Kriter > Dosya > Dosya / 2024 Yerel Seçimleri |

İstanbul’da Zıt Kutupların Rekabeti: Strateji, Söylem ve Algı


Yerel seçim sürecinde, özellikle de yarışın oldukça kritik olduğu İstanbul’da “algı oluşturma ve yönetme” ile “vaat ve proje” odaklı iki stratejinin rekabet ettiği görülüyor. 31 Mart’a doğru söz konusu strateji ve söylemlerin daha karmaşık ve agresif bir hal alacağı da şimdiden öngörülebilir. Ancak İstanbul’da uzmanların da belirttiği gibi kritik önceliğin deprem ve sorunlu konut stokunun acil bir şekilde yenilenmesi olduğu net bir şekilde ifade vurgulanıyor.

İstanbul da Zıt Kutupların Rekabeti Strateji Söylem ve Algı
Murat Kurum (Cem Tekkeşinoğlu / AA, 2 Şubat 2024), Ekrem İmamoğlu (CHP / Alp Eren Kaya / AA, 27 Nisan 2023)

31 Mart 2024 yerel seçimleri, şu ana kadar iki ayaklı bir şekilde ilerliyor: İstanbul ve Türkiye. Elbette bunun öncelikli sebebi İstanbul’u kazanmanın algısal ve somut getirileri. Öte yandan AK Parti’nin önümüzdeki yerel seçimlerde en temel hedeflerinden birisi, 2019’da kaybettiği büyükşehir belediyelerini geri kazanabilmek. Bunun başında da doğal olarak İstanbul geliyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da sık sık altını çizdiği duygusal bağ düşünüldüğünde, yerel seçim sürecinde İstanbul’un ayrı bir öneme sahip olduğunu söylemek mümkün.

Hali hazırda İstanbul’da 22 siyasi parti ve 30 bağımsız aday bulunuyor. Ancak seçim yarışı ağırlıklı olarak Murat Kurum ve Ekrem İmamoğlu arasında geçecek. İki adayın izlediği kampanya ve strateji ise birbirinden oldukça farklı. İmamoğlu’nun seçim kampanyası ve stratejisi ise 2019’da izlediği stratejiye büyük oranda benziyor. Nitekim İmamoğlu, 2019’da olduğu gibi seçim sürecini etkilemesini umduğu bir polemiği, söylem, tartışma veya algıyı ön plana çıkarmayı hedefliyor. Saha çalışmalarına, seçime yaklaşık 40 gün kala başlasa da daha çok kendisini gündeme getirecek açıklamalar yapmayı tercih ediyor. Bu noktada İmamoğlu ve ekibinin algı odaklı stratejisinde sosyal medya ön plana çıkıyor. Kurum’un kampanyası ise büyük oranda saha ziyaretleri, proje ve vaatlerinin tanıtımı üzerine kurulu. Geleneksel ve sosyal medyada da bunlar ön plana çıkarılıyor. İkili polemik veya siyasi tartışmalar, kampanya ve söylem stratejisinde en azından şu ana kadar düşük bir yoğunlukta ilerliyor.

 

İmamoğlu’nun Algı Odaklı Stratejisi

Seçimlere son bir ay kala ortaya çıkan tablo, İmamoğlu’nun daha önce çalışan formülü tekrarlamak amacında olduğunu gösteriyor. Bu doğrultuda İmamoğlu, 2019 yerel seçim sürecinde temel aldığı ve yürüttüğü strateji ve söylemleri yeniden kullanıyor. Bunların başında ise “Kanal İstanbul”, “israf”, “rant”, “yolsuzluk” gibi başlıklar ve iddialar yer alıyor. Bu noktada İmamoğlu, ofansif bir tavırla söz konusu iddialar üzerinden rakibine karşı negatif bir algı oluşturup, bu algı üzerinden de söylem üretmeye çalışıyor. Örneğin her konuşmasında konuyu ilgili veya ilgisiz bir şekilde Kanal İstanbul’a getirmesi, yerel seçim sürecine kadar gündemden neredeyse silinmiş olan projeyi yeniden canlandırmaya çalışması, bu bağlamda değerlendirilebilir. Zira 2019’da “Ya Kanal Ya İstanbul” sloganı üzerinden seçmende ortak bir tepki yakalamaya çalışmış ve siyasi veya ideolojik olmayan yeni bir kutup oluşturmayı hedeflemişti. Öte yandan yine rant, yolsuzluk ve israf iddiaları üzerinden AK Parti’nin “hizmet belediyeciliği” algısını zedelemeye çalışmıştı. Çoğu zaman Kanal İstanbul’u da rant ve israf söylemine ortak ederek kutuplaşmayı derinleştirmişti.

İmamoğlu’nun aynı stratejiyi bugün de gerçekleştirmeye çalıştığı görülüyor. Ancak geçmiş dönemden farklı olarak Kanal İstanbul konusu, ülkenin, İstanbul’un veya rakibi Kurum’un gündeminde değil. Bu sebeple İmamoğlu, geçmiş dönem stratejisini yeniden uygulayabilmesi için Kurum’u Kanal İstanbul tartışmasına çekmesi gerek. Ancak Kurum bunu yapmadıkça İmamoğlu, Kanal İstanbul’u seçmenin gündemi arasına dahil etme gayretine ısrarla devam ediyor. Bunu yaparken de “projenin gerçekleştirileceği” veya “hali hazırda sürdürüldüğü ancak seçim sonrasına ertelendiği” gibi söylemleri kullanıyor. Aynı zamanda bugüne kadar Kanal İstanbul’un gündemde olmamasının sebebini de kendisi olarak sunuyor ve “projeyi engellediğine” yönelik bir algı oluşturuyor. Elbette bu algının üretildiği en önemli mecra da sosyal medya platformları. Özellikle sosyal medyada kendi ve çevresi tarafından üretilen söylem ve algılara, yine kendi yanıt vererek suni bir polemik ve gündem oluşturduğu görülüyor.

Bu noktada bilhassa Cumhurbaşkanı Erdoğan ile girdiği “tek taraflı” polemikler oldukça dikkat çekici. “Ya Kanal Ya İstanbul”u yeniden kullanmakla birlikte İmamoğlu’nun Erdoğan karşıtlığı üzerinden bir kutuplaşma oluşturarak, 2023 seçimleri sonrası motivasyonu düşen muhalif seçmeni tekrar konsolide etmeye çalışıyor. Muhalefetin 2023 seçimlerinde baskın bir şekilde kullandığı ve bu sayede daha geniş bir ittifak kurabildiği bu strateji, her ne kadar istenilen başarıyı sağlamada yetersiz kalsa da yerelde İmamoğlu tarafından tekrar kullanılmak isteniyor.

Ancak burada en önemli engel, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İmamoğlu’nu muhatap almaması. İmamoğlu bu engeli aşabilmek için çoğu zaman yerel seçim gündemini bir kenara bırakıp İstanbul’da genel seçim havası oluşturmaya çalışıyor. Bu sayede rakibinin Kurum değil Erdoğan olduğu algısını oluşturmayı amaçlıyor. Bunun için de sürekli Erdoğan’ı hedef alan açıklamalara başvuruyor. Her ne kadar Erdoğan’dan bir karşılık almasa dahi bunlara kendi cevaplarını üreterek Kurum’a karşı değil, Erdoğan’a karşı yarıştığı algısını oluşturuyor. Bu noktada en büyük yardımcısı ise sosyal medya. Zira sosyal medyada Erdoğan’ın İstanbul ile ilgili seçilmiş açıklamaları gündem haline getiriliyor. Akabinde İmamoğlu bunlara yanıt vererek tek taraflı da olsa bir polemik yürütmeye çalışıyor.

Öte yandan İmamoğlu ve CHP kampanya ekiplerinin kullandığı sosyal medya hesaplarında, aynı zamanda dezenformasyon içerikli, tamamen seçmenlerin duygularını tetiklemek ve manipüle etmek amaçlı içerikler de mevcut. Bu noktada birçok açıklama ve söylemin farklı şekilde sunulması, bağlamından farklı bir şekilde yorumlanması, öncesi ve sonrasının kesilerek servis edilmesi gibi stratejiler izleniyor. Örneğin Kurum, katıldığı bir programda depreme yönelik vaatlerini anlatırken “Cumhuriyet tarihinde yaşanan depremlerde 130 bin kişinin hayatını kaybettiğini” söyledi. Ancak bu açıklama sosyal medyada “6 Şubat depremlerinde 130 bin kişinin öldüğü” şeklinde yer aldı. Kurum’un “gerçeği ağzından kaçırdığı”, “iktidarın insanlardan gerçeği gizlediği” gibi iddialar öne sürüldü. Bu sayede Kurum’a yönelik negatif bir algı oluşturulmaya çalışıldı. Üstelik tüm bunlar, 6 Şubat depremlerinin yıl dönümünde, duyguların çok daha taze olduğu bir süreçte yaşandı.

Bu noktada özellikle X platformunda çok daha organize bir sistemin olduğunu söylemek mümkün. Zira sadece belirli temalara odaklanan ve bu temalar üzerinden algı oluşturmaya çalışan hesaplar bulunmakta. Örneğin bu hesaplardan birinde her gün sadece “rant” ve “yolsuzluk” odaklı iddialar ortaya atılmakta ve AK Parti hedef alınmakta. Bu hesaplar aynı zamanda İmamoğlu propagandası yapmakta.

İBB Başkan adayı Murat Kurum kentsel dönüşüm şantiyesinde

Cumhur İttifakı'nın İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkan adayı Murat Kurum, Beyoğlu Fetihtepe Mahallesindeki kentsel dönüşüm şantiyesini ziyaret ederek açıklamalarda bulundu. (Murat Şengül / AA, 18 Ocak 2024)

 

Kurum’un Kampanyasında Öne Çıkanlar

Murat Kurum ise seçim sürecinde daha çok proje ve vaatlerini ön plana çıkarmaya çalışıyor. Bu noktada hakkındaki iddialara yanıt vermekten geri durmamakla birlikte polemik ve tartışmalardan mümkün mertebe uzak durarak İstanbul’un sorunlarını çözmeye yönelik geliştirdiği projelerine odaklanıyor. En önemli projelerini ise İstanbul’un temel sorunlarından biri olan deprem riski üzerine kurmuş durumda. Sahip olduğu eğitim ve profesyonel deneyim bu konularda Murat Kurum’un elini güçlü kılıyor.

Kurum ayrıca yine İstanbul’un en önemli sorunu olan ulaşım ve trafiğe yönelik projeleriyle de vaatlerini güçlendiriyor. Kampanya ekibinin de geleneksel ve sosyal medyayı genellikle bu amaç doğrultusunda kullandığını söylemek mümkün. Bu mecralarda Kurum’un projeleri kısa, tematik ve anlaşılır şekillerle sunulmaya çalışılıyor.

Kurum’un özellikle kentsel dönüşüm ve deprem riski sorununa ağırlık vermesi, bilhassa bu alanda uzmanlaşmış olması, vaatlerini seçmen için daha ikna edici kılıyor. İmamoğlu ise rakibinin bu avantajını manipüle ederek kendisi için risk barındıran bu alanın seçimlerde ön plana çıkmasını engellemeye çalışıyor. Zira İmamoğlu, kentsel dönüşüm konusunda Kurum ile rekabet edebilecek güçlü bir proje üretemiyor. Dolayısıyla başka konuların tartışılması, özellikle de AK Parti’ye yönelik memnuniyetsizlik alanlarının ön plana çıkması için çabalıyor. Bu sebeple de vaatlerinde sosyal yardımları ve “kent yoksulluğu”nu odak alıyor.

 

İmamoğlu’nun Kurum Rahatsızlığı

İmamoğlu, sosyal yardımlar özelinde güçlenmeye çalışırken bir yandan da Kurum’un “kentsel dönüşüm” ve depreme yönelik vaatlerini itibarsızlaştırmaya çalışıyor. Kurum’un ilk beş senede 650 bin konutu dönüştürme vaadi için ısrarla “hayal satıyorlar” söylemini kullanıyor. Vaatlerini “asla yapamayacağını” iddia ediyor ve hatta Kurum’un İstanbul’un yararına sunduğu vaatleri “olmaması gereken vaatler” olarak nitelendiriyor. Bu söylemlerin ise sosyal medyada bilinçli ve organize bir şekilde yayıldığını, öte yandan Kurum’un imajını zedelemeye yönelik çalışmalar olduğunu söylemek mümkün. Tüm bunlar üzerinden Kurum’un en güçlü olduğu vaatler, yıpratılmaya çalışılıyor.

Diğer taraftan İmamoğlu’nun bir diğer stratejisi, Kurum’un vaatlerine daha iyi bir alternatif sunmak yerine bu vaatlerin kendisinden “kopyalandığını” ve “taklit” edildiğini iddia ederek söylemsel üstünlüğü ele geçirmek. Bu durum ise yeni ve daha iyi bir vaat sunmasına gerek kalmadan rakibinin vaatlerini ofansif bir tavırla sahiplenmesini sağlıyor. İmamoğlu’nun zayıf karnı da söz konusu “taklit” meselesi. Zira İmamoğlu’nun bazı söylem ve stratejileri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçmişte uyguladıklarının kötü birer kopyası. Örneğin “Tam Yol İleri” sloganı 2017 ve 2023’te Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kampanyalarında kullanılmıştı. Yine benzer şekilde İmamoğlu’nun Erdoğan ile özdeşleşmiş bazı ifade ve hitapları ısrarla tekrarlaması “esin kaynağı”nı sorgulatıyor.

Burada dikkat çeken bir diğer nokta da agresif söylemin her şartta kullanılması. Örneğin taklit iddiasının yanı sıra Kurum’un bazı vaatleri de “biz yapacaktık engel oldular, şimdi kendileri vadediyorlar” söylemi üzerinden hedef alınıyor. Böylece hem yeni bir vaat üretmenin hem de mevcut sorunları çözememiş olmanın sorumluluğu; Kurum’a ve AK Parti’ye yüklenmeye çalışılıyor.

Kurum’un yalnızca vaatleri ve projeleri değil, şahsı da çoğu zaman direkt olarak hedef alınıyor. İmamoğlu’nun aksine oldukça sakin bir görünüme sahip olmasına karşın sosyal medyada kırpılmış görüntüler üzerinden Kurum’un “agresif” olduğu izlenimi verilmeye çalışılıyor. İmamoğlu’nun 2019’da en çok eleştirildiği hususlardan biri olan bu “gerginlik” ve “agresiflik” meselesi, Kurum’a yüklenerek bu konuda İmamoğlu’nun kötü anlamda yeniden sivrilmesinin ve ön plana çıkmasının önü bir şekilde kesilmek isteniyor.

Sonuç olarak tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda yerel seçim sürecinde, özellikle de yarışın oldukça kritik olduğu İstanbul’da “algı oluşturma ve yönetme” ile “vaat ve proje” odaklı iki stratejinin rekabet ettiği görülüyor. 31 Mart’a doğru söz konusu strateji ve söylemlerin daha karmaşık ve agresif bir hal alacağı da şimdiden öngörülebilir. Ancak İstanbul’da uzmanların da belirttiği gibi kritik önceliğin deprem ve sorunlu konut stokunun acil bir şekilde yenilenmesi olduğu net bir şekilde ifade edilebilir. Dolayısıyla buna yönelik somut projelerin ikna edici bir kampanya ile anlatılması, tüm aksi çabalara rağmen vatandaş nezdinde daha fazla karşılık bulacaktır.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası