Kriter > Dış Politika |

Almanya Seçimlerinin Türkiye Açısından Analizi


Merz başkanlığında kurulması muhtemel yeni Alman hükümetinin Türkiye politikasının nasıl şekilleneceğini dört temel faktör çerçevesinde ele alabiliriz; Merz ve ekibinin Türkiye’ye bakışı, ABD ile ilişkiler çerçevesinde küresel siyasal sistemde Almanya’yı nasıl pozisyonlandırmak isteyecekleri, AB’nin genişlemesine ve güvenlik politikalarına bakışları ve Ukrayna Savaşı ve Ortadoğu savaşları gibi bölgesel sorunlarda Türkiye’yi bir çözüm ortağı olarak görüp görmeyecekleri.

Almanya Seçimlerinin Türkiye Açısından Analizi
Almanya seçimlerinden birinci olarak çıkan Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partilerinin Başbakan adayı Friedrich Merz, CDU Genel Merkezi'nde konuşma yaptı. (Halil Sağırkaya / AA, 23 Şubat 2025)

Almanya’da 23 Şubat’ta gerçekleştirilen federal parlamento seçimleri, Avrupa için olduğu kadar Türkiye için de oldukça büyük önem arz ediyor zira Almanya’nın Türkiye’nin en fazla ihracat yaptığı ülke olmasının yanında, bu ülkede yaklaşık 3,5 milyon Türkiye kökenli insan yaşıyor. Dünyanın en büyük üçüncü ekonomisi olan Almanya, Türkiye’nin ithalatında da önemli bir yere sahip ve Alman şirketleri, Türkiye’deki doğrudan yabancı sermaye yatırımlarında üst sıralarda yer alıyorlar. Bunların yanı sıra Türkiye’nin Avrupa Birliği ile ilişkilerinde de Almanya en önemli belirleyici ülkelerin başında geliyor. Bu nedenle Almanya’da gerçekleştirilen seçimlerin sonuçlarını Türkiye açısından analiz etmek, Ankara-Berlin ilişkilerinin yanında Ankara-Brüksel ilişkilerinin geleceği açısından da önemlidir.

Almanya seçimlerinin Türkiye’ye muhtemel etkilerini ele almadan önce seçim sonuçlarının kısa bir analizini yapmak ve muhtemel hükümet senaryolarından bahsetmek gerekir. Öncelikle BSW (Sahra Wagenknecht İttifakı) Partisi’nin yüzde 4,97 oyla yüzde 5 barajının altında kalmasının Almanya’ya bir önceki döneme göre daha istikrarlı bir hükümet kurma şansı verdiğini vurgulamak gerekir. BSW gibi FDP’nin (Hür Demokrat Parti) de yüzde 4,3 ile barajın altında kalması sonucunda mecliste temsil edilen partilerin sayısı 5’e düştü ve bu da CDU/CSU (Hıristiyan Birlik Partileri – yüzde 28,5) ile SPD (Almanya Sosyal Demokrat Partisi – yüzde 16,4) arasında Grosse Koalition (Büyük Koalisyon) olarak adlandırılan hükümetin kurulabilecek olmasına zemin hazırladı. İki partiden oluşan bir koalisyon kurmak, üç partiden oluşacak bir koalisyon kurmaya göre daha kolay olacak. Seçim sonuçlarına dair vurgulanması gerekli bir diğer önemli nokta ise aşırı sağcı AfD’nin (Almanya için Alternatif) yüzde 20,8 oy alarak ikinci parti olmasıdır. Trump yönetiminin ve Rusya’nın bu partiye verdiği açık destek hatırlandığında, bu sonuç Almanya siyasal sistemi ve Avrupa Birliği için alarm zillerinin çaldığı anlamına geliyor. Aşırı sol partiler Die Linke (yüzde 8,8) ve BSW’nin oy oranlarının toplamda yüzde 13,8’e ulaşması da SPD ve Yeşiller’den (yüzde 11,6) kaçan oyların önemli bir kısmının bu partilere gittiğini gösteriyor.

Bu seçim analizinin ardından, Friedrich Merz başkanlığında kurulması muhtemel yeni Alman hükümetinin Türkiye politikasının nasıl şekilleneceğini dört temel faktör çerçevesinde ele alabiliriz. Yeni dönemde Almanya’nın Türkiye politikası açısından belirleyici olacak bu faktörleri kısaca sıralamak gerekirse; yeni karar verici aktörler olacak olan Merz ve ekibinin Türkiye’ye nasıl bakacağı, ABD ile ilişkiler çerçevesinde küresel siyasal sistemde Almanya’yı nasıl pozisyonlandırmak isteyeceği, AB’nin genişlemesine ve güvenlik politikalarına bakışları ve Ukrayna Savaşı ve Ortadoğu savaşları gibi bölgesel sorunlarda Türkiye’yi bir çözüm ortağı olarak görüp görmeyecekleri şeklinde ifade edilebilir.

 

Friedrich Merz’in Türkiye’ye Yaklaşımı

Türkiye’ye yaklaşım konusunda Friedrich Merz’in eski Alman başbakanlarından Gerhard Schröder’den ziyade Angela Merkel benzeri bir bakışa sahip olduğu görülüyor. Schröder, Avrupa’yı ABD’nin gölgesinden kurtarmaya yönelik politikasında, Ankara’yı önemli ve eşit bir ortak olarak görüyordu ve bu yüzden Türkiye’nin AB üyeliğine destek veriyordu. Schröder’in daha bağımsızlıkçı politikalarının ardından Almanya’yı yeniden ABD çizgisine (ve gölgesine) geri döndüren Merkel ise Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkıyordu. Merkel döneminde Almanya, ABD’nin Türkiye’nin içişlerine karışmaya yönelik politikalarına destek verirken Ankara-Berlin ilişkileri ciddi krizler yaşadı. Öte yandan 2015-2016’da zirve yapan Suriyeli mülteciler sorununa çözüm bulma konusunda Türkiye’nin desteğine muhtaç olduğunu gören Merkel, bu mesele çerçevesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yoğun bir diplomasi yürütmekten de geri durmadı. Mülteci sorunu, Merkel’in ardından başbakan olan Olaf Scholz’un da Türkiye ile ilişkilerde önceki dönemlere göre daha dikkatli hareket etmesi sonucunu doğurdu.

Friedrich Merz’in Türkiye’nin AB üyeliğine sıcak bakmadığı ve geçmişte insan hakları ve demokrasi konularında Ankara’yı eleştiren açıklamaları olduğu biliniyor. İsrail’in Gazze’deki soykırımına destek veren kendi ülkesine ise eleştiri getirmediği aksine çoğu Alman siyasetçi gibi İsrail’i desteklemeyi tercih ettiği de biliniyor. Mart 2020’de Türkiye’nin Yunanistan sınırına dayanan Suriyeli mültecileri engellememesi de Merz tarafından “Avrupa, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kendisine mülteciler üzerinden şantaj yapılmasına izin vermeyecektir” sözleriyle eleştirilmişti.[1] Ancak o dönemde CDU başkanlığı için yapılacak seçimlerde aday olan Merz, aynı zamanda büyük bir mülteci nüfusu barındıran Türkiye’nin AB tarafından daha fazla desteklenmesi gerektiğini de ifade etmişti.[2] Ayrıca Merz’in Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkmakla birlikte Ankara ile üyelik dışında herhangi bir formülle özellikle ekonomik alanda çok yakın ilişkileri savunan açıklamaları da söz konusudur.[3] Suriye’de Esad rejiminin devrildiği Aralık 2024’te de “Türkiye güçlendi ve şimdi tüm Ortadoğu bölgesinde daha da büyük bir rol oynayacak. Bu nedenle bize ve Avrupalılara verilecek en iyi tavsiye, bu bölgeye siyasi barışı getirmek için Türkiye ile artık çok daha yakın çalışmamız gerektiğidir”[4] şeklinde açıklamalar yapan Merz, iki ülke çıkarlarının uyuştuğu durumlarda Türkiye ile iş birliğine hazır olduğunu gösterdi.

Olaf Scholz
Almanya Başbakanı ve SPD Genel Başkanı Olaf Scholz, Berlin’deki parti genel merkezinde seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından basın açıklaması yaptı. Seçimlerde alınan tarihi yenilgiyi kabul eden Scholz, rakibi Friedrich Merz’i tebrik etti. (İlkin Eskipehlivan / AA, 23 Şubat 2025)

 

Küresel Siyasette Almanya’nın Pozisyonu Türk-Alman İlişkilerini Nasıl Etkiler?

Yeni dönemde Almanya’nın Türkiye politikasını çok etkileyecek faktörlerden biri de yeni federal hükümetin ABD ile ilişkiler çerçevesinde küresel siyasal sistemde Almanya’ya nasıl bir rol biçeceği konusudur. Trump yönetiminin Ukrayna konusunda Avrupalı müttefiklerini devre dışı bırakıp doğrudan Putin ile görüşerek ve Zelenski’yi suçlayarak çözüm arayışları gibi, Trump ekibinin iki önemli ismi Başkan Yardımcısı JD Vance ile Hükümet Verimliliği Bakanı Elon Musk’ın Avrupa aşırı sağını açıktan destekleyen açıklamaları da diğer birçok Avrupalı siyasetçi gibi Friedrich Merz’i de şaşkınlığa uğratmış görünüyor. Trump’ın henüz başkanlığı devralmaya hazırlandığı günlerde, aslında yeni Amerikan başkanının hesaplanabilir bir lider olduğunu ve Avrupa’yı daha sıkı bir iş birliğine zorlamak suretiyle AB açısından bir şans olduğunu söyleyen Merz,[5] yeni Amerikan yönetimine hazırlıklı olduğunu göstermeye çalışıyordu ama yine de Trump’ın Ukrayna açıklamaları karşısında şok olmaktan kurtulamadı.[6]

Bu durumda Friedrich Merz Almanya’sının, ABD konusunda nasıl bir yol izleyeceği bu ülkenin Türkiye politikası açısından da önemli olacaktır. Washington’dan gelen aşırı rahatsız edici adımlar nedeniyle Almanya ve Avrupa’nın savunma alanında kendi kendine yeterli bir güce ulaşmasını hedefleyen bir politikaya yönelmesi durumunda, Türkiye gibi müttefiklere eskisinden daha fazla ihtiyaç duyacağı açıktır. Zira Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinin ABD’nin bırakacağı güvenlik boşluğunu kısa sürede doldurmaları mümkün değildir. Türkiye’nin Avrupa güvenliği açısından öneminin artması ise yeni Alman hükümetinin Ankara’ya yönelik politikalarında daha az müdahaleci ve içişlerine daha fazla saygı duyan bir pozisyon alması anlamına gelecektir ki bu da iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesinin en önemli şartlarından biridir. Aslında mevcut Scholz hükümeti, Türkiye’nin artan önemine binaen Ankara ile ilişkileri geliştirme yönünde adımlar atmaya başlamış, bu çerçevede Türkiye’ye karşı defakto uygulanan silah ambargosunu kaldırarak büyük miktarda silah satışına izin vermiş ve Eurofighter savaş uçakları satışına da yeşil ışık yakmıştı.

Yeni Alman hükümetinin daha bağımsız bir yol izlemek yerine ABD’den gelen dayatmalara boyun eğmeyi tercih etmesi durumunda ise Türk-Alman ilişkilerinin seyrinde Washington’ın Türkiye’ye yönelik politikaları belirleyici olacaktır. Zira Almanya, ABD ile uyumlu ilişkilere sahip olduğu dönemlerde genellikle bu ülkenin Türkiye’ye yönelik politikası ile senkronize hareket etmektedir.

Yeni Alman hükümetinin Türkiye politikasının şekillenmesinde belirleyici olacak faktörlerden biri de Berlin’in Avrupa politikasının yönü olacaktır. Bu konuyu da ABD ve Rusya’dan bağımsız düşünmek mümkün değildir. Zira her iki ülke de Avrupa siyasetine güçlü bir şekilde müdahale etme arayışı içerisindedir. Yukarıda ifade edildiği gibi Vance ve Musk’ın Avrupa aşırı sağını destekleyen ve merkez sağ ve merkez sol Avrupalı hükümetleri ağır şekilde eleştiren açıklamaları, Almanya ve diğer bazı Avrupa ülkelerindeki aşırı sağcı liderlerle yaptıkları toplantılar, AB’nin geleceğini de tehdit etmektedir. Aynı şekilde Rusya’nın da Avrupa aşırı sağı ve aşırı solu ile yakın ilişkileri söz konusudur ve Avrupalı liderler bu ilişkileri gerek kendi iktidarları gerekse AB entegrasyonu açısından tehdit olarak algılamaktadırlar. Friedrich Merz başkanlığında kurulacak yeni Alman hükümetinin, AB çatısı altında elde edilen kazanımları kaybetmemeye odaklanacağı ve bu çerçevede aşırı sağ siyasete en fazla oy getiren mülteciler ve yasa dışı göçmenler konusunda sert bir politika izleyeceği beklenmelidir. Merz’in daha seçim öncesinde bu sert politikaya işaret eden açıklamaları ve adımları söz konusu olmuştu. Yasa dışı göç ve mülteci akınının önlenmesi konusunda Türkiye önemli bir ortak olduğu kadar, gerekli iş birliği yapılmaması durumunda önemli bir mülteci geçiş ülkesi konumundadır. Bu nedenle, Merkel gibi Merz’in de bu konuda Türkiye ile iş birliği arayışı içerisinde olacağı tahmin edilebilir.

 

[1] ZDF Heute Journal X Sayfası, 8 Mart 2020, https://x.com/heutejournal/status/1236751674817028098

[2] “Norbert Röttgen und Friedrich Merz fordern Hilfe für Türkei”, Die Zeit, 2 Mart 2020.

[3] “Merz will Russland und Türkei stärker an EU binden”, Handelsblatt, 4 Ocak 2021.

[4] “Merz will nach Syrien-Umsturz stärkere Kooperation mit der Türkei”, FinanzNachrichten.de, 9 Aralık 2024.

[5] “Merz sieht in Trumps Amtsantritt Chance für Europa”, Tagesschau, 18 Ocak 2025.

[6] “Merz zeigt sich »schockiert« von Trump”, Der Spiegel, 21 Şubat 2025.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası