Kriter > Dosya > Dosya / 4. Yılında 15 Temmuz |

Ticanilerden FETÖ’ye CHP Siyasetinin Seyir Defteri


CHP’nin 1950’lilerde Demokrat Parti’ye karşı kullandığı Ticanilerin yerini günümüzde FETÖ almıştır. FETÖ’nün MİT tırlarına ilişkin söylemleri CHP yönetimi tarafından sahiplenilmiş, 17-25 Aralık yargı darbesi süreci ve sonrasında bizzat FETÖ’cüler tarafından üretilen argümanları siyasi arenaya taşımak da hem CHP yönetimi hem de genel başkan Kılıçdaroğlu’na kalmıştır.

Ticanilerden FETÖ ye CHP Siyasetinin Seyir Defteri

Tarihi bir anekdot: 1950’lerde ellerindeki baltalarla Atatürk heykellerine saldıran Ticaniler isimli meşhur bir grup vardı. Grubun lideri, Kemal Pilavoğlu adında bir hukukçuydu. İlginç olan ise Pilavoğlu ve müritlerinin Cumhuriyet Halk Partisi’ne (CHP) üye olmalarıydı. 10 Nisan 1950’de CHP Ankara İl Başkanlığı’na giderek üye olan Pilavoğlu ve müritleri, köylerde CHP propagandası yapmış ve partiye üye toplamıştı. CHP, bundan hiç rahatsız değildi ancak bu durum, Atatürk’ün Çankaya’daki sofralarında bulunan ve aynı zamanda İnönü ile yakın arkadaş olan Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nu rahatsız etti. Yılların zoraki diplomatı, CHP’nin Ticanilerle yapmış olduğu ilişkinin mahiyetinden “CHP, seçimlerin gelip çattığı günlerde karşılaştığı bazı zorluklar yüzünden Ticani tarikatıyla iş birliği etmektedir” sözleriyle bahsetmektedir.

Bu durum sadece Yakup Kadri’yi rahatsız etmez; Milli Mücadele’nin Galip Hocası Celal Bayar da rahatsızdır. Bayar, rahatsızlığını İsmet Paşaya iletir; konuşurlar, tartışırlar. Bu minvalde İnönü ile Bayar arasında şöyle bir olay yaşanır: Bayar, Bursa’da laikliği uzun uzadıya anlatan bir konuşma yapar. Sebilüreşat dergisi bu konuşmayı kötüye yorar ve Bayar’ı dinsizlikle itham eder. Sayfalar dolusu yayın yapar. Olay bununla da kalmaz. Halk Partisi, mal bulmuş mağribi gibi bu dergiden hemen binlerce nüsha satın alır ve memleketin dört bir köşesine dağıtır. Bunun üzerine Bayar, İnönü’yü ziyaret edip rahatsızlığını dile getirir ve paşaya kendi aralarında yapmış oldukları anlaşmayı hatırlatır: “Paşam, parti mücadelelerinde din istismarcılığı yapmamak hususundaki sözleşmemiz nerede kaldı?” İsmet Paşa, önce bu işten haberi olmadığını söyler. Ama Galip Hoca “izahat” istemekte ısrar eder; açıklama beklemektedir. Israr karşısında öfkelenen İnönü tarihi bir itirafta bulunur: “Ne yapalım, bizim arkadaşlar senin bir (zaafından) istifade etmişler.”

CHP, Demokrat Parti’yi seçmenin nazarında itibarsızlaştırmak için cumhuriyetin kurucu değeri olan Atatürk’ün heykellerine put diyerek saldıran Ticaniler ile ittifak yapmakta hiçbir sakınca görmez. Öyle ki aynı CHP, Ticanileri telin mitingleri düzenlemekten de çekinmemiştir. Yakın tarihin çarpıcı anekdotlarından biri olan bu olay bize ne anlatıyor? Daha doğrusu günümüz siyasetine ve siyasetçilerine hangi mesajları veriyor, içinde hangi dersleri taşıyor? Ticaniler bugüne taşınsa FETÖ’ye denk düşmez mi? Demokrat Parti’yi köşeye sıkıştırmak için Ticaniler’den medet uman dönemin CHP’si ile 2010’da Kemal Kılıçaroğlu’nun bir kaset skandalı ile partinin başına geçmesiyle beraber FETÖ ile hareket eden CHP arasında fark var mı? MİT tırlarının durdurulmasından 17-25 Aralık yargı kalkışması ve 15 Temmuz darbe girişimine kadar FETÖ’nün kullandığı argümanların CHP’liler üzerinden iç siyasete taşınması basit bir rastlantı mıydı?

FETÖ-Kılıçdaroğlu İlişkisi

Kemal Kılıçdaroğlu, 17/25 Aralık darbe girişiminin hemen öncesinde ABD’de FETÖ imamlarından Faruk Taban, Mahmut Yeter, Kemal Öksüz ve Emre Çelik’le görüşmüş, kendisine bir de plaket takdim edilmişti.

17-25 Aralık Sürecinde FETÖ ve CHP

Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin başına geçmesi ile başlayan bu ilişki, dönem dönem farklı olaylarla kendini ele vermiştir. Özellikle 17-25 Aralık sürecinde FETÖ’nün ABD’deki mahrem imamlarından bazılarının CHP Genel Merkezinde kabul edilmesi, Kılıçdaroğlu’nun FETÖ’nün yayın organı olan Zaman gazetesinde sık sık boy göstermeye başlaması, mülakat vermesi ve “Yargıda cemaat kadrolaşması var diyemem” demeciyle 17-25 Aralık’ın FETÖ tarafından yapıldığı görünümünü perdelemeye çalışması bunların bazılarıdır. Ayrıca Kılıçdaroğlu ve CHP’li heyetin 17-25 Aralık’tan kısa bir süre önce FETÖ’nün davetlisi olarak ABD’ye gitmesi, Washington’da FETÖ derneklerinin çatı kuruluşu olan Türk-Amerikan Birliği’ni ziyaret etmesi ve FETÖ’ye methiyeler dizmeleri de bu ilişkiyi ortaya koyan göstergelerdir. Amerika’dan Türkiye’ye dönen heyetteki bazı CHP'lilerin, “Yakında öyle şeyler açıklanacak ki, Erdoğan ülkeyi terk edecek” diyerek 17-25 Aralık’ta yaşanacakları haber vermeleri bu ilişkinin derinliğini ortaya koyuyor.

17-25 Aralık yargı kalkışması sürecinde özellikle FETÖ tarafından üretilen montaj tapeler ve siyasi söylemler, CHP tarafından iştahla kullanılmıştır. Kılıçdaroğlu 11 Şubat 2014’teki grup konuşmasında “Kamuoyuna sızan ancak geniş kitlelerin bilmediği telefon konuşmalarından bir demet dinletmek istiyorum” diyerek FETÖ’nün siyaseti itibarsızlaştırmak için yapmış olduğu montaj ve ses kayıtlarını Meclis çatısında dinletmiştir. Bununla da yetinmemiş ve İstanbul Gaziosmanpaşa mitinginde “Operasyonu devletin vicdanı yapmıştır” diyerek FETÖ’yü aklamakla kalmamış, paralel yapı üyelerini kahramanlaştırmaya ve FETÖ’nün yargı üzerinden yapmaya çalıştığı darbe teşebbüsünü meşrulaştırmaya da çalışmıştır.

Kılıçdaroğlu, tıpkı FETÖ’cü polis ve savcılar gibi ülkenin cumhurbaşkanını tehdit etmeye başlamıştır. 19 Mart 2014’te, FETÖ’nün kanalı Samanyolu Haber’e konuk olan Kılıçdaroğlu, “Emin olun yurtdışına kaçmaktan başka bir çaresi yok. Erdoğan için söylüyorum. Kaçsa da onu bu ülkeye getireceğiz. Yargılanacak. Bunun kurtuluşu yok” diyebilmiştir. İlginç olan ise aynı söylemin Kılıçdaroğlu’ndan önce FETÖ’cüler tarafından dillendirilmesiydi. CHP-FETÖ ittifakını farklı bir evreye taşıyan, bu söylem birliğiydi.

Bu söylem birliği bazı CHP’liler tarafından bizzat itiraf edilmiştir. Enteresan bir şekilde bu ilişkiyi eleştiren, ifşa eden isimler ya disiplin sürecine sevk edilerek CHP’den ihraç edilmiş ya da susturulmuş ve susmak zorunda bırakılmışlardır. CHP eski milletvekili Birgül Ayman Güler’in “Her ne kadar parti yönetimimiz çok açık olarak ifade etmese de 30 Mart seçimlerinde bir ittifak yaptık. Cemaatle ittifak yaptık” itirafı, eski CHP Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz Ateş’in “Maalesef benim partim teslim oldu ama MHP ve Fenerbahçe, FETÖ’ye teslim olmadı. Eğer dik durabilseydik 15 Temmuz darbe girişimi de olmayacaktı” açıklaması, CHP eski Antalya milletvekili Yıldıray Sapan’ın “Kim belirliyor CHP’nin adaylarını, hangi güçler yönetiyor? Pesilvanya’dan mı yönetiliyor? Bu CHP’ye oy verirseniz FETÖ’ye oy vermiş olursunuz” açıklamaları bu kirli ittifakı gözler önüne seren cesur çıkışlardı.

FETÖ-Kılıçdaroğlu İlişkisi

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun gazetelerin genel yayın yönetmenleri ile bir araya geldiği toplantıda, FETÖ’nün eski basın organı Zaman gazetesinin genel yayın yönetmeni olan Ekrem Dumanlı, Kılıçdaroğlu’nun yanında yer almıştı, 10 Mayıs 2013

Dayanışmanın Seyri

CHP’nin FETÖ ile ilişkisini ortaya koyan bir diğer siyasi pratik de dayanışma halleridir. 2010’dan itibaren CHP’li politikacılar, FETÖ ile yakın dayanışma içinde olma çabası göstermişlerdir. CHP İstanbul milletvekili Mahmut Tanal’ın Bank Asya’nın Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na (TMSF) devrinin ardından Şanlıurfa şubesine giderek destek amacıyla hesap açtırıp para yatırması ve milletvekili maaşının Bank Asya’ya yatırılması için dilekçe vermesi bu dayanışmaya bir örnektir. 17 Mayıs 2015’te Kılıçdaroğlu ile Enis Berberoğlu’nun örgütün medya tetikçisi Ekrem Dumanlı ve Zaman’ın yöneticileriyle kahvaltılı toplantı yapması, örgütün televizyonu Samanyolu Haber’e konuk olması, kayyum atanan Bugün Tv, KanalTürk, Bugün ve Millet gazetelerini ziyaret etmesi CHP-FETÖ dayanışmasının bir diğer kanıtı olarak kayda geçmiştir.

FETÖ tarafından gerçekleştirilen 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra CHP ile FETÖ arasındaki ilişki daha da gün yüzüne çıkmaya başlamıştır. Bunun en bariz örneği, “tiyatro” ve “kontrollü darbe” söylemidir. 15 Temmuz gecesinde FETÖ’nün taşeronluğunda bu ülke bir işgal girişimi ile karşı karşıya kaldı; 250 vatandaşını kaybetti. 15 Temmuz gecesinde okunan darbe bildirisinin içeriği, askeri kurumlarda yakalanan sivil ve asker şahısların ideolojik kimliği; bu darbe kararının FETÖ’nün sivil kanadı tarafından tasarlandığını ve askeri kanadı tarafından da uygulandığını tüm çıplaklığı ile ifşa etmekteydi. Böylesi bir durumda, 15 Temmuz’un kontrollü darbe olduğunu iddia etmek ne anlama gelir, kime ve hangi anlayışa hizmet eder? ABD yapımı olan FETÖ’yü savunmak, FETÖ’nün değirmenine su taşımak anlamına gelmez mi?

Daha da kötüsü, kontrollü darbe söylemi, yurt dışına kaçan FETÖ’cü hainlerin işine yaramış ve onlar tarafından Türkiye’yi itibarsızlaştırmak ve karalamak için kullanılmıştır. Bu söylem halen yurt dışında bulunan Ekrem Dumanlı, Adem Yavuz Arslan veya Kerim Balcı gibi FETÖ mensupları tarafından köpürtülerek dünyaya servis edilmektedir. Kontrollü darbe söylemi ile FETÖ’yü aklayan Kılıçdaroğlu, “İktidarda 120-180 Bylockçu var” iddiası ile de tıpkı FETÖ’cüler gibi darbenin püskürtülmesinde ana aktörlerden biri olan siyasi iradeyi itibarsızlaştırmaya çalışmıştır. Bunun yanı sıra “Türkiye tek adam tarafından yönetilmektedir, Türkiye gittikçe otoriterleşiyor, Türkiye’de basın özgürlüğü yok, Türkiye DEAŞ veya El-Kaide tipi radikal örgütlere yardım ediyor” tezviratları FETÖ tarafından üretilip dolaşıma sokulan ve CHP tarafından sahiplenilen söylemlerdir. Aslında tam burada sorulması gereken soru şudur: Kontrollü darbe ve benzeri söylemler, CHP’ye mi aittir yoksa Kılıçdaroğlu FETÖ mensupları tarafından üretilen söylemi mi kullanmaktadır? CHP’nin cevaplaması gereken soru budur.

 

Kim El Kim Maşa?

CHP’nin 1950’lerde Demokrat Parti’ye karşı kullandığı Ticanilerin yerini günümüzde FETÖ almıştır. FETÖ’nün MİT tırlarına ilişkin söylemleri CHP yönetimi tarafından sahiplenilmiş, 17-25 Aralık yargı darbesi süreci ve sonrasında bizzat FETÖ’cüler tarafından üretilen argümanları siyasi arenaya taşımak da hem CHP yönetimi hem de genel başkan Kılıçdaroğlu’na kalmıştır. 17-25 Aralık darbe girişiminde de bu çizgi değişmemiştir. Bugün Doğu Akdeniz, Suriye ve Libya gibi Türkiye’nin bugünü ve yarını için hayati önemde olan meselelerde de benzer söylem birliği aynen sürmektedir. CHP’nin yapması gereken tez zamanda FETÖ söylemlerinin taşıyıcılığını bırakmaktır.


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası