Önümüzdeki seçimler cumhuriyetin yüzüncü yılında yapılacak. 2023 seçimlerine iki yıldan az bir süre kaldı. Hem iktidar hem de muhalefet bloku, bu seçimlere her anlamda hayati derecede önem atfediyor. Seçimlere AK Parti 21 yıldır iktidarda olmanın pratiği ve sorumluluğu ile gidecek. Muhalefet ise cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile yeniden şekillenen siyasi alanın imkanlarından yararlanarak, siyasi mühendislikle seçimleri kazanmak istiyor. 2018 başkanlık ve parlamento seçimlerinde, ittifaklar ilk kez denenmişti. Dolayısıyla parti ve seçmenler için alışılmadık bir durumdu. Beş yıllık geçiş sürecinde hem ittifaklar hem de seçmenler açısından alışma ve özümseme için epeyce yol alındığını varsaymak gerekir.
Seçim sisteminde ittifaklarla ilgili yeni bir düzenleme olmaz ise 2023 seçimlerinde, ittifak siyasetlerinin etkisi belirleyici olacak. Baraj yüzde 7’ye düşürülse bile, eğer “ittifak içi baraj” ya da “stratejik ittifak modeli”ni mümkün kılan bir düzenleme yapılmaz ise seçim sistemindeki değişiklik, siyasi alanı etkileyici bir sonuç üretmeyecektir. “Stratejik ittifak modeli” ile kastettiğim şudur: Partiler ortak amaç ve hedef birlikteliği üzerinden parlamento ve başkanlık sistemleri için ittifak yapabilirler. Ancak bugünkünden farklı olarak, oy hesaplama yönteminde önce ittifaklara sonra partilere dağılım düzenlemesinden vazgeçilerek her parti kendi aldığı oy üzerinden milletvekili çıkarır. Böyle bir düzenleme olduğunda, siyasetteki pazarlık ve kilit parti konumu üzerinden uzun dönemde başkanlık sisteminin istikrarsızlaşma riski de önlenmiş olur.
Seçimlere iki yıldan az bir sürenin kaldığı gerçeğinden hareket ettiğimizde artık erken seçim tartışmasının rafa kalkması gerekir. Ama bu durum, seçim gündemine çoktan girildiği gerçekliğini değiştirmez. Aslında 2018 seçimlerinden bugüne seçim gündeminden hiç kopulmadığını da belirtmek yanlış olmaz. Bu çerçeveden baktığımızda önümüzdeki seçimler için iktidar ve muhalefet bloku açısından karşımızda şöyle bir tablo var.
Kesintisiz Pozitif Gündem İhtiyacı
Cumhur İttifakı partileri 2023 için cumhurbaşkanı adayını çok erken bir dönemde belirledi. Bu, AK Parti ve MHP için en önemli avantajlardan biri. Kimin aday olacağı şimdiden belli olduğu için bu alana harcayacağı enerjisini diğer konulara yoğunlaştırması mümkün. Her iki parti liderinin, ittifakın geleceğini diğer meselelerin üzerinde konumlandırmaları, çıkabilecek muhtemel krizleri de engelliyor. İttifakın farklı sınamalardan başarı ile geçmiş olmasını da bu başlıkta değerlendirmek gerekir. Ayrıca, Millet İttifakı’ndan farklı olarak, taktiksel değil stratejik düzeyde bir araya gelmeleri de iki partinin geleceğe yönelik siyaset üretmesini kolaylaştırmaktadır.
Seçimlerde, 21 yıllık iktidar olan AK Parti, icraat ve hizmet siyaseti açısından kendini her anlamda ispatlamış olarak seçmenlerin karşısına çıkacak. Aynı zamanda Türkiye demokrasi tarihinde kesintisiz olarak en uzun süre iktidarda kalan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyaset tarzı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerini de sayarsak, en az 16 kez seçmenler tarafından onaylanmıştır. Bu bağlamda, seçmenler için AK Parti ve Erdoğan siyaseti bir meçhulün desteklenmesi anlamına gelmemektedir. Erdoğan’ın icraat ve hizmet siyasetindeki yüksek görev onayının yanında, uluslararası siyasetteki konumu ve etkisi, ülkenin karşılaştığı tüm krizleri çözmedeki başarısı, bugüne kadar sadece destekçileri açısından değil, aynı zamanda muhalifleri için de yadsınamaz bir gerçekliktir.
2023 seçimlerinde AK Parti için en önemli fırsatlardan biri, CHP’nin öncülük ettiği muhalefetin İstanbul başta olmak üzere büyükşehir belediyelerinde iktidar olmasıdır. Bu tespit ilk başta kendi içinde çelişkili olarak görülebilir. Ancak muhalefetin yerel yönetim performansına bakıldığında hiç de öyle değildir. Bundan önceki seçimlerde muhalefet büyük bir konfor içinde seçim kampanyaları yürüttü. Vaat ve algı siyasetinin tüm imkanlarından yararlandı. Denenmemişliğin konforuna yaslanarak, her türlü eleştiriyi iktidara yöneltti. Örneğin son yerel seçimlerde sadece İstanbul için verilen vaatlere ve iktidara yöneltilen eleştiri ve suçlamalara bakmak, bu konuda yeterince ipucu verir. Dolayısıyla, önümüzdeki seçimlerde CHP, daha önceki seçimlerdeki muhalefet konforu ile hareket edemeyecektir.
Özellikle bazı konularda AK Parti’ye mesafelenmiş seçmen için artık bir karşılaştırma imkanı vardır. Muhalefet daha önceki seçimlerde yaptığı gibi algı ve vaat siyasetine başvurduğunda, AK Parti’nin muhalefetin büyükşehir yönetimlerindeki pratiklerini seçmene somut başlıklar üzerinden anlatabilme fırsatı vardır. Verdiği sözleri ne derece gerçekleştirdi ve iktidara yönelttiği eleştirilerden kendi yerel iktidarının hangi düzeyde uzak durduğunu kıyaslamak, seçmen açısından kolaylaşmıştır.
2023 seçimlerinde hem muhalefet hem de iktidar için ekonomi, en önemli başlıklardan biri olacak. Ekonomi ve genç işsizliği konusundaki sıkıntıları gidermeye yönelik iktidarın bir çaba içinde olduğu görülüyor. Covid-19 salgınının küresel ve yerel etkisinin bu alandaki sorunları genişlettiği de biliniyor. Ekonomi ile seçmenin oy verme davranışı arasında doğrudan bir ilişkinin olduğu yapılan birçok çalışma ile tespit edilmiştir. Yapılan kamuoyu araştırmalarında da toplumun öncelikli gündeminin ekonomi olduğu zaten tartışmadan varestedir.
Bu alandaki yaşanan sorun ve sıkıntıları, sadece Erdoğan ve AK Parti’nin çözebileceği yine anketlerden çıkan sonuçtur. Muhalefete yakın anket firmalarının bile kamuoyuna açıkladığı her sonuçta bu durum bir kez daha tespit edilmektedir. Hatta, muhalefet çevrelerinde var olan sorunlara rağmen seçmenin bir türlü kendilerine yönelmemesine dair alttan alta bir kızgınlık da gözlemlenmektedir. Dolayısıyla, iktidar partisi açısından seçmenin bu bakış açısının devam etmesi bir avantajdır. Seçimlere kadar bu başlıklarda ortaya çıkacak iyileşmeler, özellikle kendisini kararsız pozisyonunda beklemeye alan seçmenler açısından önemlidir.
Ekonomik sorunlar ve genç işsizliğinin yanında; eğitimden mevcut yönetim sisteminin geleceğine, gelecek beklentilerinden refah algısına, büyük yatırımlardan enflasyonun düşürülmesine kadar önemli konu başlıklarında AK Parti pozitif bir gündem oluşturduğunda, 2023 seçimlerinde avantajlı olan konumunu daha da iyileştirecektir.
Muhalefette Ülkenin Geleceğine Yönelik Vizyon Eksikliği Sorunu
2023 seçimlerine doğru muhalefet kanadı analiz edildiğinde şöyle bir tablo ile karşı karşıyayız. Millet İttifakı partilerinin en önemli çıkmazı, ittifak birlikteliğini sürdürmek ve ortak bir aday etrafında buluşmak için söylem birliğini korumaya harcadığı efordur. Söylem birliğine zarar gelmesin diye, ülkenin geleceği ile ilgili seçmenin önüne somut bir proje ve vizyon ortaya koyamamaktadır. Türkiye’nin geleceğine dair siyaset üretememenin yanında, Millet İttifakı’nın geleceği için kendi partilerinin kurumsallığı ve kimliği de feda edilmektedir. Partiler, birlik görüntüsüne zarar gelmesin diye giderek tek tipleşmekte ve kimliksizleşmektedir. Bazıları, sırf CHP’nin olduğu blokta yer alma pahasına kendi tabanına yabancılaşmakta ve kimlik bunalımına sürüklenmektedir.
Millet İttifakı, çatı aday arayışında şu ana kadar önemli bir mesafe alamadı. Aday belirlemede hangi partinin etkili olacağı, oyunu kimin kuracağı, içten içe yürüyen rekabeti her geçen gün yükseltmektedir. 2018’de ortak bir adayla seçime gitme arayışı son anda suya düştüğü için benzer bir sürecin yaşanma ihtimali, muhalefette tedirginliği artıran önemli bir konu başlığıdır. Şu ana kadar Millet İttifakı cephesinde Akşener, Kılıçdaroğlu, Ankara ve İstanbul büyükşehir belediye başkanları ve her partinin kendi adayı ile seçime gitmesi gibi birçok senaryo tartışıldı. Gelinen süreçte, Meral Akşener başbakan olma isteğini, HDP tutum belgesini, Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu belediye başkanlığında devam etme pozisyonunu açıklasa da bu konuda belirsizlik sürüyor.
Diğer taraftan seçimlerin ardından söylem birliğini kolaylaştıran iki konu başlığı olan, erken seçim tartışması ve güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçme söylemi de muhalefet kanadında heyecan oluşturamamaktadır. Erken seçim olma ihtimali zaten kendiliğinden rafa kalktı. Güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçme vaadi de teknik olarak çok zor. Muhalefet partileri bu konuda toplantılarını devam ettirseler de henüz ortaya bir yol haritası ve üzerinde ittifak edilen bir yönetim sistemi çıkmış değil. Zaten şimdilik böyle bir ihtimal görünmüyor.
Seçimleri muhalefetin kazandığını varsaysak bile, anayasayı değiştirme ihtimalleri mevcut siyasi tabloda neredeyse imkansız. Mecliste en az 360 milletvekiline ulaşmak, sonra referanduma gidip seçmenden yönetim sisteminin değişmesi için onay almak, ardından parlamenter sisteme göre yeniden seçim yapmak, bu seçimlerden birinci parti çıkıp hükümet kurmak, öyle kolay bir süreç değil. Seçmeni böyle bir belirsizliğe ikna etmek başlı başına büyük bir sorun alanı.
Muhalefet, siyaset mühendisliği ile siyaset üretmeden sadece iktidar eleştirisi ile 2023’e doğru yol alıyor. Seçmenleri iktidar karşıtlığı üzerinden konsolide etmeye çalışarak taktiksel oy verme davranışını şekillendirmeye çalışıyor. Seçime az bir süre kala sağ siyasetin içinden gelen ve yerel yönetimlerde olduğu gibi “no name” bir çatı adayla seçime giderim planı kuruyor olabilir. Ama hangi isim olursa olsun muhalefetin en zor sınavı çatı adayı belirleme süreci olacak.