Türkiye, çevre ve iklim değişikliği ile mücadele alanında yapılan yatırımlarda, dış finansman kaynaklarının önemli rol oynadığı bir ülke. Ülkemizin, çevre ve iklim alanında yürüttüğü projeler arasında enerji verimliliği, yenilenebilir enerji, atık yönetimi, su yönetimi, çevre koruma, iklim değişikliğine adaptasyon ve iklim değişikliği ile mücadele gibi konular yer alıyor. Türkiye, bu projeleri finanse etmek için kendi bütçesinden kaynak ayırırken, dış finansman kaynaklarını da değerlendiriyor. Dış finansman kaynakları, ülkemizin çevre koruma ve iklim değişikliğiyle mücadele faaliyetleri için gerekli olan projelerin finansmanını karşılıyor. Dış finansman kaynakları, Türkiye'ye çeşitli kurumlar tarafından sağlanıyor. Bunlar arasında başta Avrupa Birliği (AB) olmak üzere, Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP), Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), Kalkınma Ajansları ve Dünya Bankası gibi kuruluşlar yer alıyor. Bu kuruluşlar, Türkiye'ye çevre ve iklim alanında projeler için hibe ve kredi sağlıyorlar. Ülkemiz, çevre ve iklim alanında dış finansman kaynaklarının önemini bildiğinden, bu kaynakları etkili bir şekilde kullanmak için gerekli çabayı gösteriyor.
Ülkemizde çevre ve iklim alanındaki dış finansman kaynaklarının nasıl kullanıldığına değinecek olursak; Türkiye, 1987’de AB’ye tam üyelik için başvuruda bulunmuş ve 1999’da aday ülke olarak kabul edilmiştir. AB ile Türkiye arasındaki uyum süreci, 1999’da başlayarak günümüze kadar devam etmektedir. Uyum süreci, Türkiye'nin AB üyeliği için gerekli olan ön koşulları yerine getirmesi ve AB'nin ülkelerin, üyeliği için istediği kriterleri karşılaması anlamına gelmektedir. Bu kriterler arasında demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü, ekonomik istikrar, çevre ve iklim değişikliğine uyum gibi konular yer almaktadır. Ülkemiz 1999’dan bu yana, AB’ye uyum sürecinde önemli adımlar atmıştır. Diğer aday ülkeler gibi ülkemizin uyum sürecinin hızlandırılması için AB ile Mali İşbirliği çerçevesinde, ana finansal destek aracı olarak Katılım Öncesi Yardım Aracı (Instrument for Pre-accession Assistance- IPA) tasarlanmıştır. Bunun yanı sıra, Türkiye'deki Mülteciler için Mali Yardım Programı (FRIT), Demokrasi ve İnsan Hakları için Avrupa Aracı ve İstikrar ve Barışa Katkı Sağlayan Mali Araçlardan da faydalanmaktadır. AB'ye katılım öncesi tahsis edilen bu fonlar, yararlanıcıların gerekli reformları gerçekleştirmelerine yardım ederek onları AB üyeliği ile birlikte gelen ilgili hak ve yükümlülüklere hazırlamaktadır. Katılım öncesi fonlar; AB'nin sürdürülebilir ekonomik iyileşme, enerji arzı, ulaşım, çevre ve iklim değişikliği vb. konularda kendi hedeflerine ulaşmasına yardımcı olmaktadır.
Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA), Avrupa Komisyonu tarafından 2007-2013 dönemi için AB aday ülkelerindeki (genişleme ülkeleri) reformların desteklenmesi için finansal ve teknik yardım sağlamak üzere kurgulanmıştır. 2007-2013 programlama yılları arasındaki dönemi kapsayan IPA 1 bütçesi için ayrılan fon yaklaşık 11,5 milyar avrodur. Bu tutarın 4,8 milyar avroluk kısmı ülkemize, 605 milyon avroluk kısmı ise mülga Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na tahsis edilmiştir. 2014-2020 programlama yıllarını kapsayan IPA 2 dönemi ise IPA 1 Dönemi’nde elde edilen sonuçlar göz önünde bulundurularak hazırlanmıştır. Bu dönem için yeniden oluşturulan çerçeve kapsamında; mali yardım 11,7 milyar avro tutarındadır. Bu tutarın 4,4 milyar avroluk kısmı ülkemize, 335,4 milyon avroluk kısmı ise mülga Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na tahsis edilmiştir.
AB tarafından aday ülkeleri üyelik sürecine hazırlama, Birlik mevzuatı uyum çalışmalarına destek olma, üyelik için gerekli teknik ve idari altyapıyı güçlendirme amacıyla Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA) kapsamında; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı 2007’den itibaren bölgesel kalkınma bileşeni altındaki çevre sektörü için tahsis edilen AB fonlarının yönetimini sağlayan program otoritesi ve 2011’den beri ise projelerin ihalesi, uygulaması ve ödemesinden sorumlu sözleşme makamı olarak görev almaktadır. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, öncelikle yerel yönetimlerimizin teknik ve idari altyapı yatırım gereksinimlerini; buna ilave olarak da merkez kurumlarımızın çevre sektörüne ilişkin kapasite geliştirme taleplerini karşılamaktadır.
2007-2013 programlama yıllarını kapsayan ve uygulama dönemi 2018 sonunda tamamlanan IPA 1 döneminde 3’ü katı atık ve 27’si su projesi olmak üzere 25 farklı ilimizde toplam bütçesi yaklaşık 700 milyon avro olan 30 adet altyapı projesi ile 5 adet teknik destek projesi hayata geçirilmiştir. Söz konusu 27 adet su projesinin 4’ü içme suyu temini, 16’sı atık su arıtma tesisi, 7’si ise hem içme suyu temini hem de atık su arıtmayı kapsayan entegre su projeleridir. Bahse konu 700 milyon avroluk yatırımın yaklaşık 100 milyon avrosu ülkemiz tarafından karşılanmış olup, kalan kısmı ise hibe olarak tahsis edilmiştir. Toplam 44 belediyeyi kapsayan bu proje paketinden yaklaşık 9 milyon vatandaşımız AB standartlarına uygun olarak daha temiz bir çevrede yaşama imkanı elde etmiştir. Çevre Operasyonel Programından faydalanan nüfusun bölgelere göre dağılımı; yüzde 42’si Güneydoğu Anadolu, yüzde 24’ü İç Anadolu, yüzde 9’u Akdeniz, yüzde 9’u Ege, yüzde 8’i Doğu Anadolu, yüzde 7’si Karadeniz ve yüzde 1’i Marmara Bölgesi şeklindedir.
2014-2020 programlama yıllarını kapsayan ve uygulama dönemi 2026 sonunda tamamlanacak IPA 2 döneminde altyapı proje havuzunda toplam bütçesi yaklaşık 735 milyon avro (AB katkısı 565 milyon avro) olan 23 adet su ve atık su projesi ile 11 adet katı atık projesi olmak üzere toplam 34 adet altyapı projesi bulunmaktadır. IPA 2 dönemi teknik yardım proje havuzunda ise toplam bütçesi yaklaşık 150 milyon avro (AB katkısı 128 milyon avro) olan 40 adet proje yer almaktadır. Ancak, AB tarafından uygulanan bütçe kesintileri sebebiyle, 2014-2020 için mevcutta 332,4 milyon avro bütçe ile 21’i altyapı ve 15’i teknik destek projesi olmak üzere toplamda 36 adet proje ile Operasyonel Programa devam edilmektedir.
IPA 2 döneminde uygulama süreci devam eden kapasite geliştirme projelerinden toplam bütçesi yaklaşık 15 milyon avro olan 3 tanesi doğrudan, geri kalanı ise dolaylı olarak İklim Değişikliği adaptasyonuna ve iklim değişikliğinin etkilerinin azaltılmasına hizmet etmektedir. Aynı zamanda, 11 milyon avro bütçeye sahip “Türkiye'de İklim Adaptasyon Eyleminin Geliştirilmesi Projesi” iklim değişikliği uyumunu, özellikle sektörel ve kentsel düzeyde güçlendirerek toplumsal esneklik oluşturmayı hedeflemektedir. Ulusal ve uluslararası toplum için daha iyi karar verme araçları oluşturarak, Avrupa Birliği ve uluslararası toplumla iklim değişikliğine uyum için kapasite geliştirme ve ağ oluşturma faaliyetlerinde bulunmayı hedefleyen proje ile iklim değişikliğine uyum eylemini uygulamak için 6,8 milyon avro bütçeli iklim değişikliğine uyum hibe programı yürütülmektedir.
Diğer taraftan, 2021- 2027 programlama yıllarını kapsayan IPA 3 döneminde; 2021 programlama yılı için bütçesi 32 milyon avro tutarında olan 4 proje ve 2022 programlama yılı içinse bütçesi 41,2 milyon avro tutarında 12 proje AB Komisyonu tarafından uygun bulunmuştur. İklim değişikliği ile mücadelede önemli yol kat etmemizi sağlayacak kapasite geliştirme projeleri ile IPA 3 döneminde de önemli kazanımlar elde edilecektir.
Öte yandan, iklim değişikliği ile mücadele önemli bir adım olan ve 2020 sonrası iklim değişikliği rejiminin çerçevesini oluşturan Paris Anlaşması ülkemizde de 2021’de yürürlüğe girmiştir. Bu anlaşma; insan kaynaklı sera gazı salınımlarının neden olduğu küresel sıcaklık artışını uzun vadede, sanayileşme öncesi döneme kıyasla 2 santigrat derecenin altıyla sınırlamayı hedeflemekte; bu konuda 1,5 santigrat dereceyi yakalamanın önemine dikkat çekmektedir. Ayrıca, ülkeler arasında karbon emisyon azaltma çalışmalarının paylaşılmasını ve desteklenmesini sağlamak için mekanizmalar oluşturulmuştur. Paris İklim Anlaşması, iklim değişikliğine yol açan sera gazlarının emisyonlarını ve iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak amacı ile tüm ülkeleri bir araya getirmiştir. Bu hedeflerin uygulamaya konulması bağlamında ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadele hedeflerini içeren Ulusal Katkı Beyanları, Anlaşma’nın önemli sacayaklarından birini oluşturmaktadır.
Ülkemizin, Paris Anlaşmasını imzalamasından sonra ve özellikle ülkemizde yürürlüğe girmesiyle birlikte iklim değişikliği ile mücadele hususunda Katılım Öncesi Mali Yardımlar dışında dış finansman kaynaklı diğer projeler de hız kazanmıştır.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve Hazine ve Maliye Bakanlığının katkılarıyla İklim Finansmanına İlişkin Mutabakat Zaptı (Memorandum of Understanding – MOU) hazırlanmıştır. Mutabakat Zaptı 22 Ekim 2021’de Dünya Bankası (Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası – IBRD ve Uluslararası Finans Kurumu - IFC), Almanya (Alman Kalkınma Bankası), Fransa (Fransız Kalkınma Ajansı – AFD), Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) ve Birleşmiş Milletler ile imzalanmıştır. İklim Finansmanına İlişkin Mutabakat Zaptının temel hedefi, ülkemizin düşük emisyonlu ve iklime dayanıklı kalkınması başta olmak üzere sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin ve emisyon azaltımı ile iklim değişikliğine uyum konusundaki artan çabaların desteklenmesidir. Mutabakat Zaptına göre bahsi geçen kuruluşlar tarafından ülkemize 3 yıllık bir süre için 3,157 milyar dolar tutarında iklim finansmanı sağlanması öngörülmektedir. Finansman paketi hibe ve krediden oluşmakta olup harmanlama (blending) mekanizması ile yürütülecektir.
Mutabakat Zaptında, emisyon azaltımı ve iklim değişikliğine uyum konusunda ülkemizde desteklenecek eylem alanları belirlenmiştir. Enerji, tarım, sulama, arazi kullanımı, ormancılık, ulaştırma, çevre, şehircilik ve yatay konular yani teknik destek, kurumsal ve düzenleyici hususlar ana başlıkları oluşturmaktadır. Özel sektör ile iş birliği içinde kullanılacak bu fon için özel sektörün kaliteli ve güçlü bir proje portföyü oluşturulması beklenmektedir.
Söz konusu Zapt kapsamında, ülkemize sağlanan finansmanın 2053 Net Sıfır Karbon hedefine ulaştıracak proje ve programları desteklemek üzere kullanılması amaçlanmaktadır. Bu kapsamda, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan iki projenin Dünya Bankası kredisi ile yürütülmesi söz konusudur. Marmara Denizi'nde 2021’de yaşanan müsilaj sorununun en önemli sebeplerinden birinin ileri düzeyde arıtılmayan atık sulardan kaynaklandığı tespit edilmiş ve “Marmara Denizi Havzası için Hazırlanan Atıksu Altyapı Yatırımlarının İyileştirilmesi” projesi hazırlanmıştır. Bu kapsamda, Dünya Bankası ile yapılması planlanan anlaşma çerçevesinde İller Bankası Genel Müdürlüğünce belediyelerin atık su arıtma tesisi yatırımlarının gerçekleştirilmesinin 2023 yatırım programına dış kredili olarak alınmasına yönelik olarak toplantılar gerçekleştirilerek Marmara Denizi Havzasındaki atık su altyapı yatırımlarının tamamlanması ihtiyacı ve zorunluluğu aktarılmıştır. Diğer taraftan, Dünya Bankası ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı arasındaki ikili iş birliği çerçevesinde “Şehirlerimizde Hava Kalitesinin İyileştirilmesi” konusunda yapılacak çalışmalar desteklenecektir. Bu amaçla, “Türkiye’de Yarının Kentlerinde Isıtma, Sanayi ve Ulaşımda Yeşil e-Misyonu” konusunda ortak proje yürütülmesi konusunda mutabık kalınmış ve Dünya Bankası yetkilileri ile projenin uygulama detayları görüşülmüştür.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın Dünya Bankası ile başka birçok alanda daha iş birliği bulunmaktadır. Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Genel Müdürlüğü ile Dünya Bankası arasında varılan mutabakat sonucunda “İklim ve Afetlere Dirençli Şehirler Projesi” hayata geçirilmektedir. Dünya Bankası finansman kredisi ile yürütülmesi planlanan “İklim ve Afetlere Dirençli Şehirler Projesi” ile belirlenen illerde (İstanbul, İzmir, Manisa, Kahramanmaraş ve Tekirdağ) yer alan riskli binaların hak sahiplerine dayanıklı konutlar için uygun maliyetli finansmana erişimi sağlamak, sismik ve iklime dayanıklı kentsel altyapı ve hizmetlere erişimi artırmak hedeflenmektedir. Bu kapsamda; iklim değişikliğine, dayanıklı konutlara erişilebilirliğe, çeşitli risklere ve sürdürülebilirliğe yönelik unsurları içerecek şekilde kentsel dirençliliği artırmaya yönelik daha geniş, daha kapsamlı ve bütüncül bir çerçeve benimsenmiştir. Dünya Bankası, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı (Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Hizmetleri Genel Müdürlüğü), Hazine ve Maliye Bakanlığı arasında müzakereler tamamlanmış ve kredi anlaşması imzalanmıştır. Dağıtılacak kredi miktarı toplam 330,5 milyon avrodur. Kredi anlaşmasının imzalanmasını müteakip 120 günlük etkinlik süresi başlamış olup proje için oluşturulan web sitesinde proje kapsamında satın alınacak mal ve danışmanlık hizmetleri için ilanlar yayınlanmaya başlanmıştır.
Dünya Bankası tarafından ülkemize sağlanan bir başka fon ise 4,9 milyon dolar tutarındaki “Piyasa Uygulama Ortaklığı Projesi”dir. Dünya Bankası ile ortaklaşa yürütülecek olan Piyasa Uygulama Ortaklığı (PMI) projesi ile ülkemizde karbon fiyatlandırma alanında kapasite sağlanması amaçlanmaktadır. Mahiyeti hibe olan ve 2023’te başlaması planlanan proje ile; ürün bazında emisyon yoğunluğuna göre tahsilatlandırma altyapısı sağlanacak, emisyon ticaret sistemi tasarım ögelerine ilişkin çerçeve oluşturulacak, sürekli ekonomik etki analizi modellemesi ve sosyo-ekonomik etki çalışmaları yapılacaktır.
Sonuç olarak, artan çevre kirliliği, iklim değişikliği, sera gazı emisyonu gibi ciddi sorunlar ile karşı karşıya kaldığımız son günlerde çevre ve iklim değişikliği ile mücadele konusu ülkemiz için olduğu kadar diğer ülkeler için de büyük önem taşımaktadır. Ülkemizin bu alanda gelişmesi, uygun çözümler bulması ve uygulaması için dış finansman kaynaklarından yararlanması son derece önem arz etmektedir. Katılım öncesi mali yardımlar ve diğer dış finansman kaynakları, ülkemizin çevre ve iklim değişikliği konusundaki çabalarını desteklemekte ve hızlandırmaktadır. Finansmanların kullanılması ve finansman modellerinin üretilmesi ile çevre ve iklim değişikliği konusunda uluslararası toplumda Türkiye öncü bir rol oynamaya devam edecektir.