Tarihsel anlatılar her daim insanlığın geleceği için yol göstericidir. Teknoloji-yönetim ilişkisi de geçmişin benzer bağlarından geleceğe taşınan bir sorunsaldır. Sabanın değiştirdiği tarım politikaları, barutun değiştirdiği güvenlik politikaları, pusulanın değiştirdiği ticaret politikaları, buharlı makinenin değiştirdiği sanayi politikaları, demiryolu taşımacılığının değiştirdiği ulaşım politikaları, telefonun/telgrafın değiştirdiği iletişim politikaları hep aynı ilişki içerisinde değerlendirilebilir. 21. yüzyıl ise bu ilişkinin hızlandığı, derinleştiği ve karmaşıklaştığı bir dönem olmuştur.
21. yüzyılın hızla değişen dünyası ve öngörülmesi zor toplumsal, siyasal, ekonomik ve askeri dinamikleri; devletler için çözmesi güç, çok boyutlu ve karmaşık sorunları ortaya çıkarıyor. Bu sorunların çözümünde yeni teknolojiler, politika yapıcıların elindeki en önemli araçlar halini aldı. Teknolojik gelişmeler, insanların yaşamını kolaylaştıracak bazı yeni fırsatları ortaya çıkarırken, yöneticiler açısından da daha iyi ve hızlı planlama, karar alma, uygulama ve ölçme-değerlendirme gibi çeşitli olanaklar sağlıyor. Büyük miktarda veri toplamak ve işlemek yoluyla veri ve kanıt-temelli analizler, politika yapıcılar ve karar vericilere katkıları dolayısıyla bir tercihten ziyade bir zorunluluk haline geldi. Dijitalleşme olarak tanımlanan bu dönemde; kamu politikası yapım süreçlerinin nasıl etkilendiği, hangi ülkelerde ne tür uygulamaların geliştirildiği, Türkiye’nin bu yöndeki adımları, atılabilecek yeni adımlar, olası riskler incelenmeli ve çözüm önerileri sürekli olarak takip edilmelidir. Bu süreçte kamu politikaları ve dijitalleşme ilişkisi birbirini destekleyen ve besleyen simbiyotik bir ilişkidir. Bu ilişki karşılıklı olarak gelişiyor ve uygulamaları zenginleştiriyor. Teknoloji, daha iyi kamu politikalarını mümkün kılarken, politikaların daha iyi uygulamalarla desteklenmesini de sağlıyor. Bu ilişki Şekil 1’deki gibi görselleştirilebilir:
Dijitalleşme olarak adlandırılan teknolojilerin, uygulama süreçlerine aktarımı, devletlerin olduğu kadar uluslararası örgüt ve kuruluşların da gündeminde. Bu konuda çeşitli araştırmalar yürütülüyor, farklı kurumlar ve devletler detaylı dijitalleşme adımları planlıyorlar. Örneğin, Avrupa Dijital Ajanda 2020 programı kapsamında, birlik üyesi ülkelerde hem altyapı hem de uygulama deneyimlerinin zenginleştirilmesi hedeflendi. Programın izlenmesi amacıyla Avrupa Komisyonu tarafından yaptırılan araştırmanın 2020 sonuçlarına göre, Türkiye ulusal hizmet sunum puanı yüksek olsa da uluslararası kullanıcılara yönelik hizmet alanları açısından düşük puan alması nedeniyle, araştırmaya dahil edilen 34 ülke arasında elektronik hizmetler açısından 29. oldu. Buna karşın kullanışlılık, kullanıcı odaklılık ve ulusal hizmet sunum oranları gibi alt başlıklarda ise ortalama üstü bir derecelendirme görülüyor. Dünya ortalamasına göre genellikle orta üstü bir seviyede yer alan bu hizmet sunum kapasitesi yanında, Türkiye’de etkin bir internet kullanıcısı/dijital hizmet kullanıcısı kitlesi olduğu görülüyor.
Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yayınlanan Hanehalkı Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması’na göre 2020’de Türkiye’de internete bağlı telefon sahipliği oranı yüzde 99’un üzerinde. Aynı araştırmaya göre hanehalkı internet erişim oranı yüzde 90,7; bireysel internet kullanım oranı ise yüzde 79. Türkiye’deki aktif sosyal medya kullanıcı sayısı yaklaşık altmış milyon. Yani nüfusun yaklaşık yüzde yetmişi, sosyal medyayı aktif olarak kullanıyor. Avrupa Birliği (AB) üye ülkeleri arasında hanehalkı internet sahipliği oranı yüzde 91, bireysel erişim oranı ise yüzde 85. Bu ortalamalarla Türkiye’nin hanehalkı erişiminde AB ortalamasını yakaladığı, bireysel erişimde ise yakın bir orana ulaştığı görülüyor. Birleşmiş Milletler tarafından yaptırılan dünya ülkeleri e-devlet sıralamasında da Türkiye son iki araştırmada 53. sırada yer aldı. Aynı araştırmanın e-katılım kategorisinde ise 23. sırada. Dolayısıyla Türkiye’nin altyapı açısından büyük oranda sorunları çözdüğü, uygulamalar açısından da önemli ilerlemeler kaydettiği söylenebilir. Öte yandan gelişen yeni teknolojiler yeni fırsatları doğuruyor. Bu çerçevede, blokzincir (blockchain), bulut bilişim (cloud computing), nesnelerin/eşyaların interneti (Internet of Things) ve 5G, büyük veri (big data), yapay zeka (AI) ve son olarak sanal ve artırılmış gerçeklik (virtual and augmented reality) teknolojileri sıralanabilir.
Türkiye bu alanların her birinde farklı projeler geliştiren, yürüten; yeni teknolojiler eliyle hizmet sunum kalitesini iyileştirmeye çalışan bir ülke konumundadır. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi sonrasında Cumhurbaşkanlığı’na bağlı olarak kurulan Dijital Dönüşüm Ofisi (DDO) bu projelerin gelişim süreçlerini takip eden ana aktördür. Yine, yeni kurulan resmi aktörlerimizden Cumhurbaşkanlığı Bilim, Teknoloji ve Yenilik Politikaları Kurulu; Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, TÜBİTAK, Bilgi Teknolojileri Kurumu gibi diğer resmi aktörler eliyle Türkiye’deki kamu politikası-teknoloji ilişkisini derinleştirmeye çalışıyor. Bu alandaki etkin çabaların idari süreçlerinde bazen hızlı bazen yavaş bazen radikal bazen geleneksel tutumlar baskın çıkıyor; dolayısıyla süreçlerin işleyişinde farklılıklar doğabiliyor. Oldukça kabul edilebilir bu farklılıkların yanında tüm projeler adına ve genel dijitalleşme çabaları adına dikkat edilmesi gereken bazı ortak hususlardan da söz edilebilir. (Bkz. Şekil 2).
- Bütüncül Yaklaşım: Ayrı ayrı teknolojiler, yönetim süreçleri adına ya da farklı politika başlıklarında farklı katkılar sunuyor olsa da dijitalleşme meselesi genel bir başlık olarak ele alınmalıdır. Bu anlamda DDO önemli bir aktör olarak bütünlükçü yaklaşımın temel unsurudur.
- Veri Yönetimi: Bir klişe haline gelmiş olsa da verinin günümüzün petrolü olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle veri toplamaya, saklamaya, gizlemeye yönelik teknolojiler takip edilmelidir. Büyük veri, yapay zeka, eşyanın interneti, blokzincir ve bulut teknolojileri bu konuda önemli başlıklardır.
- Nitelikli Personel Eğitimi: Teknolojik gelişmeler hızlı bir şekilde ilerlese de insan kaynakları aynı hızda geliştirilemiyor. Dolayısıyla teknolojilerin süreçlere dahil olmasıyla birlikte bu teknolojileri kullanacak nitelikli personel ihtiyacı doğuyor. Bu ihtiyaç her zaman örgün eğitim modelleriyle karşılanamaz. Personel ihtiyacını hızla karşılamak adına daha hızlı eğitim modülleri gerekmektedir. Bu konuda merkezi bir üst düzey personel eğitimi akademisi kurulabilir.
- Önleyici Tedbirler / Ön Alıcı Tedbirler: Yeni teknolojilerin gelişmesi ve yayılması süreçlerinde devletler genellikle takip eden konumundadır. Buna karşın devletin vatandaşlarına meşru alanlar sağlayabilmesi adına ön alıcı tedbirler alması elzemdir. Sorunlar çıktıktan sonra yapılan her bir düzenlemede doğan mağduriyetler türlü güvenlik riskleri doğuruyor. Örneğin ulusal veriler yurt dışına çıkmadan, veri güvenliğinin sağlanması gerekiyor. Türkiye bu konuda çıkardığı Kişisel Verileri Koruma Kanunu ile önemli bir adım atmıştır, ancak teknolojik yeniliklerle birlikte bu kanunun da güncel tutularak, yeniliklere uyumlu hale getirilmesi gerekiyor. Burada ne engelleyici ne de makyaja yönelik tedbirler tercih edilmemeli, ön alıcı tedbirlere yönelinmelidir.
- Düzenleyici Tedbirler: Bazı teknolojiler beraberinde yeni sorun alanları da getiriyor. Kripto paraların yasa dışı ödemeler için kullanılması, derin ve karanlık internette yasa dışı işlemlerin, ticaretlerin yapılması gibi konularda devletin düzenleyici tedbirleri devreye sokması gerekiyor.
- Teşvikler / Destekler: Günümüz koşullarında kısıtlı kaynaklarla devletin her alanda en iyi şekilde var olabilmesi oldukça güç. Buna karşın özel sektör, bazı teknoloji alanlarında devletten hızlı hareket edebiliyor. İnsansız hava araçları konusunda bu durumu yaşayan Türkiye, diğer teknolojik gelişmeler için de türlü teşvikler yoluyla yenilikçiliği desteklemeli. Blokzincir, bulut bilişim, 5G, arttırılmış gerçeklik, e-oyunlar gibi uygulama başlıkları gelişmeye müsait önemli alanlardan. Bu konuda verilecek desteklerin ülkeye yeni bir ihracat kalemi olarak dönmesi muhtemeldir.
- Tekelleşmeye Önlem: Teknolojilere yönelik kamusal destekler verilirken bir yandan yenilikler teşvik edilmeli bir yandan firmaların tekelleşmesi önlenmelidir. Uluslararası firmaların ülke içerisindeki faaliyetlerinde de bu hassasiyet korunmalıdır.
- Küresel Firmalara Karşı Milli Rekabet: Teknoloji ve yatırım araçları açısından pek çok alanda küresel firmaların, ulusal firmalara karşı üstünlükleri bulunuyor. Bu üstünlükleri bilgi ve teknoloji transferi için kullanmak faydalı olsa da orta ve uzun vadede yerli teknolojilerin gelişmesine yönelik tedbirlerin alınması, tekelleşmenin önlenmesi kadar önemlidir. Örneğin Covid-19 aşısına yönelik anlık ihtiyacın yurtdışından karşılanması olağandır, ama öte yandan yerli bir aşı uygulaması geliştirmeden sürekliliği sağlamak ya da sorunu çözmek mümkün olmadığından, Türkiye bu önceliği hakkıyla uygulamıştır.
- Alana Özgü Çözüm Transferleri: Teknoloji çözüm odaklı olarak gelişmiş olsa da her teknoloji her soruna çözüm değildir. Dolayısıyla uygulamalar incelenerek mevcut ulusal, bölgesel, yerel, kurumsal sorunlara yönelik spesifik çözümler ve teknolojiler transfer edilebilmelidir. Örneğin Japonya, ABD, Portekiz gibi ülkelerdeki kamusal bulut bilişim sistemleri incelenerek Türkiye’ye özgü bir model geliştirilmesi adına çalışmalar yapılabilmelidir. Ya da elektrikli ve otonom araçlar, uzay roketleri gibi konularda Tesla/Space X gibi firmalarla iş birliği yapılması bu başlık adına önemli örneklerdendir.
- İyi Örnek Araştırmaları: Gelişmeleri takip eden akademi, düşünce üretim kuruluşları, özel sektör temsilcileri gibi farklı aktörlerin iyi örnek araştırmaları için teşvik edilmesi ve bu iyi örneklerin kamusal aktörlere tanıtılması tercih edilebilir. Daha önce ifade edildiği gibi kurulabilecek bir Devlet Personel/İdarecilik Akademisi’nin bu başlık adına da katkı sunması sağlanabilir.
- Kurumlar / Kuruluşlar Arası İş Birliği: Yeni ve büyük teknolojilerin aktarımı, uygulamaya geçirilmesi ve sorun çözme niteliğinin korunması her kurumun kapasitesine uygun olmayabilir. Ayrıca verilerin dağıtık olması nedeniyle en iyi sonuçların alınması için tekil uygulamalar yeterli olmayabilir. Buna karşın kurumlar arası ve gerektiğinde kuruluşlar iş birliğiyle daha iyi uygulamaların ortaya çıkarılması potansiyeli akılda tutulmalıdır.
- Yönetişimci Bilişim: Kurumlar ve kuruluşlar arası iş birliği kadar vatandaş odaklı ve vatandaşların müdahil olduğu teknoloji yönetimi de önemli bir başlıktır. İyi bir kamu yönetimi açısından vatandaşın kaliteli hizmete erişimi kadar vatandaşın beklediği hizmete erişimi de önemli bir kriterdir. Dolayısıyla vatandaşların beklentileri üzerine ve vatandaşla birlikte inşa edilen teknolojik yönetim ve politika oluşturma süreçlerinin başarı şansı artmaktadır.
İlgili öncelikler eliyle yürütülen dijitalleşme politikalarının, kamu politikalarında dijitalleşmeye yönelik katkıları azamileştireceği düşünülebilir. Teknoloji transferleri ve yönetim süreçlerine entegrasyonunda maliyetlerin asgarileştirilmesi adına planlı çabaların yürütülmesi de elzemdir. Dolayısıyla sıralanan kriterlerin bu anlamda planlama süreçlerine katkı sunacağı düşünülmektedir.