Dünya’da şehirli nüfusun 20. yüzyılda kaydettiği artış trendi, 21. yüzyılın ilk çeyreğinde de devam ediyor. 8 milyara ulaşan dünya nüfusu içinde 4,5 milyar insan şehirlerde yaşıyor. 1950’lerde dünya genelinde şehirlerde yaşayan nüfus oranı yüzde 30 seviyesinde iken, 1990’larda yüzde 43’e ve günümüzde de yüzde 56’ya ulaşmış durumda. 2050’de ise dünya genelinde şehirlerde yaşayan nüfus miktarının 6,7 milyarı ve kentsel nüfus oranının yüzde 68’i bulması bekleniyor. Diğer taraftan, dünya genelinde kentli nüfusun yarısı, 1 milyonun üzerindeki büyük şehirlerde yaşarken, yüzyılın sonlarında 10 milyar insanın yaklaşık 10 bin şehirde yaşayacağı tahmin ediliyor.
Şehirlerin nüfusunun artması, önemli ihtiyaçları ve problemleri de beraberinde getiriyor. Şehirlerin çoğu farklı yoğunluklarda; plansız yerleşim, altyapısızlık, yetersiz yönetim, sağlıksız ortam, eksik sosyal politika, eğitimsizlik, güvensizlik, eşitsizlik, yoksulluk, göç, konut, çevresel bozulma vb. problemlerle karşı karşıya.
Şehirlerin sayısının, ölçeğinin ve yaşayan nüfusun artması yanında, ekonomik, sosyal, siyasal ve teknolojik gelişmeler de şehirlerin merkezi yönetimler karşısında daha önemli aktörler haline gelmesini sağlıyor.
Küreselleşme ile birlikte şehirler arasındaki çok yönlü ilişki ağının gelişmesi, şehirlerin önemini büyütürken; ticaret, sermaye akımları, yatırımlar ve insanların şehirler arasındaki dolaşımı gelişiyor. Teknolojik ilerlemeler, serbestleşme ve sınırların açılması ile ilgili reformlar; üretim, ticaret ve finans alanlarında ulus ötesi ağların kurulmasını mümkün kılıyor, böylece sınırlara tabi olmayan bir dünya ekonomisi ortaya çıkıyor. Bu gelişmelere paralel olarak siyasal, ekonomik ve sosyal ilişki ağları da gelişiyor.
Dünyada güçlenen şehirler arasındaki rekabet, başta ekonomi olmak üzere her alanda görülmektedir. Küresel ekonomik sisteme entegrasyon, küresel sermayenin çekilmesi, yerel kalkınmanın arttırılması, küresel şehirler hiyerarşisinde yukarı basamaklara çıkılması şehirlerin ana rekabet hedeflerini oluşturmaktadır. Şehirlerin sahip olduğu insan kaynağının niteliği, özel sektörün kapasitesi, teknolojik altyapı, ticari yetenekler, girişim ve yenilik kapasitesi de gittikçe artmaktadır.
Ülkelerin gücü, şehirlerin gücü ile doğru orantılı gelişmektedir. Bu çerçevede büyük şehirler ya da kent bölge adı verilen birbirine yakın konumdaki birden fazla sayıda büyük ölçekli kentin oluşturduğu ekonomik temelli bölgeler, küresel rekabetin önemli aktörleri durumundadır. Bu yerleşimler ülke içindeki başat rolleri yanında küresel ölçüde de etkiye sahiptirler. 20. yüzyıl ulus devletler yüzyılı iken bu gelişmelerle birlikte 21. yüzyılda şehirlerin öne çıktığı görülmektedir.
Yerel Yönetimlerin Değişen Rolü
Demokratik rejimlerin gelişmesi, yerelleşme düzeyinin yükselmesi, yönetim paradigmalarının değişmesi ve kamu yönetimi reformları, şehirdeki kamu yönetimi birimleri olan yerel yönetimleri de geliştirmektedir. Beraberinde büyük ölçekli yerleşmelere özgü politika geliştirme, siyasal katılım, yönetim modeli, hizmet süreçleri ve teknik altyapı konularında ilerleme sağlanmaktadır.
1980 sonrasında dünyadaki kamu yönetimi reformlarının ana eksenlerini oluşturan desantralizasyon (yerelleşme), yeni kamu yönetimi yaklaşımı ve demokrasi gibi konulara günümüzde yeni yaklaşım, kavram ve trendler eklenmektedir. Reform çabalarında ana rol merkezi yönetime ait olmakla birlikte, yeni gündem ve gelişmeler yerel yönetimlerin ve yerel toplulukların rolünün arttığını göstermektedir. Ülkelere göre düzeyi değişmekle birlikte reformların ana yöntemi; yerel sorumlulukların yerel yönetimler ve toplumlar tarafından yönetişime dayalı olarak yeni yaklaşımlarla uyumlu biçimde geliştirilmesidir.
Şehirlerin gelişmesi, nüfusun artması, şehirlerin karşı karşıya olduğu önemli problemler, insanların kamu yönetiminden taleplerinin artması, küresel ölçekteki ekonomik, siyasal, sosyal ve teknolojik gelişmeler, yerel yönetimlerin işlevlerini ve şehirlerde üstlendiği rolü de değiştirmektedir.
Karmaşık ve kapasiteleri aşan ihtiyaçlar ve talepler yanında küresel rekabet, yerel yönetimleri klasik rolünün ötesine taşımaktadır. Yol, su, kanalizasyon, çöp, park, temizlik vb. klasik hizmetleri yürüten bir kamu yönetimi kurumu şablonu, yerel yönetimler için dar gelmekte ve şehirlerin ihtiyaçlarının gerisinde kalmaktadır.
Yerel Yönetimlerde Liderlik
Yerel yönetimlerin yükselen rolü liderliktir. Şehirlerin karşı karşıya olduğu problemlerin çözülmesi ve gelecek hedeflerine ulaşılması konusunda siyasal, ekonomik ve sosyal aktörleri, bir sinerji oluşturacak biçimde bir araya getiren, onlara liderlik yapan yerel yönetimlerin bulunduğu şehirler, her alanda daha fazla gelişmektedir.
Yerel yönetimlerin şehirdeki liderliği konusunda başkanlar anahtar role sahiptir. Başkanların liderlik yetenekleri ve başarısı, şehirlerin gelişmesi üzerinde oldukça önemlidir. Meclis tarafından başkanın seçilmesi yöntemine göre doğrudan halk tarafından seçilen başkanlar, siyasi güç ve toplumsal liderliğin hareket alanları bakımından daha avantajlı olmaktadır.
Burada kastedilen liderlik, katı hiyerarşik anlayışa değil, katılımcı, ağ oluşturucu, dönüşümcü, hizmetkar, etkileşimci ve vizyoner yaklaşımlara dayalı bir liderliktir. Belediye başkanlarının liderliği; ortak aklı teşvik etmek, küresel bakmak, yenilikçi düşünmek, uzun vadeli bakmak, sürekli öğrenmek ve hayal kurmak özelliklerine sahip olmalıdır.
Başkanların liderlik konusunda ellerindeki temel araç yönetişimdir. Yönetişim, kurumların politika geliştirme, karar alma, uygulama ve denetim gibi temel süreçlerine meşru siyasal aktörlerin, açık bir müzakere ve iş birliği ortamı içinde uzlaşmaya dayalı biçimde katkı yapabilmesini esas alır. Çok aktörlü bir yönetim anlayışına vurgu yapan yönetişim kavramı, yönetim kavramı içindeki yöneten-yönetilen ayrımını azaltarak, birlikte yönetmeye odaklanır. Egemenlik ilişkisi yerine ortaklık anlayışını getirir. Anlık ve durağan bir kavramı değil, bir süreci ifade eder.
Yönetişim kapsamındaki siyasal aktör tanımlaması; sivil toplum kuruluşları, üniversiteler ve özel sektör kuruluşları gibi biçimsel örgütlenmiş kamu dışı organizasyonları, biçimsel yapıda olmayan örneğin vatandaş inisiyatifleri gibi örgütlenmeleri veya bizzat bireyin kendisini ifade etmektedir.
Kuşkusuz şehirler önemli problemlerle karşı karşıyadır. Ancak, başarılı şehirler, problemlere değil, fırsatlara açıktır. Sadece problemlere odaklanmak yerine stratejik bir bakış açısı ile yenilikleri ve fırsatları öne çıkarmak, anahtar bir unsurdur. Bu noktada belediye başkanlarının liderliği önemlidir. Sadece problemlere odaklanarak onları çözmek mümkün değildir. Fırsatları yakalamak ve fırsatların sağladığı faydanın şehirlerde oluşturduğu iyileşmeyi problemleri aşmada bir kaldıraç olarak kullanmak gerekir.
Yerel yönetimler bir taraftan karşı karşıya olduğu problemlerin çözümü ile meşgul olurken diğer taraftan ülkedeki ve dünyadaki gelişmelere uyum sağlama çabası içinde olmalıdır. Bu iki süreç aslında birbirini desteklemektedir.
Şehirlerde, karmaşık düzeyde ilişki ağına sahip çok sayıda ve nispeten özerkliğe sahip aktör bulunmaktadır. Bunlar siyaset, ekonomi ve sosyal düzen üzerinde etkili aktörlerdir. Bu aktörlerin şehirdeki problemlerin çözülmesi ve yeni fırsatların değerlendirilmesi konusundaki iş birliği önemlidir. Belediye başkanlarının liderliği ve desteği ile uzlaşma içinde çalışabilen bu kesimler şehirlerin gelişmesine önemli ivme kazandırırlar. Aksi durumda bu aktörler arası rekabetin çatışma halinde devam etmesi ya da iş birliği eksikliği, şehirlerin problemleri aşmasını zorlaştırır, birçok hedefin geride kalmasına ve fırsatların kaçmasına neden olur.
Belediye başkanlarının liderliğinin önemli etki yaptığı alanların başında yerel kalkınma gelir. Yerel kalkınma konusunda şehirlerin ve yakın bölgelerinin avantajlarının tespit edilmesi, ulusal ve küresel gelişmeler karşısında stratejik alanların belirlenmesi, dış aktörlerden yararlanılması, kamu yararına dayalı yatırım çekilmesi, yerel potansiyelin kalkınma odaklı organize edilmesi ve katma değeri yüksek inovasyona dayalı teknolojilere geçiş sağlanması konusunda belediye başkanları anahtar role sahiptir.
Belediye başkanlarının liderlik yapması, kolaylaştırması ve teşvik etmesi gereken temel süreçler; temel aktörlerin yer aldığı platform ve mekanizmaların kurulması, üniversite ve diğer uzmanlardan yararlanılması, avantajlı alanlardaki yatırımların teşvik edilmesi, ekonomik aktörlerin iş birliği yaptığı ağların kurulması, ilgililerden oluşan kümelenme yapılması ve diğer kamu kurumlarının desteğinin sağlanması olarak belirtilebilir. Yerel yönetimler çok aktörlü yeni ağ yapısının odağında yer alarak tüm bu ilişkilerin kurulması, sürdürülmesi ve geliştirilmesi rolüne sahiptir.
Bu süreçte iş birliği ağlarındaki aktörlerin rollerinin katı kurallara dayanmayan biçimde belirlenmesi ile ulusal veya ulus üstü yapılar tarafından bölgesel iş birliği teşvik mekanizmalarının iyi kurgulanmış olması önemli başarı unsurları olarak öne çıkmaktadır.
Belediye başkanının liderliğinin öne çıktığı diğer alan sosyal hizmetlerdir. Toplumdaki sosyal ve kültürel hizmetlere yönelik talep, yaşam kalitesi yükseldikçe artmaktadır. Sosyal belediyecilik kadınlar, çocuklar, gençler, yaşlılar, engelliler, yoksullar, göçmenler gibi kesimlerin yanında, sorun yaşayan tüm kesimlerin dezavantajlarını ortadan kaldırmaya yönelen hizmetlerdir. Bu hizmetlerin tümünün kamu ve yerel yönetimler tarafından verilmesi mümkün olmadığı gibi etkin de değildir. Belediye başkanlarının toplum liderliği ile sivil toplumun, üniversitelerin, ekonomik aktörlerin ve çeşitli toplum kesimlerinin sosyal hizmetlerdeki rolünün arttırılması önemlidir. Belediye başkanının liderliği, desteği ve moderatörlüğü ile oluşturulacak iş birliği ortamı yerel yönetimlerin yükünü azalttığı gibi, hizmetlerin etkinliğini ve faaliyetlerin ihtiyaçları karşılama uyumunu da arttıracak bir imkan sağlar.
Son yıllarda öne çıkan dirençli şehirler çerçevesi de yerel yönetimlerin liderliğine dayanan diğer önemli bir alandır. Şehirler birçok risk ile karşı karşıyadır. Doğal afetler, sosyal problemler, ekonomik kırılganlıklar, sağlık ve güvenlik problemleri ve eski konut dokusu gibi konular birçok riski içinde barındırırlar. Yerel yönetimler riskleri tek başına yönetemezler. Toplumun aktif olarak bu süreçlere katılması gerekir. Bu ihtiyaç sadece yerel yönetimlerin yükünün azaltılması için değil, aynı zamanda risk yönetimi konusundaki faaliyetlerin önemli bir kısmının toplumun harekete geçmesine bağlı olmasıdır. Şehirlerin bu risklerin farkında olması, yönetebilmesi ve krize dönüşmeden önleyebilmesi ya da en az zarar ile krizlerin atlatılmasında o şehirlerde yerel yönetimlerin öncülüğünde kurulacak iş birliği ortamı ve ilgili mekanizmalar önemlidir.
Yerel yönetimlerin liderliğinin önemli olduğu birçok problem alanı ve fırsat içeren hedef başlığı ele alınabilir. Ancak, genel olarak söylemek gerekirse, problemlerin iyileştirilmesi ve şehirlerin geliştirilmesi konusunda başarının anahtar faktörü, yerel yönetimlerin liderliği ve öncü rolü ile oluşturulacak yönetişime dayalı iş birliği ekosistemidir. Şehirlerin sahip olduğu kapasitenin, bir bütün olarak küresel bakışa dayalı stratejik bir yaklaşımla hedeflere odaklanması, aktörler arasında sinerji oluşturulması, kentin bir bütün olarak desteğinin sağlanması ve yerel yönetimlerin insana yaklaştırılması şehirleri diğerlerine göre avantajlı hale getirmektedir.