TBMM, yoğun geçen bir yasama yılından sonra bazı kanun tekliflerini yasalaştırabilmek amacıyla çalışmalarını uzatmış ve 30 Temmuz 2024 günü tatile girmişti. İki aylık tatilin ardından yeni yasama yılına -Anayasa gereği- 1 Ekim 2024 günü başlanacak. Şimdiden Türkiye’nin ve siyasetin, yeni yasama yılına yoğun bir anayasa ve reform gündemi ile başlayacağını söylemek yanlış olmayacaktır. Son günlerde siyaset ve medyanın dahil olduğu anayasa tartışmaları bu öngörüyü doğruluyor.
Ayrıca AK Parti’nin geçtiğimiz ay 14 Ağustos günü gerçekleşen 23. kuruluş yıl dönümünü kutlamalarında “Umut, İcraat ve Gelecek” sloganlarını kullanması ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Türkiye Yüzyılı”nın inşasına destek olacak herkesle 'ortak değerler ve prensipler' etrafında buluşma irademizi bugün de muhafaza ediyoruz.” diyerek yaptığı çağrılar, değişim ve yenilenme iradesinin tekrarı olarak öne çıkıyor.
Yeni Anayasa Girişimleri
Cumhurbaşkanının konuşmaları yanında, bazı AK Partili yöneticilerin ve bakanların son günlerdeki açıklamaları dikkate alındığında, yeni anayasa girişimlerinin hızlanacağını ve reformlar konusunda yeni adımlar atılacağını görüyoruz.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, geçen yasama döneminde, bütün siyasi partileri ziyaret ederek yeni anayasa konusunda uzlaşma arayışında bulundu. Yapılan açıklamalara göre, Meclisin açılmasıyla Ekim’de bu konuda daha somut girişimler hayata geçirilecek. Bu süreçten ilk etapta beklenen, partilerin masaya oturması ve çalışacak etkin bir yöntem belirlenmesi. Henüz büyük beklenti doğuran gelişmeler olmasa da birtakım adımlar atılacağı söylenebilir.
Numan Kurtulmuş’un TBMM çatısı altında yürüteceği bu çalışmaların yanında, AK Parti Genel Merkezi’nde de yeni anayasa konusunda çeşitli girişimlerin yapılacağı anlaşılıyor. AK Parti Siyasi ve Hukuki İşlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı, Ekim’de yeni anayasa çalıştaylarına başlayacaklarını ve ilk yapılacak çalıştayda “yeni anayasada yöntem” konusunu ele alacaklarını açıkladı. Henüz bir anayasa taslağı hazırlığından veya yazılmakta olan bir metinden bahsetmek mümkün değil. Ancak önümüzdeki aylarda yeni anayasa sürecinin TBMM, AK Parti Genel Merkezi ve Külliye’de ortak bir gündem haline geleceği çok açık.
Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğu, 1982 Anayasasının kaldırılarak baştan bir yeni anayasa yapılması gerektiği, toplumun ve siyasetin ortak kanaati haline gelmiş durumda. Türkiye, yargıladığı ve mahkum ettiği 12 Eylül darbecileri tarafından hazırlanmış bir anayasa ile yönetilmeyi hak etmiyor. Ayrıca tüm değişikliklere rağmen mevcut anayasanın üzerindeki 12 Eylül izleri tamamen silinmiş değil.
Aksi yönde görüşler ileri sürülse de son dönemde yapılan genel seçimlerdeki siyasi partilerin seçim beyannameleri incelendiğinde bütün partilerin seçmenin karşısına yeni anayasa vaadi ile çıktığını görmek mümkün. AK Parti’nin yanında “altılı masa” adı altındaki muhalefet partilerinin hazırladığı “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Anayasa Önerisi” ilk akla gelen örneklerdendir. Bir buçuk yıl önce böyle bir öneri ile toplumun karşısına çıkan partilerin şimdi yeni anayasa ihtiyacını yok saymaları ciddi tutarsızlık olacaktır.
Diğer taraftan yine 1961 Anayasası döneminden kalma 5 Mart 1973 tarihli mevcut İçtüzük yerine Meclisin etkinliğini artıracak yeni bir İçtüzük hazırlanması da önceki yasama yılında olduğu gibi gündeme gelecektir. Yeni İçtüzük, Anayasa değişikliği ile benimsenen Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine uyumun da bir gereği olarak uzun süredir siyasetin ve TBMM’nin gündeminde acil bir ihtiyaç olarak duruyor.
Yargıda Reform Gündemi
Önümüzdeki aylarda yeni anayasa sürecinin yanında reform gündeminin de önemli bir başlık olarak karşımıza çıkacağını belirtmek gerekir. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un son açıklamalarına göre, yeni “yargı reformu strateji belgesi” ve “insan hakları eylem planı” konusundaki hazırlıklar büyük oranda tamamlandı ve yakın bir zamanda kamuoyuna açıklanacak.
Yargı ve adalet reformları, iktidarının ilk yıllarından itibaren AK Parti’nin en önemli gündem maddelerinden birisi olmuştur. İlk başlarda Avrupa Birliği uyum yasaları, demokratikleşme paketleri ve anayasa değişiklikleri şeklinde çok sayıda reform hayata geçirilmişti. İlerleyen yıllarda yargı reformlarının, belli bir strateji ve takvim içerisinde hayata geçirilmesi amacıyla ilk defa 2009’da “Yargı Reformu Strateji Belgesi” hazırlanmış ve kamuoyuna açıklanmıştı. Bu birinci belgenin beş yıllık uygulaması sonrası 2015’te ikinci “Strateji Belgesi” duyurulmuştu.
En son halen uygulanmakta olan üçüncü Strateji Belgesi “Güven Veren ve Erişilebilir Bir Adalet Sistemi” vizyonuyla bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından 30 Mayıs 2019 tarihinde açıklandı ve Resmi Gazete’de yayınlandı. Bu belgenin beş yıllık uygulama süresi doldu. Adalet Bakanlığı tarafından yayınlanan ve 2019-2023 yıllarını içeren Uygulama Raporuna göre öngörülen faaliyetlerin yüzde 71’inden fazlası hayata geçirilmiş durumda. Bu yıl içerisinde kabul edilen ve hazırlanmakta olan yargı paketleri ile Strateji Belgesinde yer alan bazı faaliyetlerin hâlâ yasalaştırılmaya devam ettiği görülmektedir. Yani süresi dolmuş olsa bile strateji belgesinin uygulanmaya devam ettiğini görüyoruz.
Benzer şekilde 1. İnsan Hakları Eylem Planı, 2014-2019 yıllarını kapsayacak şekilde beş yıllığına hazırlanmıştı. 2. İnsan Hakları Eylem Planı ise 2 Mart 2021 günü bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kamuoyuna açıklanmıştı. Bu Planın uygulanması amacıyla Cumhurbaşkanı Resmi Gazete’de bir genelge yayınlamış ve bir İzleme Kurulu oluşturulmuştu. 2021-2023 yılları için iki yıllık bir uygulama süresi olan bu Eylem Planının da süresi dolmuş durumda.
Yargı Reformu Strateji Belgesi ve İnsan Hakları Eylem Planı için belirlenen sürelerin sona ermesinden sonra, her iki belge ile ilgili hazırlık çalışmaları başlatıldı ve bu çalışmalar uzun süredir devam ediyor. Adalet Bakanlığı’nın ilgili birimlerinin katılımcı bir yöntemle görüş ve önerileri topladığı ve son aşamaya geldiği biliniyor.
Yargı ve adalet sistemine yönelik son yıllarda artan tartışmaları da göz önünde bulundurarak kapsamlı bir reform planının oluşturulması ve bu plan çerçevesinde bu iki belgenin hazırlanarak kamuoyuna açıklanması yerinde olacaktır. Yargıya güveni artıracak, yargının etkinliğini ve ceza adaleti sistemini güçlendirecek reformların hızlı bir şekilde hayata geçirilmesi gerekir. Son aylarda öne çıkan cezasızlık algısının kırılması önceliklerden birisi olacaktır.
Son olarak değinilmesi gereken bir husus da TBMM’nin açılması ile tekrar gündeme gelecek olan 9. Yargı Paketi’dir. Teklif, 4 Temmuz 2024 günü TBMM Başkanlığı’na sunulmuş ancak TBMM tatile girmeden önce görüşmeleri tamamlanamamıştı. Teklif ile Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararlarına uygun yeni yasaların yapılması, yargının iş yükünün yönetilmesi, insan kaynağı niteliğinin iyileştirilmesi ve alternatif uyuşmazlık çözüm yollarına ilişkin düzenlemeler getirilmektedir. Toplamda 38 maddeden oluşan teklifin yarısı, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararları gereği yapılan düzenlemelerden oluşmakta.
Bu yargı paketinde veya yakın bir zamanda gündeme gelebilecek bir diğer konu, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç tarafından çok defa dile getirilen, toplumdaki cezasızlık algısını önleyecek düzenlemeler olacaktır. Bakan Tunç, en son 24 Eylül günü yaptığı konuşmada “Vatandaşlarımızın yargıya güvenini daha da yukarılara çıkaracak önemli somut hedefleri ortaya koyacak çalışmalarımızı, hedeflerimizi milletimizle paylaşacağız. Özellikle ‘yapanın yanına kâr kaldığı’ algısını ortadan kaldıracak düzenlemeleri hayata geçirmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
Yargı ile ilgili toplumdaki en olumsuz algılardan birisi, cezaların yetersiz olduğu ve suçlular için caydırıcı olmadığıdır. Ceza hukuku uzmanları, Türk Ceza Kanunu’nda öngörülen cezaların aslında düşük olmadığını ancak infaz düzenlemeleri sebebiyle böyle bir algının doğduğunu belirtmektedir. Bu nedenle küçük suçlar için öngörülen düşük hapis cezalarında dahi belli bir sürenin hapiste geçirilmesini öngören düzenleme için hazırlık yapıldığı gündeme gelmişti. Artıları ve eksileri ile birlikte böyle bir düzenlemenin ele alınması ve en uygun formülle hayata geçirilmesi gerekiyor.
Hemen belirtilmeli ki, cezasızlık algısını düzeltecek bu tür çalışmalar yapılırken, infaz düzenlemesi ile cezaevlerindeki mahkumların daha erken salıverilmesi beklenemez. Sosyal medyada bu yönde bazı taleplerin diler getirildiği görülse de önümüzdeki aylarda bu yönde bir yasal düzenleme zor görünüyor.
Sonuç olarak, önümüzdeki sonbaharda, Ekim’de TBMM’nin açılmasıyla birlikte yoğun bir reform ve yeni anayasa gündemi bizleri bekliyor. Yeni anayasa, yargı reformu ve insan hakları eylem planı yanında somut birtakım yargı paketleri de TBMM’nin gündemine gelecektir.