7 Ekim'de Amerika Birleşik Devletleri'nde bir konuşma turundaydım. Olayın gerçekleştiğine inanıp haberleri izlemeye başlamam yaklaşık 72 saatimi aldı. HAMAS'ın İsrail'e yönelik eylemi, hem Filistinlileri hem İsraillileri hem de tüm dünyayı şaşkına çevirdi. Şu ana kadar 42 bin Filistinlinin hayatına mal olan, 93 bininin yaralanmasına neden olan ve 10 binden fazlasının hâlâ evlerinin enkazı altında olduğu soykırım da hem resmi hem de popüler düzeyde dünyanın dikkatini çekti, ancak bu soykırımı sona erdirmeye yetmedi. Konuşmamı, Amerikalı aktivist Rachel Corrie'nin memleketi Tacoma'dan çok da uzak olmayan Washington'daki küçük bir kasaba Bellingham'da tamamladım. Aynı zamanda, Türk-Amerikan aktivist Ayşenur Ezgi Eygi'nin yaşadığı Seattle'dan da çok uzakta değildim. Her ikisi de sırasıyla 2003 ve 2024’te İsrail’in Filistin halkına yönelik acımasız eylemlerini protesto ederken İsrail ordusu tarafından öldürüldü.
Bellingham'da ve ABD'nin başka yerlerinde, Gazze'nin geleceğini ablukadan ve İsrail'in acımasız kuşatmasının sınırlarından uzakta tahayyül eden, Türkçeye de çevrilmiş Light in Gaza kitabının tanıtımını yapıyordum. Kitaba katkıda bulunanlardan biri olan Dr. Refaat Alareer de 10 yıl önce editörlüğünü yaptığı Gaza Writes Back kitabı hakkında konuşmak üzere aynı şehri ziyaret etmiş, dünya İsrail'in 76 yıldır onları katletmesini izlerken Filistinlilerin özgürlüklerini kazanacaklarına dair umutlarını korumanın zorluğundan bahsetmişti. Refaat ve ben, Bellingham'da James adında Amerikalı bir adamla tanışmıştık. Refaat bilgisayarının faresini (mouse) onun evinde unutmuştu ve yıllar boyunca ona fareye iyi bakması için sürekli hatırlatmalarda bulunmuştu. Bellingham'a döndüğümde, Gazze'nin şairi ve ozanı, benden bilgisayarının faresinin durumunu sormamı istedi. James'e artık bin adet faresi (mice) olup olmadığını sormamı rica etti. James fare soruma hayır deyince, Refaat bilinen mizah anlayışını kullanarak başka bir soru sordu: “Kedisi mi var yoksa?!”
Hissizleştiren Kabus
Refaat, Gazze'deki yüzlerce entelektüel gibi, İsrail'in bir hava saldırısıyla 6 Aralık 2023'te öldürüldü. İsrail'in onu öldürmesinin nedeni, X platformunda Gazze'nin hikayesini anlatması ve Filistin halkına yönelik soykırımı meşrulaştırmak için bir ön koşul olan İsrail'in propagandasını çürütmesiydi. Gazze'deki soykırım, İsrail Savunma Bakanı Yoav Galant'ın Filistinlileri “insansı hayvanlar” olarak tanımlayan soykırımcı söylemiyle devam etti. “Onlarla buna göre ilgileneceğiz. Gazze'ye su yok, yiyecek yok, elektrik yok” diye konuşan Galant, bir etnik temizlik kampanyasının ardından kurulan ülkesinin bir soykırıma girişeceği konusunda başından beri netti. Dünya, İsrail'i kınayan ve ona parya devlet muamelesi yapılmasını isteyen bazı sesler dışında, İsrail'in bu soykırımı gerçekleştirmesine izin verdi.
7 Ekim'den bu yana geniş ailemden yaklaşık 30 kişiyi kaybettim. Yakın arkadaşlarımın çoğu öldürüldü. Kuzenimin bedeni İsrail bombardımanının yoğunluğu nedeniyle buharlaştı. Babası, cesedinin izini bulup onu toprağa veremedi. Kız kardeşim de dahil olmak üzere 10 binden fazla Filistinli, evlerinin enkazı altında. 2,3 milyon Filistinlinin 1,9'u çadırlarda yaşıyor, İsrail Gazze'deki evlerin yüzde 85'ini yıktı. Gazze'nin eğitim, sağlık ve altyapısı ortadan kaldırıldı ve Gazze'nin normale dönmesi için yıllarca sürecek bir yeniden inşaya ihtiyacı var. Bu metni kaleme aldığım bu sabah (20 Eylül 2024), İsrail Apache helikopterlerinin mahalleme ateş açtığı haberiyle uyandım, ailem bana iyi olduklarına dair mesaj attı.
Dışarıda yaşayan Filistinliler için, ailelerinin bir yıl boyunca kelimenin tam anlamıyla bombalanmalarını ve açlıktan ölmelerini, eli kolu bağlı bir şekilde izlemek çok başka bir seviyede endişe ve kaygı anlamına geliyor. Gazze'deki Filistinliler için her gece bir kabus ve bir yılın ardından artık sadece hissizleşmiş durumdalar. Filistinlilerin sormaya devam ettiği soru şu: Bu kabus yakında sona erecek mi yoksa yeni bir norm haline mi gelecek? İsrail, 7 Ekim'in birinci yıl dönümüne yaklaşırken Lübnan halkına karşı da yeni bir soykırım gerçekleştirmeye hazırlanıyor gibi görünüyor. Lübnan halkını en iyi anlayanlar şimdi Gazze'deki Filistinliler. Çünkü İsrail daha önce de birçok kez aynı ölüm ve yıkımı onlara yaşattı.
Yeni Kabusların Başlangıcı
Uluslararası adalet sistemi, Lübnan'a karşı ikinci bir soykırımı önlemek bir yana, Gazze'deki soykırımı durdurmak için bile yeterince etkili görünmüyor. Gazze'deki kabus çok uzun sürdü ve şimdi bölgesel bir savaşa dönüşüyor. İlerlemenin yolu ikinci bir soykırım değil, Filistin halkının ulusal haklarının tam olarak tanınmasıdır. Gazze'ye göz yumulması İsrail'i Lübnan'a karşı bir savaş başlatma konusunda cesaretlendirdi ki bu da Gazze kabusunun Lübnan'daki insanlar için yeni bir norm haline geleceği anlamına geliyor. İsrail'in sağcı hükümetinin Ortadoğu'yu daha fazla kana bulama hevesini dizginlemek için İsrail'e silah ambargosu uygulanmasının zamanı gelmiştir. Aksi takdirde İsrail, tüm bölgeyi yıllar öncesine geriletecek topyekün bir savaşa girişebilir. Geç kalınmış olsa da harekete geçmenin tam zamanı. İsrail'e yaptırım uygulanmadığı ve Batılı hükümetler İsrail'e silah göndermeye devam ettiği sürece, Gazze kendi kabusundan henüz kurtulamamışken, ne yazık ki daha fazla kan döküldüğünü göreceğiz.