna mukabil “sol kanat” olarak tanımlayanların oranı ise yüzde 11’den az. Bu oranların, demografik olarak ultra Ortodoks Yahudilerin seküler ailelere oranla daha fazla çocuk sahibi olmasından kaynaklandığı düşünülse bile, İsrailli Yahudi gençliği arasında sol siyaset ve temsil ettiklerinin bir karşılığının olmadığı da artık bir vakıadır. Hangi gruptan olursa olsun yeni kuşağın ajandasında Filistin meselesinin çözümü, işgal gibi konular, 1990’lardaki Barış Kampının gündeminde olduğu şekliyle yer almıyor. Bu haliyle kibbutznik dünya görüşü halen var olmaya devam etmekle beraber; hakim ve kurucu ideoloji olmaktan artık çok uzak.

Eğer İsrail’de 2024 ortalarında bir seçim olursa klasik solun tamamen kaybolduğuna büyük ihtimalle şahit olacağız; Meretz partisinden bir geri dönüş mümkünse de bu tamamen Yair Golan etkisiyle olacaktır. Öte yandan Netanyahu’nun siyasi kariyerinin nihayete erecek olması ihtimalinin, İsrail’in siyasi ve toplumsal resmini daha az çetrefilli hale getirmeyeceği muhakkaktır. Bundan sonra daha sağa kaymış, Yahudi üstünlüğüne daha odaklı, Filistin meselesinden daha uzak bir İsrail siyasi sahnesi çok da şaşırtıcı olmayacaktır.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası