Kriter > Dış Politika |

Gazze’de Politik Süreç Başlayabilir mi?


ABD seçimleri yaklaşırken ve iç siyaset her geçen gün belirsiz ve büyük olaylara açık hale gelirken aktörlerin dikkatleri Ortadoğu’dan farklı konulara yoğunlaşıyor. Görünen, seçimlere girilen süreçte askeri hareketliliğin ivmesi kaybolsa da somut ve işleyen bir politik sürece Gazze’de geçilmesinin zor olduğu. Bu da 2025’i ve yeni ABD başkanını beklemek gerektiğini gösteriyor.

Gazze de Politik Süreç Başlayabilir mi
İsrail, kampta yerinden edilenlerin sığındığı okula da saldırı düzenledi. Filistinli kız çocuğu Zeyna El Karnavi, ailesiyle zor şartlar altında yaşamlarını sürdürüyor. (Salama Nabeel Eaid Younes / AA, 17 Temmuz 2024)

7 Ekim sonrası Gazze’de başlayan İsrail saldırısı, yüz binlerce kişinin yerinden edilmesine ve on binlerce insanın hayatını kaybetmesine yol açtı. Bu genel insani dramın ortasında Gazze’ye yönelik siyasi planlar ise gündemden düşmüyor. Peki Gazze’de savaş sonrası olası senaryolar nelerdir ve Gazze nasıl bir politik rotaya girecektir?

Gazze, 2006’dan bu yana HAMAS’ın merkezde olduğu politik ve askeri bir organizasyon tarafından yönetiliyor. HAMAS, kuruluşundan bu yana Filistin siyasetinde Filistin Kurtuluş Örgütü’nün hakimiyetine alternatif olarak ortaya çıktı. Filistin sorununa İslami çözüm iddialarıyla yükselişe geçen HAMAS, farklı askeri ve siyasi meydan okumalara rağmen varlığını sürdürüyor.

 

İç Siyasette Dengeler

7 Ekim ile çoğu kişinin merak ettiği temel sorular, HAMAS’ın geleceğinin ne olacağı ve eskisi gibi iktidarını devam ettirebileceği miydi? Bu soruların cevapları, Filistin iç siyasetindeki dengelere, bölgesel aktörlerin tutumlarına ve küresel siyasetin yeni eğilimlerine bağlı olarak değişebilir.

Filistin iç siyaseti, kuruluşundan bu yana çeşitli fraksiyonların varlığını sürdürdüğü bir politik ortam ortaya koyduğu için tutarlı ve genel bir ulusal Filistin siyasetini inşa etmek güç olmuştur. Fraksiyonların her birinin partiküler çıkarları, birinin diğerinin üzerinde zor kullanmasına yol açmıştır. Yaser Arafat gibi karizmatik önderler, bu çelişkilerin bir süre yönetilmesini sağlasalar da Arafat sonrası Filistin siyaseti, genel karakteristiğine uygun hareket etmiştir. Bu sebeple alternatif güç odaklarını politik alternatif olmaktan çıkarmak için Mahmut Abbas önderliğinde güç konsolidasyonuna gidilmiştir. HAMAS, böylesi bir iç politik eğilimin içinde 2006 seçimlerine girmiş ve birinci parti olarak seçimden zaferle çıkmıştır.

Fakat seçim sonrası HAMAS’ın pozisyonu, bölge ülkeleri ve sonrasında küresel aktörlerce şüpheyle karşılandığı için Gazze tam anlamıyla izole edilmeye çalışılmıştır. Burada temel fikir, Gazze halkında genel memnuniyetsizliği güçlendirmek ve politik bir değişimin öncül faktörü olarak HAMAS’ı iktidardan düşürmekti. Fakat bu izolasyon ve sonrasında gelen askeri müdahalelere rağmen HAMAS’ın iktidar ağlarının Gazze’de zayıfladığına dair bir süreç ortaya çıkmamıştır. Bu da yeni bir ikilemi her geçen gün güçlendirmiştir; Gazze’de HAMAS’ın iktidarı, Batı Şeria’da FKÖ’nün otoritesi. Bu açmaz, günün sonunda Filistin ulusal siyasetinin inşasına engel olarak yükselişe geçmiştir. Bu düalizm ve sonrasında antagonistik ilişki, İsrail’de uzun süren Netanyahu hükümetleri için bir bahane olmuş ve Oslo sürecinden kaçınmak için bir fırsat penceresi olarak algılanmıştır.

Abdullah Azzam Camii ağır hasar aldı
İsrail ordusunun, Gazze Şeridi'nin orta kesiminde bulunan Nuseyrat Mülteci Kampı'na düzenlediği saldırıda bölgede bulunan Abdullah Azzam Camii ve diğer yapılarda ağır hasar meydana geldi. (Ashraf Amra / AA, 17 Temmuz 2024)

 

İsrail’in iki devletli çözümü ötelemesi, Gazze’de ve Batı Şeria’da nihai politik anlaşmaya dair isteksizlik, 7 Ekim’e gelen süreçte yükselişe geçen temel dinamikler olarak okunabilir. Bu ise liderliğin parçalı yapısından kurtarmak ve ulusal siyaseti bir nihai çözüm olarak devlet inşasına yöneltmek stratejisini geçersiz kılmaktadır. Filistin siyaseti, bu sebeple coğrafi dağınıklığı aşacak ve öyle ya da böyle bir teritoryal bütünlük sağlayacak projeksiyona sahip olmak zorundadır.

Unutulmaması gereken bir gerçeklik ise politik süreçlerin, Filistin özelinde her zaman silahlı gruplarla eş anlı gitmesidir. Bu da tarafların anlaşmazlıklarında birbirlerini güç yoluyla tasfiye etmelerine imkan tanımaktadır. Silahlı grupların ulusal bir silahlı güce tam anlamıyla dönüşmesi ise nihai politik sürecin başlamaması nedeniyle nihayete erememektedir.

Bu gibi sorunlar, esasında Gazze’nin nasıl ve kimler tarafından yönetilebileceği sorusunun cevabına bizi götürüyor. 7 Ekim sonrası İsrailli yetkililerin temel tezleri HAMAS’ın Gazze’de politik ve askeri güç ağlarını ortadan kaldırmak olarak hedeflendi. Fakat zaman geçtikçe bunun kolay bir süreç olmadığı taraflarca anlaşıldı. HAMAS sadece bir siyasi yapılanma değil aslında toplumsal örgütlenme biçimi olarak görülürse geleceği daha iyi anlaşılır. Müslüman Kardeşler’in 1946’dan itibaren Gazze’de örgütlü olması, HAMAS’a imkan tanıdı. Başlarda silahlı bir mücadeleden ziyade toplumsal dönüşümü hedefleyen bu yapı, süreç içerisinde silahlı mücadeleyi merkeze alan bir strateji benimsemiştir. Gazzelilerin toplumsal yaşamının örgütlenmesinden doğan ve özellikle camilerde yeşeren bu hareket, gün geçtikçe toplumsal hayatın eğitim, sağlık ve inanç gibi alanlarına hakim kurumsal çerçeveler oluşturdu. Savaş sonrası HAMAS olmadan bir politik yapı tesisi, bu tarihsel izlek göz önüne alındığından çok mümkün görünmüyor.

Peki ne olabilir? HAMAS’ın ismi olmadan fakat HAMAS’ın da içinde olacağı bir iktidar yapısı inşa edilebilir. Çünkü günün sonunda Gazze’de istikrarlı bir yapının olması, bu tür bir anlaşmayı ortaya koyanlar için önemlidir. Rıza devşirmek için yerli halkın öyle ya da böyle HAMAS’ın oluşturduğu sistem içerisinde olması, onların tasfiyesine yol açarsa bir ölçüde bir iç savaşın varlığından söz edebiliriz. Bunun önüne geçmek için FKÖ’nün merkezde olduğu ama diğer Filistinli yapıların da bir şekilde temsil edildiği bir sistemin kurulması zorunluluk arz ediyor.

İsrailliler ise her geçen gün büyük insani kayıpların ortasında net bir stratejilerinin olmadığından şikayet ediyorlar. Netanyahu, hem kaçırılanların ailelerinden gördüğü toplumsal basınç, hem de güvenlik bürokrasisinin bir şekilde savaş sonrası aşamaya geçme isteği arasında yolunu arıyor. ABD ve AB gibi ülkeler ise sahada herhangi bir ağırlık oluşturamadılar. ABD Dışişleri Bakanı Blinken’in bölge turları da ortaya herhangi bir işler plan çıkaramadı.

ABD seçimleri yaklaşırken ve ülke iç siyaseti her geçen gün belirsiz ve büyük olaylara açık hale gelirken aktörlerin dikkatleri Ortadoğu’dan farklı konulara yoğunlaşıyor. Görünen o ki seçimlere girilen süreçte askeri hareketliliğin ivmesi kaybolsa da somut ve işleyen bir politik sürece Gazze’de geçilmesinin zor olduğu. Bu da 2025’i beklemek gerektiğinin ve yeni başkanın yeni ekibiyle yol alınacağını imliyor. Sorun aslında Filistin’in bölgesel ve küresel aktörlere bağımlı bir konu olarak yıllarca kodlanması. Bu da süreçlerin eninde sonunda ABD gibi aktörlerin masaya oturmasını zorunlu kılıyor.

Türkiye gibi bölgesel güç olan ülkelerin bu süreçte yapacağı çok iş var. Türkiye’nin bölge ile son yıllarda gelişen ve derinleşen angajmanları; kurumlarına, liderlerine ve elitlerine bölgeye dair refleksler kazandırdı ve alternatif çözüm yollarını sundu. Türkiye, taraflara olan ulaşımı sebebiyle politik sürecin işlerlik kazanmasında kilit bir ülke olacaktır.

 


Etiketler »  

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için "veri politikamızı" inceleyebilirsiniz. Daha fazlası