Kriter > Dosya > Dosya / Çevre, Şehircilik ve İklim |

İklim Değişikliği ile Mücadelede Teknolojinin Rolü


Yaşam tarzından iş modellerine, üretimden tüketime çok yönlü yeşil dönüşüm ve değişimlerin yaşanması tercihten ziyade bir zorunluluk halini aldı. Daha az maliyetle, daha nitelikli ve nicelikli üretim için teknolojik yatırımların yapılması aşikar. Hiç kuşkusuz bu dönüşümlerin gerçekleşmesi de her geçen gün büyüyen teknolojik yeniliklerle mümkün olacaktır.

İklim Değişikliği ile Mücadelede Teknolojinin Rolü
Türkiye'nin tek, dünyanın sayılı entegre güneş paneli üreticisi Kalyon Fotovoltaik (PV) Güneş Teknolojileri Fabrikası'nda yerli güneş panel üretimi gerçekleştiriliyor. (Berke Bayur/AA, 22 Mart 2022)

İnsanoğlu fıtraten gelişime açık bir yapıdadır. Daha rahat, daha sağlıklı, daha ferah bir hayat için hep ilerlemeyi kovalamış, bu minvalde yeni üretimler, imalatlar ve icatlar geliştirmiştir. Bu arayışlar ve yenilikler aynı zamanda toplumsal devrimleri de beraberinde getirmiştir. Avcı toplumdan tarım toplumuna oradan da sanayi ve bilgi toplumuna geçiş bu noktada örnek gösterilebilir. Yaşanan bu süreçlerde hayat kalitesi yükselmiş, ortalama yaşam süremiz de artmıştır.

Bu değişim ve dönüşümlerin temelinde ise teknoloji ve enerji başrolleri paylaşmışlardır. İlk ve tek enerji kaynağımız güneşten ısınma, kurutma ve gündüzleri bir nevi aydınlanma gibi imkanlardan istifade edilmiş, akabinde ateşin bulunması ile geceleri de aydınlanma, ısınma ve hatta pişirme gibi olanaklardan istifade edilmiş ve sadece gün ışığına hapsedilen hayat biraz daha uzatılmıştır. Akabinde gaz yağının hayatımıza girmesi ile sokak ve yolların aydınlatılması sağlanarak güvenlik artırılmıştır.

Biyokütle kullanımından fosil yakıtların bulunması ile birlikte enerji üretimi artmış, bu durum aynı şekilde üretimi de tetiklemiş, özellikle de makineleşmenin gelişmesi ve seri üretimlerin yaygınlaşması sonucu bir yandan doğal kaynaklar üzerindeki baskı artmış bir yandan da dünyamıza gelen enerji dengesini etkileyen sera gazı salınımları artarak günümüzün küresel sorunu iklim krizine yol açmıştır.

Bu süreçte esasında temiz enerji kaynakları olan suyun gücü, jeotermal enerji ve nükleer gibi kaynaklardan istifade edilmiş olsa da genel manada bu değer düşük seyretmiştir. Ancak son birkaç yıldır dünyayı etkisi altına alan Covid salgını ve ardından Rusya-Ukrayna Savaşı’nın yol açtığı enerji kriziyle karşılaşınca ülkeler alternatif arayışlarını hızlandırmış, bu süreci adeta bir nevi fırsata dönüştürmeye başlamış; sanayide, ısınmada, ulaştırmada, enerjide alternatif üretim teknikleri üzerinde durulmuş, teknoloji etkin bir şekilde kullanılmaya başlanmış, bu durum ülke politikalarına da yansımış, sürdürülebilirlik ve bu kavramı bütünleyen yeşil büyüme temel birer politika argümanı olagelmiştir.

Avrupa’da Yeşil Mutabakat, Amerika’da Enflasyonu Azaltma Yasası, G7 bünyesinde iklim kulüplerinin kurulması gibi adımlarla karbon emisyonlarının azaltılması, kaynakların daha etkin ve sağlıklı yönetimi için teknoloji adeta bir araç haline gelmiş ve yeşil dönüşümün fitili bu minvalde ateşlenmiştir.

Özelikle de Hükümetlerarası İklim Değişikliği Panelinin (IPCC) Altıncı Değerlendirme Raporlarında küresel sıcaklık artışını sanayi öncesi döneme kıyasla +1,5℃ ile sınırlayabilmek için sera gazı emisyonlarının 2030’a kadar mevcut duruma göre en az yüzde 45 oranında, sıcaklık artışını +2,0℃ ile sınırlayabilmek için de sera gazı emisyonlarının 2030’a kadar yine mevcut duruma göre en az yüzde 30 oranında azaltılmasına dikkat çekilmesi, bu dönüşümlerin aciliyetini ortaya koymaktadır. Dolayısıyla yaşam tarzından iş modellerine, üretimden tüketime çok yönlü yeşil dönüşüm ve değişimlerin yaşanması tercihten ziyade bir zorunluluk halini almıştır. Daha az maliyetle, daha çok ve nitelikli üretim yapmak için teknolojik yatırımların yapılması aşikardır. Hiç kuşkusuz bu dönüşümlerin gerçekleşmesi de her geçen gün büyüyen teknolojik yeniliklerle mümkün olacaktır.

 

Çözümün Odağında Yeşil Dönüşüm Var

Dünya iklim değişikliği tehdidini yeşil dönüşüm kavramıyla fırsata çevirmeye başlamıştır. Ülkemiz de küresel bazda yaşanan bu dönüşüme, geçmişte olduğu gibi uzak kalmamış, bilakis bu dönüşümü kalkınmanın merkezine oturtmuştur. Bu cihetle, temel politika ve strateji dokümanlarımızdan olan kalkınma planlarında ilgili tüm sektörlerde yeşil dönüşüm ihtiyacına vurgu yapılmış, yeşil dönüşümün kalbinde yer alan teknolojik gelişmelerin üzerinde de önemle durulmuştur. Bu itibarla Türkiye’de hayat bulan birçok politika ve uygulamanın küresel sorun iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini azaltmaya yönelik yeşil dönüşüm endeksli olduğunu ifade edebiliriz.

Kaynak verimliliği kapsamında yürütülen temiz üretim, döngüsel ekonominin en iyi örneklerinden biri olan sıfır atık hareketi ile ürün ve hizmetlerin çevresel ayak izlerini azaltan çevre etiketi uygulaması, bisikletli ulaşımın yaygınlaşması, bölgesel ısıtma sistemlerinin yaygınlaşması, çatı üstü güneş panelleri, yağmur suyu hasadı, ulaşımda düşük emisyon bölgeleri uygulaması, elektrikli yerli araç üretimi (TOGG), yerli güneş paneli üretimi, binalarda enerji kimlik belgesi, yeşil bina sertifika uygulaması, yeşil OSB, temiz denizlerin birer göstergesi niteliğindeki mavi bayrak gibi çok sayıdaki uygulama enerji tüketimini azaltarak emisyon oluşumunu önleyici politikalar olmakla birlikte bu adımlar, bir yandan yeni iş imkanları sunarken bir yandan da doğal kaynakları koruyan uygulamalar olarak karşımıza çıkmaktadır.

Togg'un şarj ağı markası Trugo
Vestel'in, Togg'un şarj ağı markası Trugo'ya özel ürettiği şarj cihazlarının kurulum için hazır olduğu açıklandı. (Trugo/AA, 23 Eylül 2022)

 

AR-GE Payı Artıyor

Dünya Bankası değerlendirmelerine göre 1996-2014 döneminde genellikle yüzde 2’ye yakın bir paya sahip olan araştırma-geliştirme (AR-GE) faaliyetleri, 2030 sürdürülebilir Kalkınma Amaçları ve Paris İklim Anlaşması’nın kabul edildiği 2015’ten sonra büyük bir ivme kazanmış ve 2020 sonunda küresel ekonomi içindeki araştırma-geliştirme AR-GE faaliyetleri payı, 5 yıl içerisinde yüzde 30 artışla yüzde 2,63 seviyesine ulaşmıştır.

Ülkemizde bu yönde ilerlemeler kaydedilmiş, dünya gelişmeleri yakından takip edilmiş, refahın gelişmesinin yanında kaynakların etkin ve verimli kullanımını sağlamak üzere AR-GE faaliyetlerine öncelik verilmiş, yatırımlarda katlanan artışlar görülmüştür. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, ülkemizde büyümeye bağlı olarak yenilikçiliği öngören AR-GE çalışmalarına ayrılan gayri safi milli hasıla oranı 2000’lerde yüzde 0,5 iken, 2010’larda bu rakam giderek artış göstermiş ve yüzde 0,92 seviyesine çıkmıştır. Sonrasındaki 10 yıllık süreçte de artışlar devam etmiş ve 2021’de bu değer yüzde 1,13 seviyesine ulaşmıştır. Diğer bir ifade ile son 20 yıllık süreçte ülkemizde bu noktada yüzde 125’lik bir büyüme yaşanmıştır.

 

Dönüşümün Temelinde Enerji Var

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yeşil dönüşümün temelinde enerjide dönüşüm yatmaktadır. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı verilerine göre, Türkiye geçtiğimiz 20 yıllık süre zarfında yenilenebilir enerji kurulu gücünde üç katın üzerinde büyüme göstererek, kurulu gücümüzü yüzde 54 mertebelerine çıkarmış ve bu oranla Avrupa'da beşinci, dünyada ise on ikinci sırada yerini almıştır.

İngiltere merkezli düşünce kuruluşu Ember’in yakın zamandaki Türkiye Raporu’nda, ülkemizde yapılan güneş ve rüzgar enerjisi yatırımları ile yıllık bazda 7 milyar dolar tutarında bir fosil yakıt ithalatını önlediğine yönelik tespiti, bu noktadaki başarımızın da bir tescili niteliğindedir. Aynı şekilde, yenilenebilir enerji yatırımları ile birlikte 70 milyon ton sera gazı emisyonu önlenerek, ulusal bazda daha düşük bir seyir izlenmesi sağlanmıştır.

Enerjiyi üretmek kadar onu verimli ve etkili kullanmak da önem arz eden konulardan birisidir. Bu noktada öne çıkan göstergelerden birisi de enerji yoğunluğu ki; bir birim gayrisafi yurt içi hasıla üretimi için ihtiyaç duyulan enerjiyi temsil eden bir parametre. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı verilerine göre ülkemizin enerji yoğunluğu son 20 yıllık süreçte dörtte bir oranında azalım (iyileşme) başarısı göstermiştir. Aynı şekilde, Uluslararası Enerji Ajansı “2022 Enerji Verimliliği” Raporuna göre de Türkiye 2021’de enerji yoğunluğunu iyileştirmede dünyada en iyi ikinci ülke olmuştur.

Bu durum bizlere, yürütülen verimlilik çalışmalarının başarısını, üretimde daha az enerji tüketen teknolojilerin geliştirildiğini gösterdiği gibi alım gücü ve çevresel hassasiyetin artışına bağlı olarak tüketicilerce yeni ve enerji tasarruflu teknolojilerin tercih edildiğini göstermektedir.

 

Çifte Dönüşüm Zamanı

Dünya tarihine baktığımızda sanayide yaşanan dönüşümlerin temelinde teknolojik gelişmelerin ana etken olduğunu görüyoruz. Halihazırda dijitalleşmenin hızla geliştiği bir dönemden geçiyoruz. Hala etkileri devam eden pandemi süreci de bu geçişi hızlandırmış durumda.

Ülkemiz yaşanan bu gelişmeleri de yakinen takip etmiş, bu itibarla da 11. Kalkınma Planında Dijital Türkiye temasına yer verilmiştir. Özellikle savunma sanayiinde sağlanan insansız araçlar, bu geçişin önemli örnekleri arasında gösterilebilir. Bununla birlikte Cumhurbaşkanlığı bünyesinde Dijital Dönüşüm Ofisi kurularak bu yönde güçlü bir teşkilat altyapısı oluşturulmuş, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile iş birliği halinde Ulusal Yapay Zeka Stratejisi geliştirilmiştir. Yapay zeka teknolojisi ile birlikte ulaşım, lojistik, enerji verimliliği gibi hususlarda daha etkili ve verimli adımların atılması sağlanmakta, bu durum emisyon yönetimini, çevresel iyileşmeleri ve ekonomik kazançları da beraberinde getirmektedir.

Diğer taraftan bilişim teknolojilerinin gelişmesi, bilgi ve verilerin daha kolay elde edilmesi ve değerlendirilmesine de imkan tanımıştır. Oldukça dinamik bir yapıya sahip çevre konuları, bu itibarla bilgi sistemlerinin de yaygın olarak kullanıldığı bir alandır. Çevresel bilginin toplanması, derlenmesi ve işlenmesi, aynı zamanda sağlıklı çevresel politikaların geliştirilmesine de zemin hazırlamaktadır. Bu noktada Bakanlığımızca ÇED, izin ve izleme sistemlerinin elektronik ortamda yapılması sağlanarak zaman, iş gücü ve kırtasiye kullanımı noktasında büyük bir tasarruf elde edilmiştir.

Türkiye'de Güneş Enerjisi, İNFO

 

Dönüşümden İstihdama

Teknolojinin birer ürünü olan düşük emisyonlu temiz üretim mekanizmaları, sıfır emisyonlu elektrikli araçlar, enerji depolama sistemleri, alternatif pil teknolojileri, hidrojeni de içeren enerjide arz çeşitliliği, şarj üniteleri gibi yenilikçi teknolojilere ulaşma ve bunları geliştirmek hiç kuşkusuz büyük bir yatırım da gerektirmektedir. Bu yatırımlar beraberinde yeni istihdam kapılarını da aralamaktadır.

Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (IRENA) dünya genelinde sektördeki istihdamın 2020 sonu itibariyle 12 milyona ulaştığını duyurmuş, 2050’de ise enerji sektöründeki 122 milyonluk istihdamın 43 milyonunun yenilenebilir enerji sektöründe olacağına yönelik tahminlerini paylaşmıştır. Cinsiyet eşitliği kapsamında da daha adil bir imkan sunan sektörde, fosil yakıt sektöründe yüzde 21 olan iş gücündeki kadın oranı da yüzde 32 gibi daha yüksek değerlerde seyrediyor. Ülkemizde de yenilenebilir enerji sektöründeki istihdam 110 bini aşmış durumda.

BM Kalkınma Programı (UNDP) ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ortaklığında hazırlanan Türkiye Raporuna göre de 2030’a kadar fosil yakıtlardan ziyade yenilenebilir enerji yatırımlarına yönelim ile birlikte gayri safi milli hasılasının 8 milyar dolar artacağı öngörülürken, aynı zamanda yıllık bazda ilave 300 bin yeni istihdam olanağının oluşacağına da ayrıca dikkat çekilmektedir.

 

Türkiye Yüzyılı Bugünden Tasarlanmalı

Günümüzde yaşadığımız çevresel sorunlar, doğa ile insan arasındaki dengenin ne denli hayati bir öneme haiz olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte, belirli kaynaklar bazında belirli ülkelere bağımlılığın oluşturması muhtemel sorunları da yine yakın coğrafyamızdaki istenmeyen hadiselerden acı bir şekilde görmekteyiz. Bu hadiseler, ülkelerin kendi imkanları dahilinde kendine yetebilmesinin önemini, doğal kaynaklar üzerindeki baskıların azaltılarak doğa temelli çözümleri içeren sürdürülebilir üretim ve tüketim kalıplarının yaygın olduğu döngüsel benzeri yeni kalkınma stratejilerinin benimsenmesi zaruretini ortaya koymaktadır.

Türkiye, Paris İklim Anlaşması’na taraf olan, önünde 2053 karbon nötr hedefi ve yeşil kalkınma vizyonuyla geleceğe ümitle bakan, yeşil kalkınma devrimi sürecinde aktif yer alan bir ülkedir. Cumhurbaşkanımızın da Hedef 2053 Net Sıfır Emisyon “AR-GE ve Yenilik Atılımı” Koordinasyon Toplantısı’nda belirttikleri üzere; dijitalleşme, sürdürülebilirlik, üretim, verimlilik ve iletişim, kalkınma yüzyılı planladığımız bu dönemde, anahtar esaslar olarak iklim değişikliği ile mücadelede hepimize rehberlik etmektedir.

Yeşil kalkınma hamlesi ve 2053 hedefi doğrultusunda tüm imkanlarıyla çalışmalarını bir üst aşamaya taşımaya gönüllü olan ülkemiz, bu amaç doğrultusunda ihtiyacı olan tüm kapasiteyi bünyesinde bulundurmaktadır. Bu itibarla gelecek nesillerin bizlere emaneti olan Türkiye Yüzyılının bugünden tasarlanması oldukça önemlidir.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası